bugün

2005'ten beri yaşadığımdır.
muzdarip olduğumdur.
halk arasında sara olarak da bilinen bir hastalıktır.
beyindeki elektriğin bir anda boşalması. sonra kitlenip kalmanız, donan bir pc gibi işte. hayat standartlarını düşüren ve maalesef kesin bir tedavisi olmayan hastalıktır. onunla yaşamasını bilmek lazım. tedavide süreli ve artan dozajlı haplar kullandırılır. bu haplar 24 tane kan testi ardından emar ve egg sonuçların bakarak uzman nöroloji doktorunuz tarafından özel reçetelere yazılır ve ihtiyacınız olandan bir tane fazla bile vermezler. çünkü uyuşturucu etkisi vardır.
tarihte bu hastalık yüzünden ruhunu şeytan ele geçirdi deyipte yakılan insan sayısı da az değildir.
beyin hücrelerindeki uyumsuz çalışma neticesi kişinin kontrolünü kaybederek yere yığılması şeklinde nöbetleri olan tehlikeli hastalık.

en az günde 3 kere uygun ilaçların kullanılması sayesinde bu ayılma bayılma nöbetleri engellenebilir.
kimi hastalarda kriz ve bayılma esnasında altına kaçırma görülebilir.

kriz süresi 10 saniye ile 3 dakika arasında değişebilir.

bu hastalığın mağdurları devlet memuru olamaz, karar verici olamaz, askeri mesleklerde veya pilotluk gibi mesleklerde çalışamazlar.
avrupa nın bir çok ülkesinde ve abd de ki çoğu eyalette ehliyet sahibi olmaları ya da trafiğe çıkmaları yasaktır.

türkiye de ise işler değişik tabi, kural kaide hak getire..
beyindeki kontrolsüz elektriksel deşarjların sonucu olarak beliren, çeşitli görsel ya da işitsel sanrılara neden olan nörolojik bir hastalık.
Nedenleri:

Epilepsiyi nedenlerine göre ikiye ayırmak mümkündür.

1- Nedeni bilinmeyenler: Yapılan tetkiklerde beyinde hiçbir sorun bulunamaz

2- Nedeni bulunabilenler: Beyinde hasar yapan, elektrik deşarjlarını başlatan bir neden vardır.

a- Doğumsal metabolik hastalıklar

b- Menenjit, ansefalit vs iltihaplar

c- Travma, kanama vs

d- Doğumda beynin oksijensizliğine bağlı hasarlar

e- Tümörler

f- Annenin gebelikte geçirdiği bazı hastalıklar



Epilepsi çeşitleri:

Bilim adamları epilepsiyi şuur durumu, etkilediği kas grupları vs göze alarak sınıflamaya çalışmışlardır. Kabaca şöyle diyebiliriz:

1- Basit fokal (parsiyel): Sadece belli bir kas grubunda kasılma olur ama şuur açıktır

2- Kompleks: Belli bir kas grubunda kasılma olur ama şuur kapalıdır.

3- Generalize:

4- Absans: Sadece kısa süren göz dalması, dalgınlık benzeri nöbetlerdir.

5- Status epileptikus: Nöbetlerin ardı sıra gelip 60 dakikadan uzun sürmesidir.
pokemon adlı çizgi filmin bazı sahnelerinde aniden saçılan ışıklar çocuklarda bu rahatsızlığa neden olabilir, ki avrupa'da çoğu ülkede yayından kaldırılmıştır.
krizinin ne zaman geleceği belli olmayan bir hastalıkmış. diyorum çünkü bugün bir bakkalın yanından geçerken adamın biri birden yere düştü ve çırpınmaya başladı. telefon yanımda değildi ve arkadaşıma 112 yi arattım o sırada adamın ağzından beyaz bir sıvı geldiğini görünce koşa koşa yakındaki sağlık ocağına gidip doktoru çağırdım. götveren yürüyerek geldi adam halen daha yerde çırpınıyordu.

ama ne var biliyor musunuz? adam yerde çırpınırken bir saniyelik olsa bile yürüyüp gitmeyi düşündüm. acayip utanıyorum kendimden. kötü bir deneyim oldu benim için.
anne karnındaki bir bebeğin, boynuna kordon dolanması sonucu mor doğması(mor doğum-oksijensiz kalma)
yaşanan beyin travması
beyin tümörü
gibi birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilen hastalık. halk arasında daha çok sara hastalığı olarak bilinir. çocuklarda görülebildiği gibi 20li yaşlardan sonra da ortaya çıkabiliyor.

