bugün

öğretmen kürsüsünde planking yaparken hocaya yakalanmak.
üniversite son sınıfa gelmiştim ve 3 yılımı nefret ettiğim insanlarla geçirmenin verdiği bıkkınlık ve boşvermişlikle bir insanın okulda yapabileceği en saçma ve gereksiz hareketleri yapıyordum. özel okulda tam burslu ingilizce öğretmenliği okuyordum ve sınıfımdaki insanların tabi ki %90 ı gerizekalıydı. sadece 2-3 erkek vardı ve kızların çoğu 25-35 yaş arası kapalı kızlardı. evli ve çocuğu olan bile vardı. bense sınıfın en küçüğü, parlak zekalı ve resmen 1 jenerasyon geriden gelen afacan kızıydım. dediğim gibi son seneye geldiğimde artık sınıf arkadaşlarımın iyi niyetli fakat aptallık dolu boş muhabbet ve hareketleri karşısında artık tam anlamıyla kafayı yakmıştım. bi gün neredeyse benim boyumda olan ince uzun öğretmen kürsüsüne çıkıp dümdüz bir şekilde yüzüstü yatmak suretiyle planking yapmaya başladım. hiç bir şey söylemiyor ve hiç kımıldamıyordum. o şekilde durmuş benim burada ne işim var, allahım bu insanlar kim gibi düşüncelerle hayatı sorguluyordum. sınıftakiler de bana o kadar alışmıştı ki, bir kişi de jumpluf ne yapıyorsun demiyor, sınıftaki aptal muhabbet biraz olsun değişmiyordu. halbuki bana bakıp ne yaptığımı sorsalar çok mantıklı bir konuşma yapabilirdik. ben o şekilde durmuş bir yandan hayatı sorgulayıp bir yandan ağzıma giren saçlarımı çiğnerken bir anda sınıftaki herkes sustu, ölüm sessizliği oluştu adeta. kafamı da kaldırıp bakamıyorum ki ne oldu, nasıl herkesin susmasıyla sınıftaki zeka seviyesi bir anda %100 arttı diye. ve o an hayatta duymayı en son isteyeceğim sesle irkildim. okulun en sert ve beni en çok azarlayan hocasının sesiydi. adam sınıfa duyuru yapmaya gelmişti fakat gördüğü manzara karşısında o dağ gibi adam iki lafı bir araya getirip yapamıyordu duyurusunu. bense yerden 300 metre yükseklikteki kürsünün üstünde öylece kalmış, boş boş yerdeki fayanslara bakıyordum. bir kaç saniye düşündüm insem mi artık diye fakat bulunduğum pozisyondan normal pozisyona geçip ordan inmek için yapmam gereken hareketler daha çirkin gözükebilir ve bir kaç şeyi yıkabilirdim. tek çarem beklemekti. ağzıma giren saçlarım artık sırılsıklam olmuş yanaklarım salya içinde kalmıştı. dakikalardır nasıl bir olayın içinde kaldığına anlam veremeyen hocam sonunda duyurusunu bitirmiş ve derin bir oh çektikten sonra "jumpluf in ordan" diyip gitmişti. hocanın gidişiyle planking aktiviteme son verip idiot arkadaşlarımın arasında boş bir kolçaklı sandalye bularak hayatıma devam ettim.
Sabah dokuz gibi sınav olmuştuk öğle yemeği yiyip gidecektik eve daha eve varamadan notları girmiş bile hoca ne ara okudun baktın da sisteme girdin be mübarek.
4. sınıf son finallere giriyoruz. o günden sonra artık derslerini verenler mezun olacak. her sınıfta olduğu gibi bizim sınıfta da sürekli hocalara yalakalık yapan , çok konuşan ve kimsenin not istemek dışında arkadaşlık yapmadığı yavşak bir oğlan vardı. bu eleman sınıftaki bir kıza vurgundu ve 4 senedir hayır cevabı almaktan sıkılmamıştı. son finalde kız sınıfa girerken bir anda kafasından aşağı bir kucak gül yaprağı attı , yetmedi üstüne şampanya patlattı. kızın düştüğü hal ve psikolojisi içler acısıydı.
sınav çıkışında 5. soru diye bişeyin olduğu öğrenmek ve bu sorunun kağıdın arkasında olduğu gerçeği
En yakın arkadaşım orospu çocuğu dediği sevgilisinden ayrıldıktan sonra kuzenimle aşna fişne yapmış.

