bugün

"neyin var ?" sorusuna verilen "hiç bir şeyim yok. iyiyim" cevaplarıdır... bir şeyler vardır aslında. hatta çok şey vardır çoğu zaman. ama kamufle edilir hüzünler bazen. küçük bir gülücük, belki bir kaç güçük espiri, hatta biraz da alkol; ortamı neşelendirip bu kasvetli havayı dağıtsın diye. anlıyacağınız tedevi değil, sadece biraz morfin...

insan bazen en yardıma muhtaç olduğu zamanlarda reddeder kendisine uzatılan yardım ellerini. neden mi ? çünkü bilir o ellerin bir çözüm olmayacağını. çaresiz, ümitsiz, gururlu ve korka korka bekler sadece; belki zamanla geçer diye.... geçmez. o da her gece yorganı başına kadar çekip göz yaşları eşliğinde sessiz yardım çığlıkları atmaya devam eder. hiç gelmiyecek bir yardım eli uzanıp onu kurtarsın diye...
nasıl düştüm bu dipsiz kuyuya ? ben mi atladım, yoksa sen mi ittin beni ? hatırlamıyorum... tek bildiğim; tek hatırladığım aylardır düştüğüm. bıktım her gün korku ve hayal kırıklıklarıyla yaşamaktan. yere çarpmayı bekliyorum artık...

birden zihnimdeki karanlık düşüncelerin arasında gözlerinin ışıltısı beliriyor yine. yine oyunlar oynuyor aklım bana. sen misin bu; yoksa hayalin mi ?

cevap aramaktan bıktığım sorulara bir son vermek için göğsüme saplı hancerin kabzasına sarılıyorum son kez. tam biraz daha derine itip bitirecekken bu komediyi umutlarımın arasından bir çığlık yankılanıyor:

"gel kurtar beni lütfen !"

cevap verecek misin ?

yine düşüyorum yere çarpmanın hayalini kurarak.
"..sesim sana dogru sallanmis bir avuc zar belki de..!"

enis batur un bir siirinden.
gece...

ruhum can çekişiyor hala. ölmesini bekliyorum artık...

kanlı göz yaşlarım tenimi kızıla boyamış. yavaş yavaş kararıyor gözlerim. huzurla birlikte gelen hafif bir gülümseme... parmaklarımda da hala saçlarının kokusu var.

kurban ediyorum ruhumu, geceyi yokluğunla kutsamak için. yavaş yavaş ölüyorum, usul usul sessizce... öyle ki tanrı bile duyamıyor sessiz yardım çığlıklarımı...
(bkz: neden böyle oldu)
bu o... deliliğin habercisi... ellerinde ölümün güzel, ince kokusu. siyah, ahşap bir tabutun üzerinden bana gülümsüyor.

çok uzaklarda, solmaya yüz tutmuş bir hayal. umutsuz bir umut. acı dolu bir mutluluk. diğer yandan valhalla'dan gelen çekici bir kan ve şarap kokusu. ve kulaklarımı tırmalayan bir çığlık; benden başka kimsenin duyamadığı...

kendini fazla yorma ölüm meleği...
* sesi kısık birisinin yardım çığlıdır.
karabasan halini anımsatan durum.
sizi duyup yardım edecek tek insanın sizden yüzyıllarca uzak da olması sebebi ile kendi içinizde çığlığınızla boğulursunuz ve hiçbir otopsi de çıkmaz ölüm nedeniniz..