bugün

(#19330388)

ustalık eserimdir.
böyle bir ağlamak bir ağlamak ki sormayın
adem elmamın arkasına gelmiş oturmuş...

kovarım olmaz giderim olmaz
kaçarım kendimden/ ne yana dönsem
çarparım kendime.

seni bulurum baharın, çiğdem çiçeğin açtığı yerde
kapılırım bir derde.
ölürüm de demem kimseye.

susmuş bir çocuğun çığlığı olurum
en çok annemi severim.

en çok seni isterim sonra/ bir de gelişinde gülüşünü
saçlarına değen rüzgara hesap sorma isteğimi
kimseye diyemediğim gözlerinin dem kıvamını
ey aşk
ya geleceksen tam gel
ya da hiç gelme
acı değil umut ver artık...
zordur kitap okumak
alışkanlık olmadan
cesaret edemezsin
oturup başlamaya
etsen de okumazsın
başka işlerin vardır
daha önemli şeyler...

bir gün çok bunalırsın
kimse yoktur konuşucak
için kararır, sıkılırsın
çaresizliktir hissetiğin
yapacak bir şey bulamazsın
bir kitap çarpar gözüne
konusunu bile bilmediğin

okursun;
ne çıkacağını bilmeden.
anlamazsın,
anladığını zannedersin.
bilmezsin,
bildiğini sanırsın.
sıkılmaya başlarsın.

günler geçer
eksik bir şeyler hissedersin
o sıkıcı kitap
çarpar yine gözüne
açıp biraz daha bakarsın
daha çok okursun
farkında olmadan

bir kitapmışsın sen
okudukça anlayamadığım
ama merak ettiğim
bazen bırakmak istediğim
ezberlediğim yapraklarını
bitirmeye yemin ettiğim
bitmeyen bir kitap...
kaybetmek

ne korkmalı
ne de endişelenmeli
bir kaybın ardından insan
bira içmeli bir, iki
belki bir kaç sigara sonra
dumanına bakarak sigaranın
kayboluşuna doymalı
kaybettiği herneyse artık

ne telaşlanmalı
ne de durmalı sakin
belki heyecan biraz
belki buruk bir tadı damağında
kaybedilen,
kaybedilmiştir şimdi
ve ardında bırakmıştır
ne varsa ona dair

ne ağlamalı
ne de kurmalı onunla ilgili
kaçınılmaz hayaller
kaybeden,
aslında hep kaybetmenin
kıymetini bilenler
ona sahip olacak
ardında duracaklar bir çınar gibi
yapraklarını üşütmeden
bir çınar, ayazlı havalarında
bu vaktiyle kaybedilmiş şehrin
dimdik bir çınar
gibi olmalı

ne kaybetmeli kendini
ne de tam anlamıyla bulmalı
yatmalı sırtüstü
bakışlarını tavana dikerek
ve görmeli, bilmeli
aslında kaybolanın
kendini kaybedip
yokluğa döndüğünü
''sen gittin ya
bana neler ettiler sevgilim
duygularımı körelttiler
hissetmediği duygularını satan
b- aşka çaresi kalmayan
bir adam yarattılar''

http://sertifozdemir.word...eni-seviyorum-tasiyorken/
ben bir kaplumbağayım
kabuğumu atarsam hafiflerim sandım,
meğer en büyük cephanemi atmışım.
fiziksel zeminlerde psikolojik analizlerim harcandı durdu nesillerce. Hiç kazanan bir piç oldu ömrüm. Ve sanat müziği kadar dahi afilsiz, gri tonlamalı seslerle geleceğim şekillendirildi. Neymiş okumak gerekmiş, ve para, birde evlilik. Sen sen ol genç adam, sakın isyan etme birşeylere. düzenin parçası ol. Kaybedenler isyan eder zaten sadece. Sen sessiz ol. düşünmekten vazgeç. Pejmürde ruhlara pahalı bedenler giydir. Işini yap, paranı kazan, tüketimini yap ve Siktir ol bu hayattan! Hepsi bu.

''delilik, anlık delikanlılık'' adlı yazımdan...
bana rengi anlat dedim.
Hangisini dedi.
Kırmızıydı istediğim.
gül dedi,
kan dedi sonra.
sustu.

anlamamı bekledi.
unuttuğu birşey vardı.
görmeyen birine kan da gül de herşey kadar karanlıktı.

Karanlığın bile rengi yoktu.

