bugün

gökhan özcan kitabi.
okudugum ilk deneme kitabiydi.
bastan sona defalarca okudugum deneme kitabi.
hala.

girisinden bitisine hayran kalinan..
(bkz: hiçbir şey)
"bir zamanlar, cakil tasi bulamadigi icin dereden beyaz yuvarlak taslar toplayip corabina saklayan kücük bir kiz cocugunun farkina varmistim.
cicekli elbisesine bakip, dünyayi cicekli dev bir elbise zannediyordu.
haksiz da sayilmazdi aslinda.
cünkü dünyanin kendi elbisesi gibi sarkik cepleri vardi ve cilli oldugunu daha önce söylemedigim cilli kücük kiz, bu sarkik ceplerden birinde yasiyordu durmadan.
siz de farketmis olabilirsiniz.

cilliydi ve toprak kokardi kahverengi gözleri her zaman.
izbe lehcelerde tümörlü yaseminler satardi bilincaltlarina.
hatirladiniz mi?

iste annemdi o benim!" *
ingilizce karşılığı anything olan, olmayan birşey için kullanılan kelimedir.
ilk baskısı 1991'de vadi yayınları'ndan çıkan gökhan özcan kitabı. gökhan özcan kitabın "muhteris tramvay" bölümünde şöyle der:

"günler birbirine eklenmekle tükenen şeyler değil. her gün yağmur yağıyor burada ve her gün farklı yağıyor. ucundan tuttuğum hiçbir şey yok. sokakları saymazsak gidilecek fazla bir yerim de yok. bu yokluklar ne kadar sürecek ve ne zaman yok olacaklar bilmiyorum. bildiğim tek bir gerçek var bu kahrolası uzaklıkta. burada yağmur yağıyor. beni anlıyor musun? gerçekten? sen dünyanın seni ilk gördüğüm yerinde öylece duruyorken, ben, ben nasıl bu kadar uzağa düşebildim?"
gökhan özcanın vadi kitaptan çıkmış kitabı. kitabın orjinal adı hiçbişey küçük bir çırpınışım: esmer bir soluk. söylenmemiş sözleri uçuruyorum... dur.
hızla giden bir arabanın çarpması gibi şiddetli sözler ile bezeli müthiş kitap. hayat/gitmek/kalmak ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. varolsun.

kolay mı hayatı bir noktada düğümlemek
duvar gözlerini daha ne kadar saklayabilir
bir sonu var bunun;herşeyin bir sonu var.
duvara asılan resim, gün gelir indirilir

yerinde tozdan bir çerçeve kalsa ne olur, kalmasa
ne olur?
istersen çıkmam dışarıya bugün;bana öyle geliyor ki,
bu odanın dışına çıksam ve kapasam ardımdan kapıyı
uçurumun kıyısında tutunduğun küçük çalı
artık seni taşımayacak
ben gitmek zorundayım biliyorsun, sen kalmak
böyle mi olmalıydı
senin hazırlığın daha bir benziyordu güz vakti
uçurtmalara
söyle bakışlarını da vererek ellerime:
gitmeyebilsek, kalabilecek miyiz?.
"bulanık tekerleme" bölümünden:

"ben vardım. hayat vardı. yalnız dolaşıyorduk. senin ellerin vardı. sığmıyorduk dünyaya. ikimize çok dardı. mutluluk hile ve kumar, sevgi kemikten zardı. ellerimizi atsaydık göle, ya tutmaz ya tutardı. ya da yanılmıştım. ben yoktum. kağıt ve kalem yoktu. bu hikaye olmadı. sadece siz vardınız. sadece yalandınız."