bugün

Az evvel yaşadığımdır.
Doyasiya, tıka basa yedikten sonra haliyle bulaşık çoğaldı da çoğaldı.
Kirlileri sudan geçirip makineye yerleştirecekken temizlerle karşılaştım.
Dizlerimin bağı çözüldü oturup ağladım.
Yediklerimden ise hicbir şey anlamadım.

görsel
ayin 9'u olmadan evden cikamicam cunku kredi o gun yatiyo, ogrencilik rezilliktir.
Annemin kuzeni. Babasını ve eşini kanserden kaybetmiş kadın. Bir oğlu ve iki kızı vardı. Dün haberi öğrendik, tek oğlu da kansere yakalanmış, pankreas... hastalığın seyri son aşamadaymış ve ameliyat yapılamıyormuş. Geç kalınmış ve Durum oldukça kötü...

Üzerine diyecek bir şey bulamıyor insan. Kadın yine de çok güçlü. Daha yeni baba olmuş evladı da kansere yakalandı ve yaşadığı onca acıya rağmen isyan etmiyor. Bazı insancıklar da ufacık sıkıntılarda çıldırmaya devam ediyor...
Aleyna tilki vb vasıfsızlar para içinde yüzerken, Neşet Ertaş'ın yorulup gittiğinde çocuklarına borç bırakması.
yolun kenarında donarak ya da açlıktan ölen kediyi çöp arabasına atılırken görmek.
(bkz: HALEP) (bkz: ölü çocuklar) (bkz: şehitler)
Şehit çocuklarının babalarının fotoğraflarına attıkları bakış. içimi burkan değil kavuran bir detaydır
Duygusuz insanlarla yaşamak zorunda olmak olabilir. Hatta iç burkmakla kalmayıp ciğerleri bile soldurabilir.
Türkiyenin bir ırak bir suriye olma yolunda koşar adımlarla ilerlemesi.
hayata dair patlayan canlı bombalardır.
bugün bir tanesini yaşadığım, daha kötüsü tekrardan yaşadığım detaylardır.

hepimizin başlayıp da duramadığı çekirdek yeme olayı var ya hani. bu çekirdeği yerken benim gibi bazı manyaklar çitleyip, ağzında biriktirir. sonra da hepsini birlikte yer. dayanılmaz bir haz verir bu. bugün yine bu sapıklığı eda ederken buldum kendimi. 30-35 civarı çekirdeği biriktirdikten sonra biraz zor açılan bir çekirdek geldi ve kabuğu biriktirdiğim çekirdeklerin içine gitti. iç bu durur mu burkulur tabii. haklıdır da.
bugün bir arkadaşım nişanlandı, bir diğeriyse birinci ayını kutladı.

ve ben finallere çalıştım.

maliyet, sen muhteşem bir detaysın.
Zamanında kendisinden birkaç gün ayrı kalınca özlediğiniz kişinin artık sesini bile hatırlayamamak.
gençliğimin en güzel yıllarında hükümette a.k.partisi'nin olmasından öte iç burkacak detay yaşamadım, görmedim. *
https://m.uludagsozluk.com/e/35185246/
kız arkadaşımın annesinin şeker,kalp ve böbrek yetmezliğinden yoğun bakımda yatması ve benim ona sürekli annen iyi olacak diye teselli etmem.
Paranın herşey olması.
yakın arkadaşının en yakınını kaybetmesi. ve senin o bayıldığında onu ayıltmaktan başka bir işe yaramaman.
işsiz olmak maalesef.
sene 2002..
bir aylık üniversite harçlığımın tamamıyla gidip bir spor ayakkabı aldım.bugünün hemen hemen onitsuka tiger'ı edecek bir paraya..
herkesin gözü üstünde..arkadaşlarım verde resim çekelim lan falan diyor şakasına da olsa... az buz değil..o zaman bile büyük para benim için..neyse..giymeye kıyamiyorum.
tatile istanbul'a geldim. bağdat caddesi'nde tek başıma geziyorum.ayağımda da tabiki onlar var.
bir mağazanın önünden geçerken , içerden baba-kız çıktılar.
kılık kıyafetten , tipten endamdan belli zenginler.

kız ağlayacak neredeyse. babası kızgın.
tahminimce kız içerde gösterilen ayakkabıları beğenmemiş , baba ise beğendiremediği için öfkeli. kızına bir şeyler anlatıyor .
tam yanımdan geçerken , baba kızına dönüp aynen şu cümleyi kurdu ayakkabılarimi küçümseyerek göstererek:
-bak insanlar neler giyiyor , sen içerdekileri bile beğenmiyorsun.
-.....
-.....

durdum öylece kaldırımda.
tanrıyla baş başa kalırsınız ya 1 dk...
her yer sessizleşir.
insan sesleri duyulmaz olur ve kainat ıssızlaşır..
düşünemiyorum. konuşamadim.
allahım bu nasil bir zenginliktir ki şunları küçümseyebilir?
bu nasıl bir şeydi demin yaşadığım?

iki farklı boyut , demin , bağdat caddesi'ndeki bir kaldırımda çarpışmışti...
ve parçalanan benim tipini sktğm fakir boyutumdu.
bir insan, babasını öldürmek ister mi?
bıkar mı varlığından?

bıktım.

nefret ediyorum ona benziyor olmaktan. soyadımdan. hatta o koyduğu için adımdan...
kendimde onu görmekten nefret ediyorum.
asla ona benzeyen biriyle evlenmemeye ant içerken aynen ona benzeyip çıktığım için kendimden nefret ediyorum.
bu hastalıklı beynim bile ona benzediği için nefret ediyorum. sanki inat gibi aynı yerinden hasta.

birileriyle tanıştığımda annem hayatta değil demekten çok babamdan bahsederken düğümlendiği için b o ğ a z ı m d a n bile nefret ediyorum.

henüz alt altta, üst üstteyken gördüğüm o rüyadan; babamın annemi bi tepede bırakıp bizi arabayla götürdüğü, annemin orda kaldığı, babamın onu orda bıraktığını gördüğüm o rüyadan, arabanın camından tepeye bakıp gerçekmiş gibi hissettiğim acıdan, rüyalarımın çıkmasından, s e z i l e r i m d e n nefret ediyorum.

insanlardan nefret etmesinden de, bunu bana ilmek ilmek işlemiş olmasından da nefret ediyorum.

yazıp yazıp silmekten,hala işe yarayacakmış gibi ona nefretimi somutlaştırmamaya çalışmaktan nefret ediyorum.

alt üst ettiği tahammül eşiğimden nefret ediyorum.
beni tanışmak zorunda bıraktığı kapatıcılığı yüksek f o n d ö t e n d e n nefret ediyorum.
güçsüz görünmemek için insanlara yıllarca kendisi hakkında binbir yalan söylemek zorunda bırakan kişiden babam diye bahsetme gerekliliğinden dokuz kere daha nefret ediyorum.
bundan bile yorulup biri sorduğunda hakkında konuşmak istemediğimi söyleyip bilerek ama istemeyerek oluşturduğum o sessizlikten nefret ediyorum.

yaşımdan nefret ediyorum.
yaşadığımdan nefret ediyorum.
yatağımdan, çorabımdan, perdeden yastıktan kitaplarımdan su şişelerinden tost makinesinden h e r b o k t a n nefret ediyorum.

tomografi cihazlarından, ekgden, novalginden, ödem kelimesinden, acıbademden, kapı üstüne kurumaya asılan çamaşırlardan, lacivert elektrik süpürgelerinin sesinden, p o r t a k a l s u y u n d a n nefret ediyorum

bunca düşünceyi döndürüp durduğu, acı veren ne varsa unutmadığı, hatırlamaktan, düşünmekten ve düşünmemeye çalışmaktan ağrıdığı için b e y n i m d e n nefret ediyorum.

bana mutlu yaşanabildiğini hatırlatan anılarımdan, kiremit tozlarından, pikniğe getirilen pijamalı doğranmış salatalıktan, patatesli börekten, keteden, yakartoptan, scooterdan, s a l y a n g o z l a r d a n nefret ediyorum.

çocuk olmadan da mutlu olunabilen bir dünyada yaşadığımızı gösterdiği için kenetlenmiş ellerden, espressodan, kalelerden, portlardan, taş merdivenlerden, sahillerden, banklardan, günbatımından, maviden, t u r k u a z d a n nefret ediyorum.

havaalanından, mum ışığından, amfitiyatrodan, sokak lambasından, kibritten, zeytinli poğaçadan, mis dediği k o k u m d a n nefret ediyorum.

küfürlerden, paradan, tabut kapağından, mezarlardan, çiçeklerden, halıdan, kaloriferlerden ve pencere pervazlarından, beşikten, sarmaşıklardan, a n t i b i y o t i k ş u r u b u n d a n nefret ediyorum.

çocukluğumdan, her boku hatırlayan beynimin annemle ilgili sadece 2-3 anı bana saklamış olmasından, 12 sayısından, aralık sonu ocak başlarından, yeniyıllardan nefret ediyorum.

____

tüm varlığım bana aşıladığın nefretle 25 yaşımda küflendi. etrafımda yeşil kokulu bir duman sanki, görmüyorum artık önümü, sağımı, solumu.
kendimi bildim bileli tüm debelenmelerim sonuç vermedi. sana benzedim. hayatın içinde iç burkan bir detay oldum. varlığım bundan öteye geçemedi.
Tuvalette kulağına taktığın sigarayı ağzına koyduktan sonra içerde unuttuğun çakmağı ceplerinde aramak.
ırkçılık.

(bkz: no racism)
Gecenlerde dag 2 filmine gittim. Gundem malum uzgunuz, icimiz aciyor ben de filme kaptirmisim kendimi izliyorum. ozel hayatimin gundemi de kotu bu arada, hepsi birlesince bi de 2016 gibi kotu bir yil olunca iste nasil bir ruh haliyle izleyebiliyorsam oyle izliyorum. Muslum babayi da veriyolar alttan alttan icim resmen yaniyor hani yangin yeri sinema. "Cunku sen colume yagmur oldun... sen kisima yorgan oldun" diyo muslum baba bence bazilari gibi buzdan bile olsam yanardim.

Sonra birden filmde komutan "iki sey onemli. Biri vatan digeri yanindaki adam. " dedi. Ya da bunun gibi bi sey. Filmden ciktim, saatler gecti vatan zaten canimiz onun hakkinda kafa yorulacak bi sey yoktu. Ama yanindaki adam kismina takildim.

Soyle gittim bi gecmise, ortaokulda alakam olmadigi halde arkadasimi tek birakmamak icin sucu ustlendigim, lisede benden kopya ceken arkadasimla kagitlarimizi Karsilastirip yuzumuze sallayan hocaya karsi sessizligim, "beni hic birakmazsin di mi" sorusuna "birakmam" dedim diye birakmak istedigim anlarda kendimi parcalayip da yine sozumden donmeyisim, hayatimda kimseyi yari yolda birakmayisim gozumun onunden bir bir gecti ama bu olaylarin sonuna baktigimda bi sekilde mutlaka yari yolda kalmisligimi gordum.

E belki de sorun bende, hep "yanindaki adam" onun icin onem sirasinda olmayan insanlarin gozunun icine bi farkli bakmisim. Kacirdigim seyler olmus iste bunu anladim icim bi buruldu sozlukcum acikcasi. Yari yolda birakilmak hayata dair ic burkan bi detay. Detaydan buyuk ama detay olsun baslik bulamadim.
Hala doğum günüm için arayan olmaması. Unutulduk galiba .s
Boktan hayatımın bugünki iç burkan detayı budur bugün.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar