bugün

+şuraya bak cennet gibi...
-allah'ı da çağıralım tam olsun.

ps: ben o gün çarpılmadıysam daha da çarpılmam.
Kankanla birlikteyken
herşey hakkında bol kahkahalı konuşurken
birden durup saçmalıkta sınır yok diye düşünülmesi.
51. Eurovision'na katıldığımız " süperstar " adlı şarkı.
saçmalamakta sınır tanımamak başka şeylerde sınır tanımak anlamına gelirki bu insanları kısıtlar ve özgürce saçmalayamamasını sağlar ama ben birçok şeyde sınır tanımıyorum ve şimdi yaptığım gibi özgürce saçmalayabiliyorum.
rte ve şakşakçılarının her hafta yaptığı şeydir.
bugün için bu durumu özetleyecek yegane diyalog şudur efendim:

bütün gün çalışmaktan yorulmuş kafalar almış başını yürümüş olan ben trt 1' de izlediğim çekiçle arkadaşının kafasına vuran futbolcu haberi üzerine babama şu soruyu soruyorum:

' trt 1' le kimin kafasına vurmuş? '
üniversite öğrencilerinin final haftalarının son günlerinin gece yarısına takriben sıkça rastlanan hadisedir.
Geçen yine acayip piyano çalıyorum. Atmışım kuyrukluyu deniz kenarına, bir kadeh de sıcak şarap.

Sıcak şaraptan nefret ediyorum. Piyanodan da oldum olası hazzetmem zaten. Deniz desen bir rüzgar var bir rüzgar var… Köpek bağlasan durmaz.

Köpek bağlasan durmaz deyimini, köpeğin tercihini rüzgârlı bir mevkiden yana kullanmamasını tarif etmek için kullanmanın haklı gururunu yaşıyorum. Yanlışlarımla gurur duymayı babam öğretti bana.

Babam çok şişman değil, şişman sayılır. Şüşko değil ama belki biraz şişko. Geçtiğimiz günlerde şüşko bir adamı ağırlardım adı semirdi. Hem şüşko hem semir. Anladığın üzere çok şişman insanlara şüşko diyorum. Aslında ben demiyorum arkadaşım diyor ve hoşuma gittiği için ortaklaşa kullanıyoruz. Kullanmama ses etmeyince sık sık kullanmaya başladım. Hatta bir noktadan sonra daha da sık kullanmak için şüşko insanlarla vakit geçirmeye başladım. Baktım yaşadığım küçük şehirdeki şüşko potansiyelinin sonuna geldim şüşko olmaya karar verdim ben de.

Şüşko adam olmanın bir dünya avantajı var. Söz gelimi çok rakı içebiliyorlar. Ben mesela bir ufak içerim edebimle evime giderim ama şüşko adam öyle mi? Şüşko adamlar bir litre rakı içebilirler. -Semir gözümün önünde içti- Onlar rakıyı 35’lik, 70’lik ya da ufak büyük diye de nitelendirmezler. Onlar litreyle hatta kiloyla rakı içerler. Tavla oynarken 8 bira içip şanssızlıktan dert yanabilirler. O kadar iridirler ki üstelik kimse onlara “be amına kodumun tavla oynarken 8 bira içiyorsun sikin taşağına denk ama şanssızlıktan dert yanıyorsun” diyemez.

Şüşko olmanın başka bir avantajından daha söz edeceğim vaktimiz varsa? Piyano çalmazlar. Şüşko adamın enteli en fazla opera sanatçısı olur. Şüşko biri olsaydım o halde, piyano çalmak zorunda kalmazdım. Deniz kenarına inip üşümek ve nefret ettiğim sıcak şaraptan içmek zorunda da. Sadece çok güzel kızlar için sıcak şarap içerim. O da bir seferliğine. Çünkü iş sıcak şarap içmekle de bitmez. Kızılay’ın sıkı binalarının orta katlarında kurulmuş, duvarlarında plaklar asılı bir mekânda, kendini dünyanın en çok kitap okumuş insanı zanneden, yine zehir gibi bir zekaya sahip sanan bir kız da eşlik eder o sıcak şaraba. Ulan sıcak bir şey içecek olsam süt içerim. Bu annemin de hoşuna gider hem. Anne babamın hoşuna gidecek şeyler yapamıyorum madem, ben de sıcak süt içerim. Ama işte orda da başka bir tezat ortaya çıkıyor. Nedir? Sıcak süt içsem kız vermez. O halde elde var yine sıfır.