Sustu.

gözlerinden karanlığı duyuldu.
Milyonlarca kuş uçtu.
Milyarca nefes değdi.
Bir çok dua sığındı.
Yaşlar aktı.
Şenlikler kuruldu.
Hatta düğünleri oldu turnaların.
Yine de,
Hiç bir aydınlık daha ak olamadı gözlerinin ferinden.
*
Ben dudağının kırmızısını severim,
Sen verem mendillerinin yüz karasını.
Kırmızı diyorsun.
Olmaz sevgilim.
Sevdaya yaraşmaz.
*
Tek renk dediğim.
Sen bilmezsin, ben bilmem.
Renk bilmez rengini.
Gülüşündeyse gökkuşağının yedi rengi.
Sevdalar sekizinci rengi gök kubbenin.
Ellerinin rengi.
Cennettin rengi.
Yeşil deniz yosunlarının, ıslak, tuz, balık kokulu tazeliğinde.
Yeryüzünün kabuğunu soymaya yeter mi dersin kudreti.
Bence denemeye değer.
*
Nefesini doldur göğsüne.
Sıkıca tut.
Isıt.
Yavaşca bırak.
*
Bir gün gelir,
Vurulur turnalar gönül telinden,
Sazını sözünü bırakır göklerin güneşi,
Dualar duacı olur gözlerinin secdinde,
Rüzgarın eser.
Çözülür saçımın gurbet düğümleri.
Sarılmak.
Sebepsiz.
Onun kalbi çarpsın diye, boş kalan yanında.
Varlığını hissetmek için.
Kokusu kuşatsın diye.
*
Tüm sarılmalar ayrılmak için.
Ayrılmaların şafağı kavuşmalara.
*
Sevmene gerek yok.
Her hangi bi açıklama yapmana da.
Yaptığın yanlış değil.
Kendine bahaneler sıralamayı bırak.
*
Sarılmayı seversin.
Bende öyle.
*
Birini son kez gördüğünde bilir misin son görüşün olduğunu.
Hayır.
içinde tekrar görme umudun olmasa izin verir miydin peki gitmesine.
Asla.
*
Öyleyse.
Gördüğün her yerde sarıl bana.
Sonra,
Dön arkanı yürü istersen.
Tek kelime etme.
Gereği yok.
*
Ayrı kalmalar zor.
Sarılmalar olmadan.
*
Konuşma.
Gelme.
Özleme.
Görme.
Arama asla.
*
Sen,
Sarıl.
Dünya seyre dursun.
Hepimizin yüzünde mimik çizgileri var.

Mesela güldüğünde gözünün kenarında 2 çizgi oluyor.
3 te olabilir.

Kaşlarını kaldırdığında alnında ince bir tane daha.

Gülmediğin zamanlarda dudağının kenarında belli belirsiz.

Anlamıyorum.
Yüzünde günden güne derinleşen çizgilerin varken
Nasıl çocuk kalmayı başarabilirsin.
Anlat bana.
road to amsterdam!

dur ! bırak !
kaynasın çayın suyu...
bana amsterdam' ı anlat, nasıldı?
bana kupayı anlat, nasıldı?
her mayıs hüzünlerle, biten hayaller ardı...
ağlamış, durur muydu akan yaşlar o gözlerde
uyanılan her kupa rüyasının ardından öylece...
insanlar gülüyordu de,
uçakla, statta, tribünde
yalan da olsa hoşuma gidiyor, söylee
hep kahır,hep kahır, hep kahır!
bıktım be!

dur ! bırak !
kalsın, açma televizyonu!
galatasaray' ın şampiyonluk kutlamaları vardır şimdi
bana amsterdam' ı anlat, nasıldı?
avrupa kupalarını anlat, nasıldı?
galatasaray müzesine, yaşlı gözlerinle bakıp,
uefa, süper kupa, şampiyonluklar...
diyiverdin mi bir 'keşke' gizlice?
insanlar gülüyordu de,
uçakla, statta, tribünde
yalan da olsa hoşuma gidiyor, söyle...
hep kahır, hep kahır, hep kahır!
bıktım be...
Girift sokaklar
Güzergahım şaşkın.
'dem'i az mı ne sanki bu hayatın?

Semerler omzumuzda.
Halbuki birgün bile sormadık
Nereye gider bu dünya denen vasıta

Kimisi kaybettiğine yasta,
Kimi paraya,
Kimi bir kadına hasta.

çürümüşüm lan baktım da kendime
Şöyle bir boydan.
Bende insanmışım güya,
Adem soyundan.
Dün akşam gökyüzüne baktım.
Hava güzeldi bulutlar bembeyazdı.
insanı kendine çekiyordu sonsuz beyazlık.
Ama sen yanımdayken ilgilendirmez beni sonsuzluk.

Açtım gözüm sendin her yer.
Düşüncemde hayalimde bütün evrende.
içim dışım sen olmuşsun.
Ben de kaybolmuşum sende.

