görsel
kaprisleriyle ev arkadaşını hizaya çekebilen karizmatik hayvan.

az evvel carrefour zıkkımından kendime bikaç parça bişey almışken lokum hanımın somonlu, tavuklu, biftekli, ton balıklı kuru mamaları + champion marka yaş mamalarını kallavi poşetlerle eve taşıdık.
neymiş, hanfendi bir tek bunları severek yer yoksa huysuzlaşır koltuk arkalarına saklanarak kendini göstrmeyerek tavır alırmış..
işten çıkmış, durağa doğru ilerliyordum. 10 dakikalık yürüme sonucunda hala durağa ulaşamadığımı farkettiğimde midemden sesler gelmeye başlamıştı. bir şeyler yemeliydim ama patronumdan henüz paramı alamamıştım. günde üç saat çalışıyor olabilirdim ama ürünler ben olmadan düzenlenmiyordu. o kadının bana ihtiyacı vardı ama neden paramı mesai sonunda vermiyordu? allah onun belasını versindi. 45 yaşlarında ve bekardı. ama bence bekarlık kendi seçimi değildi zira makyajla bile kapatılamayacak kadar çirkindi. bence votka bile onun çirkinliğini gizleyemezdi. allah onun ve ürünlerinin belasını versindi zaten hepsi işe yaramaz ve gereksiz pahalıydı. cebimdeki son parama baktım ancak bir tost alabilecek kadar param vardı. ya tost alıp eve yürüyerek gidecektim, ya da eve gidecektim. her zamanki gibi mantıksız bir karar verip karnımı doyurmayı seçmiştim. ilerideki cafede tost yaptırmış ve afiyetle ilk ısırığımı almıştım. o sırada eve yürümenin ne kadar zaman alacağını düşünmemeye çalışıp, anımın tadını çıkartıyorum zira midemden gelen sesleri yan masadaki kızların duyup gülmesi an meselesiydi ve o feysbukta dudaklarını büzüp kendi fotoğraflarından kolaj yapan kızlara bu primi veremezdim. karnımı doyurmaya devam ederken ayağımın tüylü bir şeye değdiğini farkettim. evet bu bi kediydi. hayvan dostu olduğuma inanmama rağmen kedilere bir türlü sempati duyamamıştım onları sevdiğim anlar sayılıydı. kedinin ciyaklamaları artmıştı fütursuzca ciyaklıyor ve elimdeki sucuklu tosta bakıyordu. zaten karşı yolda ciğerci vardı. o kimdi de benim üç kuruşluk tostuma gözünü dikmişti he? karşıdaki ciğerciye gitsindi ve benden uzak dursundu. bu tepkimi ona beden diliyle anlatmaya çalıştım. başarılı olamadığımı yanımdaki sandalyeye patadanak oturmasıyla anladım. ciyaklamaları kafasını yana eğmesiyle daha da artmıştı. gözlerimi kaçırsam da benimle göz teması kurmaya çalışıyor, göz göze geldiğimizde de gözlerini yemeğime dikiyordu. adeta benimle oyun oynuyordu. o an kafamda şimşekler çaktı ve ne kadar bencil olduğumu düşündüm. o bir hayvandı ve o kedi bile olsa onu aç bırakmamalıydım bu bana tersti. elimdeki yarısına geldiğim tostu küçük küçük dilip yere koydum. hesabı ödeyip geri geldiğimde "dur şu zottiriyi bir seveyim" dedim. ben bir kediye yaklaşıyordum aman allahım bu tarihe geçmeliydi. yaklaştım ve usul usul kafasına fittiri yapmamla cırmığını yemem bir oldu. evet sol kolumda cırmık izi vardı. kediler nankör derlerdi ama ben bütün ön yargılarımı kenara koyup ona yaklaşmaya çalışmıştım. ayrıca yan taraftaki kızlar da beni görmüş ve ortada olan esmer kız bana kıs kıs gülmeye başlamıştı. kedinin yaptığı yanlıştı. kızların da yaptığı yanlıştı. önce kediye sonra da kızlara yaptıklarının yanlış olduklarını anlatan mimikler yapıp yaklaşık 45 dakika yürüme mesafesinde olan evime doğru yürümeye başlamıştım. karnım doymamıştı, susamıştım. ama büyüklük bende kalmıştı tüm asilliğimle oradan ayrılmıştım. o kediyi haftaya orada bulacağımı umarak antalya sıcağında suratımdaki yarı piç yarı umutsuz gülümsemeyle suratımdan şaptırı şaptırı akan ter damlalarıyla yürümeye devam ettim.
evde 4 tane beslediğim yaratıktır. biri gezmeyi ç0k sever, biri tüylerinin taranmasını çok sever, biri koltukları parçalamayı çok sever, biriyse kucakta uyumayı çok sever bense hepsini severim. hayvandan sadakat vb. bekleyen insanların sevmediği hayvanlardır aynı zamanda. bu hayvanları seviyorum deyip de sadece köpek sevmek ya da köpekleri seviyorum deyip de sokak köpeklerini sevmemek gibi bir duygudur.
Acayip meraklıdır lavuk... bir de dişisine bağırınca küser, yanına gelmez, aynen hatun nazı yapar.. erkeğini de besledim, ibneyi dövüyorsun hala yüzüne bakıyor "acımadı ki" diye..

