bugün

tekirdağ çerkezköy'de açılan 30 kadar fabrikanın çalıştıracak eleman bulamamasıdır.

ya kimse iş aramıyor ya da nasıl arayacaklarını bilmiyorlar.

interneti daha verimli kullanmak gerek.
hayvanca bir yaşam için aylık 600 lira asgari ücret vermelerinden kaynaklanıyor.

asgari ücreti bir insana layık gören zihniyet orospu çocuğu zihniyetidir...
vize den çatır çatır adamlar gidiyor valla..
işsizlik yok muyudu arkadaşım denilecek bir durumdur.

benzeri durumlar oluşmaktadır başka illerde de, elektrik mühendisi bulunamadığı olmuştur aylarca.

işsizlik var diyenler iş beğenmeyenler gibi gözüküyor bu durumda.
çerkezköy'deki fabrikalar kendi kendini bitirmiştir, bu olay da onun sonucudur.
zamanında buralarda yerli halk çalışırken hiç sorunsuz bir şekilde işlerdi fabrikalar. ne zaman ki başka yerlerden göçler-çoğalmalar başladı, insan arttı iş gücü fiyatı azaldı. 1200 liraya işini gerçekten bilen iyi bir işçi çalıştırmak yerine 400 liraya başka yerden göçmüş 3 kişiyi çalıştırmayı seçti fabrikalar. evet o göçmen vatandaşlar çalıştı ve gerektiğinde bir evde 10-12 kişi kalarak para biriktirdiler kendilerine apartmanlar yaptılar dükkanlar aldılar ve sonunda kendi işlerini kurunca fabrikaları bıraktılar. böyle olunca fabrikalar işçi arar hale geldi. insanları ucuz çalıştırmaya alıştığı için verdiği parayı da kimse beğenmeyince en sonunda sözlüklerden işçi aramaya başladı.
ah be güzelim 10 yıl kar edecem diye 20-30 yıllık geleceği harca sonra da gel buralarda ağla
yakışıyor mu hiç sana?
mühendise 800-1000 lira işçiye 300-500 lira veren fabrikaların eleman bulamamasıdır. Doğaldır. Bu ülkede köleliğe boyun eğen bir kesim yoktur bu ülkede açlığa boyun eğmek zorunda kalan kesim vardır ki ancak ve ancak onlar 300-500 lira maaşa talim olurlar.

Şahsen 800-1000 lira alıp fabrikanın gürültüsünde pisliğinde onunda bununda kölelik yapacağıma giderim bir kitapçıda sessiz sedasız bir ortamda asgari ücrete kitap tezgahtarlığı yaparım. Ne üzerimde işçinin üretimin sorumluluğu olur ne kışın soğuk, yazın sıcak atölyelerde yağın kirin içinde sürünmek zorunda kalıp bir de angut patronun 800 lira vermesine rağmen yaptığı tatavayı çekerim.

"iş" demek ananı belletmek demek değildir. insanları ücretli öğretmenlik de bir başka örnek olmak üzere köleliğe razı etmek değildir.
iş beğenmeyen türk insanı sözünün doğruluğuna dalalettir. asgari ücrete kitap tezgahtarlığını 1000 lira maaşa ama zora gelmeye tercih edenler, asgari ücretle çalışmayı kölelik gibi görenler var bu ülkede. Sorsanız hepsi kalem efendisi, tatlı su solcusu.

Siz hiç "iş" yaptınız mı hayatınızda? Bir "iş" kurdunuz mu? ekmeği aslanın ağzından kaptınız mı? ara mal veya hammadde nasıl tedarik edilir bilir misiniz? Kanada'dan kereste getirdiniz mi demiyorum. Bilgisayar dükkanı kurup ram aldınız mı hiç satmak için? Elinizde kalırsa ne olur? hiç mal sattınız mı? elde kalan malınız maliyetine satılmazken karşı sokaktaki rakibiniz daha iyi malı nasıl sizden daha düşüğe satar düşündünüz mü?

Fabrikasınız, Almanya'daki müşteriniz çin'deki rakibinize bir telefon, bir mail uzaklıktadır. Onun kadar kaliteli malı, en az onun kadar ucuza satmalısınız. Bu arada da Türkiye'de elektiriğe suya para ödemeli, vergicilerle, tarımcılarla uğraşmalı, işçilerin çalışmasını sağlamalısınız. unutmayın bunu yaparken de ucuza maletme şartı devam ediyor.

Dünya, bazı sapısilik sosyalistlerin, tatlı su solcularının kitaplarında anlattıkları dünya değil. "işçiyi sömüren kapitalist, artık değere el koyarak işçiyi sömürür" tezi, her ürettiğinin her istediğin fiyata her istediğin yerde satılabildiği, çünkü kapitalin çok değerli, işçinin çok değersiz olduğu 1800'lerde kaldı. Bugün üretsen satamazsın, satsan parasını fi tarihinde ya da hemen iskontolu alırsın, 2 sene sonra da üründe sorun var geri al diyebilirler.

Bugünkü dünyanın gerçek sıkıntı sahipleri "iş" kuran ve onu yürütmeye çalışanlardır. Bunlar zenginlerle farklı kişilerdir. Yoksa ben de düşünüyorum zaman zaman 20 kişiye ekmek vereceğim diye, devlete vergi vereceğim diye uğraşmaktansa şöyle 3-5 ev dükkan alıp kiralarıyla yan gelip yatsam, sözlükte de "kahrolsun fabrikatörler, zenginlerden alın fakirlere verin, devlet yardım etsin herkese. ama ben de çalışmam haaa, çekemem ööle yazın sıcak kşın soğuk. hep akp'nin yüzünden" diye salak salak ahkam kessem diye.

imza: işçi bulamayan işveren.

Not: Günde 8 saat çalışmaya hazır, işi yapabilecek ve bunu sadece ayda 1500 TL net maaşa yapabilecek adam arıyorum. Siktirboktan bir üniversitenin siktirboktan bir bölümünü bitirdi diye kendini bir bok sanan, 5000 TL net maaş, altına araba, cebine telefon isteyip de hiç bir halta yaramayacak olan adamları aramıyorum.

büdüt: entry'yi okudum, bir şeyi düzelteyim. adamlar adam diyip durmuşum, kadınlar da buna dahil.
ne iş olsa yaparım abi olyı yurdumda bitmiştir.
meslek liseleri kapatılma noktasına gelinde fabriklar kalifiye elean bulamyor.
herkes mausla masa başında para kazanma dersinde.
(bkz: zall)
işgücünün artık doyma noktasına geldiği bir bölgede onlarca fabrika açılırsa olacağı buydu. koskoca türkiye, insanlar işsizlikte kırılıyor, anadolu'dan büyük kentlere göç gün geçtikçe artıyor. ama biz ne yapıyoruz, artık işçi bulunamayacak, hepsinin iş sahibi olduğu yerlere fabrika kurmaya devam ediyoruz. ekonomi eğitimi almadıysanız, bu eğitimi alan bir elemanınız da mı yok?
türkiyedeki iş kanununun yetersizliğine eklenen ağır çalışma koşullarından kaynaklanan sonuçtur. tabi böyle bir sonuç varsa. çerkezköyde yaşayan biri olarak şunu söyleyebilirim. o fabrikalarda adamın götünden kan alırlar hemde neredeyse bedavaya. koşulların iyi olduğunu, insanların doyumsuz olduğunu fikredenler için "yaşayabiliyosanız siz yaşayın, çalışabiliyosanız siz çalışın" sloganını üretmek de boynumun borcudur. o fabrikaların patronları üst düzey yöneticileri istanbulun en güzel semtlerinde yer içer uyurken, o fabrikanın işçileri kışları soğuk,yazları sıcak fabrikalarda çalıştığı gibi çerkezköyün pis havasını solurlar, suyunu içerler. o fabrikanın patronları istanbuldan çerkezköye helikopterle gelirken, o fabrikanın çalışanları kışın dondurucu soğunda ofisin içinde montla, kabanla çalışırlar.maliyetler yüksek, kriz kapıda bahanesiyle bu gün kimi çıkarcaklar şüphesiyle yine giderler yine giderler. eğer o fabrikalar bulamıyorlarsa iyikide bulamıyorlar. bulamasınlarda.
(bkz: meslek lisesi memleketin sesi)
(bkz: patron olmak zordur)
(bkz: ama elemanda köle değildir)
normaldir. insan çalışıp da aç kalacaksa, çalışmadan aç kalmayı yeğleyen yapıda bir canlıdır. balıklar bile olta olduğunu kestirdiği zaman en leziz yemi ısırmaz. en az o kadar zekaya bir insanın da sahip olduğuna kani olmak gerekir.
hem gerekti eğitim ve öğretimi almamış hem de masa başı bol sıfırlı maaşlar almayı bekleyen kişilerin tenezzül edip başvurmadığı yerlerdir.
bir gerçeğin yansımasıdır. ama....

o da bir sey mi? biz cerkezkoyu harita da bulamiyoruz.
oradaki patronlar insan degil, hayvan olmasindan kaynaklanan bir durum. onlar isciyi hayvan olarak goruyor az biraz karni doysun, su icsin gerisi bos. ne gerek var. en krali 700 tl. veriyor. alsinlar o 700 tl. g...üne soksunlar. o.c.
(bkz: internetten en iyi iş arama sitesi)
Trakya nın çoğu yerinde görülen durumdur;
Fabrikalar özellikle tekstil sanayii adamdan bol ne var diyerek günde 16 saate varan vardiyalar ile asgari ücretlere adam çalıştırmış,
hatta 5-6 ay insanların paralarını vermemiş,
Fabrikanın bir tabela ismi varken, fabrika içinde 6-7 farklı taşeron firmaya mahkum edilen insanları 3 ayda bir girdi çıktı yaptırmış ve kıdem tazminatlarını sıfırlamışken,
bir yerden sonra insanların nasıl olsa fabrikalar sürünme yeri,
kalifiye eleman olsam bile,
paramı alamayacağım düşüncesine kavuşarak aydınlanma yaşaması ile biten süreçtir.
Şimdilerde durum bir çok fabrika müdürünün -evet yanlış okumuyorsunuz-
Fabrika müdürlerinin köylere gidip adam aramasıyla devam etmekte,
fakat köydeki bir kaç tavuğu ve ineği fabrikadan daha değerli gören insanların haklı olarak verdikleri hayır cevabıyla
devam etmektedir.
Fabrikalar, özellikle tekstil, kalifiye elemanları kendi kendini rezil ederek kaçırmış,
ve yetişmesine mani olmuştur.