sevgili ben; unutma ki senin senden başka dostun yok. her ne kadar insanları yeterince tanıdım dersende, bu hayatta her şeyin iyisinide kötüsünüde gördüm ve yaşadım sansanda, her geçen gün yine yanıldığını anlıyor sun. velhasıl yaşadığın sürece daha çok şey öğrenip yaşayacaksın. dik dur eğilme ve şunu bil ki, tüm olumsuzluklara rağmen hayat güzel, bozma keyfini.
Hep aynı hataya düşüyorsun insanlara güvenmeyi tamamen bırakmalısın.
Yaklaşık 3 yıldır entry girmişim bu başlığa, pek çoğunu da silmişim. Bu geçende zamanda bakıyorum ve görüyorum ki bunca zamandır hiç bir şeyi değiştirememişim. Yine sıkıntılar,kızgınlıklar, kinler,şiddetlenmiş öfkeler. 3 sene önce yakınmışım kendimi ifade edememekten ve farkettim ki artık bunu çok iyi yapabiliyorum. Kendimi çok iyi ifade edebiliyorum ve bunu yaparken her türlü zararı da vermekten kaçınmıyorum. Hayatının her anını sakinlikle geçiren ben, hangi durumda olursa olsun hakarete,şiddete, ve ya maddi manevi zarara yol açabilecek eylemlerden kaçınan ben tamamen nefret ettiğim o insana dönüşmüşüm. insanlar düşünerek, sorgulayarak, kafasında hesaplamalar yaparak, kendisiyle konuşarak anlamaya çalışır, çözmeye çalışır olayları. Bunları sık sık yapan ben, bunları yazıya döktüğümde kendimle yüzleştiğimi farkettim. Kendimle yüzleşmekten, başka bir insana dönüşmemi kendime itiraf etmekten korkuyormuşum meğer. Sen hüzün kovan kuşu, kendini iyi edip özgürlüğünü kazanmadığın sürece, çok daha kötüye gidip, çok daha kötü şeyler yapacaksın.
Beklediğin şey sen vazgeçtiğinde'de gelmiyor. Bekleme artık kızıl saçlı kızı.
kararsız olmaya başladın. ne iş çiçeğim? yakışıyor mu senin gibi ay susun şu olsun diğerleri mantıksız diye etrafındakilerin dâhi kararını veren? sevgili ellerin kendi söküğünü dikemedi mi?

hâlbuki kafandaki sevimli 40 tilki hiç göz göze gelmeden meseleyi masaya yatırır kaldırır havaya atar tutar yere serer hafifçe tekmeler tekrar kaldırır bir koltuğa oturtturup arkasındaki minderi kabartıp yanağını öperdi.
formdan düşme. acabaların seni yıpratır.

yap gitsin.
ya da yapma.
bilemedim.
yok olsun içindeki sahte sancılar zamanla kaybolunca anlarsın herkesin içinde bir yancı var.
Bugünü de unutma.
Sana “zekanı fazla abartmışım” dedi.
Söylediklerinin ya da yaptıklarının sonuçlarına katlanmıyorsun, dedi.
insanları önemsemekten vazgeç , polyannacılık yapmayı bırak , telefon bağımlılığını azalt .. .
Selam sanırım burayı bir süredir günlük olarak kullanıyorum sadece.
Hastalandın.
Sana baktı. Ne bakmak... Yediği önünde yemediği arkasında tam olarak böylesi bir şey olsa gerek. Darmadağın ettin ses çıkarmadı, sümüklü peçetelerini topladı, çorba yaptı, yemek getirdi, ilaç verdi.
Evine gönderirken de sana bir bavula anca sığan bir alışveriş yaptı. Çikolatasından yemeğine, mayonezinden yoğurduna, portakalı limonu ve inanılmaz ama yüz temizleme aleti bile almış. Tam da ihtiyacın vardı.
Yetmedi sana monster bilgisayarını da verdi sims oyna diye.
Uyuyamadın, arayıp uyandırdın görüntülü arayıp sen uyuyana kadar bekledi.
-ama sen sabahın 9 unda uyuyunca ağzına sıçtı bak onu da hatırlatayım, bütün gün ağlamana sebep oldu he-
Unutma bunları.
Ebedî seferde, sana arkadaşlığa muktedir olmayan işleri bırak...

-Mesnevi-i Nuriye, Risale-i Nur külliyatın'dan.
Kendime not;

Bundan sonra içeceğim tek sıvı su

Teşekkürler Ronaldo.
bu başlıkta kendi doğum günümü kutlama ritüelim bu yıl sekteye uğradı neden bilmiyorum. mumları üfleyip pastayı kestikten sonra kalabalık çekilip herkes uykuya gidince kendimi kutlamak için buraya geldim ama yazacak bir şey bulamadım. mutsuz ve hevessiz bir yıldı ama eminim derleneceğim toplanacağım.

