bugün

içiniz de onunla ilgili hep bir umut vardır. Sonra kağıttan küçük gemiler yapıp umutlarınızın dalgalı denizler de yüzmesinden medet umarsınız. Artık umutta yoktur kocasını mı aldatacak ?
iğrenç dünyalı adetleri.
ilkokulda yaşadığım aşktır.
yıllar sonra facebooktan beni bulup evlenelim demişti.
sözlüğe bilgi pompalama konusunda beni tahrik eden başlık türlerinden ve olgulardan birisidir.
bunun sebebi ilk aşkımın 234 sene sürmesinden yada ben her kızı kendime aşık ederim gibi bir iddiam olması yüzünden değildir.
konuyu erkek, kız sonra insan üzerinden ele almayı düşünüyorum. anlatılan ;
peri masalları
aşık olanların ilişkisi bittiğinde, yürürken aynı zamanda kalp kırıntıları bırakacak hale geldikten sonra 'şu kadar senemi heba etmişim onun için ' 'değmiyormuş amınakoyum' gibi zerzenişlerde bulunmasına iten şeylerden.
ve de
'gerçekler' den
bahsedeceğim.
uzun bir yazı olacak. ben şiir seviyorum, akrostij fln yapçam diyecek varsa entirim ona birşey katmayacaktır. o yüzden oğuz atay yada sartre'den devam edebilir. bukowski ' ci tayfanın ise okumasını özellikle isterim.

aşk nedir?
aşkı anlamak için insanlar gerçekten derin ar- ge çalışmaları yapmışlardır. sosyal deneyler, insanın hormanlarının kimyası ve zihindeki etkisi üzerine, gibi konularda. bazıları da hayatının sonuna kadar kadrolu şair olmaya karar vermiştir.
'ben aşkı çözemedim o yüzden şiirlerimle içimi dökeceğim hayatımın geri kalanında' diye.

bir de bilimsel fobikler siktirsin gitsin,
bakış açısı kazanmak istemeyen insan hayatta hiçbir zaman gelişemez herhangi bir konuda ve kendinin sahip olduğu yada ona 'yüklenen' sahip olabildiği tek bakış açısıyla hayatını yaşamaya çalışır. sonra da istediğini elde edememek, hüsranlar, sikiyim böyle dünyayı gibi şeyler meydana gelir. ama aslında olay sadece, farkedebilmektir.

peri masalı olarak ele alalım ilk önce.
internette denk gelmişsindir. bir elmanın iki yarısı, ruh eşi yani seçilmiş ve doğru kişi olgusu vardır insanlarda. adeta matrix filmindeki neo ' yu beklerler. hiçbir zaman gelmez spoiler vermem gerekirse. beklemek vakit israfından başka birşey değildir.
çoğu erkek ve insanların tamamı karşı cinste erkek gözünden bakarsak;
'bu kadınlar arasında tam benim istediğim duygusal, fiziksel özelliklere sahip kız vardır sonuçta hayvan gibi sayıları vardır dünya nüfusunun yarısı kadın' diye düşünür.
televizyonlarda sürekli bir evlilik olgusu vardır, anafikri aşk olan filmler ve şarkılar. bütün bunları izleyen ve dinleyen kardeşimiz bir önceki satırda dediğim yanlış fikre kapılmaya başlar.
işin aslı kimse için doğru ve o yıllarca beklediği, bir gün kavuşacağı ' karşı cins' yoktur. varolmamıştır, olmayacaktır.
çocuğun ağzına sürülen baldır sadece ama kavanoz boştur. ilişkilerinde aşık olmak isteyen, evlenmeye can atan insanlar, ağza sürülen bala aldanıp kavanozun boş olduğunu göremezler. okuyunca çöldeki serap etkisi gibi geldi biliyorum.

gerçeklere gelirsek;
aşk hiçbir zaman varolmadı. varolmamasının ipuclarını istiyorsanız;
günümüzde anasının amı kadar sayıda olan boşanma davalarına, kıskançlık cinayetlerinde, aldatma fetişine ve de sürekli birisiyle evlenip boşanan ve bu döngüyü devam ettiren insanları göz önünde bulundurabilirsiniz.
var olan tek şey karşı cinse olan arzuydu. yani bir nevi o kişiyi elde etme isteği. mesela erkekler, konuştuğu kişiyi hayvan gibi elde etmek istediği için sürekli ona aşık olduğu yanılgısına düşerler.
birisini ne kadar çok elde etmek isterseniz, size o kişiye o kadar aşıksınız gibi gelir.

