bugün

Kurnaz tüccar.. Yaktı dünyanın başını 3-5 hayvan fazla satmak için.. Aah ah
şimdiki dünyayı bir şekilde izliyor olsa ''vay be ne uydurmuşum, 1500 yıl geçmiş hala bu din için adam öldürüyorlar. halbuki ben arap dünyasında bir şeyleri yoluna oturtmak için bunları yapmıştım'' gibilerinden düşünüp üzüntüye boğulurdu.
--spoiler--
10. şunların hiçbirine itâat etme :yemin edip duran,aşağılık,

11. (herkesi) kötüleğen,söz götürüp getiren,

12. hayra engel olan, mütecâviz ve saldırgan günahkar,

13. kaba ve kötülükle damgalı,

14. mal ve oğullar sahibi olmuş diye (böyle yolunu şaşırmış)

15. ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, "öncekilerin masalları!" der.

16. biz yakında onun burnuna damga vuracağız (kibirini kırıp rezil edeceğiz).
--spoiler--
ön yargılı olmadan onun hayatının iyi araştırılıp,gerçekten doğru anlaşılması gerektiğini düşünenlerdenim.''medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar''medeniyiz diyen batı onu aşağılamak için,hz. Muhammedin kullandığı cümlelerin altını araştırmadan,onu acımasızca eleştiriyorlar,bir insan düşünün kan davasının yanlış olduğunu bu yüzden masum insanlarında öldürüldüğünü söyleyen ve sırf kız oldukları için küçük çocukların diri diri toprağa gömülmesini kaldıran bir insan ve bunları tüm soylulara,zenginlere ve işlerinin bozulacağını söyleyen putperestlere karşı tek başına mücadele eden bir insan düşünün.maksadım onu yüceltmek değil Allah onu ayetlerinde övüyor zaten ve kendisi de ''bende sizin gibi bir beşerim (insanım)'' diyor.maksadım onu iyi anlamak evet konunun başında onu iyi araştırmak gerekiyor demiştim tabi 1400 küsür yıl önce yaşamış birini çokta iyi araştıramayız ama anlayabiliriz.yok 11 kadınla evlendi yok 9 yaşındaki çocukla evlendi yok evlat edindiği gençin karısı ile evlendi gibi söylenen ama ince detaylarına kadar ögrenilmeyen konularda eleştiliyor, bu konular hakkında konuşmak ve bunu dillendirmek aslında gereksiz ama konuşuluyorsa iyice öğrenilmeli ben bu konuları ince detaylarına kadar burada paylaşamayacağım çünkü çok çok uzun sadece birini seçip o konuda özet geçeceğim mesela 11 kadınla evlendi deniliyor daha az diyende var evet çok evlilik yapmış kaynaklara göre fakat evlendiği bazı kadınların yaşlarının çok büyük olduğu gerceği var bazı kadınlarında dul olarak mekke gibi bir yerde yapayanlız kaldığı gerceği var dikkat edin hz muhammedin 7 çocuğu var 6 si hz hatice den 1 tanesine de mısırlı diğer eşinden detaylara da bakın örneğin kendisi 55 küsür yaşlarında iken evlendiği kadınların yaşlarından bazıları 65 70 gibi dikkat edin bir çok evliliğini gençken değil hayatının sonlarına doğru yapıyor.yani kadın düşkünü yakıştırmalarını yapanlar ellerini vicdanlarına koysunlar (tabii varsa) ve daha önemlisi onu bu örneklerle suçluyorlar ama bu konular kuranda da bildirilmiyor yani bilgi yoksa suçlama ne kadar adil?
o tüm peygamberler gibi Allahı anlatmaya yanlışlıkları örtmeye ve ibadeti öğretmeye gönderilmiş bir peygamberdir.
bir adet masal kahramani. ben masallara kucukken inanirdim. ama muhammed masalina milyonlar inaniyor ve hepsi buyuk.
bir put.
hakkında türkçe entry girilmesi daha doğru olan müslümanların peygamberi. mal mal yazmayın yani.
Hz. Safiyye b. Huyey'in asıl adı Zeynep'tir. O dönemde Arabistan'da reislere düşen ganimet hissesine Safiyye denilmektedir. Bu kadın da Resulullah (sav)'ın hissesine düştüğü için Safiyye adını almıştır.

