bugün

var ya da yok,ne yapılması gerektiyse o yapılmıştır.türk milletinin bu konuya bu kadar takılmasını saçma buluyorum.illa bi taraf dert edecekse ermeniler etsin.soad şarkı yapsın,dinleyelim.
(bkz: nema problema)
kabul edenlere sorulacak ilk soru soykırım kelimesinin anlamı olmalıdır.kabul edenler de kendi tarihinden haberi olmayan avrupa ülkelerinin ve ermenistanın yalan temelli siyasetine destek veren şahıslardır.bilmiyorsan konuşmayacaksın bu ülkede bu konuyla ilgili bir sürü akademik çalışma yapılmıştır.tabii bu yapılan çalışmalardan adam akıllı haberi olan yoktur çünkü bizler tarihi siyasete karıştırmadan ilim yapan akademisyenlere sahibiz.
- Ermeni soykırımı vardır.
+ iyi o zaman hadi hepimiz ermeni olalım
- Heeepimiiiiz Hıraaaantııızz
+ Heeepimiiiiz Ermeniiiiyiz
(#7507700)
(#7481228)
türkiye'de sivrilmek ve farklı görünmek için bazı insanların arkasına sığındığı iftira. o değil de, bunu savunana kadar aydın gözüyle bakılmayan tipler, dillerine bu lafı doladıktan sonra niyeyse bir anda aydın muamelesi görüyor. yani anlaşılacağı üzere türkiye'de aydın olmak bu kadar basit işte.
bir de bu aydıncıklar, genelde bu cümlenin başına "bence" kelimesini koyarak savunuyor bu iftirayı. bu şunun gibi bir şey oluyor aslında: "'bence' tarihte osmanlı devleti diye bir devlet kurulmamıştır, 'bence' fransız ihtilali olmamıştır" vs...
ermeni soykırımı vardır ve ajdarda son peygamberdir.
(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak)
türkiye cumhuriyeti vatanda$ı olarak ki$isel olarak rahatsız eden söylemdir.

doğudaki 2 nesil önceki kürt neslini dinlediğimizde ermenilerle kürtlerin birarada ya$adığını, fakat ermenilerin, amerika emperyalizminin bir parçası olan kölelik sisteminin üzerlerinde uygulandığını duydum. hatta toplu olarak öldürüldüğünü, sırf müslüman olmadıkları için köle olarak kullanıldıklarını ''kürtler tarafından'' ne yazik ki kürt büyüklerimden öğrendim. hatta lanetlenmi$ gözüyle bakılıyormu$ müslüman olmadıkları için. son dönemlerde bir film vardı, adı neydi... soysuzlar çetesi. fransız bir ailenin sakladığı bir yahudi ailesi vardı. tıpkısı doğu içinde geçerliymi$. yahudi olanlar sürülme zamanlarında çoğunun barınakları basılıp, öldürülüyormu$. hatta tek tük kalanlarda özellik kadın ermeniler, çok güzel olduklarından ya$lılara veriliyormu$. onların soyları da $uan doğuda ya$amakta olup, müslüman olarak devam etmektedirler ya$amlarına. peki niye sadece ermeniler öldürüldü de kürtler katledilmedi? öldürülen kürtlerde yava$ yava$ diyarbakır cezaevi örneğinde olduğu gibi açığa çıkmakta. tabi müslüman oldukları için bu sayı ermenilere göre daha az.

ben bunu söylemiyorum, kürt büyüklerimden duydum. son kez; doğudan kalkıp, kürt ve ermeni büyükleri de çanakkalede omuz omuza sava$tıklarını da belirtmek isterim.

bunun adı soykırım mıdır orası muamma. sava$ döneminde her $ey mübahtır nihayetinde.

