bugün

aks-i ayine bakar yare dem a dem küstah
hiç böyleliğin görmemişiz adem küstah
şeklinde başlayan, küstah redifli çok da güzel bir şiirinin bulunduğu divanının yeni basımı akçağ yayınlarındandır. Bu şiir ilk cildindedir.
Genelde eserleri didaktik özellikte. Önemli eseri hayriyye. Tuhfetü'i harameyn' de hicaz yolculuğunu anlatmış. Diğer önemli eseri hayrabat .
na ve bi kelimeleri farsça ve arapça'da yokluk belirtirler..

daha ismiyle bile kendisini anlatabilen şair..
namahrem,(mahrem olmayan)binamaz(namaz kılmayan) gibi..

ayrıca urfalıdır, kürttür.. bununla ilgili komik bir menkıbe bile var..

--spoiler--
Devrinin namlı şâiri Nâbî'nin kardeşi, Urfa'dan istanbul'a ağabeyini ziyârete gelmiş. Kardeşi Nâbî'de misâfir iken pâdişâh, Nâbî'yi bir ziyâfete çağıracak olmuş. Tabiî nezâketen kardeşini de çağırmış.

Bütün saray erkânı ve dâvetliler huzurunda, yemekten sonra bir ara pâdişah tabaktan bir elma alıp, kendi eli ile Nâbî'nin kardeşine ikrâm etmiş. Nâbî'nin kardeşi de ne bilsin garip, elmayı almış, 'Hart!' diye ısırıp yemeye başlamış. Oradakiler sıkılmışlar, pâdişah huzûrundaki bu edepsizlikten rahatsız olmuşlar ama, seslerini de çıkartamamışlar. Pâdişâh da renk vermemiş ve meclis dağılmış.

Çıkışta Nâbî, kardeşini bir kenara çekip paylamış.

-Ne yaptın yâhû, demiş, pâdişâh bir şey ikrâm edince, 'Devletle pâdişâhım' dersin, koltuğunun altına sıkıştırırsın. Çıkınca da güzelce yersin.

-Peki, demiş kardeşi, ben ne bilirim. Bir daha öyle yapayım mâdem.

Bir zaman sonra, pâdişâh bunları başka bir ziyâfete dâvet etmiş. Yine âbi kardeş gitmişler. Sofrada, ortada bir tabakta tavuk varmış. Pâdişâh bu sefer de tavuktan bir but koparıp eli ile Nâbî'nin kardeşine ikrâm etmiş. Tabiî bu sefer tâlimli, 'Devletle sultânım' demiş ve budu aldığı gibi koltuğunun altına sıkıştırmış.

Meclis buz gibi olmuş. Hem kimse edebinden bir şey söyleyemiyor, hem de mesele yenilir yutulur cinsten değil. Ne yapsın Nâbî, vaziyeti yumuşatmak için irticâlen bir beyit söyleyivermiş:

'Nâbî'yi Nâbî yapan bir hüsn-ü nazâr,
Urfa'nın Kürd'ünde nezâket ne gezer?'
--spoiler--
na fasça/kürtçede olumsuzluk eki, bi ise arapçadaki olumsuzluk ekidir. iki yoktan varolan urfalı kürd şairdir.
17. yy divan edebiyatı şairleri içerisinde belkide en önemli olan şair. Hayatı yokluk zorluk içerisinde geçmiş bir süre sonra devletin destek vermesiyle rahatlamıştır. (bkz: Hikemi tarzı)'nın öncüsüdür.
Bana devranın âzarı kemâzar olduğumdandır
Sipihrin vaz’-i mahemvarı hemvar olduğumdandır

Gubar âsâ beni böyle lekedhâr ettiği çerhın
Nigâh-i itibar-i yârde hâr olduğumdandır

Reh-i kûyünden özke rah görmez çeşnı-i hunpaşım
Dücar olmak o mest-i naze naçar olduğumdandır

Edüp küstahlık ol pence-i hurşide el sunmak
Meta’-i arzuye germbazar olduğumdandır

Benim asudebal-i kayd-i pervaz olduğum Nabî
Sikenc-i zülf-i dildare griftar olduğumdandır.
"bende yok sabr-u sukün sende vefadan zerre,
iki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere."
(bkz: hunter)
Divan şairleri arasında ayrı bir konumu bulunan öğreticiliği kendisine hedef bilmiş usta şairdir.

Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz şiiri güzeldir.

Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz
Biz neşatın da gamın da ruzgârın görmüşüz

Çok ta mağrur olma kim meyhane-i ikbalde
Biz hezaran mest-i mağrurun humarın görmüşüz

Top-i ah-i inkisare paydar olmaz yinede
Kişver-i cahın nice sengin hisarın görmüş

Bir huruşiyle eder bin hane-i ikbali pest
Ehl-i derdin seyl-i eşg-i inkisarın görmüşüz

Bir hadeng-i cangüdaz-i ahdır sermayesi
Biz bu meydanın nice çapiksüvarın görmüşüz

Bir gün eyler destbeste paygâhı caygâh
Bîadet mağrur-i sadr-i i'tibârın görmüşüz

Kâse-i deryuzeye tebdil olur cam-i murad
Biz bu bezmin Nabiya çok badeharın görmüşüz
(bkz: yaşar nabi nayır)
(bkz: nabiga)
(bkz: saygılar)
mahlasının manası gayet derindir. arapça olumsuzluk eki bi ve farsça olumsuzluk eki na kelimlerini birleştirerek iki eksiden bir artı oluşur gibi bir anlam katmak istemiş şairimiz. iyi de yapmış, güzel olmuş evet.
Divan edebiyat sanatcısıdır. Hikemi(ögretici) tarzını bulmustur.
mürşid-i kamil olunca nâ yab,
sana mürşid yetişir şimdi kitâb.
Gelir şevke kesel neyl-i visâl-i yârdan sonra
Olur ârız girânlık sâ’ime iftârdan sonra

Nâbi der ki; bir aşık sevgiliye kavuştuğunda keyfine, sevincine, duygularına bir gevşeklik gelir. bu gevşeklik; oruç tutan kişiye, iftar açtıktan sonra ağırlığın çökmesi gibidir.
Erzâk-ı mukadderde tevakkuf yokdur
Taksîm-i Hüdâ’da (ilâhîde) tahallüf yokdur

"Takdir edilen rızıkta duraksama olmaz.
Allah’ın taksiminde uygunsuzluk olmaz."