Savaş sonrası Resulullah onu kendi nikahına almıştır. Bu evlilikle Yahudilerin önemli bir bölümüyle akrabalık kurulmuş, onların Müslümanlığı yakından tanımaları imkânı sağlanmış, düşmanların kötü bir kısım emellerinin, önceden bilinmesi kolaylaşmış ve Müslümanlığın sınırları bu vesileyle genişlemeye yüz tutmuştur.

Hz. Peygamber (a.s.m)’in Hz. Safiye ile evliliği konusunda yapılan bazı itirazlar ve cevapları şöyledir:

Soru 1: Genellikle Hz. Peygamber (a.s.m)’in evlilikleri konusunda işin insanî boyutu ön plana çıkarılır. Hz. Safiye ile ilgili evliliğinde bu boyutu nasıl anlamalıyız?

Evvela, -rivayet edildiğine göre- sahabeden Dihyetü’l-Kelbî Peygamberimizden aldığı izinle, gidip ganimetten bir cariye almak istemiştir. Hz. Safiye’yi görünce onu tercih etmiştir. Ancak, bir sahabinin Efendimiz (a.s.m)’e gelerek “Safiye’nin Yahudi kabilelerinden Kureyza ve Nadır’ın reisi Huyey b. Ahtab’ın kızı olduğunu, onun ancak kendisine layık olduğunu," hatırlatması üzerine, Dihye’nin onu bırakıp başka birini seçmesini söylemiş ve o da öyle yapmıştır. Görüldüğü gibi, bu evlilikte de insanî boyut ön plandadır.(krş. Zeynî Dahlan, es-Sîretü’n-nebeviye, 2/59).

Bir yandan bir reisin/bir kralın kızı, bir yandan da Hz. Harun’un neslinden gelen Hz. Safiye’nin bu soyluluğunu göz önünde bulunduran Hz. Peygamber (a.s.m), “Onu savaş ganimeti arasında bir cariye olarak almış, sonra da azat ederek nikahlamış ve kendine eş yapmıştır.”(Buharî, Meğazî, 38). Bu suretle onu, asaletine uygun bir payeye yükseltmiştir. Bu muamele gerçekten onun için büyük bir şereftir

Soru 2: Hz. Safiye Hayber savaşında babasını, kocasını, kardeşini kaybetmenin verdiği bir üzüntü içerisinde evlenmeye zorlanmıştır. Bu ise, hoş karşılanacak bir durum değildir?

Bazı kaynaklarda geçmesine rağmen Hz. Safiye’nin babası, Huyey b. Ahtab’ın Hayber’de öldürülmesi diye bir şey söz konusu değildir. Çünkü, bu şahıs, Hendek savaşının bir devamı sayılan Kureyza muhasarası esnasında (hicrî V. yılda) öldürülmüştür.(bk. Zeynî Dahlan, 2/17). Hayber savaşı ise hicrî VII. yılda vuku bulmuştur.(Zeynî Dahlan, 2/51). Bu iki savaş arasında yaklaşık iki yıl geçmiştir. O halde, bazı cahillerin “Hz. Safiye’nin babasının öldürülmesinden dolayı üzüntülüyken, Hz. Muhammed (a.s.m)’le evlenmek zorunda kaldığına “ dair yaptıkları demagoji, bilerek veya bilmeyerek yapılan yalana dayalı, hayalî bir ajitasyondur.

Kaldı ki, Hz. Safiye babasının ölümünden sonra Kenane b. Rabî’ ile evlenmişti. Demek ki, babasının ölümünden gelen acı -bir insan olarak- kendisini evlenmekten alı koyamamıştı.

Değişik kaynakların verdiği bilgiye göre, Hz. Safiye, Hayber savaşı devam ederken, rüyasında göğsüne bir güneşin -diğer bir rivayette Ayın- düştüğünü görmüş ve bunu (Kenane b. Rabî’ b. Ebi’l-Hakîk ismindeki) kocasına anlatmıştır. Kocası da “Demek ki, sen -şu anda bizimle savaşan- Arapların liderine (Peygamberimizi kastediyor) boynunu uzatacak, kucağına gireceksin. Diğer rivayette: Demek ki sen Hicaz hükümdarı Muhammed’i arzuluyorsun” demiş ve yüzüne yumruk atmış, gözünü morartmıştır. Daha sonra Peygamberimiz kendisiyle evlendikten sonra, bu morarmanın sebebini sormuş, o da bu rüyasını anlatmıştır.(bk. ibn Hişam, Sîre, 2/336; Zeynî Dahlan, a.g.y).

