bugün

kağıttan gemi yapıp, su birikintisinde yüzdüren çocuğun hissiyatlarıdır. Yaşını başını almış insanların yanından geçerken görmedikleri su birikintilerinde kendi dünyasını yaşar bu çocuk. O gemi batmaz, yoluna devam ederse mutluluğu tarif edilemez. O çocuk büyür ve düşünür. bu kadar saçma bir eylemi bana yaptıran hangi duyguydu? Batan gemilerinin hesabını yapar. yağmur suyunun değil, kendi batırdığı gemilerin.
(bkz: karadeniz de gemilerin mi battı)
o kadar inanır ki yüzeceğine! arkasına küçük bir dinamo bile bağlar. hevesle küvete koşar suyu doldurmaya başlar. gemiyi suya bıraktığında dinamonun ağırlığından suyun dibine çöker. bütün hayaller suyun dibinde!
küçük dağları ben yarattım büyüklerin de temelini attım edasıyla ve huzurla tanışmaktır o.
Başarmanın gruru ile mutludur. En çok da o mutluluk yakışır çocuklara...
su katılmamış saflıkta ve keşfetme psikolojisidir. büyüyüp gemicik yüzdüreceğine küçük ve saf haliyle kağıttan gemi yüzdürsün zararı yok.
bizim oyun evlerimiz, arabadan robot olan voltranlarımız, çeşit çeşit arabalarımız, bebeklerimiz yoktu. Sadece az biraz oyuncağımız vardı. Onları kırma şansımız da yoktu. Çünkü ikinci şans verilmezdi. Kırıldı ve yerine yenisi alınır diye asla düşünemezdik. Kağıttan gemi yapardık. Onu yüzdürürdük. Konuşurduk onlarla. Ama şunu çok iyi biliyorum ki şimdiki çocuklardan daha şanslıydık. Robot değildik çünkü. Daha küçücük yaşta o dersane senin bu kurs benim koşuşturmazdık. Daha küçücük yaşta hayata adapte edilmeye çalışmazdık. Çocukluğumuzu yaşardık. Bu psikolojiyle büyüdük. Şimdiki çocuk psikolojisiyle, o zamanın çocuk psikolojisini karşılaştırdığımızda sonuç düşündürücü...
geleceğin mühendislerinin ilk iş deneyimidir.
gerçeğini yapmış da gerçek bir gemi yüzdürüyormuş gibi hayal kurar o sırada.
(bkz: öyle bir geçer zaman ki osman)