bugün

Her bir sayfası Orhan pamuk tarafından kuyumcu titizliğiyle işlenmiş kitap.

400. Sayfadayım, en ufak bir sıkılma eylemim olmadı.

Kitabın Osmanlı ve genç cumhuriyet döneminde geçmesi kitabı çekici kılıyor. Bitmesin diye yavaş yavaş okuduğum nadir romanlardan biri.
640 sayfalık roman.

60 sayfalık bir şey kaldı.

Bugüne kadar okuduğum en keyifli roman olmuştur. Nişantaşı eşrafının tarihini ve kültürünü öğrenmek için okumalısınız.

Bu romanı okuduğunuza asla pişman olmazsınız.
Nihayet bitirdiğim roman.

Bu romanı okuduğum zamanları hayatımın en güzel anları arasında göreceğim. O kadar keyif aldım ki hiçbir roman ve hiçbir film beni bu kadar mutlu edemezdi.

--spoiler--
Ahmet'in babasının Jean-Paul Sartre ile tanışmış olduğunu hatırlar ve ikisinin konuşmalarını hayâl eder. Konuşmanın sonunda ortaya çıkan "Aydınlık, Türkiye'ye nasıl gelir?" sorusu karşısında Sartre şöyle bir tavsiyede bulunur: "Mösyö, sizin yerinizde ben olsaydım, bir az gelişmiş ülke aydını olarak burada sütlü kahve içmez, ülkemde öğretmenlik yapardım."
--spoiler--
Cevdet Bey ve Oğulları, tipik bir aile romanıdır. Roman, ana hikâye olarak Cevdet Işıkçı ve Işıkçı Ailesi'nin hikâyesini anlatır. Işıkçı Ailesi ile birlikte, bu aile etrafında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, dönemin kültürel özellikleri, toplumun orta ve üst gelir sınıflarının dünya görüşleri, yaşam biçimleri, ev hâlleri, tüketim alışkanlıkları da hikâyenin öğeleri arasındadır. Bu özelliği ile roman, 19'uncu yüzyıl romanının özelliklerini taşıyan, klasik bir çağ romanı niteliklerini taşır. Türün başka örneklerinde olduğu gibi, toplumun belirli bir tarih dilimi içindeki değişimini anlatır.