Bu rüya hadisesi gösteriyor ki, Hz. Safiye gördüğü rüyanın etkisinde kalmış, dindar bir Yahudî olarak bunun ilahî takdir olduğunu idrak etmiş, “Hicaz Meliki” Hz. Muhammed’le evlenmekten şeref duymuştur. Savaşta kaybettiklerine üzülmüş olmakla beraber, başka herhangi bir askerle değil, asaletine denk bulduğu Hz. Muhammed (a.s.m) ile evlenmeyi en büyük teselli kaynağı olarak görmüştür.

Soru 3: Hz. Safiye’nin iddet konusu:

Diyorlar ki, Hz. Peygamber (a.s.m), Hz. Safiye ile -önceki kocasından boşandıktan sonra beklemesi gereken- iddet süresini tamamlamadan evlenmiştir. Bu ise Kur’an’ın “Boşanmış kadınlar -ikinci bir evlilik yapmadan önce- üç adet/üç temizlik beklesinler.”(Bakara, 2/228) mealindeki ayetin hükmüne aykırıdır.

Öyle anlaşılıyor ki bu iddia sahipleri, normal hür kadınların iddet süresi ile, cariye olarak esir alınan kadınların iddet süresinin farklı olduğunu bilmiyor ve cahilliklerinin kurbanı oluyorlar. Nitekim, Kur’an’da hür kadınların iddet süresi üç adetle belirtilmiş olmasına mukabil, hadisde esir olarak alınan cariyelerin iddet süresi bir adet olarak tespit edilmiştir.

Mesela; Ebu Said el-Hudrî’nin rivayet ettiğine göre, Peygamberimiz (a.s.m) “Evtas esirleri/cariyeleri” hakkında şöyle buyurmuştur: “Hamile olanlar doğum yapmadan, hamile olmayanlar ise bir defa adet görmeden onlarla yatmayın."(Ebu Davud, Nikah, 44; Darimî, Talak, 18; Ahmed b. Hanbel, 3/28).

Hz. Peygamber (a.s.m), Hz. Safiye’nin -bir esir cariye olarak bir aylık- iddet süresi bittikten sonra onunla evlenmiştir.

Buharî’nin aşağıdaki şu rivayeti bunu açıkça ortaya koymaktadır:

Hz. Enes anlatıyor: “Biz Hayber’e gittik. Allah Peygamberimiz (a.s.m)’e kaleyi fethetmesini nasip edince, kendisine Huyey b. Ahtab’ın kızı Safiye’nin güzelliğinden söz ettiler. Kendisi kocası öldürülmüş bir gelindi. Peygamberimiz (a.s.m) onu kendisi için seçti. Nihayet “Seddu’s-sahbâ” denilen mevkie geldiğimizde, kadın adetten temizlendi (-hadiste geçen “hallet” kelimesi adetten temizlenmek anlamındadır- bk. ibn Hacer, ilgili hadisin şerhi) ve peygamberimiz(a.s.m) de onunla karı-koca hayatına girdi…” (Buharî, Mağazî, 38).

Müslim’in aşağıdaki rivayeti daha da açıktır:

Hz. Enes anlatıyor: “…Hz. Peygamber (a.s.m), -kendisiyle ilgilenmesi, bakımını yapması ve yanında iddetini tamamlaması için- Hz. Safiye’yi Ümmü Süleym’e teslim etti.”(Müslim, Nikah, 87).

imam Nevevî bu hadisi açıklarken, şu görüşlere yer vermiştir: Hadiste geçen “iddet”ten maksat (hür kadınların beklemesi gereken üç aylık süre olmayıp), esir cariyelerin beklemeleri gereken (bir adetten temizlenme veya hamile ise doğum yamak anlamına gelen) istibradır. Hz. Safiye, istibra müddeti boyunca Ümmü Süleym’in yanında kalmış, bu süre bittikten sonra, onu hazırlayıp Hz. Peygamber (a.s.m)’e getirmiştir.(Nevevî, ilgili hadisin şerhi).

