bugün

Habakuk erector hazretlerinin bağlı bulunduğu öğreti.
Kendi hırkasını kendi giymeyi gerektirir. E zaten ezilen halkımız kendisi giyer, kim tutacak ona kapıda. işçi emekçi melamidir cümleten.
Hırkası olan inanış, düşünce biçimi ve tarikat kolu sayılan topluluk. Variyet gütmediklerinden hırka yamalı olur. Bir dost bir post yeter taifesi. Eşref saatim için uygun bulduğum bu felsefi yapıyı eşek saatim için uyumsuz buluyorum.
Mensubu olmaktan gurur duyduğum bir inanış biçimi. Mensubu demekten ziyade taraftarı olduğum bir inanış biçimi.

Mezhep veya tarikat değildir. Sadece bir inanış biçimidir. Tarikatleri cemaatleri olmaz. O yüzden birbirlerini pek tanımazlar. Ama hissederler ve anlarlar.

--spoiler--

Melâmîlik, belli bir isimden bağımsız olarak Kur'an merkezli bir islâmi tasavvuf anlayışını ifade eder. Tarikatler ise Nakşibendi, Kadiri, Rufai gibi belli bir şahsın önderliğindeki ekolü ifade eder.
--spoiler--

Edit: şimdiiii kalp kırmayı da sevmem de şu alttaki andavala ben ne anlatayım siz söyleyin?
arka arkaya yazılan birkaç entryle hanımlar beyler resmen birbirlerine yürümüşler. tematik çalışmışsınız lan aferin. böyle de kamuflaj ustasıymışsınız. gurur duydum yavrularım *
sevdanın oduna pek güvenilmez,
Tutuşursan eğer kolay sönülmez.
Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,
Canına kıymazsan seyahat etme.

iyi bak kabına, olmasın delik,
Boşuna taşırsın, gider gündelik.
Anında olmalı, ettiğin iyilik,
Alem duysun diye, inayet etme...

(bkz: anladın mı)

neyzen tevfik
hırkası falan var. yeni sezon indirimlerini yakalamak lazım.
necip fazıl kısakürek ve sevenleri ne ise onun tam tersidir.
Kelime anlamı: kınanmışlık; itab ve serzenişlik; rezillik ve rüsvaylık.
(bkz: melamilik)
"Ne tarikattır, ne cemaat, hakikattir hakikat"
Yazar nihat genç in melamilik ve modern toplum konulu konuşması da benden gelsin.
http://www.youtube.com/watch?v=yr3VVwW-B8k
özü aşktır. aşksız hayat zaten yalandır.
bir tarikat değil hak yoludur, sufilik yoludur, arınma yoludur.
öncelik olarak her şeyin fazlasına karşı olan bir oluşum. namazın bile, orucun bile. sen sana verileni gönülden yap ardından düşünmekle sarhoş ol; tanrıyı düşünmekle değil tüm mesele. zaten sen tanrısın, düşüneceğin şey tanrı, düşünce tanrı...
tebrizli şemsin dediği gibi:" bir anlık düşünce, 60 yıllık ibadetten daha hayırlıdır."
mütevazi, münzevi ve islamiyeti hakkıyla yaşayan; tanrıya ulaşılan bir yol.
hakkında geniş çaplı bir araştırma yapıp makale yazdığım konudur.

http://www.belgeler.com/b...ye/melamilik-ve-melamiler
en güzel, en tatlı, en şirin tarikattır.

