bugün

internetten bulunca öyle çıkar. çünkü bu kadın kısmı ilgi için her boku yer. beğenilmeyeceğini düşünmese düz fotosunu koyar mı ? koymaz. kendini en güzel şekilde servis eder çünkü bilirki o haliyle bi bok olmayacak.

sence böyle bi kafaya sahip yalancı bir varlık saf ve temiz olabilir mi?

seninle konuşma amacı olta atmak. on numara fiziği olsa sana bakar mı? bakmaz.

srtık dünyada söze itimat kalmadığına ve herkes pompaya koştuğuna göre her şey mübahtır. bas siktiri gitsin şark kurnazı pisliğe. amacı ne kadar masumane olsa bile manipüle ediyorsa üstelik.
Kendimi bildiğimden beri çok az uyuyorum. Bazen hiç uyumuyorum.
Nedenini ben de bilmiyorum.
bildiğim tek şey düzinelerce hapla bile koyunları sayacak kadar gevşeyemediğim. genetik falan da değil. babamla ablamı bi odaya koysanız, 192837 saat uyuyup; "az uyuduk bugün yeaa" derler.

hep diyorum;

--spoiler--

böyle vaziyetin içine sokam.

--spoiler--
Ben artık şarkı dinlemek değil şarkı söylemek istiyorum.
söylemek istediğim şeyler asla söylemek istediğim şeyler olmuyor söylemek istediklerimi asla söyleyemeyeceğim çünkü.
bu hayata çok kırgınım açıkçası.

olmadı be sözlük.
Hayat çok acımasız.

Bugün akşam vakti spor salonuna gideceğim. Her zamanki gibi indir, kaldır. Amelelik. Baktım vakit de erken, çıkayım parkta oturur iki sigara içer, öyle geçerim dedim. Bindim arabaya, yaylana yaylana gidiyorum. Neyse indim, yaktım sigarayı. Geçtim banka oturdum. Tam o sırada bir miyav sesi geldi. Döndüm baktım, bir tane 2-3 aylık kedi. Siyah-beyaz alacalı. Ağaca çıkmaya çalışıyor. Ağaç da meşe. Kocaman. beceremedi, geri indi. Bir yandan sigara içip, bir yandan da Uzaktan izliyorum bunu. Ne yapacak diye merak ettim. Her neyse, pişt mişt dedim yanıma çağırdım. Sokak kedileri genelde sağır olur, bebekken kulakları enfeksiyon kapar. Bu duyuyordu. Zaten bu senenin meyvesi. Küçük. Yaklaştı. Gözlerim biraz bozuk, tam ayırt edemedim fakat sağ gözünde kızarıklık var belli. Az daha yaklaşınca fark ettim ki garibimin gözü akmış. Bildigin tek göz kalmış. inanın o an yaşadığım üzüntüyü tarif edemem. Garip de zavallı. insandan korkmuyor, geldi yanımda miyavlamaya başladı. Dedim herhalde aç, susuz. Zaten o halini görünce iptal olmustum. Gittim arabaya su ve protein bar getirdim. Pet şişenin altını kesip yüksek bir yere indirdim. Çikolatayı da ufak ufak kırıp ortalığa bıraktım. Ama kedi döndü gitti. Az peşinden dolaştım, suyu kendisine gösterdim. Geldi, içti. Yemeği yedi mi bilmiyorum. Cekti gitti. Arkasından yolun açık olsun dedim, ben de yoluma gittim.

Şimdi, yazıya neden hayat neden acımasız diye başladığıma gelelim.
Kendi beslediğim kedimin de sağ gözünde iltihap başladı. Bir haftadır onunla uğraşıyorum. Pomatlar, damlalar havada uçuşuyor. Elimden geldiğince üzerine titriyorum. işte o garibanı gördüğüm an aklıma bu geldi.
Bazıları hakikaten şanslı doğuyor. Hayat da acımasız.

Her neyse, tekrardan yolun açık olsun korsan reis.
Gecenin köründe yaş ortalaması 65+ olan komşularımızın kahkahaları ve eğlenceleri sokakta yankı yaparken, 25 yaşımdaki ben neden beli lastikli pijamamla uyumaya çalışıyorum?