edit: kölele$tirme doğudaki kürtlere, öldürme ise sürülme zamanında türklere aittir.
söyleyene, yasa ile olmasa da farklı yaptırımlar uygulanan acı gerçektir.
turkler soykirim yapsa yeryuzunde bir tane ermeni kalmazdi dedirten hadise.
(bkz: ermeni soykırımı yoktur olamaz)
(bkz: ama olabilir de)
onu bilmem ama düşünce özgürlüğü yoktur. ne burada ne fransa da .
tek kelimeyle yoktur efenim, söyleyenler yalan söylüyordur.
görsel
Türk karşıtı olanların uydurduğu bir şeydir . Sarkozyde bundan rant sağlama çabasındadır .
ermeni soykirimi vardir diye böğüren utanmaz, yüzsüz kürt bu yazıyı iyi oku. bi'de ahmet türk'ün dedesinden sor bunun hesabını.

Özgür Erdem
Ermenileri katleden Türkler değil Kürtlerdi!
Tehcirde Ermenileri kim öldürdü?

Tehcirde neler yaşandığını en güzel anlatan fotoğraf... Ermeniler, yıllardır bu fotoğrafları Türkler tarafından infaza götürülen Ermeniler diye anlattı. Halbuki silahlı Türk askerlerinin görevi Ermenileri yağmacı Kürt eşkıyalarından korumaktı!

Her sene Nisan ayı sözde Ermeni soykırımı tartışmalarıyla geçer. Üzerinde en çok durulan konulardan birisi de 1915’teki Tehcir sırasında kaç Ermeninin öldüğüdür. Bu konuda Osmanlı resmi belgeleri net rakamları veriyor. il il, ilçe ilçe, köy köy kaç Ermeninin zorunlu göçe tabi tutulduğu isim isim belli...
Zorunlu göçe tabi tutulan toplam Ermeni nüfusu 438.758. Zorunlu iskan bölgelerine ulaşanların sayısı 382.148.
Aradaki fark ise 56.610...
Peki ne oldu bu 56.610 Ermeniye?
Yanıt aslında çok basit: “Tehcir sırasında ölen Ermenilerin büyük çoğunluğunu Kürt eşkıyalar öldürdü.”
Bunu biz söylediğimiz zaman, Ermeni katliamının sorumluluğunu Kürtlere atıyorsunuz denir. Ancak Agos yazarı, Türkiye’nin önde gelen Ermeni(ci)lerinden Baskın Oran’ın da aynı şeyleri söylemesi tüm Türkiye’yi şaşırttı:
“Doğu Ermenileri dağlı, çiftçi, esnaf, zanaatkar idiler ve Kürt beylerine her yıl bir haraç ödemek şartıyla rahat rahat ticaretlerini ve tarımlarını yapıyorlardı. Mafya ilişkisi bu...
1847’de ayaklanan feodal Kürt beyleri ortadan kalkınca haraç verecek adam kalmadı. Kürdistan bölgesinde tam bir kaos yaşandı. Kürtler aç kalınca her yıl altın yumurtlayan tavuğu kestiler. ”
Anlaşılan, Ermenilere tehcir sırasında ve tehcir öncesindeki olaylarda saldıranlar Türkler değil, Kürtlermiş...
Oran, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra imzalanan Ayestafanos Antlaşması’nın şu maddesini de aktarıyor: “Ayestafanos’un 16. maddesi şunu der: Babı-ali (Osmanlı Hükümeti) Doğu’da Ermenileri, Kürt ve Çerkezlerden koruyacak, yıllık raporlar verecek ve orada kesin reformlar yapacaktır.
Fakat Ayestafanos Rusya’ya fazla avantaj sağladığı için devreye ingiltere giriyor ve aynı yıl 1878’de Berlin Antlaşması yapılıyor. Fakat aynı madde bu kez 61. madde olarak yine aynı şeyleri söylüyor. ‘Babı-ali Kürtlerin ve Çerkezlerin Ermenileri duman etmesine engel olacak ve reformlar yapacak.’”
5 yıl önce ileri dergisinin “Kürt Bölücülüğüne Atatürkçü Çözüm” başlıklı 27. sayısında aynı maddeden biz de bahsetmiştik. Olsun, doğrular ortaya çıksın da, kim söylerse söylesin.
Tehcir sırasında en büyük tehdit Kürt eşkıyaları
Baskın Efendi!
Ermenicilik yaparsan manşet olursun
Ama Kürtlere dokunursan bütün kapılar yüzüne kapanır!

