bugün

yıllardır kafamı kurcalayan bir soru. zeki mürenin piyanisti sormuştu bana bu soruyu. ödevin dedi.

marş: kuvvetli ve düzenli bir ritime sahip, genellikle uygun adım yürüyüşler için yazılan ve askeri bandolarda çalınan müzik eseri.

şimdi dinleyince, öyle şanlı orduların yürüdüğü bir eser de değil gibi. yani ben muzaffer bir komutan olsam türk marşı ile yürümem. bununla anca müstakbel kızım hafta sonları bale yapar.

kaldı ki, türk dediğinde öz ve öz bir türk kökenli müzik de yok. ermeni matemağiyle müzik yapıyoruz. zaten bizim notaları derleyen zamanında bir çok türkçe eser de üreten bir ermeni. onun dışında yunan çalgıları ve arap çalgıları kullanıyoruz. komalı nağmeler desen farsi, arabi. e orta asyadan da gelirken bir şey getiremedik. yalınayak elde kılıç geldik. hadi diyelim bi şekilde geldik bu rum diyarına, burayı türkleştirdik mi? yoksa burası bizi rumlaştırdı, araplaştırdı mı?

bu soru kafamı derin kurcalıyor.

mustafa kemal'den sonrası için mozart yaşasaydı yine bir türk marşı yazar mıydı?

mozart osmanlı zamanında ''türk'' derken neyi kastediyordu. keza bunların bize türk dediğini herkes bilir.

çok soru geliyor da cevapları kayıp. bu adamın bir amacı olmalı.
18. Yüzyılda Avrupa’da etkili bir ala turka modası vardı. Avrupalılar yemek alışkanlıklarından tutun giyim kuşamlarına hatta aksesuarlarına kadar türk(Osmanlı) etkisi altındaydılar.

35 yıllık kısa sayılabilecek ömründe 600’den fazla esere imza atan Mozart dönemin türk sanatından esintiler taşıyan 40 kadar eser çıkarmıştır. Türk marşı bunlardan en bilinenidir.
Batının zihninde türk = müslüman denklemi var her zaman. Etle tırnak gibi bile denemeyecek kadar girift bu. Bildiğin et.
Soru cevabını da içinde barındırıyor. Mozart türk marşı yazmadı, bir doğu marşı, bir müslüman coğrafyası marşı yazdı.