Şarkılar yazdım türküler söyledim.
Sevdamı haykırdım mısralar dizdim.
Ama bu da az geldi seni anlatmaya.
Dünya dar geldi sevgin sığmadı bu cihana.
sinek 6
batak oynardık gece gündüz
eşli, ihaleli, gömmeli
dağıtırdı elleri dostlar yaralı yaralı
bir bakardım yine bana gelmiş
kahpa sinek altılı.

Girdim mi ihaleye ilk çıkardım onu
kozum olurdu yarardı bazen
çok çektirdi bana cilve gözlü yardan
geldi yine bana, kahpa sinek altılı.
bu sokak çıkmaz
ama duvarlar hisli
en çok da top oynayan çocuklar
lütfen, ağlatma onları
toplarını alma, bırak güzel goller atsınlar
gerçeklerin henüz zamani var.
duvarlar hisli, duvarlar kale
---
homeros perros

tarih: 9 mayıs persembe
saat: 2:02
yer: kuala lumpur, putra
hani, şu dedeler vardır
bakkala yollar seni
üstü senin der

hani, şu güvercinler vardır
beslenir çatıda anneden gizli
gökyüzünün en güzel süsüdür

hani, şu düğünler vardır
gençler bakışır, gözler sürmeli
halayda kalkmazsan olmaz

ya, çayın anavatanı kır kahveleri,
bekir cavusun buyukoglunun dedikodusu
2 çayın bir de oraletin var usta

artık yoklar
bütün dedeler öldü
kuşlar sahipsiz uçtular kuzeye
artık moderniz, halay çok banal bancaa...
usta sen en iyisi mi
2 macchiato bir de chai tea latte çek bize

--------
homeros perros

9.05.2013, kuala lumpur
güneş bugün mor

bugün hayaller gökyüzünü süslüyor
kimi ak kimi kara kimi rengarenk
usul usul yüzümüze vuruyor sağanak

sırılsıklamsak eğer şu an her birimiz
izlerken taşkınları delice gülerek
bilinki yoksunuz hep birilerinden
yada birinden

oysa acıları bölüştük teker teker,
birlikte bir koca salonda
açtığımız o küçük oyuğun altında
güneş hüzmesinin vurduğu, bir masa etrafında

şimdi dostlarlayız hep beraber
nemli ıslak taburelerin üstünde
kımıldatıp çoktan soyulmuş dirseklerimizi
yağmura kaldırıyoruz kadehlerimizi.
Durup dururken...

ben o akşamın karanlığını üstüne almış tepeden sımsıkı sarılmışken gözlerine...

güneşi kırmızılaştırıyorken gözlerinin bebeğinde sen,
durup ya bakmıştın ya hani.

saçlarımda kelebekler yüzümde kırmızı bir utanç varken.

ve seviyorum demiştin.

bende kısık çatlak bi sesle neyi diyebilmiştim sadece.

ellerini ellerime yavaşça değdirirken.

durur kendiliğinden bir şeyler.

dünya dönmedi hatırla dudakların o kelimeleri sarf ederken.

oysa durup dururkendi her şey.
ve durur her şey arada bir kendiliğinden...
güller kırmızı
menekşeler mavi
bana baksana bir
çok seviyom lan seni. bitanem.

(bkz: roses are red violets are blue)
uludağdayım uludağda,
karı seyrediyorum karı,
daha donu çözülmemiş bembeyaz karı.
odamdayım.
odamda masam,
masamda biram.
ya rakım nerde, ya rakım.
herkes skisiyle kayıyor,
benim skim ise kırık.
uludağdayım uludağda,
karı seyrediyorum karı.
ağla kocaman adam

bir fenerli ağlıyor gözleri yaşlı
başkanı şike yaptı kendini aştı
ağla fenerli ağla ben de ağlayayım
sana avrupalardan maçlar bağlayayım
uzak var yollar boyu.
Dönmek için ufuk karanlık.
Beklemek için gönüller tenha.
Zamanın nabızlarından damlayansa gül şerbeti tadındaki ılık yalnızlığın.
Şimdi dedin.
Şimdi olmaz.
Susarsan cesaretlerin infazıma tören olur,
Yine de görmez oyuklarına serçelerin yuvaladığı gönül gözlerim.
Konuşursan felaketler ilik olur,
Bir bir geçer de urgan olur ak gerdanına.
Oysa boynun diyorum.
Ne çicek bahçelerine nispet etmiş,
Ne bülbülleri sevdalamıştı kendine.
Uzak var sevgilim.
Bir dokunuş mesafesi.
Bir gönül mabeti kadar.
15 sene olsa da
fener yine kazansa da
2 senede 2 kupa
götünde yer kaldi mu