Baskın Efendi’ye ufak bir hatırlatmamız var: Türk düşmanlığı yaparken manşetlerden inmezdin. Ama Kürt düşmanlığı yaparsan, anlattıkların özünde Ermenici tezler bile olsa, basında tek satır yer alamazsın. Bütün gazetelere baktık, açıklamanın yapıldığı Habertürk’ün gazetesi dahil hiçbirinde bu haberi göremedik. Bu da Türkiye’de Kürtçülüğün Ermenicilikten güçlü olduğunun göstergesi olsa gerek. Hatırlarsan, DTP’liler seçimde de seni listelerinden aday göstermişti ama Kürtlerden oy alamamıştın... Yanlış ata oynuyorsun! Çünkü Türkiye’de pek Ermeni kalmadı ve Kürt bölücülüğü Ortadoğu’da şu an ABD’nin önemli silahı...

Tehcire tabi tutulan Ermeniler genellikle Musul vilayetinde yeni yapılan yerleşim bölgelerine nakledildi. Amaç Ermenileri ortadan kaldırmak değil, Ruslarla savaştığımız o dönemde cephe hattından uzak tutmaktı. Zaten, Osmanlı Devleti de yol boyunca Ermeni kafilelerin mal ve can güvenliğini sağlamak için elinden geleni yapmıştı.
Ancak burada yıllardır gizlenen bir gerçek var. Ermeni kafilelerinin can güvenliğini tehdit edenler Türkler değil, Kürtlerdi. Yani Ermeni kafilelerine iddia edildiği gibi “intikam peşindeki katliamcı Türkler” değil, Ermeni mallarına göz koyan Kürt eşkıyalar saldırmıştır.
Bu durum Osmanlı arşivlerinde de sabittir. Örneğin Diyarbakır civarında 2 bin Ermeninin Kürt eşkıyaları tarafından Mardin’e kaçırılarak öldürüldüğü resmi raporlara yansımıştır. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Ermeni Tehciri isimli kitabında da şunlar yazılıdır:
“Erzurum-Erzincan arasında da 500 kişilik başka bir kafilenin Kürtlerin saldırıları sonucu katledildiği haberleri alınmış, bunun üzerine Diyarbekir, Mamuretülaziz (Elazığ) ve Bitlis vilayetlerine 14 Haziran 1915 tarihiyle gönderilen şifre telgrafta, sevkiyak sırasında güzergâhta bulunan aşair ve köylülerin taarruzlarına karşı her türlü vasıtanın kullanılması, katle ve gasba cüret edeceklerin şiddetle tedibi emredilmiştir.
Ayrıca 27 Haziran 1915 tarihli bir belgede, Dersim bölgesinde, Dersim eşkıyasının Erzuru’den sevk olunan Ermeni kafilelerinin yolunu keserek katlettikleri ve onları kurtarmanın kabil olmadığı, Erzurum vilayetinden bildirilmiştir. Hükümet, Dersimlilerin bu cinayetlerinin katiyen caiz olmadığını ve kafilelerin emniyet içinde sevkleri için derhal tedbir alınmasını emretmiştir.”
Kürtlerin Ermenilere saldırması yalnızca Tehcir sırasında yaşanan bir olay değildir. Doğu Anadolu’da Kürtlerle Ermeniler arasında büyük bir mücadele söz konusudur. Şimdi bu düşmanlığın ve Kürtlerin Ermenilere yönelik yağmacılıklarının tarihine bir bakalım.
Lozan’da Ermeni temsilci yakınıyor: “Kürtler yağmacıdır”
ilk durağımız Lozan Antlaşması...
Ermeni meselesinin tartışıldığı oturumda ingiliz Rumbold ve Fransız Delacroix ile Ermeni temsilciler Aharonyan ve Noradunkyan arasında geçen konuşmayı nakledelim. Ermeniler istedikleri yurt için Sevr Antlaşmasındakine benzer sınırlar çizer. Ardından:
Rumbold – Bu arazide şimdi kimler bulunmaktadır?
