o kadar düşük seviye ortamda espri yapmayın o zaman.
gayet yerinde korku. bu korkuya sahip olamadığım için yeterince gelişememiş arkadaşlarımın algılamalarını beklemek gibi bi hataya düşüyorum. hayal kırıklığı ve yalnızlık..
az önce yaşadığım korku sonuç olarak sohbet dağılmasın diye içimde patlattım espriyi.
(bkz: esprinin anlaşılmamasından sonraki sessizlik)
fıkra anlatırken daha sık yaşanır bu korku.
özgüveni olmayan, espri yaparken bile beğenilme korkusu ve kaygısı taşıyacak kadar hayatını beğenilme arzusu ve alkışlanma istenciyle yaşayan ezik insanların yaşayacağı sendromdur.
kaliteli espri yapabilmekle alakası olmayan durum denilen fakat tam tersi geçerli olan durumdur. kaliteli espri çoğu zaman ince esprilerdir.
bin düşünüp bir konuşmak elbette iyidir ama kişinin bütün yükü kendi üzerine alması da mantıklı değildir. siz esprinizi yapın keyfini çıkarın anlaşılmak veya anlaşılmamak konusunu karşı tarafın alabilitesine bırakın. zira yağan yağmurun toprakla ilgili tereddütü yoktur o içinden geldiği gibi yağar. alan alır alamayan onunla birlikte sürüklenir.
ironiyi anlamayan insanlarlaysanız daha da kuşku dolu dakikalar başlar. Çünkü artık o boş bakışları görmek istemiyorsunuzdur.
aslında cem yılmaz'ın bile yaşadığını düşündüğüm korku ; herkes her lafı anlayacak kadar zeki değil sonuçta.
kaliteli espiri yapan kişilerin yaşamayacağı korku.
çok zeki olunca karşılaşılabilinen sorunlar listemde yer almaktadır. yaptığım espiriyi kimse anlamayınca gülemiyorlar, aradaki ince bağlantıyı bulamadıkları için açıklamak zorunda kalmama neden olan durum
bugün anladım hasan mezarcı'yı. aslında espiri yapmamıştım, sadece bir teşbihti benimkisi.
sınıftayız, dersin adı siyaset ve edebiyat. tartışılan konu roman türünün osmanlı ile tanışması. yada buna benzer birşey. herkes fikrini söyledikten sonra söz aldım. "edebiyat zaten yıllar yılı yabancı olmadığımız bir kavram, romana da sadece tür olarak yabancıyız. şöyle örnek verebilirim ki öğrenci evinde hergün makarna yiyen birisinin italya'ya gidip makarna yemesi gibi." ben bunu söyledikten sonra sınıfta 20 saniye sessizlik oldu, sonrasında hoca anlamadım hiçbirşey diyince sınıf gülmeye başladı tabi. biraz daha açmak zorunda kaldım, hoca biraz haklısın diyiverip değiştirdi konuyu. şimdi sözlükte açıklamayayım bunu. eminim anlamışsınızdır hepiniz ne demek istediğimi.

not:dersten çıkınca "anladım kardeşim ben seni:)))999" diyerekten bana destek çıkan can dostlarıma buradan en içten minnet duygularımla..
esprinin kalitesini bildikten sonra anlaşılmama korkusu olmuyor genelde. Anlamayanların anlamama korkusu olması daha yerinde.
söz konusu ironiyse korkuyu iliklerinizde hissedersiniz.
artistik hareketler peşinde olmaktır. kaygı, güzel vakit geçirmek eğlenceli bir sohbet ortamı sağlamak değil, kendini kanıtlamak ve diğerleri ile kıyaslamak olduğu zamanlarda sıkça yaşanır.
galatasaraylıların yaşadığı korkudur..
bu tipler kendinden hiçbir zaman emin olamazken bunda şaşıracak ne var mnıskim?
anlık espri en güzelidir. hiç öyle heyecana gerek yok, tutarsa paşasın, tutmassa yapcak bir şey yok arada kaynar zaten.
(bkz: aile bireylerinin yanında espri yapmamak)
akla gelen mis gibi espriyi yutmaya neden olabilir fakat büyük ihtimal o espri içerden bastırır ve kendinizi tutamazsınız.