bugün

görsel

beni tarif etmişsin bu sabaha,
altta ocak değil bedenim yanarken, karanlık düşmemişti daha çaydanlığa.

belki biraz çocuksuyum,

erik ağacından sandalımda,

karıncalardan tayfalarim,

eski aşk sarhoşluklarima gaz lambası tutup ,

kerpiç beyazı duvarda seyrederken ,

çiğdem sesleri gülüşmeler arasında kaybolurdu,

bakakalirdim,

giden kadınlarıma..

"Şiiren"
okumaz.

okusa bi selam verirdi imansız.
Çok fantezili geçecek bir yatağa atma seansı vaad ediyorum.
hayatım seni hala çok seviyorum.
Cengiz kurtoğlu misali , farketmez artık.
Zaten okuyor, hissederim ben.
"Keşke okusan..." diye başlayan yazını okudum ve şimdi buradayız.
Sen yoktun. Yok hükmündeydin. Ee ne olacak şimdi?
Senin duymanla büyüsü bozulacakmış gibi hissettiğim cümleyi onlarca kez içimden haykırıyorum “Seni Seviyorum”.
her şey silinip gidecek hafızamdan bir gün. sen gitme.
Senin de benim de amk! Bunu demek isterdim.
Senden nefret ediyorum. Hayatımın en büyük pişmanlığını sorsalar adını söylerim.
pardon ingiltere prensiyle mi görüşüyorum?
Arkamda kocaman bi boşluk, yıllar var ki içimi tırmalayan bir sızı, boğazım düğümlü, güle güle git diyemedim bende hoşça kalamadım zaten...
Senin ben vicdanını...
inşallah birgün tekrar karşılaşırız.....
Gelmişini geçmişini sikeyim senin. Bunu okuyorsan amına koyayım okumuyorsan yine amına koyayım.
biliyorum gizli gizli yazdıklarımı okuyorsun onun için yazayım da içimde kalmasın.

gerizekalısın.
Ben seni bırakmadım ki... üşüyorum kapama gözlerini...
Ben onu çok sevdim
Senin o silik şahsiyetinle, sözlerin ve karakterin arasında bir bağ kurmakta güçlük çekiyorum. Hem küstahsın, hem alçak gönüllü. Ne olduğunu bilmediğin bir üstünlük taslıyorsun.
Ya gerçekten okuyorsa...
her şey farklı olsaydı, yeniden tanışsaydık belki aramızda bulunan bağa karşı gelmek zorunda kalmazdık.
okursan oku bana ne. pek umrumda değilsin artık belki de. bilmiyorum.

cidden artık sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum. senle bir hayal kurmuyorum artık. sen bensiz gayet başarılısın demiştin ya güçlü mutlu görünsem de kendime kızamıyorum. acıyorum sadece. ve bu acıma duygusu zamanla geçecek gibi. insanlar birbirlerini o kadar sevip birbiri için gözyaşı döküp bunları yapar mı. bu kadar acımasız olabilir mi. biz bu kadar mıydık. bu sefer sadece kendimi düşüneceğim. bu sefer seni gerçekten görmezden gelip sadece kendi yaralarımı sarmaya çalışacağım. sana ne kadar kinli veya boşvermiş görünsem de yerin bende apayrı ve asla dolmayacak. affet.
Bekledim, hep bekledim birisini. Ama bilemedim bir türlü ne zaman ne nasıl karşıma çıkacağını. Öylesine alelade birgün de çıktın karşıma, 18 kasım Cumartesi...
Daha gördüğüm ilk an anladım aradığım şeyin kimde olduğunu, şimdi sen bilmiyorsun sana olan duygularımı ama az kaldı, bekle beni...