bugün

türkiye'de güçlü,akıllı ve bilgili kadın imajını en iyi çizen kişiydi. mekanı bir kez daha cennet olsun.
kardeşi 72 yaşında vefat etmiştir.

http://www.cumhuriyet.com...lan_yasamini_yitirdi.html
binlerce kız çocuğunun okumasını, o bataklıklardan kurtulmasını. bu ülkede senin yüzüne bile bakmayacağın cüzzamlı ve diğer hastalıklı insanların iyileştirilmesi, yaşam koşulların güzelleşmesi için gece gündüz çalışıp yaşamını vermiş güzel insan. sonra nefret dini deyince kızıyorsun.
ah türkan ah..

çocuğuna dinini öğretene, 'çocuğun seçim hakkı yok haksızlık!' dersin, zorla bale yaptırıp ağlayarak piyano kursuna gönderince çocuğun seçme hakkının gereksiz olduğunu düşünürsün..
yıllarca başını kapatan insanlarla savaştan, kapatmamaları için kendini parçaladın..
sonra kendin başını kapatmak zorunda kaldın.

ah türkan ah, allah günahlarını affetsin.
hala örtü diyor mal herif. kızları zorla örtüp evin içine tıkan, yaşamını çalan, bunu da iyi bir şeymiş sanan sensin. dünyanın hiç bir yerinde kadınların böyle saçma bir sorunu yok.
kardeşinin de mekanı cennet olsun. umarım birbirlerine kavuşurlar.
bu ulkede Biz nedersek o olur diyordu, şimdi neler yapıyor acaba ?
En azından torpille, dalavereyle kimseyi hakkı olmayan yerlere getirmemiş, başkalarının da hakkını yememiştir.
Bu kadına o iftiraları atanların yarısı şimdi fetöden içerde. Kalan insanlık artıkları da sağda solda "sözlükte" konuşuyor öyle. Toprak pisliğinizi örter örtmesine de geride kalanlar bilmeyecek mi sanırsınız haysiyetsizliğinizi!

Edit: Ben o cepheye silah taşıyanların torunuyum. Özbeöz Türküm. Asıl artıklar sizlersiniz kusura bakmayın soyu belirsizler.
Biz bu ulkenin asil unsuruyuz derken hic mi utanmadi acaba?
Cepheye mermi tasiyan nene hatunlarin basindaki ortuye dusmanlik ederken hic mi utanmadi?
Simdi onlar mi asli unsur siz mi?

Siz bu ulkenin artiklarisiniz, karsi ciktigini kabullenmek zorunda kalan artiklar.
Kurtuluş savasında fatma seher erden elinde silah, at üstünde kadınlardan oluşan çetesiyle nasıl yunanlı kaçırdıysa türkan saylan da cüzzamla savasıp bu ülkeden temizledi. gercek bir türk kadını ve bu ülkenin esas unsurudur.
Mücadelesi anadolu geleneği gereğince takılan başörtüsüyle değil arap geleneğince takılan sıkmabaş türbanlaydı.
Fetöcü köpekleri havlatan budur.
Mesleki bilgileri ile, kişiliği ile yeri doldurulamayacak bir insandı. Hayatının son dönemlerinde yapılan haksızlıkları, yaşadığı zor günleri unutmadık. Ruhu şad olsun.
adı bile fetöcü artıklarını korkudan hop hop hoplatmaya yeten insan.
74 yıllık yaşamının neredeyse tümünü birilerinin yaşamına sihirli değnekle dokunmakla geçirdi Türkan Saylan. 1968'de istanbul Tıp Fakültesi'nde dermatoloji dalında başasistanlığa başladı. 1971'den itibaren burs kazanarak gittiği ingiltere ve Fransa'da ileri eğitim gördü.

ihtisas alanı, Türkiye'de cüzzam diye anılan lepra hastalığıydı. O hastalığa karşı mücadelenin ön saflarında çalıştı. istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin yöneticisi oldu. Cüzzamla Savaş Derneği'ni ve Vakfı'nı kurdu.