Dumur olunan kısım bunları benim mezuniyetten sonra öğrenmem.

Sonra o orospu çocuğu ile tekrar sevgili oldu.

Edit: hikayedeki kahramanlar... hepsi gerçek.
Hiçbiriyle görüşmüyorum.
bir gün orta bahçeden derse gidiyoruz. yanımda arkadaşım vardı. önümüzden de saçları beline kadar uzanan kıvırcık saçlı biri yürüyor. arkadaşa döndüm ve ne güzel saçları var kızın dedim. o da evet falan dedi. sonra derse yetişmek için hızlı adımlarla yürümeye başladığımız sırada fark ettik ki arkadaşın saçlarına rakip sakalı var.
kaya mekaniği sınavında birinci öğretim ve ikinci öğretim beraber sınav oluyoruz.

hoca dedi ki;

- 1 numaralı kutuya 1. öğretimler sınav kağıdını koysun, 2 numaralı kutuya 2. öğretimler sınav kağıdını koysun.

hoca bunu 15 dakika da bir tekrarlıyor. neyse sınav bitti.

arkadaşla sınav bitti kaş göz yapıyoruz, erken bitirip sigaraya kaçacaz. kalktık arkadaş dedi ki;

- hocam, 2. öğretimin kutusu hangisiydi?

Hoca;

- oğlum sabahtan beri ne anlatıyorum? 2. kutu 2. öğretimlerin.

arkadaş sınavını 1. öğretimlerin kutusuna koydu. hoca köpürdü. oğlum sen malmısın? 4. sınıfsın hala gözümün içine baka baka mal mal hareketler yapıyorsun. ama nasıl bağırıyor. anfi inliyor.

arkadaşın şu cümlesi 55 kişinin kalmasına neden oldu.

- hocam ben 1. öğretimim.

asistanlar gülmekten geberdi. bu da böyle bir anımdır.
balkonum da köpek yavrusu diye ayı yavrusu beslememdir.
Mikro iktisat dersinin klasik vize sınavında günlerce çalışan arkadaşın 03 puan, sırf kağıt boş gözükmesin diye problemlerdeki sayıları rastgele çarpan, toplayan, çıkartan, bölen şahsımın 09 puan alması.
Kız arkadaşınızın asistan olması ve sizi en arka sıradan en öne alması bir arkadaşım yaşadı şaşırdım.
ikitelli osb'de dükkanımın olduğu günler.. *

bölüm başkanı prof hoca'nın, derse geç gelmem üzerine benimle yoğun bir tartışmaya girmesi. işimin olduğunu, ancak fırsat bulabildiğimi söylemem üzerine hoca'nın "ne iş yapıyorsun?" sorusunu şahsıma yönlendirmesi. kaporta-boya dükkanı işlettiğimi söylemem üzerine hoca'nın; "dersten sonra görüşelim" demesi.

görüşme özeti: park yerinde aracı bir başka sürücü tarafından hasara uğratılan hoca'nın* aracını ücretsiz yapmayı teklif etmem ve karşılık olarak iş bahanesiyle dönem boyunca derse gelemeyeceğim hususunda bir beis görülmeyeceğinin taahhütünü almam. yoklamada bir başka arkadaşın benim adıma imza atılmasına hoca tarafından göz yumulması ve dersi yüksek puanla geçmem. akabinde herkesten ziyadesiyle ve şifahen küfür yemem.