ek: burada tarikatın "yol" anlamı esas alınmıştır.
gizli bir tarikattir. bunlar islamiyeti yaşadıklarını insanlardan gizlerler. takvayı gizli bir şekilde gösterişten ve gözlerden uzak bir şekilde yapmaya çalışırlar, horasan civarlarında doğmuş ve ipek yolunu izleyerek coğrafyamıza kadar gelmiştir. osmanlılarda çok fazla melami olduğu söylenir fakat melamilerin kim olduğu bilinmediği içinde sayısı kesin olarak bilinmez, melamiler çevredeki insanlar görmesin diye toplu yapılması gereken ibadetleri yani mesela cuma namazını farklı camiilerde kılarlarmış.
melamilik bir tarikat değildir, bir ahlat öretisi, felsesi bir oluşum, bu felsefe ile hayatı yorumlama ve yaşama çabasıdır.
'Tevhid-i tesisat.'
osmanlı döneminde saray kileri efradı senede bir defa nisan yağmuru yağdığı zaman suyu padişaha ikram eder, bahşiş alırdı, bu melamilik ritüellerinden olup saraya da siyaret etmiştir, melamilik anadolunun en eski tarikatlarındandır.

nisan ayının ilk yağmuru (kırkikndiler) melamiler tarafından kutsal sayılır, bunu içenlerin kardeşlik bağıyla birbirlerine kenetleneceğine inanırlardı.
her alanda olduğu gibi bunun da sahtesi ortaya çıkmıştır ve gerçeği neredeyse unutulmuş, sahteler gerçek sanılmaya başlanmıştır.
anadolu'da kalenderilik şeklinde tezahür eden bir tarikat. [ (bkz: melametiye)] aslında tarikat olup olmadığı da kesin olmayan oluşum. abdülbaki gölpınarlı'ya göre melametilik bir hâl işidir.

nişabur'da 9.yy oratalarında tezahür etmiş, büyük olasılıkla yine aynı yörede yaygınlaşamış aşırı zühde dayalı bri hareket olan kerramiliğe bir tepki olarak boy göstermiş olan melametilik, ebu osman el-hîrî önderliğinde iyice şekillenmiş, ancak çok geçmeden ırak kökenli, kaynakları melametilikten çok ayrı bir akım olan sûfilikle kaynaşmış ve sonunda da sûfilik içinde eriyip gitmiştir.

melamet doktrinine inananlar diğer insanların kendilerini kınamaları için ne gerekiyorsa yaparlar. ramazanda oruç tutarlar ama önlerine sırf şarap içti desinler diye şarap kadehi koyarlar. öyleki "şuna bak lan bu adam kim allah-kitap kim, kitapsız lan bu" diyene kadar insanlar kendilerini böyle tanıtır, böyle davranırlar. dinle alakaları yokmuş gibi yaşarlar. bu tanıtımın asıl nedeni ise halk arasında kendi inançlarının deşifre olmasını istememeleridir.

hem köprülü hem de ocak melametiliğin horasan tasavvufu demek olduğunu düşünür. ancak köprülü, melametiliği yüksek ve popüler olmak üzere iki ayrı düzeyde ele alarak popüler melametiliğin en yaygın biçimininde kalenderilik, haydarilik ve yesevilik olduğunu savunurken ocak, kalenderilik ve melametilik terimlerini neredeyse eş anlamlı görerek yüksek zümre kalenderiliği ve popüler kalenderilik ayrımını kullanır.

(bkz: levm)
(bkz: kınanmak)
dış görünüşlerine önem vermeyip sadelikten ve basitlikten yana bir tavır aldıkları için melamete maruz kaldıklarından dolayı bu ismi almış tarikat.
yozlaşmaya tepki melamiliği yarattı

melamiye hareketi, tasavvufi hayatı şekle ve dış görünüşe kurban etmek isteyen yetersiz sufilere karşı bir reaksiyonu ifade ediyor. melamiler'de bu nedenle zaviye, tekke, dergâh ve hangâh gibi tarikat durakları yok.

arapça "levm" kökenli melamiye, "azarlamak, serzenişte bulunmak, kınamak" anlamlarına geliyor. tasavvufta ise, yaptığı iyilikleri gösteriş olur endişesiyle gizlemek, yaptığı kötülükleri de nefsiyle mücadele etmek için açığa vurmak manasını taşıyor. başka bir deyişle ruhi hayattan kaynaklanan halleri saklamak, nefisten kaynaklanan davranışlara karşı koymak ve onların aksini yapmak olarak yorumlanıyor.

