bugün

Çocukken ilk izlediğimde beni yerle bir etmiş yeşilçam klasiklerinden.
http://www.taraf.com.tr/b...ther_multiline&action_
TOPRAK NEDiR?

Toprak onurdur, namustur, şereftir, kimliktir, ana kucağıdır, baba dağıdır, kardeş omuzudur her şeyden öte vatandır, emanettir...

Bu emanete sahip çıkmak, hep birlikte yüceltmek gereklidir.
1950 lerde "siz Tarım Ülkesisiniz Bırakın Uçağı Traktör Yapın, yada yapmayın biz size onuda verelim" söylemlerine maruz kalan bir topum var idi. Gerçekten çiftçilik bizim en iyi bildiğimiz işlerdendi. Atatürk bile bunu görüp, örnek tarım uygulamaları geliştirmek amacıyla Atatürk Orman Çiftliği' ni kurdurdu. Buradan tarım modernleşerek ülkenin her yerine yayıldı. Atatürk farkındaydı her şeyin, üretemezsen sadece tüketirsen, bağımlı olurdun. Bağımlı olmanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu Atatürk. Çokta iyi etrafına anlatıyordu. Atatürk Orman Çiftliği, Köy Enstitüleri derken, gerçekten Türkiye' de büyük bir devrim ve darbe gerçekleşmişti. Darbe bize hep kötü anıları çağrıştırır ama bu bir uygarlaşma ve farklılaşma darbesi idi. Tamamen sivil ve sosyal devlet anlayışını benimseyen bir darbe idi.

1950 süreci ile başlayan dışarıya bağımlılık ve çiftçilerin sadece para odaklı yaptıkları yanlışlar, maalesef ülkemizi en iyi olduğu tarım alanında bile riskli ülkeler sınıfına soktu. Tarım alanları çoraklaşmaya ve kullanılamaz hale gelmeye başladı. Bir zamanların Konya Ovası Obruklarla (Obruklar yeraltı su seviyesinin azalmasına bağlı olarak, yer altındaki boşluklarn boşalması ve mukavemet kaybı ile çöküntülerin oluşmasıdır.), Asi Havzası ise "Tuzlanma ve Kuraklık" ile savaşır oldu.

Burada faturayı sadece insana kesmek lazım. açık ve net söylüyorum. Bizim çiftçimiz bu işi bu hale getirdi. Toprağa saygısını yitirdi, kısa yoldan çok mahsul ile zengin olmayı tercih etti. Şehirlere göç etti, betonu toprağa tercih etti. Çouk çocuğu asfalta bastı toprağa basamadı, bu yüzden tanımadığı bir şeye saygı duymayı da öğrenemedi. Bizim çiftçimiz kardeşi bellediği toprağı, yalan yanlış tekniklerle, tohumlarla kirletti. Ailenin üyesi olan bir anda üvey evlat muamelesi görmeye başlayınca Doğa Ana toprağa sahip çıktı. Küresel Isınma ortaya çıktığından beri, aşırı iklim koşulları, toprak kayıpları artmaya başladı. Dünya ciddi anlamda gıda üretiminde sıkıntılar yaşamaya, insanlara zaten eşit dağıtılmayan gıda bu sefer hiç dağıtılmamaya başladı. Üretimin bir nebze azaldığı ülkelerde fiyatlar tavan yaptı.Zincirleme reaksiyonu maalesef insan başlattı. Bunu kırmak ve reaksiyonu tersine çevirmekte yine insanın işi. Çünkü Doğa Ana sahiplendiği toprağın, insanın kardeşi, bacısı olduğunun farkında. Sadece iyi davranacağınızdan emin olduktan sonra onu size sağ salim teslim edecek.

Kaynak: Araştırmacı- Mühendis Orkun TEKE
cengiz aytmatov'un duygu yüklü olan muhteşem eseri. her sayfasinda toprak kokusu adeta etrafınıza yayılır ve kendinizi tolgonay ve toprak ananın arasında o küçük kırgız köyünde hissedersiniz. savaşı cepheden değilde geride kalanların açısından anlatan ve anlatırken ağlatan başyapıt roman.
12. Nesil yazardır koştursun efenim.
fatma girikin aynı adda bir de filmi vardır, ama konuyla çok da ilgisi yoktur.
henüz bitirdiğim cengiz aytmatov kitabı. müthiş bir anlatım enfes bir içtenlik ve dram barındırıyor içinde. sonlarına doğru duygulanmamak elde değil! okumadıysanız mutlaka okuyun.
okurken ağladığım tek kitap.
kitaplığımda bulunan, bir aydır şunu bi' okuyayım dediğim, hala okumadığım kitap. umarım okuduktan sonra beni pişman eder.
Aslı yunan mitolojisinde gaia olan mistik tanrı.
üstünde yaşadığımız anadır.
" Demiri nasıl tavında dövmek gerekiyorsa, çekiç darbelerini nasıl soğutmadan indirmek gerekiyorsa her kelimeyi de öyle tam zamanında söylemek gerekiyordu. O anı geçince söz soğuyor, katılaşıyor, insanın yüreğine taş gibi oturuyor ve bu ağırlığı kaldırıp atmak hiç de kolay olmuyordu. "
görsel
ulan bir filme bu kadar dram yüklenir mi? bu filmi ilk izlediğimde küçük yaşlardaydım ve psikolojim bozulmuştu. yokluk zaten filmin fay hattı... sürekli birileri ölüyor o kadar peş peşe ölüyorlar ki daha biri tam ölemeden diğeri ölüyor o derece...

