bugün

bügün cinleri tepesinde olan yazardır.
(bkz: duygusal açısına duygusal açıdan bakmaya çalışan duygusuz)
gidiyor lan göz göre göre dedirterek üzen kişi.

ne işin var kızım amerikalarda senin!... *
şakayı bir kenera bırakırsak *:

yolladığı mesajdan sonra kendimi biraz olsun eksik kalmış hissettirmiştir.

seni tanıdığım gün söylemlştim ve sözlüğede yazmıştım (bkz: #1011939) 'aynada kendine bakışına şahit olmak lazım diye. işte bu gidişinde kendine bakışının bir sonucu.
güçlü, kararlı, sabırlı ve daha bir çok özelliği olan donanımlı biri,
helal olsun deyip alkışlanılması gereken.

yolun açık olsun şimdiden.
görüşmek üzere güzel dostum.
az kaldı kötü bir güne uyanmaya. bu günlerde biri bir yerlere gidiyor. arada yalnızca bir duvar varken, şimdi okyanuslar kıtalar girecek araya. giden bir sevgili değil ne yazık ki. daha çok can yakıyor bir dostun gitmesi. daha cok acıtıyor onun özlenme ihtimali ve onsuzluğun kendimi yarım hissetmeme neden olması. sebep şudur; yaşanmışlık tek kelimeyle. devamı da yaşanamayacak olanlardır belkide...
giden sevgiliyse eğer üzülmek alışkanlıktan ve hatıralardan kaynaklanır. bir bedeni bir teni bir kokuyu özler insan bir müddet. lakin ayrılık, dosttansa ve bu dostla dolu dolu bir yasanmışlık varsa, ve bu yaşanmışlığın hiç durmayacağına inandığım kinder süpriz yumurta gibi bir kişiliğe sahipse ben o gün uyanmayı hiç istemiyorum kardeşim.
varlıkları ile bulundukları ortamı aydınlatanlar, yokluklarında arkalarında bir şeyleri hep eksik bırakırlar.
kuyumu kazdığını düşündüğüm yazar. ele güne karşı ... böyle de olmazki
gitmeden önce son bir entry girmek istedim hakkında fakat yazıpta anlamlandırabileceğim bir duygu yok boğazımda. daha çok boş kelimelerden oluşmuş sıradan bir cümle kurabiliyorum sanki. oysa benim düşünüp hissettiklerim bu kadar basit değil şu an. kelimelerle aramın iyi olduğunu düşünürsek bunu izah edemiyor olmak bile gidişinin bir sonucu. belkide unutturduklarının... hatta öğrettiklerinin...

seni seviyorum, yolun açık olsun güzel dostum gibi içten ama sıradan cümleler kurmak istemiyorum bu kez.
daha çok tek kelime etmeden anlamanı istiyorum beynimden geçenleri. belkide anlıyorsundurda zaten.
sen bilinmeyen bir özgürlüğe uçarken ben senin odanda gözyaşlarımla kaldım. giden sevgili değildi defol diyemedim. giden diğer yarımdı. artık yazamıyorum parmaklarım titriyor gözlerim doluyor. nereye baksam bir boşluk var. içini senin doldurduğun boşluk.
bu oda ilk defa bu kadar sessiz. bu kadar soğuk. bu kadar sensiz. artık senin müziklerinle uyanıp sana küfretmiyecem. senin kahvenle senin sigaranla uyanmıyacam. yine yapamadık. son kez it gibi gezemedik. ama çok şey yaşadık. ruhumuz özgür bedenimiz özgür cümlelerimiz hep özgürdü. lakin her taşın altına ikimiz beraber el koyduk. tüm sıkıntılarda sırt sırta verdik ve kimse bize bizden yakın olamadı. şimdi yeni bir kronometre var sen bensiz, ben sensiz çok şey yaşıyacaz ve hepsinin altından tek başımıza çıkacaz. yine eskisi gibi bizim için doğruyu, bizim için başarıyı kazıyacaz tırnaklarımızla.
ey sevgili dost. hiç bir sevgili, hiç bir kardeş senin kadar keyifli, senin kadar ben olamaz newyorkta yolun açık olsun. seni çoook özleyecem.
an itibari ile amerika'ya dogru uzun bir yolculuga cıkmıs kadim dostum. allah yolunu ve talihini acık etsin. özleneceksin. bizi ihmal etme anacım.
welcome to the states dude! *
yazdıklarını okuyunca, sesini duyunca, düşününce, gözlerimin dolmasına sebep olan kardeşim. havaalanında o giderken annesine annem dediğim yazar. seneye beni newyorkta karşılayacak yazar.


şeytan tüylüm, eşşek sıpam.
hayatımın en güzel günlerinden birinde tanışıp, en kötü günlerinden birinde vedalaştığım, allahın lutfudur. büyük şans eseri, küçük ihtimalli yüzdelerle denk gelmemiz de, gideceği gün denk gelemememiz de muhtemelen bu durumun bir sonucudur.
başlangıç ve bitişin iyi ve kötü olması, sırf O'nunla ilgili değil elbet. zaten bir insanın diğeri üzerinde bu denli etkili olduğunu düşünmesi hatanın en büyüğüdür.
ama kendi açımdan baktığımda, O'nu gördüğüm yer, ağaran tandaki kızıllık, neskafenin kokusu veya uludağsözlük'teki avatarı değil.
meğer o yemeğin ana malzemesi değil, güzel kokulu bir baharatıymış.
karnım yine doyuyor, günler de geçiyor; aynı olağan şekilde hem de. ama yemek yemenin eskisi kadar keyfi yok; üstelik her doyduğumda bir sonraki öğünü iple çekiyor olmama rağmen.
rastladığım entrylerinde benzer duyguları paylaştığım; güçlü, duyarlı yazar.
nefesini ensemde hissetmem ve akabinde yusuflamam neticesinde masasına kapsamlı bir durum raporu bıraktığımı buradan beyan ettiğim, hoşgörü dahilinde bir işlem yapmasını talep ettiğimdir...
özledim ettim gibi cümleler kurup duygusallaşmak istemediğimden mütevellit kelimelerimi yavaş yavaş noktalamak istiyor fakat ebesinin gözünde olmasına rağmen paylaşımlarımızın hiç bir zaman noktalanmayacağını en azından noktalanmaması gerektiğini düşündüğümü bilgilerine arz ederim.
* * *
düşümün dostu, arkadaşı ve o seviyorsa, mutlaka değerli biridir dediğim kişi.
(bkz: #2842785)
ahanda yakaladım kesin içki içti bensiz dediğim. birlikte içmeyi özlediğim güzel dostum...