küçükken duyduğumda "sara" kelimesi çok saçma gelmişti bana, herhalde gerçeği "sarıdır" diye düşünmüştüm. insanlar yanlış söylüyorlardı!! bu hastalığa yakalananlar da sapsarı kesiliyorlardı(güzel bir hikaye uydurmuşum kendimce). bir gün okula giderken, tam önümdeki adam yere yığılıp titremeye başladı ve çevreden birileri koşup adamı yere çivileriler. hiçbir şey anlamadığım için öylece bakakaldım duruma. sonra öğrendim ki adam sara nöbeti geçiriyormuş. böylece nöbetlerin nasıl bir şey olduğunu görmüş oldum(tabi sararma olayının olmamasını da-bildiğiniz cafcaflı sarı renge dönüşeceğini falan sanıyordum hastaların).
biraz daha büyüdüm, bu sefer yeni edindiğim bir arkadaşımın sara hastası olduğunu öğrendim. o da ilginçtir, okula ağzı burnu dağılmış, yara bere içinde gelmişti. biz onun dayak yediğini düşünmüştük, kızcağız da durumu açıklamak zorunda kalmıştı. aslında geç bile kalmıştı. ya bizim yanımızda geçirseydi krizi? bize söylemeli ve ne yapmamız gerektiğini anlatmalıydı. bu arkadaşla geze geze acil durumlarında nasıl müdahale edeceğimizi öğrendik. bu krizler bazen çok fazla oluyordu, bundan dolayı ev arkadaşları kızı istemedi ve kız tek başına eve çıkmak zorunda kaldı. bir gün, 15-20 kez aradık ama cevap vermedi aramalarımıza, tabi anladık bir şey olduğunu. evine gittik çaldık gümbür gümbür kapıyı, açtı sonunda. alnının yarısı kan içinde, gözü şişlikten kapanmış, yüzünün ve boynunun bazı yerlerinde de tırnak izleri var.
kriz geçirmiş, o sırada kendisini tırnaklamış bilinç kaybı sırasında bayılırken de sehpaya kafayı çarpmış. bayılma üzerine bir daha bayılma sebebi olmuş. biz kapıyı çalarken de yeni kendisine gelmiş. bir yıl böyle yaşadı fakat sonra Allah'tan ailesi de yanına taşındı. herkes rahatladı. işte bu arkadaşı düşündükçe halime şükrediyorum ben. çünkü erken doğumum sözlük. sekiz aylığım ben. nedeni de boynuma kordon dolanmış ve doğmam gerekmiş. ama mor doğmamışım. sadece mor doğmak önemli değil, oksijensiz kaldığım için geri zekalı biri de olabilirdim, yine epilepsi hastası da olabilirdim. çok şükür epilepsi değilim, dün de zeka testi yaptım 160 çıktı biri(diğerlerini boş verelim)! buradan da geri zekalı olmadığım sonucuna vardım!!

not: arkadaşım mor doğum kurbanıydı.
ünlü epilepsi hastalarından bazıları:

napoleon bonaparte
büyük iskender
dante
havari paul
van gogh
lewis carroll
jean baptiste poquelin moliere
edgar allan poe
flaubert
dostoyevski
ilk başlarda inanmak istemeyip ilaçlarını kullanmak istemediğim sonrasında tüm hayatımı tepetaklak eden sinir sistemi hastalığı.
ben bu hastalığın içyüzünü dosteyevskiyle öğrendim. vikipedi falan hikaye. iç gıcıklayıcı ve haşin kitabi karamazov kardeşlerde bir karakterle bu hastalık gözler önündedir.
artan glutamat ve azalan gaba etkisi ile beyinde meydana gelen rahatsızlıktır.
çok çeşitli sebeplerle oluşabilen, her yaşta görülebilen, nöbetlerle seyreden, tipine göre iyi huylu veya tedavisi zor olabilen nörolojik bir problem.

(iş bu entry yakınlarda yaşanan bir olay üzerine bilgilendirme maksatlı yazılmıştır.)

epilepsi veya bir diğer adıyla sara nöbeti geçiren birinden korkulmasına asla gerek yoktur! nöbet esnasında çevresindekilerin kolunu bacağını koparabileceğine dair inanışlar kesinlikle yanlıştır! evet kasılmaları şiddetli olabilir ancak dikkatli bir şekilde yaklaşmak ve müdahale etmek belki de hastanın hayatını kurtarabilir. çünkü bir başkasına değil daha çok istemeyerek kendine zarar verir; düşebilir, bir yere çarpabilir, dilini ısırıp kanatabilir, hatta dili boğazına kaçarak veya kendi tükürüğüyle boğulup ölebilir. bu yüzden nöbet geçiren biri görüldüğünde yapılması gereken öncelikle kişiyi yan çevirmektir, bu ağzında tükürük birikmesini veya dilinin boğazına kaçmasını ve bu sebeplerden dolayı boğulmasını önler. mümkünse çenesi kilitlenmeden önce açılmalı ve dişlerinin arasına temiz bir bez parçası yerleştirilmelidir, bu da dilini ısırıp kanatmasını engelleyecektir. ancak çenesi kilitlendikten sonra açmaya çalışmanın da pek bir faydası yoktur, çeneyi açmak için çok zorlamak ise yanlıştır, uygulanan fazla güçle eklem veya kemik zarar görebilir. ilk fırsatta 112 aranmalıdır. muhtemelen ambulans gelene kadar nöbet bitecek ve yapılacak pek bir şey olmayacaktır, ancak hastanın status epilepticus denilen tabloda olma ihtimali vardır, yani nöbeti 5 dakikadan uzun sürebilir ki bu durumda tıbbi müdahale gereklidir. atlanmaması gereken bir husus da nöbet geçiren kişinin yanında gürültü, yoğun ışık vs. uyarıcı faktörlerin olmaması gerektiğidir. nöbet dursa bile bu faktörler sebebiyle tekrar başlayabilir. nöbet bittiğinde hasta genellikle yorgun ve uykulu gözlerle bakacaktır, bu çok doğaldır ve beynin dinlenmesi için olması gerekendir. bu süreçte daha kolay ayılması için soğan sarımsak gibi keskin kokuların koklatılması oldukça yanlış bir uygulamadır, çünkü bu dinlenme süresini kısaltacaktır.
down sendromlu abime konulan teşhis.