istibra; kadının rahminde çocuğun olmadığını tespit etmek anlamına gelir. Bu ise, prensip olarak, hamile kadının çocuğu doğurmasıyla, hamile olmayan kadının ise bir adet görüp temizlenmesiyle anlaşılır. Bu adet süresinin azami gün sayısı, Hanefilere göre 10, Şafiilere göre ise 15 gündür. Bu sürenin bitiminden sonra kadın artık temizlenmiş sayılır.

Hanefi mezhebine göre, adet müddetinin en azı üç gündür. Şafii ve Hanbelî mezhebine göre, adet süresinin en azı, bir gün bir gecedir. Malikî mezhebine göre ise, bu süre bir anlık da olabilir. Ancak iddet ve istibra için yaklaşık bir veya yarım günden aşağı düşmemesi gerekir.

Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, islam alimlerin Cumhurunu teşkil eden ehlisünnet alimlerine göre, istibra için gereken adet süresinin en azı, bir - üç gün arasıdır.

Buna göre, Hz. Safiye’nin -Müslim hadisinde geçtiği üzere-, istibra ettiği kesindir. Bu iş için, iki-üç gün veya dört-beş gün geçmesi yeterlidir. Hz. Peygamber (a.s.m)’e iman eden herkes gibi, bu açıklamaları gören her insaf sahibi, onun istibraya (Hz. Safiye’nin iddet süresine) riayet ettiğinden asla şüphe etmez.

Hayber Fethinde esir alınanlar arasında Hz. Safiyye de bulunuyordu.

Asıl ismi Zeyneb olan Hz. Safiyye, Benî Nadir reisi Huyey bin Ahtab'ın kızı idi. Annesi ise, Benî Kurayza Yahudileri reisleri eşrâfından olan Semevel'in kızı Berre idi. Hayber Yahudileri reislerinden Rebi' bin Hukayk'ın oğlu Kinâne ile yeni evlenmişti. Hayber günü Rebî' öldürülünce dul kalmıştı. Müslümanlar tarafından da Kamus Kalesinin teslim olması sırasında esir alınmıştı.1

Esirler toplandığı zaman Dihyetü'l-Kelbî, Resûl-i Ekrem Efendimize gelip bir cariye istemişti. Peygamber Efendimiz de esirler arasından bir câriye almasına müsaade buyurmuştu. Bunun üzerine Hz. Dihye, Hz. Safiyye'yi beğenip almıştı.2

Fakat, ashabı kirâm Hz. Safiyye'nin Hayber reisinin gelini ve Benî Nadir'in en şerefli bir âile kızı olduğunu düşünerek, bunu uygun görmedi. Hz. Resûlüllaha gelerek şöyle dediler:

"Yâ Resûlallah! Benî Kurayza ve Benî Nadirlerin reisi Huyey'in kızı Safiyye'yi Dihye'nin alması uygun değildir! Onu ancak sen almalısın?"3

Peygamber Efendimiz bu itirazı kabul etmediği takdirde ashabı güzînin kalben rahatsız olacakları muhakkaktı. Bunun üzerine, Efendimiz, Hz. Dihye'ye başka bir kadın almasını emir buyurdu. Hz. Bilâl'i de Hz. Safiyye'yi getirmeye gönderdi.

Hz. Bilâl'in Hz. Safiyye'yi Getirmesi

Hz. Bilâl, Hz. Safiyye'yi yine esir düşen amcası kızı ile alıp getirirken, onları Yahudi erkeklerinden iki kişinin cesedinin yanından geçirdi. Amcası kızı bu manzarayı görür görmez feryad ve figana başladı. Yüzünü parçalayıp, başına topraklar saçtı. Uzaktan durumu farkeden Resûl-i Ekrem Efendimiz, yanına gelen Hz. Bilâl'e şöyle buyurdu:

"Ey Bilâl! Senden merhamet ve şefkat duygusu sökülüp atıldı mı ki, bu kadıncağızları ölülerinin yanından geçiriyorsun?"4

