bugün

bir köpek vardı, dayımla birlikte sahiplendiğimiz. fakat bizim için bir köpekten fazlasıydı.
ilk olarak aylar önce annesini, anneannemlerin yan komşusunun eşi yokuştan çıkarken yaralı bir halde bulmuş ve onun o haline üzülerek eve getirmiş. bahçeye yatırmış, yaralarını temizlemeye çalışmış, yemek ve su vermiş ve onu da bahçenin bir misafiri olarak görmeye başlamışlar. bu sayede köpek iyileşmiş fakat aile bireyleri ile arasında duygusal bir bağ oluştuğu için sokağa geri salmaya da razı olmamışlar ve o evin "yarı köpeği" gibi bir şey olmuş. gündüzleyin oradan ayrılsa da akşam evi bulup geri dönmeye ve bahçede yatmaya başlamış ve onlar da sofra, kuru ekmek ve kemik artıklarıyla köpeği doyurmayı alışkanlık haline getirmişler. bir gün köpeğin hamile olduğunu fark etmişler ve bir gün de 4 yavru dünyaya getirmiş fakat kısa bir süre sonra da hastalanarak ölmüş. yavrulara da güçlerinin yettiğince bakmışlar fakat çevreden, çoluk çocuk sahiplenmek isteyince tek tek verip dağıtmışlar fakat bir tanesini vermemişler ve bu, onların köpeği olmuş.
başlangıçta onu da dayıma vermek istemişler fakat dayım, alıp almamakta tereddütte kalmış ve bir süre sonra da "bu da bizim köpeğimiz olsun." da karar kılmışlar. ve ona bir isim vermişler.
fakat o ki, çok akıllı ve hisli bir köpekti. ev köpeği mi, sokak köpeği mi olduğu belirsizdi. bazen komşuların, bazen anneannemlerin bahçesinde yatıyordu. bir defasında sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayıp dişlenmiş ve o günden sonra kapı önünde yatmaya başlamış.
dayımla, ona artık yemek ve ekmek götürüyorduk. kek, pasta vs. de yiyordu. anneannemlerin yan komşusunun eşi eliyle yediriyordu. ben de yedirmek istemiştim fakat kazayla elimi dişler diye çekinmiştim. fakat son derece akıllı bir köpekti ki kendisine "bittiii." denildiği vakit, kalkıp köşeye kıvrılıyordu.
bir gün, orada onu göremeyince dayıma nerede olduğunu sordum; dedi ki "onu barınağa götürdüler. benim yüzümden."
nasıl ki ? diye sordum.
"son zamanlarda agresifleşmişti. bu bölgede çocuklar, genel olarak köpeklere taş vs. attığı için onlar da çocukları gördükleri yerde havlamaya başlıyorlardı. buradan da araç geçiyordu, köpekleri barınağa götürüp kısırlaştırıp sonrasında geri salmak üzere topluyorlarmış. ben de ona "sus oğlum." diye talimat vermiştim fakat çocukları gördüğü yerde havlamaya ve agresifleşmeye devam etti. ben de bir anlık sinirle, geçen araca bıraktım. pişmanım.."
birkaç hafta sonrasında ise ne olduğunu sordum.
"öldü, dedi. barınaktan hastalık kapmış. biraz uzağa bırakmışlar o da yokuştan çıkarak gelmiş fakat çok bitkin ve kötüydü, üç gün sonra da öldü. benim yüzümden..
O geminin limana gelmeyeceğini hepimiz biliyoruz.
Eski sevgilim benden zengin. Uyan dünya!
evet, ama hangisini?
(bkz: çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden baba)
Ayak serçe parmağını yatağın kenarına vurmak. Evet.
(bkz: gece köründe ağlayarak yenen soğuk bulgur pilavı)
iyi gecelersiz bir gece daha. Daha da kötüsü ne biliyor musunuz? Günaydını sadece alarmın aptal sesinden duymak.
nickini okşadım da yattım.
izmir’de bir çocuğa ameliyatta oksijen yerine azot vermişler. Mini minicik bir yavru oksijen yetersizliğinden dolayı bitkisel hayattan hallice yaşıyor ve acı olanı bilirkişi kimsede kusur bulamamış!