edit: evet evet içmiş az önce itiraf etti. *
uzun zamandır sesi duyulmayan mesajı alınmayan yazar. sırdas sırtdaş denilesi dost. action günlerimin, en güzel anılarımın baş kahramanı. cok özlenen, bir an önce kahve sigara içilmek istenen yazar.
istanbul'a gelmesini dörtgözle beklediğim kişi. geleceği yok gerçi ama ben inatla bekleyeceğim onu.
hayır sorun sadece özlemek falanda değil. ortada resmen beyin göçü durumu söz konusu.

evet evet şikayetçiyim sayın sözlük. yeter ulan gel buraya diyorum kendisine. hiç öyle kibar olasımda yok ayrıca. tutup kolundan getireceğim, sevgilisi 'siktirgit lan burdan' diyecek ondan korkuyorum.
sözlükte atıştığım ilk uuser. biraz asabice başlayan atışma sukunetle sona ermiştir.
şahsından uzun süredir haber alamadığım eskimemiş eski dostum. *
doğum günü münasebetiyle kendisini bugün daha bi çok özlediğimi bilmesini istediğim...
her şeyin en güzeline sahip olup, dilediğince kirletebildiğin bir yıl dilerim.
seni seviyorum canım...
iyi ki doğmuş 4. nesil yankee... mutlu yaşlar diliyorum kendisine.

edip: 3. nesil idi.
dakikaların, saatlerin, adreslerin uyuştuğu günlerimizi özlediğim yazar. iyiki doğmuş iyiki tanımışım ben onu. gelse bi 5 dakika kahve sigara içsek tekrar gitse ama gelse de bi görsem ölmeden önce *
Güzeller güzeli yazardır. Yok, fiziksel güzelliği bir kenara bırakıyorum,** ama etki alanındakileri güzelleştirmek, güzel işlere imza atmak uzmanlık alanıdır diyebilirim. Belki de sadece, erkeğin hayat ve yaşam tarzını sorgu meditasyonundan hemen sonra karşıma çıkmış olması olayı güzel kılan bir detaymış gibi de aksetmiş olabilir. Sonra da o süre içinde kendimle ilgili düşündüğüm birçok konuda haklılığımı bana adeta belgeler gibi göstermesi de. Belki de karşıma çıkıp en bilinmedik yönlerine kadar kendimi anlatıp da, kısa bir süre sonra ismimi bile hatırlamayan insanlar dünya üzerinde oksijen tüketiyorken; oynadığım kelimelerle yaptığım jestleri bana hatırlatacak kadar değer vermesi de.
Ama gerçek olan tek konu, keyif ve mutluluk içinde bu satırları yazıp bu sözcükleri söylediğim, daha ziyade söylettiren hanımefendinin, kendisiyle ilgili radikal ve marjinal bir karar vererek terk-i diyar etmesi olmuştur. Bu da her ne kadar iletişimi tamamen koparmasa da,* hayatları farklı eksenlere girmiş insanların yaşadıkları süreçlerden geçerek; kokusunu alıp online olduğum dönemlerden karşılıklı havada kalan mesajlara dönmüş olan bir süreci de beraberinde getirmiştir.

Bu mesajı yazmamdan 365 gün önce, çikolata tenceresi içinde başlayan muhabbetimiz, uluslararası boyutta genişledi işte. zaman olarak bakıldığında, tutsa tutsa 90 gün tutmuş olan güzel zamanları hala anmamın da iki sebebi olabilir.
Ya meditasyon bir işe yaramayıp kendimi rutinler ve düz insanlar havuzuna bırakıvermişimdir,(#3251090) ya da kendisi gerçekten bulunmaz hint kumaşıdır.
Estetikten pek de fazla nasibini almamış, telaş içinde yazdığım bu yıldönümü yazısı oldu bu. Bilinmez, belki de dancing in the moonlight denilince zihnimde uyanan resmin, tekrar uludağsözlük avatarına dönüşmüş olmasından kaynaklı olabilir. Kimbilir, belki de sütlü nescafe seanslarına başlayıp kızıl renkli tomurcuklanacak çiçekleri ekmenin vakti geldiği içindir.
alphaville aşkımı körüklediği için minnettar olduğum kişidir kendisi.
arşivimi tamamladım 3 günde! dinlemekten uyuyamıyorum. ancak forever young'ı loopa almaktan da kendimi alamıyorum. 3 günün 25 saati forever young dinlemekle geçti; geri kalanında diğerlerini dinledim..
içimdeki alphaville aşkı bambaşka!

ayrıca; d.i.m şahane bir toploader parçasıdır, bilmiyoruz sanmasın. best tv çok çalardı.
http://www.youtube.com/watch?v=DHkmLEhFq44