Bir zamanlar çok yaygın olan Lepra hastalığının sadece Türkiye'deki değil, dünyadaki gerilemesinde de Saylan'ın bu gayretlerinin önemli katkısı vardır. Bunun sonucu olarak 1986 yılında kendisine, Hindistan'da Uluslararası Gandhi Ödülü verildi. Kurucusu olduğu çağdaş yaşamı Destekleme Derneği ve Vakfı ile de özellikle kız çocuklarının okutulmasına öncülük yaparak çığır açtı. (Herkese Bilim ve Teknoloji, Sayı 50)

Pek sevgili din kardeşlerime de bir çift lafım var. Sayın Türkan Saylan dine ve başörtüsüne değil gericiliğe karşı savaş açmıştır. O Türk kızlarının okutulmasını ve yaşam içinde yerlerinin olmasını çok arzuluyordu. En büyük savaşı bu yönde oldu. Din ve Başörtüsü ile bağdaştırılması ne yazık ki ülkemizde dinin kullanılarak kadına olan bakış açısını etkilemesidir. Çünkü ülkemizde gericiler kadının toplum içinde yeri olsun istemezler. Bunun içinde din'i, Allah'ı ve kuran'ı kullanırlar. Dinimiz kız çocuklarının okutulmasını yasaklamamaktadır. Aksine ilk ayetleri "Oku" olan bir kutsal kitabımız var.

Öte yandan benim din adına işlemekten en korktuğum günah ne içki içmek, ne oruç tutmamak, ne de namaz kılmamaktır. En kötü olduğunu düşündüğüm günah Allah'ın yerine kulun kendisini koymasıdır. Allah'ı bir insan gibi düşünmek ve dünyevi ihtirasları için onun adını kullanarak onun adına hükümde bulunmaktır. Tıpkı buradaki bazı yazarların Türkan Saylan'ın cehennem odunu olacağını söylemesi, öte tarafta yanacağını bildirmesi v.b pek çok örnek gibi.

Bırakınız bunun kararını o yüce varlık versin. Kimin ne iyilik ne kötülük yaptığını, ne kadar sevabı ve günahı olduğunu siz bilemezsiniz. Bu kişilerin cennete mi cehenneme mi gideceğini de siz bilemezsiniz. Ömrünü hangi dine inanmış olurlarsa olsunlar insanların yaşamlarını kurtarmaya, onların daha sağlıklı bir yaşam sürmesine adamış birinin eminim Allah'ın huzurunda bizden daha çok imtiyazı olacaktır. Ülkesindeki kız çocuklarını okutmak, onları toplum içindeki yerlerini daha yükseğe çıkarmak için çabaladı. Fena mı yaptı. Her gün kadın cinayeti haberi okumak daha mı çok hoşunuza gidiyor. Ülkemiz bu açıdan gün be gün kötüye gidiyorsa demek ki rahmetli çok da başarılı olamadı, demek ki sağlığında ve ölümünden sonra destek veremedik ona. Bir insana sağlığını vermenin, okumak isteyen bir kız çocuğunu okutarak onu bir öğretmen, bir doktor yapmanın manevi hazzını kaçımız biliyor. Bu kadına kaç kızın, kaç kadının hayır duası ettiğini bilmediğimiz gibi...
rahmet ile anıyoruz..

görsel
o güzel insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. biz demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.
bugün ölüm yıl dönümü olan güzel insan. evet.
1999 yılında fetö olaylarını anlatmış dini kullanarak ülkeyi sardığını ifade etmiş.
Fakat kadını kafir ilan etmiş halkımız, böyle diyor diye.

Hatta o programda konuşan insanların bazıları suikaste uğramış.
Hapse giren olmuş.

Her geçen gün güldürüyorsunuz çomarlar.
Az ülkeye nasip olacak kadar, aydın, akıllı, idealist, erdemli, yoktan var eden, hırslı bir kadın, hekim ve sivil toplum örgütü lideri ve kurucusuydu.
Çağdaş yaşamı destekleme derneği gibi, profesyonelce ve azimle çalışan, birçok yoksul öğrenciye, kırsalda yaşayan kız çocuklarına, her anlamda destek veren şahane örgütün öncüsüydü.
Işığa ve aydınlığa filizlenen, yüzlerce kardelen kızının manevi annesidir.
Bu çağdaş kadını, nasıl mı taltif ettik?
En üzücü şekilde... Vefasızlık ve nankörlükle.
Ruhun şad olsun Türkân saylan
kendisi hakkında olumlu ya da olumsuz bir şey söyleyemem. rahmetli babam kendisi için kızlı-erkekli aynı odada kalınan yurt açtığını mı ne söylemişti.
dindar olmamakla suçluyorsun hala. yaptığı onca işi görmeden, kendi yaptığın kötülükleri görmeden.
allah rahmet eylesin... Türk tıp doktoru, akademisyen, yazar, eğitimci ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği eski genel başkanıydı.

her şeyden önemlisi gerçek bir Atatürkçüydü. rakı sofrasında kızlarla fingirdeşen Kemalistler gibi değildi.

ama bazı ahmaklar onun cenazesi üzerinden bile siyaset yapmaya çalışmışlardı...