Aharonyan – Başlıcaları Kürtlerdir. Bunlar, daha savaştan önce büyük bir nüfus teşkil ediyorlardı. Türkler ise azınlıktaydı. Çoğunluk Kürtler ve Ermenilerdeydi.
Delacroix – Kürtlere güveniniz tartışılabilir. Bütün Kürtler sizden tarafa değillerdir. Birçokları Ermeni katliamlarına iştirak etmişlerdir. Kürt Hamidiye Alaylarının rolleri meydandadır.
Aharonyan – Kürtler, katliamdan fazla yağmacıdırlar. (…)
Noradunkyan – Örneğin Celaliler Ermenilere muhaliftirler. Hamidiye Alayları bunlardan meydana getirilmişti. Bunlar Türk elbisesi giyerek eşkıyalık yapıyorlardı. Kendileri başka yere gönderilmek istenilince ikinci Ordu Kumandanı Zeki Paşa, bunlar nereye gitseler gelenekleri olduğu için aynı şekilde hareket edeceklerini ileri sürerek buna muhalefet etmişti.
Anlaşılan, Tehcir nedeniyle Ermenilerden boşalan yerler Kürtler tarafından doldurulmuştur. Ve Ermeniler de Kürtlerin yağmacılığından yakınmaktadır!!!
inönü: “Ermenilerden arta kalan toprakları istila eden Kürtler”
işte bu aşamada aklımıza ismet inönü’nün Atatürk döneminde hazırladığı Şark Raporu geliyor. Bu raporda Dersim’deki Kürt aşiretlerinin civar bölgelerde Ermenilerin boşalttığı toprakları istila ettiğinden bahsedilmektedir:
“Erzincan’da Dersim saldırışları tablo halinde görülür. Erzincan Ovası’na, Kemah, Çemişgezek, Tercan, Kiğı kazalarına saldırışı tutmak için birçok kuvvetler kullanılmaktadır. Erzincan Halkevi’nde Dersimliler tarafından soyulanlar geçit yaptılar. Hikâyeler çok acıklıdır. (...) Dersim Kürtlerine karşı vaktiyle set olan Türk köyleri dağılıp zayıflayarak ve Ermeniler kamilen kalkarak Dersimlilerin istilâsına karşı meydan tamamen boş kalmıştır.
Erzincan yanındaki boş köyler, Dersim’in semiz ve mütehakkim halkı ile süratle dolmaktadır. Bu köyler ve marabalar Dersim çapulcu kollarının içeri yayılması için menzil ve yatak rolü yapmaktadırlar. Az zamanda Erzincan’ın Kürt merkezi olması ile asıl korkunç Kürdistan’ın meydana gelmesinden ciddi olarak kaygılanmak yerindedir.”
Tablo aslında şu: Kemalist Devrim öncesi 60-70 yıllık süreçte, Doğu Anadolu Türk’ten arındırılmış. iki güç tarafından: Ermeniler ve Kürtler.
Ermeniler Türk köylerine saldırarak, planlı bir Türk katliamıyla Doğudaki Türk nüfusunu ya ortadan kaldırmışlar ya da bölgeden kaçırmışlar.
Kürtler ise farklı bir yol izlemiş. Türkleri kendi toplumsal yapılarına, yani tarikat-aşiret-eşkıyalık üçgeninden beslenen feodal sistemlerine katarak, Türklüklerini unutturmuş ve Kürtleştirmiş. inönü’nün bahsettiği “Kürtleşme tehlikesi” işte budur.
Ancak 1900’lere gelindiğinde, Kürt ve Ermeniler arasında bu sefer de bölge kime kalacak kavgası başlamış...
Tehcirde ölen Ermenilerin failleri işte bu şekilde ortaya çıkıyor. Anlaşılan, Tehcir edilen Ermenileri zayıf ve savunmasız gören Kürt eşkıyaları, fırsat bu fırsat deyip saldırmış.
Lozan’daki Ermeni temsilciye göre, katliam yani Ermeni nüfusu ortadan kaldırmak amaçlı değildir bu saldırılar. Çünkü Ermeniler Doğu Anadolu’yu zaten terk etmektedir...
Amaç yağmalamaktır! inönü’nün de işaret ettiği gibi istilacıdır Kürtler! Ermenilerin terk ettikleri topraklara konmakla yetinmemiş, yanlarında götürdükleri mallara bile göz koymuşlardır...