Yeter eğlenmeyin yeter. Genç insan var canı çekiyor allahsızlar.
sessizliği içimde hapsettiğimden mi bahsetsem , düşüncelerimle cebelleştiğimden mi kendi kendime..

anlaşılmayan binlerce kelime ile mi betimlesem duygularımı,
yoksa huzursuz bir çocuk gibi tek kelimede mi dillendirsem umutlarımı..

aynı dünyada ama ayrı rüyalarda mı kalsam hayatımda,
yoksa yavaş yavaş uzaklarda tutsak mı yaşasam umutsuzluğumda..

sabahlara kadar söylensem kendime, peki desem ve sadece yürüsem sessizce ..

hiçbir sebep yokken kendi kendime delirsem ,
belki de herhangi bir gecenin köründe sadece üzülsem ..

tanım : sözlük yazarlarının çoğunlukla anlaşılma kaygısı taşımadan , içlerinden geleni yazdıkları bir başlık ..
daha ne kadar ertelicem, neden neyi bekliyorum bilmiyorum.
Bugün sevgili müdürüm çekirdeğini alıp gelen hafif oynak, kendini genç sanan bir teyzenin kapının başka çıkışı olup olmadığını sorması uzerine başbaşa olduğumuz bir zamanda gösteririm demiş. Kadın da buna jest olarak çekirdeklerini bırakmış gitmiş. Bu embesil de gelmiş benim masama koymuş bunları. Tabi ben ortamda yoktum dedikodu çetem yetiştirdi hemen. Ben de kendisi kasada olduğu bir vakit bu ne ya burada dedim. Kadın bıraktı gitti dedi. Ben de he iyi başbaşa olduğunuz zaman birlikte yersiniz artik dedim. Yanımdakilerin gözleri fal taşı gibi açıldı. Kolumu cimdiklemeler ağzını gülmemek için kapatmalar ohooo. Adam da güldü ama bozuldu. Sonra da mekanı terketti hala haber alamıyoruz. Çekirdekler masada duruyor kadına gitmiş olamaz gshfjfj.

Beni bir gün bir kovacak allaaaahh. Ama yerime düzgün adam bulamıyor. Bulsun bekletmeyecek net.

Kovulana kadar Dize getiricem lan seni. Puh rezil.
Özledim ya çok özledim. Özlemekten uyuyamaz hale geldim. Hayatımdan gidenleride gitmek zorunda kalanları da özledim. ayrım yapmaksızın özledim.
1 kilo pamuk mu daha ağır 1 kilo demir mi yoksa senin her gün yüreğime verdiğin dert mi?
Fevzi amca sen beni neden evden çıkartıyorsun? Neden tatilimin içine ediyorsun?
mutluluğunuzun önündeki en büyük engel beklentilerinizdir.
yeni bi işe başladım, küçük garip bi yer. kendi mesleğim değil, masa başında takılıyorum işte. herkesi öyle yadırgıyorum ki, pek sevemedim diyebilirim. bi de çok yalnızım hiç hemcinsim ya da akranım yok.

ama bi abi var, ayakkabı modelcisiymiş. masalarımız yakın ama birbirimizi görmüyoruz, duvar var* herkes onun için biraz kaçık diyor. 40-50 yaş arasında sessiz biri, kimseyle konuşmuyor pek. yahu adam öyle ilgimi çekiyor ki, eminim çok farklı bir karakter ama konuşmuyor işte.
kaçık abi hapşurmuyor bile. öksürmüyor, of demiyor, ses vermiyor hiç. bi kez duydum sesini yalnızca.

neden benimle konuşmuyorsun kaçık abi? sıkılıyorum zaten.
sonunda ben de suscam senin gibi.
dün çok yakın bir arkadaşım, başından geçen bir olayı anlattı bana. kimseye anlatmayacağım diye söz verdiğim için seninle paylaşamayacağım sözlük. olayı dinlediğim andan beri bir garibim. yerde miyim , gökte miyim bilmiyorum.
hepimizin kırılma noktaları var bu hayatta. kırıla kırıla, yontula yontula geldik bu günlere. ama dünyaya daha gelmeden kırılmış olmak çok acı..
Az önce bilmeden durumu kötü bir aileye özel ders fiyatını bir miktar yüksek söyledim. Aslında ders vermem gereken ücretin çok çok altında ama durumlarının kötü olduğunu duyunca çok üzüldüm. Çok moralim bozuldu.

Kesinlikle bir saatten fazla yapacağım çocuğun kafasının alabildiği kadar uzatacağım ya vicdan azabı çekiyorum çok.
Araba giderken arabadan inip de icerdeki kameraya bakarak dans edenler Hayatımda gördüğüm en embesil güruh.
Amina koydumun salakları...
samimiyetiyle kalbini kelimelere döken yazarları çok seviyorum.
her bayram öncesi babalarımızın, büyüklerimizin ''eski bayramlar kalmadı, domatesin tadı böyle miydi yahu?'' gibi kurduğu bu cümleleri düşündüm bu sabah. yaşı kaç olursa olsun bu cümleler benim için, söylediğinde sahibini yaşlı gösteren, negatif cümlelerdir fikrimce. fakat bu sabah ben de öyle hissettim. domatesin gerçekten tadı yok ve yaz neredeyse bitecek olmasına rağmen şöyle lezzetli bir kayısı veya karpuz yiyemedim. yaklaşan bayram ise başıma bir şey gelmeyecekse kuru gürültüden başka bir şey ifade etmiyor benim için. sadece bayramdan bayrama gördüğüm insanların bile bana kuru gürültüden başka bir şey ifade etmemesi ise işte bu gerçekten acı.