Ama işte şüşko olsam bu tezat sarmalından da çıkardım. Valla! Çok güzel bir hatun niye şüşko biriyle çıkar ki? Şansım yoksa ben niye onun egosunun yanına ilişip sıcak şarap içeyim ki?

Şüşko olmanın avantajları çok fazla gördüğün gibi. Tarih öğretmenimin de buyurduğu üzere cümlelerimi toparlıyorum:

Şüşko olsam;

- nefret ettiğim piyanoyu çalmak zorunda kalmazdım,
- deniz kenarında üşümezdim,
- sıcak şarap içmek zorunda kalmazdım,
- çok güzel ama geri zekalı kızlarla kızılay’da dandik dakikalar geçirmek için kasmazdım.

Şüşko olmak çok güzel olabilirdi.
mesela ben saçmalamada sınır tanımam -saç-ma-la-ma-da- heh doğru yazmışım. bağlaç olan de falan da yok. oh negzel her şey yolunda. konumuza ileri dönelim: ben fena saçmalarım efendim. ama bir yerden sonra insanları sıkıyorum sanırım. ilk başlarda negzel saçmalıyorsun çok mutlusun hep mutlu olmaya çalışıyorsun hiçbir şeyi kafana takmıyorsun dünya sikinde değil carpe diem sana demiyem canım benim ne kadan tatlı şeysin diyolla... sonra bunu diyen kişinin canı bir şey sıkılmış oluyo ben hala saçmalamaya devam ettiğim için -saç-ma-la-ma-ya- heh doğru yazmışım. ben buna devam ettiğim için ciddi olmak zorunda kalıyorum ve error veriyorum beceremiyorum, bu sefer ciddi saçmalıyorum. bilinçli saçmalamak harika bir ideoloji fakat bilinçsiz saçmalayınca böyle yapıyolla ":s" bu ne ya. insanlar böyle yapınca ben o suratın önüne s harfi koyuyorum, yüzünüzü bükülü düşünemiyorum mesela. artık saçmalamanın cıvığını çıkardım hiç ciddi olamıyorum. üzülemiyorum da. 2013 yaşımdayım hala babam beni bakkala gönderiyor. abi sen gitsene lan diyorum. sağ olsun gidiyor. pardon ya bu başka hikayeydi. burada saçmalamakla ilgili bir şey yok. o başkaydı başka. aklıma gelmiyor şimdi. benim huyum batsın ki; milliyetçiliğin her türlüsüne karşıyımdır ve sınırlardan nefret ederim. herhalde bunu götümden anlamış olsam gerek ki; saçmalamada da sınır tanımıyorum. orada bağlaç olan de var. pardon da var. yani siz siz olun, sakın ucunu kaçırmayın boka sarıyor yemin ediyorum. mesela sevgiliniz terk etse bile kankanız yanınıza gelip naber lan amına koduğum deyince "çok dertliyim be kanka" diyemiyorsunuz. of sow ne gol attı be falan diyorum ağzımdan kaçıyor yanlışlıkla. durduramıyorum kendimi. geçenlerde arkadaşlarla ölüm üzerine muhabbet ediyorduk benden; -ölüm sorun değil de pamuk tarzım değil- diye bir laf çıktı. bunu arkadaşım kendi facebook duvarına yazmış. ne desem facebook'a yazan bir tip. benim farkında olmadan kurduğum cümleleri gidiyor facebook'a yazıyor. böyle geri zekalı bir insan. neyse, bir baktım 18 beğeni 27 yorum almış. oha dedim ve ağzımı şöyle yaptım. ":o" bunu ben facebook'a yazınca mesela hemen bi akrabam atılıyor; ayıb değil mi pangi diyor. ismimin yerine nickimi yazarak özel hayatım var mesajı verdim burada. neyse işte akrabam geliyor güzelim türkçemizin de bir tarafına koyarak ayıb mayıb diyor bazıları da ciddi yazdığımı sanıyor bazı şeyleri bana cevap vermeye kalkıyorlar falan. sinir olduğum bir konu daha var; saçmalamada sınır tanımamama engel olan -ma olumsuzluk eki- bir şey var, 50 karakter sınırı. sözlüğün kalitesini yukarı çekebilmek için elimden geleni yaptığıma inanıyorum fakat o 50 karakter sınırı bana engel oluyor. çok değil lan 2-3 karakter verseniz yetecek. vallahi yetecek. neler neler birikti aklımda ama o iki üç harfi bir türlü kısaltamadım ve sözlüğümüzü değerli üyeleri de bunlardan mahrum kaldı. oha. böyle konuşunca götüm kalkmadı değil. hülasa; saçmalayalım ve saçmalatalım. sevgilerimle.
milli içkimizi tanımlamak değildir.
bir ülke düşünüyorum.

yan yana, geçimsiz iki komşu o ülkede yaşayan.

biri mülkünün önüne beton atıyor ama parselinden komşusunun arazisine taşıyor. komşusu onu belediyeye şikayet ediyor.

belediyenin harita mühendisleri gidiyor o parsele. garip bir cihaz var ellerinde. bi sigara yakıyorum, binanın yüksekte kalmasından ve denizin önümde uzanmasından faydalanarak.

gamsızım, meseleden uzağım. ortada teknik bir iş var. ölçüm yapılacak; anlamam ki.

haritacı bekliyor, sigara içerken gözüme takılıyor. "neden?" diye soruyorum "kordinat almak için beklediğini" söylüyor.

"abdnin 12 tane uydusundan biri görecek beni ve kordinat alıcam" diyor, "bu saatte bazen çekmediği oluyor. bekleyelim gelir" diye eklemeyi ihmal etmiyor.

kendi memleketimde, kendi insanımın basit bir anlaşmazlığını çözmek için amerikanın uydusunun keyfini beklemek zorundayım.

o kadar dışa bağımlıyız ki. sigaramı söndürüyorum, saçmalamada sınır tanımamış olmayı diliyorum. durumlar çok fena hacı abi. içler acısı.
her sabah geyik boynuzlarını parlatıp törpüleyen insan sınır tanımazlığıdır.

şu an itibariyle, kendi nick başlığımdan bile daha yakın hissettiğim başlık olmuş. kutlarım.
seni sevmeliydim
ama sevemedim
seni gömmeliydim
ama sen bir kayıksın.
aaaaaaaaaaaaakaçaabatsebat real sociedad..
herkese renkli günler
busaçmalığısaçmalasakdamısaklasakyoksasaçmalamasakdamısaklasak?
Are you Beylikdüzülulestiremediklerimizdenmisiniz?
iki temel prensibim çelişiyor.
1- bir şey, bir kere olursa ikinci kez olacak diye bir şey yoktur. ama iki kez olmuşsa muhakkak üçüncü dördüncü kez de olur.
2- insan hayatta bir kere aşık olur. şanslıysa iki.
ama 2. durum birinciyle çelişiyor.
Çok zorlarsan devreler yanar.
belliki yanmış.
benden hoşlanan biri var. benim hoşlandığım başka biri var. ama hoşlandığım kişinin de hoşlandığı başka biri var. işte ben o kişiden hiç hoşlanmıyorum.
joffrey cersei ilyn payne slaven bilic.
rakip tanımadığım durum.
zincirleme trafik kazasına benziyor bir saçmalamaya başladın mı duramıyoruz, hepsi üst üste geliyor.
Kısaca ateistlerin özetidir.