Hamidiye Alayları: Ermeniler üzerinde Kürt zulmü...
Doğu Anadolu’daki Kürt yağmacılığını tam olarak anlamak için biraz daha geriye, 1870’lere, II. Abdülhamit dönemine gitmek gerekiyor. Doğu Anadolu’da başlayan Ermeni isyanlarına karşı önlem almak isteyen II. Abdülhamit son derece hatalı bir karar verir ve bölgedeki Kürt aşiretlerini silahlandırır. Ermeni isyanına karşı bölgede bir Türk direnişi kurmaktansa, bölgedeki Kürt feodal yapısını güçlendirmeyi tercih eder. Nasıl olsa Kürtler de Müslümandır.
Atatürk gibi “milliyetçi” olmayan, aksine “islamcılığı” benimsemiş olan II. Abdülhamit’ten de bu beklenirdi.
Kürt aşiretleri silahlandırılır ve Hamidiye Alayları kurulur. Her tür yetkiyi alan Kürtler, bölgedeki Osmanlı merkezi otoritesini adım adım ortadan kaldırır. Adeta özerkliklerini ilan ederler. Ve Kürt özerkliğinin neyle sonuçlanacağının örneğini de kısa sürede verirler: Büyük bir Ermeni katliamı başlatırlar.
Örneğin, Bitlis’te Sason ilçesinde Ermeni terör örgütü Hınçak’ın başlattığı isyanı bastıran Hamidiye Alayları, bu sırada 10 bin Ermeniyi öldürür. 1895 Diyarbakır isyanından sonra ise 3 bin Ermeni öldürülür, 120 Ermeni köyü yakılır, Ermenilere ait dükkanlar yağmalanır... (PKK terörünün bugünkü yöntemlerine ne kadar benziyor değil mi?)
1909’daki Adana isyanı bastırıldıktan sonra silahsız kalan Ermenilerin yine Kürt aşiretlerinin saldırılarına maruz kaldığı bilinmektedir. Aynı şekilde 1915’te, Bitlis ve Erzurum’daki Kürt-Ermeni savaşlarında 50 bin Ermeninin öldürüldüğü söylenmektedir.
Van’da bugün tek bir Ermeni yok, peki Türk var mı?
Burada şunu tekrar vurgulamak gerekiyor. Ermeniler yüzlerce yıl Türk yönetiminde yaşadı. Ve hiçbir zaman Türkler tarafından saldırıya ya da yağmaya tabi tutulmadı. Bu zaten Türk’ün karakterinde olan bir şey değildir. Zaten öyle olsaydı, bu yüzlerce yıllık Türk yönetimi sırasında Anadolu’da tek bir Ermeni bırakılmazdı.
1850-1920 yılları arasında yaşanan Ermeni ölümlerinin tek failinin Kürtler olduğu sırf bu yüzden rahatça anlaşılabilir. Çünkü katlamcılık ve yağmacılık Kürt eşkıyalarının kimliğinde vardır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Van’da yaşananlar bunun en çarpıcı örneğidir. Bu şehrimiz birkaç aylık Rus-Ermeni işgalinden kurtulduktan sonra Van’ın yerel Ermeni halkına Türk askeri tarafından hiç dokunulmamıştır. Hatta Ruslarla birlikte kenti terk etmelerine göz yumulmuştur.
Ancak Van’ı terk eden Ermenilere Kürt eşkıyalar saldırmıştır. Türk düşmanlığıyla tanınan ünlü Ermeni tarihçi Hovanisyan bile Van olaylarını şöyle anlatıyor: “Ortaya çıkan paniği dille anlatmak mümkün değildi. Valiye karşı bir ay kadar süren bir direnişten, kentin kurtulmasından ve bir Ermeni hükümetin kurulmasından sonra her şey kaybedilmiş oluyordu. Geri çekilmekte olan Rus kuvvetlerinin arkasından koşan, Kürtlerin arka arkaya kurdukları tuzaklarda sahip oldukları şeylerin çoğunu yitiren 200.000’e yakın sığınmacı Kafkasya ötesine atıldılar.” Hovanisyan, Kürtlerin bu saldırılarında en az 40 bin Ermeninin öldüğünü söylüyor.