bir zamanlar sömestr veya yaz tatillerinin iple çekildiği kuzen hasretlerinin, gece geç saatlere kadar ateş böceği kovaladığın veya beraber incir ağaçlarına tırmandığın minik haşare dostlarının, bir gün gelip de sana ağırlamanın veya sohbet etmenin adeta bir külfet olacağı o vakitler kimsenin aklına gelmemiştir elbette. ya da ilk aşık olduğunda heyecanla, saatlerce anlattığın halde seni bıkmadan usanmadan dinleyen, yolda gördüğünde gözlerinin içini parlatan arkadaşının, ''aa buralardasın demek, uğramaya çalışacağım canım.'' diyerek seni sokakta geçiştirmesi. ki bu arkadaşın üniversiteyi bitirmeyip erkenden evlendiği ve seni yalnız bırakıp gittiği için günlerce kahredip ağladığın ve bir hafta konuşmadığın bir arkadaşın ise... tüm bu olanlar bir tek bana acımasızca geliyorsa babam haklı sanırım.

değişim en çok da uzakta olana sevimsiz geliyor sanırım. içindeyken farkedemediğin samimiyetsizlik dışarıdan biri için üzücü olabiliyor. senin için çok basit ve sıradan bir cümle ile geçiştirilebilir olan tesadüfi ayaküstü bir sohbet, uzakta yaşayan için çok anlam yüklenmiş olabiliyor. ve sen bu durumu, gözlerine bir kaç saniye daha dikkatli bakacak olsan fark edebileceksin aslında. çünkü ne kadar değişirse değişsin, gözleri asla değişmez insanın. beden diliniz, sözcükleriniz ne söylerse söylesin, gözler hep bildiklerini okur. ama şairin dediği gibi ''ah kimselerin vakti yok artık durup ince şeyleri anlamaya.''

ilişkiler bırakıldıkları yerden, virgüllerinden devam etse bu sorun kalmayacak aslında. insanlar uzun bir süreden sonra ilk kez konuştuklarında en azından bu samimi çabayı farkedebilmeli karşındakinin gözlerine bakarken. ve bu çok şey değil!! böylelikle karşılaşmalar veya tesadüfler, bayramlar can sıkıcı ritüeller haline gelmemeli.

babama sorarsanız yaşın ilerlemesine bağlı olarak iştahın azalması ile domatesin tadının sasılaşması arasındaki pozitif korelasyonu asla kabul etmez. fakat samimiyet ve değerlerin anlamını yitirmesinin yaşlanmakla olan ilişkisinin sebze ve meyvelerin yavanlaşmasından çok daha ciddi bir sorun olduğu kesin.
Spora gidip kilo almam çok zoruma gidiyor ama bu duyguyu bastırıyorum. Çünkü umutsuzluk kilo almaktan daha kötü.
yazları dışarıda çıplak gezmek serbest olsun. en azından sadece üst. en azından sadece izmir'de.
Yaklaşık bir haftadır kafamın içinde davul zurna çalıyor.

insanlar ne kadar kötü, hayatımda ilk defa sinirden ağlamamak için kendimi tutmaktan boynum ağrıdı.

Ailemden başka bir şehirde bir ev arkadaşım ile paylaştığım öğrenci evim var. Gittim geçen hafta, kirayı ve faturaları ödemeye ve evi dolaşmaya.

Gittikten bir gün Sonra eve hırsız girmiş kilidi kırıp dördüncü kattaki eve.

Ben o kadar saf bir insanım ki baştan kilit aradım, tornavidası çıktı da düştü mü acaba diye. Flash açıp bakıyroum bir de, kilit içine mi düştü acaba diye... hırsızlık görmedim ki bu yaşıma kadar, aklıma bile gelmedi, şok oldum.

Neyse polis falan uğraştım kaç saat, psikolojik olarak da beni çok etkiledi. Yani, o evi öyle pazar yeri gibi gördüm, o kadar polis girdi etti şaşkınlık ve şoktan çok afedersiniz salak gibi geçti bir haftam.

Söylemek istediğim şu;
Bir insan namussuz olur hırsızlık yapar anlarım, eve girdin öğrenci evi olduğunu anladın neden şerefsizlik yapıp da öğrencinin eşyasını çalıyorsun pislik insan?
Neden Yani, neden..?

2 laptop biri i7, biri fossil biri swatch 2 saat, hard disk ve fark edemediğim ne var artık bilmiyorum almış gitmiş. Şimdi dolar olmuş 5₺, laptop alacağım. içinde giden emek ve zamanım olan onca slayt da boşuna...

Hırsız birisini görsem bundan Sonra, aman aman...
demem o ki, ben senin kasvetinde asıl mevzu değilim.