karakter olarak aynı insan.. nankör diyene cevap: ulan insandan ala nankör mü var?
her defasında daha adam gibi kanıtlanamasada 4 ayağının üstüne düşer efendim.
benim kızım. salı günü 1 yaşına giriyor. gece kollarımda yatamazsa uyuyamaz.
kaybolunca anlıyorsunuz nasıl da sevdiğinizi.
11. kattan attım, hiçbirşey olmadı. artık kedilere saygı gösteriyorum, neme lazım, ilahi bi tarafı vardır filan...
sırnaşık bir hayvandır. sütü diliyle içer.
çocukluk arkadaşıma sürekli sobanın arkasında uyuduğundan babası tarafından takılan ve günümüze kadar devam eden lakabı. galatasay'lı olduğundan mı bilmem benimde kendisini bir dönem ki kalecileri stauçe'ye benzetmişliğim vardır..
anneme ne yiyelim diye tazik yaptığımızda kedinin kuyruğunu derdi. bir gün sordum ne demek diye ananem de onlara kedinin sarmısağını yani kedinin götünü dermiş..
herkese renkli günler
kimseye hiçbir koşulda itaat etmeyen dik başlı, asi, asil hayvanlardır.
yemin ediyorum bu hayvanlardaki özgüven bende olsa ortalıgı yıkardım.
azimli ve esnek bir hayvandır.
görsel
her şey iyi de, diyeceksiniz, kedi sevmek nedir? kedi sevmek insanları, sokakları ve şeyleri sevmekten farklı birşey mi? bilge karasu, ‘kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir’ der bir masalında, ben bu farklı sevme biçimini bundan daha iyi tanımlayan bir cümleye rastlamadım bugüne dek. sahip olmayı yadsıyarak, ya da, sahip olmamayı göze alarak sevmek insanoğluna pek güç gelir. sevgiyle mülkiyet duygusu öteden beri ortak yaşardır onda, sevgi bağını çoğu kez de tek yanlı, gerçek bir bağ haline sokmaya alışmıştır. sevdiği kişinin bağımsızlığına da, kendi bağımsızlığına da kolay kolay katlanamaz. bunu eleştiri, suçlama konusu saymamak gerek gene de: insanlar, eninde sonunda, kedi sevenler ve sevmeyenler olarak da pekala ikiye ayrılabilirler. bir de, benim gibi, yolun sonuna varamayacağını bile bile kedi sevmeyi öğrenmeye çalışanlar vardır.

kedinin sevgi ‘anlayış’ındaki farklılık, gülünç gelebilir ama, farklı bir mantığa bel bağlamasından gelir. insanlar, kendi doğalarının terimleriyle sevgisiz, hain ya da bencil sayarlar ya kediyi, onun herhalde bu tür kaygıları yoktur. oynaşmak; sevmek, sevilmek istediği an buradadır. istemediğinde çekip gider, sizin doyumunuz yarıda kalmış, ona vız gelir.
-jdbx-
görsel
Hayvanlar aleminin en asil üyeleri ve en sevimli canlıları.
bende 6 tanesi bulunan ve 2 tanesini vermek için sahip aradığımız hayvan.
zaman zaman sahibi tarafından iftiraya uğrar.
-ben özlemedim ki seni kedi özledi. Çağır onu gelsin diye bana kedi söyledi. *
evde beslenmesi gunah olmayan hayvandir.
Kendi kedim sadece kaşar peyniri yiyor, buyüzden adını kaşar koydum efenim.
sevimsiz yaratık. burjuvazi yaşam tarzını benimsemiş kokoşların kucaklarından indirmediği canlı.
yarasa beslemek bile daha mantıklı.
tüylü olduğu kadar kadirşinas bilmez, aç gözlü olduğu kadar da ahde vefa gözetmez bünye.
ulu orta çişini yapacak kadar anlayışsız olanları da vardır.
Doğanın yarattığı en mükemmel yaratıklardan biridir. Cevik atik aynı zamanda tüylü ve sevimlidirde. Olsada sevsektir.
iki gün aç bırakın götünüzü kemirir canlısı.
ben hayatımda böyle adi bir yaratık görmedim.
boynuna tasma takılıp ara sıra gezdirilmesi gereken vasat hayvan.