bir takım kansız, hain, türkiye düşmanlarının ağızlarından düşürmediği cümle.

isim vermek istemiyorum. zira bu oç isimlerini bile anmak ülkeye küfür olur.
ben size bu cümlenin ne kadar büyük bir yalan olduğunu anlatacağım.

bugün, sığınmacıların en fazla yaşadığı yerlere bakalım. istanbul için; fatih, esenler, esenyurt, bağcılar, ümraniye vs

ortamala olarak değerlendirirsek; buralarda barınmalarının en büyük sebebi, bölge halkının arap kültürüne yakın yaşaması. bilindiği gibi; araplar kültürlerini din olarak satmayı başarmış bir toplum. hal böyle olunca, bunların normal yaşamlarında konuştuğu dili, din sanan çok fazla cahil toplum var. bu şekilde kendilerini üstün bile görüyorlar. dikkat edin, yıllardır türkiyede yaşayan sığınmacılar türkçe öğrenmiyorlar. hatta bireysel bazda bir kaç tanesine bu konuyu sordum.
-neden öğrenmiyorsunuz?
türkçenin içinde çok fazla arapça kelime var. öğrenme ihtiyacımız olmuyor. cevabını aldım. bir çok yer de araplar, aynı şu cümleleri kuruyorlar; "türkçenin içerisinden arapça kelimeleri çıkarın, türkçe biter"
bunlar türkçeyi ve türkleri aşağılayan cümlelerdir. bunlar gelecekte türkiyenin başına sillahlı örgüt olarak çıktıklarında, bu cümleleri çok duyacağız...

bunun haricinde gerçek zamanlı olarak, size ekonomimizi yok etmlerine karşın örnekler vereceğim.

hani diyorlar ya; "türkiye biter" be dürzünün oğlu!
osmanlı paşası ülkemizi satıp kaçtığında, ülkemizi düşmanlardan kim kurtardı? atatürk zamanının ekonomisine açıp bakın. türk lirası, dolardan bile daha değerli hale gelmişti. uçak fabrikamız bile vardı. uçak üretmeye başlamıştık. üstelik savaştan daha yeni çıkmış bir ülkeydik...

ayrıca;
google haritalardan, arapların istila ettiği yerleri açın. bu bölgelerdeki iş yerlerini göreceksiniz. adlarını zaten anlarsınız. adının yanınında arapça kelimeler bile yazar. arapların hepsi kendi sektörlerinde iş yapıyorlar. yani araplar alışverişlerini araplardan yapıyor. bu esnaf araplar da, kendinden olan arapları çalıştırıyor, hatta suriyeden, afganistanda mal getirerek satış yapıyor.
bunların dükkanlarının önünden geçerken, poşetlerinin üzerini okuyun. hepsi arap şehirlerinden gelme.

özet olarak;
ülke ekonomisine fayda sağlamalarını bırakın, ülkeye ekonomik olarak zarar vermekteler. türkiyenin ab ile yaptığı mülteci anlaşması sayesinde, ab'den para alıyorlar. bu sayede ek gelirleri de oluyor. kazandıklarını kendi ülkelerine yada başka ülkeye götürenleri de ekleyin.
daha da önemlisi, bunlar yüzünden iş gücümüz de gelişmiyor.
örnek verelim; bugün ülkemizde yetişen, bir işçi yaşamak için çalışmak zorunda değil mi? vergisini verir ve gelecekte yine ülkemize fayda sağlar. bilgi birikimini de, kendinden sonra gelenlere aktarır. bu şekilde toplum gelişir, kaliteli işçilik artar vs.
eğer bir mülteci işçi, çok düşük fiyatlara iş yaparsa, vergisini vermezse ne olur? senin ülkeden yetişmiş, senin ülkene ölene kadar değer katacak, kaliteli bir insanı kaybetmiş olursun.
işçilik fiyatları düşer, kaliteli iş oranı düşer. kalifiye eleman yetişmez.
bir insanın yetişmesi çok uzun zaman gerektirir. bakkaldan sakız alır gibi işçi bulamazsın. çalışan kişinin hakkını vermezsen o insan yaşadığı yere katkı sağlamaz ya da çok kötü iş yapar. kaliteli insan refah düzeyi yüksek ülkeye gider.
en sonunda, senin içi boş bir ülken olur. bir ülkeyi ülke yapan, içindeki insanlardır. eğer senin ülkenin içinde kaliteli insan yetişmezse orası bir ülke olmaz. orası ancak orta doğu çöplüğü olur.

bunların verdiği diğer zararlar da, oy haklarıdır. geçen seçimde piro gavatına defalarca mülteci oyları hakkında uyarı yapıldı. piro gavatı, siklemedi. o kadar oydan bir şey olmaz vs laflar eti.
ben bu seçimde halkımıza bu konuyu hatırlatmak istiyorum. inanılmaz sayıda arap oyu var. bunlar ev alarak vatandaşlık almış, tek kelime bile türkçe bilmeyen araplar. sırf dayyiban ile kültürel olarak yakın oldukları için oy kullanıyorlar. çıkar ilişkileri var. bu yüzden, türkiyenin kaderini değiştiriyorlar.
türk kültürünü yok etmenin, türkiyeyi içeriden parçalamanın açık örnekleridir.

bir çok şeyi zamanında aziz nesin yazmıştı. o dönemlerde aziz nesini taşladılar, dönemin aydınlarını yaktılar. beğendikleri, kendilerinden olmayan insanları dinlemek yerine susturmayı seçtiler. günümüzde artık derin devletin gücü azaldı. eskisi gibi insanları yakma emri ya da, öldürme emri veremiyorlar. (hala var ama daha az)

zaman, toplumun bilinçlenme ve geçmişte yaşadıklarından ders alma zamanıdır. paramız bir daha asla değer kazanmayacak belki ama, en azından ekonomimizin erimesini durdurabiliriz. demokratik yoldan siyasal islamcılardan, şeriatçılardan kurtulabiliriz.