Türkan Saylan ın cenazesinin 19 Mayıs günü kaldırılmasından "ilahi" anlamlar çıkarmaya kalkanlar vardı. Tanrı bize bir şeyler söylemeye çalışıyormuş gibi.

"Benim sevgili kulum Tayyip değil Türkan'dır" demeye çalışıyordu herhalde...

Türkan Hanım 18 Mayıs sabahı öldü, cenazesi 20 Mayıs'ta kalkacaktı, öyle karar verilmişti, gelenek de böyleydi... Sonra uyandılar, bir gün öne çektiler, 19 Mayıs a denk düşürdüler "daha anlamlı" bir gösteri yapabilmek için, hepsi bu.

27 Mayıs'a kadar sallayıp başka bir anlam da verebilirlerdi yani...

Bu şark kurnazlığından, bu alaturka tilkilikten derin ve "metafizik" sonuçlar çıkarılıyor... 19 Mayıs aynı zamanda Atatürk'ün doğum günüymüş, bir Kemalist ölür, bir Kemal doğarmış, yeniden doğarız ölümlerde falan filan.

o zamanlar "yuh artık" demiştim... bari şu asil kadını bu işlerin içine bulaştırmayın!

ayrıca 19 Mayıs, Atatürk ün doğum günü değildir. Samsun'a çıkışının yıldönümüdür.

Çok önemli görülmediği için, 1937 yılına kadar bayram mayram niyetiyle de kutlanmamıştır. Atatürk 1936 yılında, bir akşam sofrasında, orada bulunan "misafirlere" sorduğu zaman, 19 Mayıs'ın neyin yıldönümü olduğunu hatırlayabilen bir tek, ama bir tek arkadaşı çıkmamıştır!

Ama yeni kuşaklardan bu gizlenmiş ve sanki bu bayram 1923 yılından beri kutlanmaktadır gibi bir hava yaratılmıştır.
Atatürk ün doğum günü belli değildir. Kendisi de bilmezdi.

"Bu niçin bir 19 Mayıs olmasın?" diye bizzat kendisi önermiştir...

Yani, "simgeseldir".

"Beni bir 29 Ekim günü doğmuş kabul ediniz" deseydi, öyle sayılacaktı.

Hep merak ederim: Niçin Atatürk ün Samsun'a indiği 19 Mayıs günü bayram olarak kutlanır da, asıl Samsun a gitmek üzere yola çıktığı, istanbul dan ayrıldığı 16 Mayıs günü değildir bu bayram?

Erzurum Kongresi'nin, ya da Sivas Kongresi'nin toplandığı günler niçin bayram yapılmamıştır da, artık kesin tarihini bile kimseciklerin hatırlamadığı, yalnızca o illerde vakti gelince anılan, biraz da "adet yerini bulsun" diye geçiştirilen birer "gün" olarak kalmışlardır?

Bu ne keyfe keder, ne sallapati bir ülkedir ya?

Atatürk hastalanıyor, "beni Türk doktorlarına emanet ediniz" diyor, Fransa'dan Prof. Dr. Noel Fissenger getirtiliyor... resmen rezillik!

Türkan Hanım 14 Mayıs günü ölseydi ne yapacaktınız?

"Karşıdevrimcilerin iktidara geldikleri günün yıldönümünde gitti, yani onu öldürdüler" mi diyecektiniz?

Ya da 22 Temmuz'a kadar yatsaydı hasta yatağında...

"AKP'nin seçimi kazanmasına yüreği ancak iki yıl dayanabildi" diyecek budala çıkar mıydı?

Çıkardı vallahi, hiç şaşmam.

Bunlar, çağdaş, akılcı, bilimi rehber edinmiş sözde kemalist arkadaşlar!...

Bir de öyle olmayanları düşünsenize...
Çomarlıkla mücadelenin yıkılmaz neferi. Çomarlar o kadar korkuyorlardı ki; hasta yatağında bile rahat bırakmıyorlardı Türkan anneyi.

Huzurla uyusun.
insanların aklını mahvetmekten, uyuşturmaktan başka hiç bir işe yaramayan din yerine daha yararlı işler önermiştir. ulan her şeyden nefret etmekten sıkılmadınız mı?
Cumhuriyet kadını.