Hz. Bilâl mahcup mahçup huzurda boynunu büktü. "Yâ Resûlallah! Zâtınızın bundan rahatsız olacağını tahmin etmemiştim." diyerek özür diledi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), Hz. Safiyye'yi arka tarafına almalarını emrederek üzerine de omuz atkısı örttü. Bunun üzerine sahabîler, Peygamber Efendimizin (a.s.m.), onu kendisine başkomutanlık hakkı (Safiy) olarak aldığını anladılar.5

Peygamber Efendimizin harp sonrası bir prensibi de mağlup ettiği veya teslime mecbur bıraktığı düşmanla uzlaşma yoluna gitmesi idi. Hz. Safiyye âilesi, Yahudiler arasında itibarlı ve şerefli bir âile idi. Elbette, onun mevkiinin muhafazası islâmiyet ve Müslümanlar için iyi neticeler ve faydalar doğurabilecekti.

Bir diğer husus da Resûl-i Ekremin bazı evliliklerinde siyasi durumu göz önünde bulundurması idi. Bir kabilenin veya bir kavmin ileri gelenlerinden birinin kızını almakla, o kavmi, o kabileyi düşman ise islâmiyet ve Müslümanlara karşı düşmanlıklarını en azından hafifletip yumuşatıyor, dost ise bu dostluğun daha da kuvvet bulmasını sağlıyordu. Hz. Cüveyriye ve Hz. Ümme Habîbe ile evlenmelerinde bu hususlar gayet açık bir şekilde görülür.

Hz. Safiyye'nin Tercihi

Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.), Hz. Safiyye'ye islâmı anlattı ve şöyle buyurdu:

"Eğer Müslüman olursan, ben seni kendime zevce edineceğim. Şayet Yahudiliği tercih edecek olursan seni âzad ederim. Sen de gider kavmine kavuşursun!"6

Resûl-i Kibriyâ Efendimizle bir kerecik olsun görüşüp kendisinden birkaç kudsî kelam duyan Hz. Safiyye, tercihini doğru yaparak, aynı zamanda safıyetini ve derin anlayışını açıkça ortaya koydu:

"Yâ Resûlallah! Siz beni islâmiyete dâvet etmeden önce, konak yerine geldiğimde, Müslümanlığı arzulamış ve seni tasdik etmiş bulunuyordum. Yahudilikle benim hiçbir ilgim kalmamış ve ona artık ihtiyacım da yoktur. Hayber'de de artık ne babam ne de kardeşim vardır."

"Sen, beni küfürle, islâmiyet'ten birini seçmekte serbest bırakıyorsun. Allah ve Resûlü, bana âzad edilmemden ve kavmimin yanına dönmemden daha sevgilidir. Ben onları tercih ediyorum!"7

Resûl-i Ekrem, Hz. Safiyye ile Hayber'de gerdeğe girmedi. Sibar mevkiine geldiği zaman ise Hz. Safiyye bu işe muvafakat etmedi. Ancak Hayber'den on iki mil kadar uzaklaştıktan sonra Sahba'da muvafakat etti. Peygamberimiz (s.a.v.), "Sibar'da konmak istediğim zaman, razı olmamanın sebebi ne idi?" diye sorunca, Hz. Safiyye, "Yâ Resûlallah" dedi, "Yahudilerin yakınında sana bir zararın gelebileceğinden korkmuştum. Onlardan uzaklaşınca emniyete kavuştum."8

Peygamberimiz (s.a.v.), onun bu bağlılığından son derece memnun oldu. Resûl-i Ekrem, Sahba' mevkiinde Hz. Safiyye ile kendisine âit çadırda gerdeğe girdi.

Peygamber Efendimiz, Hz. Safiyye'nin yüzünde bir darbe çürüğü gördü. Sebebini sordu. Hz. Safiyye şöyle izah etti:

"Kinâne bin Rebi' ile evlendiğim ilk gece bir rüyâ görmüştüm. Rüyâmda Medine tarafından bir ayın gelip kucağıma düştüğüne şâhid oluyordum. Bunu Kinâne'ye anlatınca kızdı ve 'Sen ancak Hicaz hükümdarı Muhammed'e varmak istiyorsun!' diyerek yüzüme bir tokat vurdu. Onun izi kaldı."9

Hz. Ebû Eyyubel-Ensarî, kılıcını kuşanıp o gece sabaha kadar çadırının etrafında dolaşarak Peygamber Efendimizi beklemişti. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, sabahleyin erken çadırından çıkınca, Hz. Ebû Eyyûb tekbir getirdi. Peygamber Efendimiz onu elinde kılıç, çadırın yanında görünce,

"Yâ Ebâ Eyyûb! Nedir bu halin?" diye sordu.

Bütün gece gözü uyku tutmayan fedakâr sahabî,

"Yâ Resûlallah" dedi, "harpte babasını, kardeşini, kocasını, amcasını, akraba ve taallûkatını kaybeden ve henüz yeni Müslüman olan bu kadından sana bir zarar gelebileceğinden korktum da çadırını bekledim."10

Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, mübârek tebessümleri arasında, "Allah, seni hayra erdirsin." buyurdu ve arkasından ona şu duâyı yaptı:
"Allah'ım! Beni koruyarak gecelediği gibi, sen de Ebû Eyyûb'u koru!"11

Sorularla ıslamıyet sayfasından alıntıdır.
not: Bazı peygamber düşmanı feministler kadınların yakın zamana kadar amerika da köle olarak kullanıldıgına bakmadan onlara hayranlık duyarlar. Kendi ülkesinde onlarca metresi olan, zinası olan zengin ünlülerı aydın insan olarak görürler. Zaten kerhanelerde,meyhanelerde, barlarda,pavyonlarda, sokak aralarında çaresizlikten dolayı fuhuş yapan, AIDS ve frengıden geberen fuhuş zadelerı hiç görmezler, bunları özgürlük olarak nıtelendırırler. Onların derdi peygamber hanımlarıyladır. Ey feminist kadınlar! Alacağınız kocalar varya; en az peygamber karılarının adedince değişik karılarla zina etmiş bir şekilde sizinle evlenecekler buda size kapak olsun. Sonra ki aldatmalarıda siz bilin artık. Şayet buna ınanmıyırsanız siz harbiden piyasadan haberi olmayan bırısısınız.

Yahu adam zaten devlet adamı ve ozaman kadınla evlenmek diye bir sorun yok ken neden dul ve köle kadın alsın? Belliki bu yazar erkek fıratınıda bilmiyor. Dul kadını, başkasının elinden geçen kadını kimse nikahına almak istemez koçum. Yahu biraz empati kurarak anlayın şu meseleyi. Komik ve gülünç olmayın.
müslümanları yalanla itham eden şahsı muhterem'in şu cümleleri ;

"muhammed medine'ye geçip de iyice güçlendikten sonra ve yahudileri de kendisine çekme umudunu yitirdikten sonra, onların en büyük düşmanı kesilmiştir. bundan dolayı yahudi kabilelerinin teker teker ezme siyaseti gütmüştür."

tamamen yorum olup ,delilsizdir. peki bu durumda kendisine "yalancı" mı denilmelidir yoksa yorumcu mu ? *
Zamanın zinakar ve sehvetperest duyyuslerının aydın adam unvanıyla nıtelendırerek öven ergenlerin peygamber in evliliklerini kınadıkları başlık olmuştur. Yahu kardeşim onlarca kez siyer var. Mustafa Kemal daha dunkı dedelerimizin gördüğü adam. Onun hakkında sana göre bana göre m. Kemal tarihi yazılmadımı. Kadir mısırogluna göre m. Kemal, m. Bardakçı ya göre m.Kemal Vs gider bu. E ben senin kaynaklarını delil kabul edeceksem sende benim m. Kemal hakkında mısıroğlu kaynaklarını kabul et o zaman. " Yoook! atamıza
iftira atıyırooor" e değilmi? işimize göre kaynak aramak her zaman hoşumuza gider. Adamlar beş hadisi on yapmış, kur andan sonra en büyük delil olan hadisler şu anda ne durumda, sen felanca adamların sıuerınden yorum veriyorsun.

Ayrıca peygamber in 9 yaşındaki kızla evlenme meselesini zaten yazmaktan bıktım. Daha doğrusu bu sözlükte hergün aynı şeyleri yazmaktan bıktım. Ulan siz kerhaneler sahibi, vergi rekortmeni manokyan a bile tek kusur etmediniz, birbirlerini açık açık boynozlayan ünlülerı televole programlarında ağzınızın suyu akarak çağdaşlık havasıyla izlediniz bir şey demedınızde peygamber evlılıklerıne mi kafayı taktınız?

Hz Aişe nin yaşını benden soruyorsan sayfamda en az 20 yerde vardır, bak incele. Yok bilgi olarak soran varsa sorulala ıslamıyet sayfasında yaş hesaplaması yaparak Ortaya konulmuş görüş mevcuttur.
muhammed medine'ye geçip de iyice güçlendikten sonra ve yahudileri de kendisine çekme umudunu yitirdikten sonra, onların en büyük düşmanı kesilmiştir. bundan dolayı yahudi kabilelerinin teker teker ezme siyaseti gütmüştür."

Diyen bir insan hiç siyer okumamış demektir. Ki o döneme dair tek kaynak siyer iken. Rivayet kültürü iken. Gerçekle hiç alakası yok.
bizim peygamberimiz. islamın peygamberi. 4 büyük peygamberden biridir.
Çok komik sanıyorsunuz demi dini değerlerle alay edince.
Hani çok cool oldunuz. Hani o yabancı artistler, ateist bilim adamı oldunuz demi şimdi.
Sizin o çok övündüğünüz o yabancılar bile incil bozulduğu halde o kitabı taparcasına okuyorlar.
Sizin gibi nankörlerde dalga geçsin dursun. Hani iyi olan her insanı savunursunuz ya güya.
Dünyanın gördüğü en adaletli, güvenilir ve saygılı insanıdır.
islam peygamberidir.
Her an kalbimizde olandır. Yahudilere göre ise fakir kraldır.
Sevmeyeebilir inanmıyabilirsnz ama saygı duymak zorundasınz ..seviyesiz olmaya gerek yok.
Yahudilerin peygamber olduğunu bildiği ama sırf yahudi soyundan olmadığı için kabul etmedikleri son peygamber.
Komşusu açken tok uyuyan bizden değildir sözüne inananlar, gidip aç karnına sarayda yaşayan adamı seçiyorlar.

Böyle de bir kitlesi vardır kendisinin.
Zaten mustafa kemal de ne bileyim deniz baykal da kemal kılıçdaroğlu da gecekondu da oturuyor/oturuyordu değil mi ?
çok büyük bir insandır ve başarısı gerçekten takdire şayandır.

örnek alınması gereken bir insan. Zira bu büyük başarılarının yanı sıra hayatı boyunca hep insanların mallarının bir kısmının yoksullara vermesini, yetimlere sahip çıkılmasını, insanlara güzel davranılmasını, insanlar arasında barışı ve huzuru istemiş, fitneden ve kötülüklerden uzak durulmasını istemiştir.

kendi bakış açım ile; insanların, daha doğrusu hep insanlığın iyiliğini isteyen ve insanlığın iyiliği için Rabb in de emirleri üzere ömrünün yarısını bu yolda mücadele vermeye adamış güzel insan.
sevgililer günün kutlu olsun güllerin efendisi.
biz seni görmeden sevdik ey sevgili
Alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. 40 yaşında islamı tebliğ etmeye başlamıştır. Çocukken annesi babası vefat etmiş. Çok büyük zorluklara maruz kalmıştır. Belki de allah onu zorluklarla terbiye etmek istemiştir.
south park'da ateş gücüne sahip (x-men'deki pyro gibi) bir karakter olarak işlenmiştir. Ayrıca south park'ın açılışında sabit olarak yer alır.

https://www.youtube.com/watch?v=XF8tv07M74A
http://unrealfacts.com/mu...rk-opening-credits-years/

"We’d be so hypocritical against our own thoughts, if we said, ‘Okay, well let’s not make fun of them because they might hurt us. Okay, we’ll rip on the Catholics because they won’t hurt us, but we won’t rip on [Muslims] because they might hurt us." ~Trey Parker
https://twitter.com/Ketis...status/707274350257426432
'şüphesizki biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik'.
enbiya s 107.ayet.