işte Lozan’da bahsedilen “katliamcı değil ama yağmacı Kürt kimliği” budur. Türk’ün Van olaylarında tek derdi vatan toprağını kurtarmaktı. Van kurtarıldı ve şehirde 200 binden fazla Türk’ü katletmiş Ermenilere dokunulmadı. Kürtler ise kaçan 200 bin Ermeniyi yağmalamakla meşguldü!
100 yıl önce Ermenileri yağmalayan Kürtlerin hedefinde şimdi de Türkler var. PKK terörü, 1985’ten beri bunun peşinde. Bugün, doğrudur, Van’da tek bir Ermeni kalmamıştır. Peki şehir Türk şehri mi olmuştur? Maalesef hayır. 15 yıllık Atatürk dönemi dışında Van, adım adım Kürtleşmiştir. Ve 2010’a gelindiğinde PKK kontrolünde bir şehre dönüşmüştür.
1870-1915 yılları arasındaki olaylarda Kürtlerin yağmacı olduğunu söylediğimizde “Siz de suçu Kürtlerin üzerine atma çalışıyorsunuz” diyenlere, bugünkü PKK’ya bakmalarını tavsiye ederiz. Bugün yaptıkları yağma ve katliamların aynısının dedeleri tarafından Ermenilere yapıldığı görülecektir.
Görüldüğü üzere, bugün Ermenilerin Türk milletinin üstüne yıkmaya çalıştığı bütün Ermeni ölümleri aslında Kürtlerin marifetidir.
ingiliz basını: Ermeni topraklarını Kürtler gasp etti
Hamidiye Alaylarına geri dönelim...
Kürt aşiretlerinin yağmacı ve katliamcı kimliği Osmanlı tarafından da kısa sürede fark edilir. Ancak iş işten geçmiştir. II. Abdülhamit döneminde iyice zayıflamış olan devlet otoritesinin Hamidiye Alaylarını tasfiye etmesi mümkün olmaz. Nitekim II. Abdülahmit’i deviren ittihat ve Terakki bile, 1909 yılında bu alayları silahlandırmaya kalkışsa da başarılı olamaz. Alayların yetkileri ellerinden alınır, fakat silahları alınamaz. Böylece Hamidiye Alayları “eşkıya alayları”na dönüşür...
Bu durum ingiliz kaynaklarına da yansımıştır. Örneğin, Times gazetesi 14 Şubat 1912’de şöyle yazıyor:
“Doğu vilayetlerindeki durumu düzeltme isteği, yalnız ittihatçıların diğerkâmlılıklarının bir ürünü değildi. Berlin Antlaşması’nın (1878), bu vilayetlerde ıslahat yapılmasını öngören 61. maddesi hâlâ yürürlükteydi.”
Bu, Baskın Oran’ın bahsettiği maddedir. Okumaya devam edelim:
“Ve ıslahat yapılmadığı takdirde, büyük devletlerin müdahalesi için bir gerekçe oluşturabilirdi. Babıali, Osmanlı egemenliğini sınırladığını düşündüğü bu maddeden hoşlanmamakla birlikte, onu kaldırmak için herhangi bir girişimde de bulunmuyordu. ittihatçılar ise gerekli ıslahatı yaparak onu geçersiz kılmak istiyorlardı. 1909 Şubat’ında bir komisyon yollama şeklindeki ilk girişimleri yerel toprak ağalarının direnişi yüzünden suya düşmüştü. Gayrimeşru bir şekilde ellerinden toprakları alınan Ermenilere bunlar geri verilecek ve bu şekilde yerinden olan Kürtlere de maddi tazminat ödenecekti. (Kürtler Ermenilerin topraklarını gasp etmişti.)”
Bugün Ermenistan’da tek bir Türk yok,
peki Güneydoğu ve Doğuda niye tek bir Ermeni veya Türk yok?
Bugün Ermenistan’a gidin tek bir Türk bulamazsınız. Ama Türkiye’de 70-80 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ermeni yaşıyor. En az 100 bin Ermeninin ise kaçak çalıştığı söyleniyor.
işte bu, Ermeni kimliğiyle Türk kimliği arasındaki farktır. Ermeniler, çok kapsamlı bir etnik temizlik gerçekleştirmiş ve bugünkü Ermenistan topraklarını Türk’ten ardındırmıştır.
Biz ise asla öyle bir şeye kalkışmamışız. Ermenilerin Türklere yaptığı onca mezalime ve daha sonra yaşanan ASALA terörüne karşın Türk hükümetleri de Türk insanı da, sıradan Ermeni vatandaşa dokunmamış.
Ancak son derece ilginç bir başka mesele daha var. Bugün Türkiye’deki Ermeniler doğuda değil batıda yaşıyor. Yani PKK’nın Kürtleştirdiği bölgede Ermenilere rastlamak mümkün değil. Biz Türkler, her şeye rağmen Ermenileri bağrımıza basmışız ama anlaşılan Kürtler böyle yapmamış.
Aynı bölgede bugün tek bir Türk’e de rastlamak mümkün değil. Bugün PKK kontrolündeki şehirlerde Türk kimliğini savunamazsınız, Kürt bölücülüğüne karşı çıkamazsınız, Türk bayrağı asamazsınız.
işte bu da Kürt kimliği ile Türk kimliği arasındaki farktır. Kürtler de aynen Ermeniler gibi kontrol altında tuttuğu bölgede son derece kapsamlı ve planlı bir etnik temizlik gerçekleştirmiştir. Üstelik bu, Hamidiye Alaylarının kuruluşundan bile önceye dayanan bir tarihsel sürecin sonucudur. Hamidiye Alayları kurulmadan önce imzalanmış Ayestafanos Antlaşması’nda Kürtlerin Ermenilere saldırılarından bahsedilmesinin nedeni de budur...
Kısacası, etnik temizlikçi ve ırkçı iki kimlik, yani Ermeniler ve Kürtler, Doğu Anadolu’da 100 yıldır hakimiyet mücadelesi yürütmektedir. Birbirlerine saldırmışlar, çok kan dökmüşlerdir. Ancak bu mücadelenin sonucunda bölgede sayısı en çok azalan millet yine Türkler olmuştur.
Ermeni(ci) Baskın Oran’ın Kürtleri hedef alan açıklamaları biraz da bu şekilde okunmalıdır. Anlaşılan, Kürtler ve Ermeniler Doğu Anadolu’nun Türksüzleştirildiğinden o kadar emindir ki, birbirlerine girmeye başlamıştır...
evet vardır. biz ermenilere soykırım yaptık analarını sikip bir çukura gömdük gene olsa gene yaparız gurur duyuyoruz ve vicdanımız o kadar rahat ki ideolojik zevkten ayakta boşalıyoruz.
(bkz: yav he he)
bu ermenilerin de kıytırık tarihlerinde başka olay yok zaar. soykırım yalanını temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp getiriyorlar. içimizdeki ermeniciler olmasa belki çoktan kesmişlerdi seslerini.
Hdpkklı şerefsizlerin nedense ölümüne savunduğu sözde Soykırımdır. Tamamıyla uydurmadım vesselam.
Ermenilerin mal varlıkları üzerine konmuş olan kürtler cevap vermelidir.
Asli olmayan bir iftiradir. soykirim var diyenlerin aklina sokayim !
Niye bu kadar sikimizde olduğunu anlamadığım gerçek. Tarih boyunca birçok millet kendinden güçsüz olan milletlerin anasını sikti, Türklere neler neler yapıldı geçmişte. Zencilere neler neler yapıldı. Araplara neler yapıldı. Sanki bir tek ermeniler sikildi amk. Hayır soykırım diyorsun da, siktiklerimin soylarını kırdıysak şimdi yaşayanlar ermeni değil mi amk.
hayır aksine ermeni çoğaltımı vardır zamanında ermeniler iyi zikmişizki türkiyede bile ermeni soykırımı vardır diyen çıkıyor.
selahattin demirtaş ın sözü.daha kötüsü bunlara oy verenler var.

