bugün

Yaklaşık 800 bin kişinin hayatını kaybettiği soykırımdır.
bu olayın bazı faillerinin ellerinde palalar ve ölüm listeleriyle dolaşıp, akşam olunca adeta mesaisi bitmiş gibi katliama ara verdiği ve ertesi sabah işe gider gibi kaldığı yerden devam ettiği gibi detayları okudukça insanın içinin dayanmaz hale geldiği bir insanlık ayıbı.
birçok kadın tecavüz edildiği için ölmüştür.
hutu milislerinin en büyük penislileri seçiliyor ve tutsi kadınlarının en minyonları ile hunharca tecavüz edilip iç kanamadan öldürülmüştür.

hutu milisleri fransa ve belçika tarafından beslenmiş, yorulduklarında tutsilerin aşil tendonlarını keserek kaçmaları önlenmiş sonrasın da ise katledilmişlerdir.
tarihten çıkarılması gereken en önemli derslerden birisidir. bi toplulukta beraber yaşayan insanları birbirlerinden ayrıştırmaya başladığında ortaya çıkacak sonuçların en feci hali. belçika'nın gazlamasıyla ruandada yaşayan güzel görünümlü ince yapılı insanlara tutsi denirken diğerlerine hutu deniyor. yıllarca az sayıdaki tutsi bu ülkede elit muamelesi görüp önemli pozisyonlarda söz sahibi oluyor, diğerleri ırgat bi nevi. aradan zaman geçiyor ve belçika bu defa karşı tarafı destekliyor. yıllarca ezilmişliğin, hor görülmenin acısını çıkarmak yani öc almak isteyen hutular idareyi ele geçirdiklerinde tutsileri fişlemeye, baskı altına almaya başlıyor. aradaki ipin kopması ise 1 uçağın düşürülmesine bakıyor. dönemin hutu başkanının uçağı başkentte düşürüldükten sonra ipler kopuyor. devlet radyosu devamlı " böcekleri ezin " çağrısında bulunuyor, hutuları kışkırtarak önlerine gelen tutsileri yok etmelerini sağlıyor. bu yok edişler de öyle silahla falan değil, palayla, ucu sivri sopalarla, bıçaklarla yapılıyor. biraz para sahibi olan tutsiler ölümünün silahla olmasını istiyor. ölülere dahi tecavüzler yapılıyor. ryb örgütü(ruanda yurtsevenler birliği) tutsileri kurtarmak amacıyla ülkeye silahla giriş yapıyor ve hutuları bastırmaya başlıyor. bunu gören fransa(!) ruanda'da soykırım söz konusu, hemen müdahale etmeliyiz diyip zaten katleden taraf olan hükumet tarafına silah yardımı yapıyor. bu defa hutular da silahlandığı için daha fazla kayıp yaşanıyor. bu süreçte ne birleşmiş milletler olaya müdahale ediyor ne farklı bi ülke. herkes seyirci kalıyor bilinçli olarak. hatta bm, ruanda'daki 2500 olan asker sayısını bizlik pek bi durum yok diyip 250 ye düşürüyor(10 belçikalı öldükten sonra). 100 günlük bu soykırım ardından ortada ne bi devlet kalıyor bi millet. 94 te başlayan asıl olayların ardından ilk seçimler 99 a kadar yapılamıyor. köy mahkemeleri kurulduğunda suçlular 3 ve daha fazla kişi öldürmüşse köy insafına bırakılıyor, 3 ten azsa yargılanmıyorlar bile. en büyük cezayı alan, hutu kurmaylarından biri bm tarafından yargılanıyor ve 30 yıla mahkum ediliyor. evet koca bi soykırımın en büyük cezası 1 kişinin 30 yıl hapis cezası alması. soykırım sürecinde 800k-1 milyon arası sivil ölüyor. geriye 300-400 bin insan kalıyor. hayatta kalanların 75000 i öksüz kalıyor. 250-500 bin arası kadına tecavüz ediliyor, 20.000 çocuk doğuyor. daha nice felaket tablosu cabası.

nedense bunları okurken aklıma gelen tek şey bizim ülkemizdi.

türk-kürt
alevi-sünni
sağcı-solcu
inançlı-inançsız
akpli-chpli

şu bu. hep ayrıştırma hep kendinden uzaklaştırma, birbirine nefret ettirme çabaları.

ders alınmalı ders. yoksa birileri her daim akbaba gibi başımızda beklemeye devam edecek.

ülke insanını birbirlerine kırdırarak çıkaramadıkları iç savaşı suriyelilerle deneyecekler bu defa bana kalırsa. umarım sonumuz hayrolur ne diyeyim.
Kutuplaşmanın giderek arttıgı güzel ülkemizde ders olması gereken olaydır. Ruandaki olaylar bana şuan venezuellanın durumunu hatırlattı zaman geçiyor ama taktik hep aynı.
Batı ülkelerinin Ruanda vatandaşlarını dış görünüşlerine göre sınıflandırması ve kışkırtması sonucu 1994 yılında gerçekleşen korkunç soykırım.

800 binden fazla Tutsi Hutular tarafından öldürülmüştür.
Komşunun komşuyu katlettiği, gelmiş geçmiş en büyük şerefsizlik konusunda hitler’in yaptığından fazlası var eksiği yok.

Ve sadece 30 sene önce yaşandı.
(bkz: hotel rwanda)
Bu zencilerin eline cenneti versen, orayı da cehenneme çevirirler allah ellerine düşürmesin.
---
Ülkede o zaman yaşayanların %90'ı Hutu, %9'u Tutsi, %1'i ise Pigmeydi. Pigmeler yaşam alanı ve kültür olarak diğerlerinden farklı olsa da, o güne kadar bir arada yaşayan Tutsi ve Hutular birbirlerinden çok farklı görülmüyordu. Afrika siyasetinde yönetici ve yöneten unsurların birbirinden ayrılması prensibini uygulayan Belçikalılar bu politikayı Ruanda için kontrolün elde tutulmasının garantisi olarak gördüler ve bölgede bulunan azınlıktaki Tutsileri, Hutulara karşı desteklemek amacıyla ırka dayalı bazı ayrıcalıklar verdiler. Koloni güçlerine kolaylık olması amacıyla, herkese ırkını gösteren kimlikler dağıtıldı. Tutsi ve Hutuların aslında ortak olan dil-gelenek-etik geçmişleri ve kültürleri yok sayılarak, bir tür yapay ırksal ayrımcılığa başlandı. Belçikalı yöneticiler ayrımcılığı körüklemek amacıyla, işe alımlardan hastane kabullerine kadar bütün kararları ırksal farklılıklara göre almaya başladılar. Bu dönemde Tutsiler, Hutulara göre çok daha iyi yaşam şartlarına ve daha iyi işlere kavuştu.
alıntıdır.
---
Azınlık olan Tutsiler ve barış yanlısı hutulardan oluşan yüz binlerce insanın, hutular tarafından feci şekilde katledilmesi hadisesidir.
Hitler de bir yerde yahudi düşmanlığının altında yatan nedenler olarak; birbirlerini aşırı kollayarak hak etmedikleri zenginlik ve kazanımlar elde ettiklerinden, başkalarının haklarını gasp ettiklerinden bahsediyordu. Mesela bir sanatsal eser sırf üretenler yahudi olduğu için, daha iyi eserler arasından hak etmediği bir ödülü almaktaydı.
Tarihsel nedenlerine bakıldığında, yahudi soykırımıyla örtüşen tarafları olan vahim olaylar bütünüdür.