biliyorsunuz insanın beyni vardır. ( hala olduğunun farkına varamayan kesimde var gerçi)
beyinse gerçekten çok kompleks, çetrefilli ve üstüne binlerce sayda tez yazılabilecek bir organdır.
çünkü o sadece bir organ değildir, aynı zaman da insanın hareketlerinin, yaptığı eylemlerin, korkularının kaynağıdır.
burada özgüven, bilinçaltı olguları da devreye giriyor.
beyin, sahibinin yaşadığı herşeyi, tecrübeyi, hissi kaydeder. üstünden ne kadar zaman geçerse o kadar derin nöral ağlara aktarılır. bu şu demek o anılarınız hala orada ve herhangi bir etkide gün yüzüne çıkabilr sadece hatırlamıyorsunuz yedek memory' e atıldığı için.
hissedilen ' aşk ' duygusunun sebebi de beyindir. karşı cinsle ilgisi yoktur fazla.
sayacaklarımı yaşayanlar var aranızda biliyorum,
mesela bir kızı çok seversin. sana siktir çeker. yüz vermez, kendini ağırdan satar. tabiki bunları yapmasının sebebi bellidir.( ona değinirsem sonra değinicem ayrı bir entrisi)
sen de bu kızı kafanda kurmaya başlarsın reddedilmenin verdiği özgüven kırıklığıyla. ne yaparsam bana yüz verir diye düşünüp bin bir çeşit girişimde bulunmaya başlarsın. işte bu noktada,
gugulda ' bir kızı etkilemenin yolları ' diye aratan erkek nesli doğuyor. size söyleyim hepsi tuzak ve yanlış bilgidir. birinin yol göstermesini isteyen gencimiz de o an ki ruh yüzünden bunu farkedemez. gerçi isteyen internetteki taktiklere de ıkınabilir deneyerek kendisi de görebilir nasıl saçmalıklar olduğunu. çünkü o sitelerin amacı size bilgi vermek değildir. yaranızdan vurarak birkaç bilgi vererek sizi iştahlandırıp, kitap satmak yada özel seminerle paranızı hortumlamaktır. asla size yardımcı olmak değildir. çünkü insanlar çıkarcı orospu çocuklarıdır. size gösterdikleri sahte yüzlere güvenmemeyi öğrenmelisiniz. o yüzün sahte olup olmadığını anlamakta ayrı bir yetenek ister.
anılar demiştim, bunlar nöral bağlantılardır beyindeki. aradaki bağ sayısı az da olabilir çok ta olabilir. bu bağ ne kadar çoksa
sizde o bağı uyandıran kişiye karşı o kadar fazla şiddette bir ilgi, sevgi ve beklenti oluşur. belli bi noktadan sonrada o kişiye aşık olduğunuzu düşünmeye başlarsınız.
diyelim ki o kişiyle bir ilişkiniz oldu, ayrıldınız.
dediğim gibi bu bağlar hiçbir zaman silinmez beyinden, tekrar gün yüzüne çıkabilir ondan sonrada
'eski sevgilimi gördüğümde içim acıyor' durumu meydana gelir insanda.
ya da
'aşk acısı çekmekten ciğerim soldu' durumu. çünkü o kişiyle ilgili kurulan bağların zayıflaması zaman alır.
tabi siz her gördüğü kıza aşık olan bir dalyarraksanız ömrünüz aşk acısıyla geçecektir bunun garantisini verebilirim. ama sakın, kızların da ' erkeğe aşık oldukları' yanılgısına düşmeyin. hata olur.
neyse devam edeyim.
peki birisiyle ilgili sizin beyninizde nöral bağlantılar nasıl oluşur?
bir kaç tanesini örnek olarak verebilirim sanırım.
karşınızdaki kişi sizi şaşırtabilir, herhangi bir duruma beklediğinizden farklı reaksiyon verebilir, sürpriz yapabilir ve benzeri şeyler. bu beyne işlenme process ' ini hızlandıran bir faktördür.
ya da
sizi mutlu edebilir. sürekli güldürebilir mesela.
ama çok daha sağlam ve derinden işleyen yöntemlerde var, herşeyi tek seferde anlatmam zaten.
karşı cins sizin beyniniz de çok kısa sürede, ana babanızın senelerce emekle oluşturduğundan çok daha fazla miktarda nöral bağlantılar, köprüler oluşturabilir.
işte bu ' yıldırım hızıyla aşk' tır halk arasında.
beyindeki bu oluşumlardan sonra, hormonlarda boş durmaz başlarlar salgılanmaya. o kişinin yanında olmak istersiniz hep. özlersiniz, ağlarsınız vs. hani derler ya ' bu çocuk benim dengemi alt üst etti diye'.
bunun sebebi o kişinin sizin beyninizde oluşturduğu ağlar ve bu ağlar ' ın salgılattığı hormonlardır.
yani her karşılaştığınız insan sizin 'ilk ve son aşk' ınız olmaya potansiyel adaydır.

kırmızı elmalar..

bu arada.
beyler, bayanlar ve de şirinler..
size daha öncede belirttim ama insanın herkesi kendisi gibi sanma durumu bu olsa gerek.
benim bu sözlükteki ilgiye ihtiyacım yok, eğer ilgiye ihtiyaç duyan birisi olsaydım
bugün ve şuan olduğum kişinin yanından bile geçemezdim.

by.
kendi adıma konuşayım , unutulmuyor. insan sürekli olarak düşünmesede aşk deyince akla geliyor ve sanki böyle abla kardeş sevgisi gibi hep var ama gösteremezsin , geçip gitmezya. görünce tadını bildiğin sevdigin bişey gibi insan mutlu oluyor. eminim ki onunda ilk aşkı bendim. aynıları onada oluyorsa ne mutluuu. şimdi ortalıkta koşuştursun dursun , benimlen sen evlencen.deyip dizi repliği ile bitireyim. günaydın.
Hatırlıyorum. Hala arkadaşız. Görüşüyor, konuşuyor ve şakalaşıyoruz. En yakın arkadaşım ona âşık. Bazen düşünüyorum onun benim ilk âşkım olduğu zamanları. Kaçamak bakışlarımı, takiplerimi, ağlamalarımı sızlamalarımı. Yüzümde her defasında buruk bir tebessüm beliriyor. Bilmiyorum bu tebessüm neyin nesi.