Fakat anlamadığımız nokta, klasik sara nöbeti gibi bir nöbeti yok. Hastalanmadan önceki gece uyku düzeni bozuluyor, uyumuyor pek. Ertesi gün de birden parmağını boğazına sokarak kendini kusturmaya çalışıyor. Elini kolunu tutup engelleyebiliyorsunuz, fakat bıraktığınız anda tekrar başlıyor yapmaya.

En sonunda acil serviste vurulan sakinleştirici iğneler ile uyuyarak normale dönüyor.

işin ilginç yanı, normalde epilepsi nöbetlerinde kişinin bilinci gider diye biliyoruz, ama abim normalde kurmadığı kadar düzgün ve uzun cümleler kuruyor. Sanki down sendromlu değilmiş gibi düzgün cümleler.

O kadar araştırdım ettim, bu tarz bir epilepsi cinsi bulamadım. Fakat doktorlar kriz anında çektiğimiz videoyu izleyerek bu teşhisi koydular.

Eğer bu tarz epilepsi krizleri hakkında bilgisi olan bi yazarlar varsa mesaj kutumu şenlendirmelerini bekliyorum. Her nöbette vurulan diazem ile komaya girmiş gibi uyumasına, sersemlemesine dayanamıyorum çünkü artık.
epilepsi çocukluk ve ergenlik çağının en sık, erişkin döneminin de inmeden sonra ikinci sıklıkta görülen nörolojik hastalığıdır. gelişmiş ülkelerde insidensi 20-50/100.000'dir. erkek ve kadınlarda eşit sıklıkta görülen bu hastalık her yaş grubunda görülmekle birlikte en fazla en genç ve en yaşlı grupta görülür.
tez konum. verdik kainik asiti sıçanlara, hepsi epileptik oldu. sonra baktık bazı genlerin ekspresyonuna hepsi downregule olmuş.
çok kötü bir hastalıktır. Allah kimseye vermesin.

Yanınızda aniden nöbet geçirir, ne yapacağınızı bilemezsiniz.

Yapılması gereken, hiçbir şey yapmamakmış. Zira nöbet geçiren kendini olabildiği kadar sıkıyor. Yanlış bir harekette kişiye faydadan çok zarar verilmesi muhtemelmiş.

112'den yardım istenildiği zaman bile, gelen ekip önce hastanın kendisine gelmesini bekliyor. Kafasını sağa yatırıyor, istifra etmişse dışarı dökülsün diye.

Dişlerini var gücüyle sıkıyor. Sakın ağzını açmak için zorlamayın. Parmağınızı hastanın ağzına kaptırırsanız, parmağınızı koparma ihtimali yüksek.
tedavisiz ve zamansız bir hastalık. ne yazık ki.
gerekli ilaçları zamanında içerseniz hiçbir zararı olmayan hastalıktır. şahsen küçükken çok çektik.

not: utanılacak veya çekinilecek bir hastalık değildir.
anneciğimi yıllarca tanısı ile tedavi etmeye çalıştılar, tonlarca ilaç kullandırdılar sonra da sanki hiçbir şey olmamış gibi "pardon yaa siz panik atak hastasıymışsınız" dediler. mahkemeye verdim yıllarca uğraştım tonlarca masraf yaptım ama mahkum ettirdim bunun sorumlularını. ben kendimi yanlış tanı ile tedavi edilmeye çalışılan bir hastanın yakını olarak hak yemiş gibi sorumlu hissederken bu illetteilgili personelin benim kadar sorumluluk hissetmemesi gerçekten çok acı.

illet bir hastalık, allah hastasına acil şifalar versin.
temporal lob epilepsisi olan bir nefer olarak her gün yaşadığım her şeyi yaşamadan önce görmemdir tuhaf kokular hissettiğim benim insan olmamdan çıktığım saçma bir hastalık.
26 Mart Dünya Epilepsi Günü diğer adıyla "Purple Day for Epilepsy" her yıl insanların mor kıyafetler giyerek dünya nüfusunun yaklaşık %1'inde yani 60-70 milyonunda bulunan epilepsi hastalığına dikkat çekmeye uğraştığı bir gündür. Bu sene de #wearpurple #purpleday hashtagleriyle insanları mor giyip fotoğraflarını paylaşmaya teşvik eden çeşitli etkinlikler mevcut.

Bu da o etkinliklerden bir tanesi:

https://www.facebook.com/...75066/?type=1&theater
güncel Önemli Başlıklar