bugün

"bir koyun çalıları yiyorsa, çiçekleri de yer mi?"

""bir koyun önüne gelen her şeyi yer."

"dikenli çiçekleri de mi?"

"evet, dikenli çiçekleri de."

"dikenler ne işe yarar o zaman?"

(bkz: küçük prens)
Uçurtmayı senin için yakalamamı ister misin?"
Yutkunurken, âdemelması inip çıktı. Rüzgâr saçlarını karıştırdı. Başını evet anlamında salladığını gördüm.
"Senin için bin tane olsa yakalarım,"
Uçurtma Avcısı-Khaled Hosseini
Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun .

Uçurtma Avcısı ·
görsel albert camus- yabancı
Türkiye'de, sansür yoktur.

Kemal tahir - yol ayrımı.
sunay akın'ın bir çift ayakkabı kitabında 'cemal nadir güler' den bahsettiği kısım, s:99, son paragraf.

üzüntülü bir gününde yanına yaklaşan bir arkadaşının, "bu ne somurtkanlık halbuki sen 'gülersin'" demesi üzerine sanatçının yanıtı şu olur: "yanılıyorsun ben 'nadir güler'im".
-Apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent?

+Hangisini?

-Otomatik yanan, sensörlü lamba.

+Hayır.

-Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.

Önüme baktım.

-Neden kırdın?

Cevap yok.

-Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle…

+Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?

-Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için.

+Beni görünce yanmıyordu baba.

-Nasıl ya?

+Görmezden geliyordu, yanmıyordu. Kaç sefer yok saydı beni.

-E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor.

+Hadi ya! Sahiden mi?
-Evet. Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok.
Babama sarıldım yıllar sonra.
görsel
(bkz: kitap kalıntıları)
Bazı kitaplar vardır sözlerinden yazılarından derinden etkilenirsin.
gördüğüm neden kördüğüm ?

tutunamayanlar / oğuz atay
"biri kitap hırsızıydı.
diğeri gökyüzünü çalmıştı."

kitap hırsızı/ sayfa 398/markus zusak.
Öyle bir ölsem
Öyle bir ölsem çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa
Aziz nesin.
Kendi köşemde,canlı yaşamdan kopmuş bir biçimde tamamen çürümüş olarak kendi yeraltımda kendi yarattığım kini içime akıta akıta yaşamımı nasıl perişan ettiğimi anlatmamın hoşa gidebilecek bir yani olabilir mi? Sonra romanda bir kahraman gerekir. Oysa benimkinde tam tersine bir kahramanın karşıtı olan ne varsa özellikle bir araya getirilmiştir. işte bu bizim gibileri anlamanın doğrudan yoludur. Bizler yaşama alışkanlığımızı kaybettiğimiz,topallaya topallaya yürüdüğümüz için,yazdıklarım etkili olacak. Bizim yaşama karşı duyduğumuz yabancılaşma canlı yaşamdan tiksinecek,onun adını bile duymak istemeyecek ölçüdedir.
Dostoyevski-Yeraltından notlar
Tanıdıkları insanlara yeterince borçları vardı. Bir de hayata borçlanmak istemediler. Onun için, aldıkları her nefesi geri verdiler.
"hayatımın üzerinde düşünmeğe başlamıştım. bütün iradem, bütün gayretim bir daha o eski sükûneti bana iade ettirmedi. gündelik hayatımla arama yaşanmamış rüyaların azabı girmişti. hayat oyununu en büyük ciddiyetle oynamaya hazırlandığım bir anda geçmiş yıllar, karşıma dikiliyor ve benden hesabını soruyordu. o günden sonra artık bir an bile yalnız değildim, soframda, yatağımda, çalışma masamda bir misafir, dişleri hiddet ve kinden kısık, gözlerinde boşa gitmiş bir ömrün bütün bıkkınlığı toplanan bir zavallı vardı ve bana pişmanlığın şuuruyla kısılmış sesi durmadan fısıldıyordu: “ömrünü, ömrünü ne yaptın? ” ve ben bütün uzviyetimde bir yılan gibi gezen bu zehirli sesin tenbihi altında yapacağımı unutuyor, anı ve mekânı unutuyor, başta kendim olmak üzere her şeyden, yaşanmış ömrümden, gelecek senelerimden, bütün etrafımdan nefret ediyor, kaçmak, kaybolmak, kurtulmak istiyordum."
En gülünç olanı da,
insanların sizi eskisi gibi kullanamadığında,
değiştiğinizi söylemeleri...

Sigmund Freud
bu yaşamak değil, uzun ölüm-halikarnas balıkçısı
Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: ” Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinden sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar - küçük prens.
sen
seni
vereme yakalansan
kötü huylu bir kansere tutulsan
kör kalsan
hatta yatalak olsan
sevebilecek birini kaybettin...
Sevgili kalbim
Neden hala apartman boşluğundaki karanlık gibisin
Anlamadın mı hala sevgili kalbim
Giden...
Geri gelir mi?
Gözlerinden öperim bir daha senin gibisini hiçbir cihan görmez.
Tekrar öperim.
O güzel burnundan öperim
Tekrar...
Tekrar...
"Onlar adına utanıyorum. Korkaklıklarından, mağdur rolünü oynamaktan duydukları memnuniyetten. Özgürlük mücadelesiyle geçen bir yüzyıl bunun için miydi? MLF, Simone de Beauvoir, Nancy Fraser ne için savaştılar? Biraz daha fazla hakarete uğramaları, biraz daha fazla kandırılmaları için! Bu hikayede özgürleşen sadece erkekler oldu. "
Jean-Christophe Grange - Lontano
görsel
görsel
Realitenin hoyrat eli, bir gün o yorganı ansızın kaldırıverince, zıtlık en vahim neticeleriyle ortaya çıkacaktır.