bir de filmde mantık hataları var. (bana göre) şimdi bu kadın için (fatma girik) namus çok önemli ki finalde oğluna dahi (gözünü kırparak da olsa) ateş ediyor. e be kadın! o tefeci değil miydi senden koskoca bileziklerini aldığı halde sana 3 kuruşluk erzak malzemesi veren ve o sahnede namusuna göz diken!? oğulların büyüdükten sonra küçük oğlan ne zaman onu dövmek istese engel oldun. halbuki küçük oğlan o tefeciyi her fırsatta dövse hıncını alırdı sürekli olaylar büyümezdi. hele o tefecinin orospu kızı küçük oğlunu her fırsatta kışkırttı. baştan beri oğluna engel olmasaydın oğlun en fazla o adamı komalık edene kadar döverdi. öldürmezdi yani. yuvanız dağılmazdı.

benden size tavsiye. kanal 7 de falan rastlarsanız bu filme kaçın...
Cengiz aytmatov'un savaşın sebep olduğu acının ve yıkımın buz gibi gerçekliğini insanın suratına vurduğu eserdir. Beğenmediğim yerler de var ama bir çırpıda okunacak hoş bir kitap.

Ek:beni en çok etkileyen bölümü ellerinde kalan son tohumlarını çaldırmaları bölümüydü. Kolay kolay kitap okurken ya da film izlerken ağlamam ama Gözlerim doldu resmen orada.
kötülemek gibi bir amacım var ama aşağılamak gibi bir amacım yok; cidden aytmatov vasat bir yazar. tolstoylar dostoyevskilerden sonra yazılarını gülünç buluyorum. son derecede zayıf bir anlatım söz konusu. shinpi tekina'nın paylaştığı yazı mesela.
sürükleyici bir kitaptır.cengiz aytmatov üstad gene harika bir jitap yazmış.
başrollerini fatma girik, tamer yiğit, yavuz selekmanın paylaştığı güzel bir yeşilçam köy filmi. yeşilçamın en başarılı olduğu alan bence taşra, köylü, ağalık sistemi temalı realist akımdan beslenen filmleri. filmin en etkili sahnesi, annenin(fatma girik) köyün namusunu korumak amacıyla, ağanın kızını kaçıran oğlunu(tamer yiğit) vurmasıdır.

görsel
Bir cengiz aytmatov romanıdır.
(bkz: gaia)
En sevdiğim cengiz aytmatov romanı. Ne zaman aklıma gelse gözlerim dolar durduk yere hüzünlenirim. Böyle bir hissiyat işte.
köy hayatını ve 2. dünya savaşı sırasında başta o aile olmak üzere o köyün yaşamış olduğu olayları anlatan cengiz aytmatov kitabı. duygusal olarak çok yüklü olup sizi etkiliyebilen bir kitap olmasına karşın olay kurgusu ve kişi tasvirleri zayıftır şahsımca.
Insani aglatacak derecede guzel bir cengiz aytmatov eseridir.. harikadir...
fatma girigin acliktan zafiyet gecirerek olen cocuguna ragmen iki kiytirik bilezigi satmamasi durumu vardi.
kocasi vardi bunun fatmanin yuzunden kollari dirsekten koptu.coluk cocuk ac paso bugday pisirip yiyorlar.bence o kollari gommeyip pisirip yediler.
cocugun biri acliktan oldu.
adamin kollar koptu.
okuzler telef oldu.
kadinda kafa yok olen okuzu kesip odun atesinde tutsuleseydi 1 sene yeterdi hepsine.
bu filmi cocukken annem ise giderdi o siralar izledigim filmlerden bir tanesi.
annem ise gidince boyle seyler izler kucucuk beynimi de kaybederdim.

kadinla adamin memlekette ökuz koymayip telef ettigi filmdi.okuzler oluyor gidip yine okuz aliyorlar.sonra adamin kollar dirsekten kopuyor.cocuklar ac perisan.fatma girigin kollarda iki bilezik satip cocuklara yiyecek almak yerine sefaletin icinde o bilezikleri takiyor.asla satma taraftari degil.cocuklar ac.
adamin kollari koptu.kollarin akibeti belli degil bence pisirip yemislerdi.
adam kolu yokken okuzun yerine tarlayi surerdi sonra adam da telef oldu.