bugün

yadırganacak bir durum değildir. insan her gün her gün dilekçe yazmıyor.

not: üniversite bitmedi, dilekçe yazmayı biliyorum.
üniversite bitirip dilekçe yazamayanların sayısı hiç de azımsanacak kadar az değildir. bunda eğitim sistemimizdeki hatalar ve kişinin kendini hukuki bir dille ifade edememesi etkilidir.
(bkz: hocam akşemseddin değil ki fatih olayım)
bunların araştırma görevlisi cinsleride vardır.
şimdi itiraf saati; aa bu benim lan.
evet efendim, bırakın üniversite mezunu olmayı, üstüne üstlük bir de edebiyat mezunu insanım ama dilekçe işi beni kasıyor. heyecanlanıyorum, yamuk yazıyorum, adresi yanlış yere yazıyorum. hep böyle oluyor. tepebaşı'ndayken de tüyap'tan kitap çalamazdım zaten.
üniversitede 'nasıl dilekçe yazılır' konulu bir ders olmadığı ya da her gün dilekçe yazmak çok vahşice bir gereksinim olmadığı için çok da ayıplanmaması gereken durumdur. öteki türlü bu konuyu, patates soyamayan üniversite mezunları, associated press diyemeyen üniversite mezunları diye uzatmak mümkündür. üstelik daha gözünün gördüğünü göremeyen üniversite mezunları olduğu düşünülürse, beceri, zeka, eşgüdüm konularında üniversite mezunu olmak baz alınmamalıdır. (bkz: saygıyla arz olunur).
OKUMA VE YAZMA GELiŞiMiNi HENÜZ TAMAMLAYAMAMIŞ KiŞiDiR. FAKAT DiLEKÇE YAZAMAMA iŞiNi YALNIZCA ÜNiVERSiTE MEZUNLARINA YÜKLEMEK ACIMASIZLIKTIR. DiLEKÇE YAZIM KURALLARI, LiSEDE DE VERiLiYOR.BU SEBEPLE "VURUN ABALIYA" DiYEREK SADECE ÜNiVERSiTELiLER iTHAM EDiLMEMELiDiR.

ÜNiVERSiTELERiN SOSYAL BiLiMLER BÖLÜMLERiNDE VERiLEN TÜRKÇE DERSLERiNDE, DiLEKÇE YAZIM KURALLARI ÖĞRETiLDi, ÖRNEKLERi VERiLDi DE BiZLER DERSi Mi KIRDIK. iŞ HAYATINDA iŞiMiZE YARAYACAK ŞEYLER YERiNE TÜRK DiLi HANGi DiL GRUBUNDAN TÜREMiŞ, KELiMELER NASIL EVRiM GEÇiREREK BUGÜNKÜ HALiNi ALMIŞ ONLARI GÖRDÜK.
dilekce yazmayi ortaokul ya da lise de ogrettiklerinden, bunu unutmus kisidir.

dahasi uni.de dilekce yazmaniz da gerekmiyor. ogrenci belgesi, not cizelgesi gibi seyler icin form dolduruyorsunuz. sonra da gun gelip "hadi suraya dilekce yaz" dendiginde apisip kaliyorsunuz. ki bu da cok normal bence.

hatta ben 4 senedir, her donem ikiser tane; kendi adima turkce, hocalarim adina ingilizce dilekce yazarim ataselige ya da bakanliga. hala rica ederim ve arz ederim kaliplarini karistiririm. *

ama bu diplomali amele olmakla ya da dilekceye gerek duymamakla alakali degil. dikkatle alakali.
universite donemindeyken danismanina "ya hocam bizim su isi bi halletsek" seklinde yalvarmada bulunmustur. bununla da yetinmeyip ilgili konuyu mesene* uzerinden asistanlarla halletmeye calismistir.
hayatımızın büyük çoğunluğunda* dilekçe yazmaya pek de ihtiyaç duymadığımız (yani pratikte kullanmadığımız) düşünülürse normaldir. tabi ki dilekçe yazmayı bilmek gerek, lakin çok da büyük bir eksiklik değildir kanımca. zira öğrenmek yıllarınızı almaz*.
"üniversite mezunu" gibi bir kavramın içinin boşaltıldığı bir ülkede normal olan insan tipidir.
yazının en sonunda arz mı edecektim rica mı edecektim diye düşünür bu öküz türü. kendimden biliyorum.
yüksek öğrenim kurumlarını bitirdiği halde düşündüğünü duyduğunu kağıda rahatlıkla aktaramayanların hatta bir dilekçe yazmakta bile güçlük çekenlerin çoğunluğuna bakılırsa yazma öğretimine gerekli önemin verildiği söylenemez. yüksek öğrenim kurumlarının hepsinde türkçe derslerinin konması da bu eksikliğin çok geç de olsa fark edilmesinin sonucudur.