http://alkislarlayasiyoru...s-ermeni-soykirimi-vardir
soykırım varmı o dönemler neler yaşandı bilmem ama, mustafa kemal paşanın müfettiş olup samsuna gönderilmesinin ardından, istambul hükümetine gönderdiği roporda " karadenizdeki karışıklıkları çıkartan rumlar, doğudaki karışıklıkların nedeni ise ermeniler" olarak rapor edilmiş.

daha sonraki aşamada, havza genelgesinde alınan kararla milli mücadeleyi ateşleyip istambul hükümetinin düşman devletrlerine verdiği tavizleri protesto etmek için halkın azınlıklara kötü davranması dışlaması teşvik edilmiş.

istambul hükümetinin mondros ateşkeş antlaşmasında verdiği tavizler:

- halkın elindeki tüm silah ve mühimmat, toplanıp antlaşma devletlerine teslim edilecek.

-mondros atekeş antlaşmasına halk koşulsuz şartsız uyacak.

-karedenizin güvenliği, antlaşma devletleri tarafından sağlanacak.

(manda ve himayeyi kabul etmişiz bir nevi)

manda: ülke silahsızlaştırılıp başka devletlerin korumasına girmesi. koruma adı altında ülkenin sömürülmasi. (kendi yorumum değil tarih kitabından alınmıtır ifade)

atatürkün istambul hükümetine karşı erzurum kongresinde aldığı kararlar:

-milli sınırlar içerisinde vatan bir bütündür bölünemez parçalanamaz.

-hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyeti ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez.

-manda ve himaye kabul edilemez.

-kuvayi milliyeyi (ilerici ögürlükçü düşünce akımı) etkin kılmak. milli iradeyi egemen kılmak esastır.

-istambul hükümeti görevlerini yerine getirmezse geçici bir hükümet atanacaktır.

bunun ardından düşman devletler istambulu işgal etmişler. mustafa kemal bu harekete karşılık olarak "geri çekilme sonucu sınırlarımızın dışında kalan müslümanlara kötü muamele son bulmadığı sürece, azınlıklara hiç bir imtiyaz tanınmayacaktır" cevabını vermiş. işgalci devletlere telgrafla iletilmiştir.