yozlaşmaya tepki
melamiliğin "yolu yordamı belli, kuralları konmuş" bir tarikat olmadığı, bir yaşayış biçimi, islamiyet'in hayata uygulanmasında değişik bir yorum olduğu belirtiliyor. melamiliğin tarikatların tekke, zaviye, dergah, özel kılık kıyafet ve zikir merasimleri açısından halktan kopması ve islamiyet’in safiyetinden uzaklaşması üzerine bir tepki olarak doğduğu öne sürülüyor. melamiliği inceleyenler, tarikatın doğuş ve yayılmasında, arapların kendilerini diğer ırklardan üstün görmelerini, emevilerin arap olmayanlara "melami köleler" adını takmalarını ve abbasiler'in de hazreti ali'yi kendilerine düşman saymalarını neden olarak gösteriyorlar. melamiliğin horasan ve yakınlarında doğmasını, sonra da türkmenlerle hızla yayılmasını buna bağlayanlar var. melamiliği tarikat olarak ele alanlar, tarih içindeki gelişimini üç dönemde ele alıyorlar: "melamiye-i kassariye (tarikat-ı aliye-i sıddıkiye) hamdun kassar, melamiye-i bayramiye (tarikat-ı aliye-i bayramiye) bursalı ömersıkkini, melamiye-i nuriye (tarikat-ı aliye-i nakşibendiye) muhammed nurul arabi."

yayilişi
melamilik horasan'dan bağdat'a, oradan da suriye'ye geçti. bu yayılma macerası, bazı türk tarikatlarının melamilik'ten doğrudan etkilendiği iddiasına da neden oldu. çünkü melamilik, tüm bu bölgelerde türklerin hakim olduğu dönemlerde yayılma şansı buldu. böylece horasan erleri, alp erenler, fütüvvet ehli olarak nitelendirilen birçok kişinin melami olduğu iddia edildi. tamamen bir türk tarikatı olan bayramiliğin önemli bir kolunun melami oluşu, en güçlü melami akımının bayramiye'den kaynaklanması da bu iddiayı güçlendirdi. anadolu';ya xiii. yüzyıl sonunda geçen melamiliğin en önemli iki grubu ise kalenderiler ve yeseviler olarak kabul ediliyor. tasavvuf ve tarikat, tanrı'ya ulaşmak için bir yolsa, melamiler'e göre bu yol, birtakım gösterişli merasimler, halktan kopuk bir imtiyazlı sınıf oluşturmakla gerçekleşmez. gittikçe katılaşan birtakım şekli davranışlar ve gösterişli zikirlere dönüşen tarikat olayına karşı çıkan melamiler bu nedenlerle "tasavvuf içinden tasavvufçulara karşı çıkan zümre" olarak nitelendiriliyor.

'zikir değil, fikir önemli'
melamiler'e göre adab-erkana boğulmuş zikir meclisleri, kıyafet ve törenlerle allah'a ulaşmak mümkün değil. allah'a ulaşmak, ancak hakk'a bağlanmak,cemiyet içinde yaşayarak halka hizmet etmek, tevazu ve aşkla gerçekleşiyor. melamilerin inancına göre, allah'a ulaşmakta zikir değil, fikir önemli. melamiliğe göre, bunun için tekke ve zaviye gibi özel yerler de gerekli değil. çünkü özel yer ve kıyafetlerde riya tehlikesi olduğuna inanılıyor. bunun da ihlasın zıddı olduğu belirtiliyor. bu şekliyle melamiye hareketi, tasavvufi hayatı şekle ve dış görünüşe kurban etmek isteyen yetersiz sufilere karşı kuvvetli bir reaksiyonu ifade ediyor. melamiliğin halkın içinden değil de, tasavvuf ve tarikat ehli arasından çıkması, allah'a giden yoldaki merasimlerin asıldan sapılacak kadar önem kazanması ve halktan ayrılması gibi yanlışların farkına varılmasından kaynaklanıyordu. inanç kendini yeniliyor, yanlışlardansa arınılıyordu. melamilerde bu nedenle zaviye, tekke, dergah ve hangah gibi tarikat durakları yok. zikri de merasimden saydıkları için, bundan da tamamen vazgeçmişlerdir. zikir, allah'ı düşünmek şekline onun kudretini ve büyüklüğünü anmak, idrake çalışmak şekline dönüşmüştü. melamiler, hak'la halk arasındaki tasavvufi bağın da gereğini yapmak için halktan ayrılmayı, kopmayı, halkla aralarına bir duvar çekmeyi kesinlikle yasakladılar. onlar halkın içinde, onunla birlikte, o şartlardayaşamayı melamiliğin bir çeşit gereği sayıyorlardı. halk nasıl kazanıyorsa öyle kazanmak, fakat özellikle çalışarak, emeğiyle kazanmak ve yaşamak melamiliğin esaslarını oluşturuyor. şeyh, derviş, hoca gibi sıfatların ardına saklanarak başkalarından geçinmek, melamilikle bağdaşmıyor. ikinci dönem melamiler'in yayılmasında ibni arabi';nin etkisi var. çünkü osmanlı dönemi tasavvufi düşüncesinin yönlendiricileri arasında ibni arabi ilk sırayı işgal ediyor. ona göre, melamiye tasavvufi makamların sonuncusu. arabi, 'ondan sonra bir makam vardır, o da peygamberliktir' diyor.

gizlilik esas
ikinci dönem melamiler'i arasında melamiye- i bayramiye'nin oldukça çileli bir dönem geçirdiği biliniyor. osmanlı döneminde fetvalarla öldürülen, başı kesilen, boğdurulan sufilerin büyük bir çoğunluğunun melami olduğu belirtiliyor. devletin bu tavrı, "gizlilik" esası üzerine kurulan melamilerin iyice gizlenmelerine yol açtı. üçüncü dönem melamileri ise, daha çok istanbul ve rumeli topraklarında faaliyet gösterdi. haririzade kemaluddin, ali urfi, bursalı mehmed tahir önemli eserler vermiş melamiler'den sayılıyor. tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından tarikatlar ortalıkta kalmayınca melamilik de başlangıçtaki kimliğini yitirdi. ancak günümüzde hala melamiliğin çağa uygun bir şekilde sürüp gittiği görülmektedir.
özlem yılmaz / ulaş yıldız

http://www.sabah.com.tr/2005/10/26/gun105.html
kutsal kitabımızda geçen bir elin verdiğini diğer el görmeyecek ayetinden yola çıkan bir felsefi akımdır melamilik. Her şeyin ötesinde bir din değil,konfüçyanizm gibi bazılarınca tarikatlaştırılmaya çalışılsada kurumsal olarak ilerleyen bir felsefedir.

Bu tutum anadolu tarihinde ahi teşkilatları tarafından taşınmıştır,ayrıca sıra geceleri de melamilerin bir geleneğidir.

melamiler gösterişli ibadetten ve iyilikten değil başka bir boyutta içte yaşanan ibadetten yanadırlar. Kendi adlarına okul yaptırmazlar ya da başkasının adına. Bu işi el altından kimse bilmeden yürütürler ve onlar için kutsal olan budur. Çünkü mühim olan allah adına yapılan güzelliktir,kendi adını yüceltmek adına değil. Kısacası ibadetin reklamını yapmayan müslüman kesimdir ve melamiler genellikle paspal kendilerinden kötülük beklenen tipler olarak görülürler;ayrıca dervişlerin bir lokma bir hırka felsefeseine de karşıdırlar. Yerinde oturan bir adam doymamalıdır,çalışmayan adam doymayı hak etmez onlara göre.