Duygularımı asla tam olarak bastıramadım ama köreltebildim. Bilmiyorum, belki bana bir açık kapı bıraksa yıllar öncesine döner miyim? Ama insan hatırlıyor işte. Âşkın ne demek olduğunu anladığın ilk kişi. Ve çok net hatırlarım ona söylediğim günü.

-Söylemesi zor ama seni seviyorum.
+Ben o işleri bıraktım.
-Ama seviyorum.
+Saygı duyarım ve sevseydim senle olabilirdik.

Aramızda böyle bir diyalog geçmişti ve 2 ay benle hiç bir şekilde konuşmamış bir kapukta saklanmıştı. Ona bir hissim kalmadığını anlayınca tekrar eski arkadaşlığımıza dönmüştük. Gençlik ruhu işte. Hatırlamak güzel oldu.
ilkler unutulmaz sadece aşktan ötürü değildir. Mesela ilk yakın arkadaşlarınızı da unutmazsınız. ilk büyük yaptığınız aktiviteleri v.s. Ama aradan yıllar geçmiştir geride sadece anılar kalmıştır. insan arkadaş kalmak hala oturup bir şeyler konuşabilmek ister.
genelde yüzde bir gülümseme belirmesine sebep olur.
'alışırsın ama unutamazsın'ın karşılığı.
unutması imkansız olan aşktır, hele hele her şeyin ilkini onunla yaşadıysan her saniyeyi hatırlarsın. ilk öpüşünü, elini ilk tutuşunu, ilk açıldığın anı, onun sana evet deyişini, hayatında ilk defa "seni seviyorum" dediğini, ilk defa "ben de seni seviyorum" cevabını alışını, gözlerinde kendi yansımanı görüşünü...her detay aklının bir ucundadır...asla unutulmaz...başka hiçbir ten, başka hiçbir kadın unutturamaz...hele hele ilk aşkını kendi ellerinle toprağa verdiysen...unutmak hepten imkansız olmuştur...
geçer ama unutamazsın.
ilk aşk unutulmaz.
benım ıçın ılk olduğu ıçın değıl gerçekten asık olunmayı hakeden olduğu ıçın unutulmazdır. (bkz: rose)
görsel
Unutulur mu? Unutulur. Öyle birisi çıkar ki karşına adını bile unutursun.
Unutulup unutulamaması kişinin yada kişilerin tercihlerine bağlıdır, platonik olması olayı başka bir yöne sürükler, trajedi ve yıkım kaçınılmazdır bazısı da kolayca unutmayı becermiştir yani hiç aşık olmamış ve kolayca kurtulmayı başarmıştır.
çocukluk çağında başa gelendir.
köşe kapmaca oynarken elimi tutardı.
serhat ve limon ağacı hikayesinin öncesi için:

https://www.uludagsozluk.com/e/41349019/

senin de dediğin gibi doğru insan, yanlış zaman ve mekan. arada yer ve zaman değiştirerek deneysel seviyoruz birbirimizi. aşkın dostluğa evrildiği ama baştaki pırıltının kutsallığını asla kaybetmediği bi zaman boşluğuna takıldık bence.
aylin'dir. 7 sene olacak neredeyse.

halen aklıma geldiğinde bir sigara yakıyorum kendisi için. şartlar müsaitse bir de bira. ne güzel kadındı, her açıdan.

bir kaç sene önce evlendiğini duydum, zaten 7 senedir ne iletişime geçtik, ne bir satır yazıştık. her şey gönlünce olsun aylin.

Güzel bir cahit sıtkı şiiri ile bitirelim.

--spoiler--
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'tan
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan
--spoiler--
Akla geldikçe gülümsetir.

Onu görünce, Kalbim o kadar hızlı atardı ki, formam pır pır ederdi bedenimde, anlaşılacak diye ödüm patlardı.
Dilim damağım kurur, yüzüme kan hücum ederdi sanki.
Neyse ki ölmedim ehehehehe...
Ama bir daha da bu semptomları hiç yaşamadım.
Ya büyüdüğüm için, ya da belki daha sonra hiç aşık olmadım mı acaba, bilemiyorum.
Unutulmaz derler ama ben harbiden hatırlamıyorum. Bende mi bi sorun var.
güvenle eli tutulan, aynı mezara koyulduğunuz son aşkın yerini hiçbiri almayacaktır.
acıyan kalbimini zamanında hissetmeni sağlayan zamanla saçma bir hal alan bir durum.
genelde sonu hep öte dünyaya ertelenir.
görsel
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar