"istemeden varım ve istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum."
"Yalnızlığım bir mutluluk arayışı değil, çünkü yapımda yok mutlu olma yeteneği."
"istemeden varım ve istemeden öleceğim."
''Sevilmeyi düşünmektir bizi tek yoran, telaşa düşürecek kadar yorar hem de.''
''Her şey beni yoruyor,yormayan şeyler bile. Neşeyle acının tadı,benim için bir.''
“En çok anlamak yoruyor bizi. Yaşamak düşünmemektir.“
"Hissetmek- ne renktir acaba?"
''Çünkü hüzün, hisleri olanların harcıdır.''
"Beni sevmek,bana acımak demek."
"Hayattan çok az şey istedim. ama o, o kadarını bile esirgedi benden."
''Bir fincan kahve; loş bir odada, yarı kapalı gözlerle içilen, kokusu içe işleyen bir sigara... Hayattan bu gerçeklikten başka talebim yoktur, bir de düşlerimden.. Az mı bu? Bilmiyorum. Hem az nedir, çok nedir, onu biliyor muyum?''

kitabın genelinde yalnızlık, karamsarlık(bence realite), varoluş sancısı hissediliyor. kendiyle ve dünyayla kavgaları olan pessoa ile birlikte acı dolu sayfaları çeviriyorsunuz. gerçek, okunması gereken bir eser.
"yalnız yaşayamıyorsan, doğuştan kölesin demektir."
“istemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum, birer hiç olan şeylerin ortasındaki soyut ve tensel noktayım…”
Ben yazarım ben.
Sevgili Pessoa allahınız yok mu lan sizin?

"Hiç değişmeyen, her anı aynı yoğunlukta akan bir hayatta, içine gömülü olduğum durgunluğu bir temizlik kusuru, değişmezliğin yüzeyine yapışmış bir kir ya da toz olarak değerlendirebilirim ancak. Bedenimizi nasıl yıkıyorsak, yazgımızı da öyle yıkayabilmeli, çamaşır değiştirir gibi hayat değiştirebilmeliydik – yemek yediğimizde ya da uyuduğumuzda olduğu gibi varlığımızı sürdürmek için değil, tam olarak temizlik adı verilen, bizden doğup ayrılmış olan saygılı davranış bunu gerektirdiği için."
başucu kitabım.. pessoa'nın harikası, içimi bulduğum, içinde olduğum.

"ruha ne kadar da iyi gelir gökte yükselmiş, huzurlu bir güneşin altında, adeta bir köy şuracığa taşınmış gibi, şu uyduruk arabaların, bitmek bilmez kasaların, ağır ağır yürüyen insanların birdenbire susması!"
Resmen okumaya cesaret edemediğim, okumaya heyecandan nefesimin yetmeyeceğini düşündüğüm büyüleyici kitap. Çünkü pdf'sini indirmiştim ve dumura uğraya uğraya elli sayfa kadar okumuştum. Telefondan veya bilgisayardan okuyarak bu muazzam zevki öldürmek istemediğimden bırakmıştım. Çok zaman geçti hala temin edemedim. Kitap olmasa bile bu yazar, bu üslup bir nevi zirve gibi geliyor bana edebiyatta. Sabredip öğreneceğim.
Adımın baş harfleri huzursuzluğun kitabı tutuyor.
çoğu kişi bu kitabı okuduğunda kendinden bir şeyler bulacaktır. benim resmen iç dünyamın bir yansıması diyebilirim. keşke yazarı şu dönemde yaşıyor olsaydı... elimdeki bütün kitaplarını imzalatmak ve onunla tanışmak isterdim.

Edit: kitap imzalatırım yazmışım ama adam insan sevmiyor ki... Kapısını çalsan deliğinden bakmaya bile tenezzül etmez ama yine de seviyorum her kitabını.
Asla bir geleceğe sahip olmamış olduğum günlerden birindeyim. Karşımda yalnızca, bir sıkıntı duvarıyla kuşatılmış, taş kesilmiş bir şimdi var. Irmağın karşı kıyısı, karşıda bulunduğuna göre, asla bu taraftaki kıyı değil; çektiğim acıların tek nedeni de bu. Nice limanlara yanaşacak gemiler var elbette, ama hiçbiri hayatın ıstırap vermez olduğu limana varmayacak, her şeyi unutabileceğimiz bir rıhtım da yok.

Üstünden çok zaman geçti bunların, ama benim hüznüm hepsinden eski.