(bkz: esnaf kurnazlıkları)
Seçmeli derslerin kontenjanlı olması.
sınıfta bir arkadaşın sınav saatini yanlış yazması, herkesin ondan fotokopi çektirmesi suretiyle sınıfça finali kaçırmamız. boylece tüm sınıfın kalması. favorim budur. bu kadar malı aynı sınıfta toplayan ösym'ye sevgiler.
elektronik mühendisliği okuyoruz, ders elektromanyetik. sıkıntıdan bileklerimizi kesmek arzusuyla dolup taştığımız bir anda, yoklama listesine imzasını atan arkadaş, dersten kaçmak için kapıya doğru yöneliyor.

amfinin iki kapısı var, biri koridora açılıyor, diğeri ise neden bilmiyorum ancak diğer amfinin sahnesine çıkıyor. ancak bizimkinin bundan haberi yok.

haftalar sonra derse ilk kez geldiği için yanlış kapıya göneliyor, kaş göz ediyoruz anlamıyor. yavaşça açıyor kapıyı, yüzü bize dönük bir yandan hocayı süzüyor, bir yandan da hoca görmesin diye eğile eğile sınıftan çıkıp kapıyı kapıyor.

ve evet bingo.

endüstri mühendisliği yöneylem dersine götü önde giriyor arkadaş. sınıf önce afedersiniz kocaman bir g*t görüyor tahtada. sonra bizim ayının iki büklüm vücudu. sınıftaki hoca dahil, enüstri mühendisliğinin tüm hatunları kahkahayı basıyor.

koşa koşa bizim sınıfa giriyor bizim ayı, biz de affetmiyoruz, gülmekten gözlerimiz yaşarıyor.

sonrası mı, o arkadaş bir daha iflah olmadı sevgili romalılar.
yer gazi üniversitesi: bölüm türkçe öğretmenliği. dönemin son sınavı... araştırma görevlisi sınav bitti kağıtları verin, der.
-dersi alttan alan bir öğrenci: daha var hocam. bak saate!
araştırma görevlisi: ne dedin sen..
öğrenci: zaman var daha.

bu söz üzerine araştırma görevlisi çocuğa bir kafa atar. çocuğu öldüresiye döver. öğrenci kaçarken cama çarpar. kafa göz dağılır. her yer kan gölü...
ebf - ingiliz dili eğitimi yüksek lisans programı

hocadan alıntı:
"an calculations is make by the researcher."

(bkz: lad) kanadı, aktı gitti.
Kezbanların bağıra çağıra saç baş kavga etmesi.
- 25 yıldır aynı yerde görev yapan, birbirleri ile samimi olan bölüm şefi ve hocayı birbirine düşürmek.

- sürekli hocalarla tartışma çıkması ve sınıfın ikiye bölünmesi.

- okulu cimere şikayet etmek.

- bölüm şefine yüklenip dersi terk edip gitmesine sebep olmak.

Bizim sınıf sıkıntılı gerçekten. Lise gibi sınıf. Mallar.
(bkz: bir lisede yaşanabilecek en dumur olaylar)
Üniversitede odtü mezunu, doktorasını almanya'da yapmış; çok donanımlı ama çok tuhaf bir hoca vardı.

Mail adresi hepimizde ekliydi,kendisi böyle istemişti. O yıllarda bir sosyal medya hesabım vardı oradan beni eklemişti.
Tek arkadaşı bendim ve ne zaman açsam online'dı hoca. Hiç konuşmadık. Selam bile yazmadık birbirimize.

Bir gün sınıfta bebeğinin fotoğrafını gösteriyordu öğrencilere, bende koştum bakayim diye "bebek" neticede. Ben yanına gittiğimde kaçırdı hemen laptobunu kapattı. Suratı garip bir hâl aldı. anlam veremedim.

Neyse aynı gün arkadaş sunum yapacaktı ama laptobu olmadığı için öğretmeninkisini kullanmak zorunda kaldı. Usb'yi takar takmaz laptoba bir şey oldu ve kapandı.

Olayın üzerine hoca bağırmaya başladı "aranızda kanada'dan gelen gizli bir ajan var! Ben biliyorum, gizlemesin kendisini!"

Afalladık kaldık hepimiz ve devam etti:
"Bilgilerimi çalmak için böyle bir oyun hazırladınız." Çıktı gitti hışımla sınıftan.

Hep düşünürdük bu kadar donanımlı bir hocanın bizim tırt okulda ne işi var? Diye. Meğer hoca ağır şizofreniymiş. Bir de o dönem karısı terk etmiş adamı (çok acı)

Arkadaşlarla yaptığımız çıkarıma göre ise kanada'dan geldiğini düşündüğü o ajan bendim.