bir sey ilginc gelmedi bana. belki uzun zamandir burada yasadigimdan dolayi. tam tersine her sey normal geliyor.
Ağacın altında dururken kafama kuş pislemişti.
ondokuz yaşındayken amerika'ya gittim. ben öyle araştırmalara girip, önceden planlar yapmam. gideceğim yerin adresini biliyorum, bir de oraya benden önce giden bir türk kızın numarasını. yirmiüç saat süren uzun bir uçak yolculuğundan sonra havalimanına vardım. ilk defa uçağa binmişim, olaylara zaten yabancıyım, aktarmalarda nasıl yusuf oldum anlatamam sonraki uçağı kaçıracam diye. diğer insanları takip edip, bavulu aldığımız yere gittim. herkes tek tek bavulunu alıp uzaklaşıyor, benim emektar bir türlü gelmiyor. ulan dedim dakka bir gol bir sersefil olduk ecnebi memlekette. herkes aldı bavulunu, bir ben kaldım bir de 25 yaşlarında güzel bir kız. bir yandan nasıl muhabbet kurarım diye düşünüp, diğer yandan bavulların geldiği bantı dikizliyorum. 3-5 dakika bekledikten sonra hatunun bavulu da geldi ve kız yürüdü gitti. hem kızla muhabbet kurma hayalim gitti, hem de bavulum yok ortalıkta. baktım oralarda bir adam var görevliye benzer. gittim sordum benim bavul nerde bro, diye. neyse benim bavul benden önce gelmiş nasıl olduysa, aldım bavulu hemen dışarı çıktım otobüsü minibüsü kaçırmayayım diye. ama çıkar çıkmaz hemen içeri kaçtım, inanılmaz bir sıcak dört bir yanımdan saldırıyor. florida çok güzel demişlerdi, ibneler sıcağından bahsetmemiş. neyse dedim ecnebi çık dışarı, yapcak bir şey yok. ne bir otobüs, ne bir tren hiçbir bok yok. sadece taksi var. gideceğim yer 50 mil nerdeyse 90 km. dikerler adamı. hay sıçayım kafama nerden geldim buraya derken, türk kız aradı nerdesin falan diye. 1 dakika konuştuk, 96 kontör gitti. onun şokunu yaşarken gittim taksicilerin yanına, la dedim bu destin'e kaça gideriz. 150 doları duyunca kontörün acısını unuttum. dedim ulan pazarlık sünnettir. falan filan derken uzun uğraşlar sonucu 100 dolara anlaştık. 1 saatten fazla süren yolculuğun ardından, adam adresi bulamadı. orada bilinen bir yerde bıraktı gitti beni. kızı arayamıyorum kontör yok, hava sıcak, memleket ecnebi. aha dedim 25 saat olmuş hiçbir yerdesin. neyse kız akıllı çıktı da geldi buldu beni. o rahatlıkla ona nasıl sarıldım anlatamam, anlatmam da zaten. konu saptı, velhasıl kız sabah işe gitcekmiş, denizi tarif etti bana sen gidersin dedi. tamam dedik, yattık, yattım.

sabah kalktım bir heyecanla denize gidiyorum şortum ve havlumla. sokaklarda kimse yok. heryerde araba var bi tane yürüyen insan yok. derken karşıdan asya asıllı olduğunu düşündüğüm bir çıtır geliyor, geliyor, geldi ve "hi" dedi. ulaaaan dedim hayallerim gerçek oldu, daha ilk günden turnayı gözünden vurdum. hemen aksansız bir "hi" ile selamladım kızı. ama bir dakika noluyor, kız gitti. başka bir şey de demedi. noldu la şimdi diye düşünüp yoluma devam ederken, kalın bir "hi" sesiyle irkildim. yaşlı bir amca selam veriyor, vay aq. demekki burda herkse selamlaşıyor diye düşünüp, sonunda bembeyaz kumsalı olan, gulf of mexico kıyısındaki plaja ulaştım. bütün gerginlikleri, hayal kırıklıklarını unutup kendimi denize saldım. karadeniz çocuğuyuz, du bi açılalım dedik. 3-5 dakika yüzdüm, baktım etrafımda kimse yok. öyle çok da açılmadım hani 100-150 metre filan. bunlar ne korkak adamlar diye, düşünürken sahilde bir kalabalığın toplandığını farkettim. 'lifeguard' filan benim olduğum tarafı işaret ediyorlar. baktım etrafta bir şey yok beni gösterdiklerine kanaat getirip. çıktım sahile. la niye bu kadar korktunuz, o kadar da açılmadım derken, kalabalıktan 'shark' gibi bir şey duydum. meğer daha dün o plajda köpekbalığı saldırısı yaşanmış, bugün de alarm hali varmış da herkes o yüzden kıyıya yakın duruyormuş. sağolsun bizim türk hatunun bilmesine rağmen beni uyarmayı unutmasıyla az daha totoyu kaptırıyorduk. bu kadar aksiyon, 19 yaşıma, ecnebi bir memlekette daha 24 saattir bulunuyor olmama ağır gelmiş olacak ki, eve gidip akşama kadar zıbardım.