daha güzel yaşların olsun. iyi doğdun iyi varsın! öp kendi omzundan.
unutma
duvara dayanırsan, duvar yıkılır
kula dayanırsan, kul bırakır
şimdi olduğu gibi, hiç kimseye değil yalnız rabbine güven.
Her gün, her geçen biraz daha çok yaklaşıyorum sana. Onlarca kez not bıraktım kendime. Yıllardır sebepler arıyorum yapmamak için, ve her geçen yıl azalıyor. Bazen toparlıyor gibi oluyorum, bir şeyleri yoluna sokuyorum ama hayır. Tek bir esintiyle yıkılıyor her şey. Bakıyorum kendime, bakıyorum geçmişe. Ne varki farklı olan? Ne var ki iyi olan ? Neyi düzelttim neyi başardım ki? Koy beni lise sıralarına, koy beni 10 yıl öncesine, ne görüyorum ? Farklı ne görüyorum? Hiçbir şey... Daha depresif bir insan, daha olgun davranabilecek bir insan, daha kötü aile yaşamı ve daha kötü bir sosyal hayat katmışım kendime. Kendime not, intihara adım adım giderken seni de yalnız bırakmayacağım, güzel güzel sözlerle bitireceğim burdaki serüvenimi.
Yanlış insanlar daima doğru dersler verir ama sen yine de kimseye güvenme.
kendinle sandığın kadar barışık olmayabilirsin. yıllar öncesini düşünmekten vazgeç, şansını zorlama. zihnindeki o görüntü bir kere kırıldığında tamamen yalnız kalacağını biliyorsun.
Dobarlan bıragma kendini.
kendime not: bir daha kendine not düşme. işe yaramıyor.
Hiçbi zaman davranma içinden geldiği gibi falan.
Sonra dersin ki bi kağıt başında, belki de başka zaman.
"Sen kendini değersiz bir şey sanarsın belki bazı zamanlar, ama âlemin anahtarı sende gizlidir ey kendim" iç sesini hatırlatan başlıktır.
O şeyi döner dönmez at bi' yere gitsin. Başucunda değil ayaklarının altında olmalı.
kendi çığlıklarımla sağır ettim kendimi. tüm güzel sesleri örttüm çığlıklarımla. her çıkış noktamı duymazdan, görmezdim geldim. geri dönmemek üzere kendi çığlığımın sesine doğru yol aldım. dönemedim geriye. dönmemek üzere kapattığım kapıların yollarını bile anımsayamadım. anımsayamadım güzellikleri, anımsayamadım çıkış yollarımı. her yanlış tercihin, her yanlış yolun sonunda çıkmaz sokakta buldum kendimi. ilerleyemezdim daha fazla ilerisine, sıkışmıştım kendi dünyamda. önüm,arkam, sağım, solum her tarafım tıkalıydı. tek çıkış yolum yukarıdan uzanacak bir el olacaktı belki de. ama o ele uzanacak ne gücüm, ne isteğim kalmamıştı. uzanamayacak kadar aşağıda hissediyordum kendimi. bu çırpınmalarım beni daha da çok aşağı çekiyordu. bir çukurun içindeydim artık. günden güne bu çukura kazmaya başlamıştım. derinleştirmiştim bulunduğum çukuru. çıkmak istesem de çıkamayacaktım artık bu çukurdan, kimsenin de beni çekecek gücü olmayacaktı. peki ya umudumu kaybetmiş miydim artık? bilemiyorum. ilahi güçten uzanacak tek bir parmak bile çekebilecek miydi beni? çığlıklarımla sağır olan bu kulaklarım, ufak bir fısıltıyla yeniden duyabilecek miydi dünyadaki o güzel sesleri?
10 Ocak ta hayallerine giden yolda ki en güzel adımı atacaksın seninle gurur duyuyorum .. ve tüm inandığın hayallerin bir bir gerçekleşecek az kaldı.. ♡
sözlüğe ilk girdiğim entryden bu yana onbeş yıl geçmiş. "ah evladım ah" diyenleri her geçen gün daha iyi anlamak sadece acı veriyor insana. "gençlik bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi" sözü ne kadar da doğruymuş. eğer mümkün olurda bir onbeş yıl sonra da bu entryi okuyabilirsem neler hissedeceğimi, nasıl bir kafada olacağımı çok merak ediyorum. umarım bazı şeyleri sindirmiş olurum ve ulaşmış olduğum olgunluk yaşlanmış olduğum için üzülmememi sağlıyor olur. geriye baktığımda keşkelerim, pişmanlıklarım, mutluluklarımdan az olsun.
adettenmiş gitmeden önce bir kaç söz söylemek. hayatın boyunca sessiz kaldığın şeyleri haykırmakmış ilk ve son kez. gidenler; hep ölümümden kimse sorumlu değildir diyerek veda ederler. yalan söylerler hepsi, ben söylemeyeceğim. birinin bu duruma gelmesinden kimse sorumsuz bırakılmamalı. ailesi, eşi, doştu, arkadaşı, selam verdiği bir tanıdığı, sanatçısı siyasetçisi hepsi sorumludur. gitmeden önce kimsenin vicdadını rahatlayamayacağım. kendisiyle ilgili şüphesi olan kalan hayatı boyunca onunla yaşayabilir. umrumda ya da değil, yalan ya da gerçek, ne farkeder ki? neler hissettiğimi, düşündüğümü, ne hayal kırıklıkları yaşadığımı, sorunun nerede olduğunu, neden olduğunu bilemeyeceksiniz ki. ulaşamayacaksınız ki bana, öldüm ben, ben bir ölüyüm artık. bunlar sadece ölmeden önce yazdığım bir kaç basit cümle. benim sesim yok artık, kokum yok, görüntüm yok. attığınız bir mesaja geri cevap verecek, aradığında açacak, dışarda gördüğünde selam vereceğiniz, yanındayken ve ya sarılırken gelen o koku yok. ben yokum artık. asla ve asla kimseyi kırmamazlık yapmayacağım, beni düşüncelerimle öldürdünüz, kafamdakilerle öldürdünüz, yaşattıklarınızla öldürdünüz.