bugün

türk sinemasının en iyi 3 filminden biri.
Vikipedi'de süresi 163 dakika, imdb sitesinde 157 dakika benim izlediğim ise 151 dakika olan film.
Sebebini anlayamadım bilen bilgilendirsin beni takıldım bu konuya
Sen filmin demo versiyonunu izlemişsin hahaha.

çok takılma fasa fiso şeyleri kesmiştirler baştaki yazılar sondakiler falan.
filmi açarken 2 saat 43 dk. da uzunmuş baya diye düşündükten sonra zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım (evet hakkaten öyle oldu) doğallık ve gerçekçilikte nirvanaya ulaşmış film.
da ekinin bitişik yazılması gereken başlık.

ulan bir öğrenemediniz şunu. ayrı yazmak gerekirse bitiştirirsiniz.
bitişik yazmak gerekirken ayrı!
görsel
Kadrosu gayet sağlam bir film.
Nbc seni seviyoruz, filmdeki bana göre can alıcı nokta yuvarlanıp çürüyen elma metaforudur.
--spoiler--
yorumları okuduğumda doktorun raporu neden değiştirdiğinin anlaşılmadığını gördüm.
mahkemede bir insanı diri diri gömmekle, kavgada öldürüp korkudan gömmek katile verilecek cezayı değiştirir.
doktor katilin az ceza almasını sağlamak için raporu değiştiriyor.
bunu katil için değil katilin oğlu için yapıyor.
çünkü çocuğun annesi beş para etmez bir tip. çocuğa kendisine sahip çıkma ihtimali olan katil de olsa -ki adamın kader kurbanı olduguna inanmak için geçerli sebepler var- bir baba vererek hayatta bir şansı olsun istiyor. anadolu'da doktorluk yaparak gösterdiği fedakarlıkla raporu değiştirmekle yaptığı fedakarlık arasında fark yok. ikisi de "ya değerse" anlayışındaki kıymeti bilinmeyen türk aydını idealizmi.
--spoiler--
her yeriyle buram buram anadolu kokan film. hayatının 4 senesini kırıkkale'de geçirmiş birisi olarak karakter tahlillerinin birebir yapıldığını net olarak söylemeliyim. insanımızın içindeki toplumsal hiyerarşi baskısı ve suçluluk duygusunu örtbas etmesini ayna gibi yansıtmıştır.
Modern zamanların istanbulunu yaşıyorum, ancak bir zamanlar anadolu’da kırıkkalede yaşamış biri olarak anadolu insanın herbir hareketini öyle güzel ortAya koymuş bir film ki.. olayların içine değil, karakterlerin içine girince film anlaşılabilir..
Atmosferi ile sizi darmadağın eden, Türk sinemasının yere en sağlam basan filmlerinden biri.
taşranın bütün detaylarını en güzel şekilde anlatan ve taşra atmosferini sonuna kadar hissettiren filmdir. bu filmin nuri bilge ceylan'ın eniyi filmi olduğunu düşünüyorum. durağan ve yavaş filmdir ama taşrada da hayat böyledir zaten ,o yüzden bu bir anlatım dili haline gelmiş resmen
Hakikaten tek seferde sonuna kadar izleyebilen var mı? Her açışımda en fazla 25 dk katlanabiliyorum.
Ama ölmeden önce yapılacaklar listeme ekledim, mutlaka izleyeceğim yoksa gözüm açık gider.

Durgun ilerleyişini seviyorum, nuri Bilge Ceylan'ın tüm filmlerindeki mükemmel detay bu. Emek verdiği, çabaladığı her sahnesinden belli. Oyunculuklara zaten diyecek sözüm yok.
Ama dolu kafayla da izlenmiyor be. Aklım sürekli başka yerlere takılıyor ve çoğu sahneyi dalgın seyretmekten kendimi veremiyorum. Önce kafayı boşaltmak sonra da sessiz bir ortamda seyretmek gerek. Ama Bu akşam kendime söz verdim, izleyeceğim. Bu film bi-te-cek!
sakin kafayla izlenecek filmlerden biri.

ağır bir tempoya ve dolu bir içeriğe sahip filmdir.
görsel

bir film veya sanat eseri içün, 'evet, bu benim en sevdiğim' demeyi çoğu zaman doğru bulmasam da, bu film için demeyi nedense seviyorum. ilginç, beni içine çeken bir havası var nedense. bir aralar arayıp ilk 1000 kopyasından birisini satın almıştım. blue-ray, dvd, vcd derken, evde 4 kopyası var filmin. ne vakit daralsam ve dünyadan kaçmak istesem, nadide sığınağımdır bir zamanlar anadolu'da.

--spoiler--
iğdebeli'ne yağmur yağıyor, yağsın. yüzyıllardır yağıyor, ne fark eder?

fakat bundan sadece yüz yıl sonra bile arap; ne sen, ne ben, ne savcı, ne komiser.

yani şairin dediği gibi; 'yine yıllar geçecek ve geride benden bir iz kalmayacak. Yorgun ruhumu, karanlık ve soğuk kuşatacak.
--spoiler--

nuri bilge ceylan, 2011.
Muhtar sahnesine bayıldım. En kısa zamanda tamamını izleyeceğim. Evet korsan dan...
görsel

'Hanım duruyor duruyor aynı şeyi soruyor, allah bizi niye seçti diyor? Diyorum isyankar mı olacaksın, böyle soru sorulur mu hanım? Günaha girmektir bu yani, bunu sorgulayamazsın. Her şeyin bir sebebi vardır. bitti. Yazıldıysa bitti.'

2011, nuri bilge ceylan.
Hacı o muhtar sahnesi var ya HACI. o MUHTAR SAHNESi. mUHTAR SAHNESi MÜTHiŞ.
Sırf Yılmaz Erdoğan oynuyor diye izlemeyi hep ertelediğim ancak nihayetinde bugün izlediğim film.

Yılmaz Erdoğan bir komser olmuş ki abboooovvv, al gerçek komseri filme koy bu derece gerçek durmaz.

—spoiler—
film fazla gerçek, adliyede keşfe çıkan şoförlerin iş kapmak için birbirini kötülemesi, jandarmanın olayın vehametinden öte kendi sorumluluk bölgesinde mi(mücavir alan) diye bakması, polis kadar savcıyla muhabbeti olmayan jandarmanın savcıya bisküvi ikram ederek prim toplamaya çalışması ama yine küsküyü yemesi, komserin dışarda esip gürlemesi ama karısından zılgıtı yemesi, muhtarın köyün işini sofrada halletmeye çalışması, savcının kendi karısının intiharını “bi arkadaş” diye anlatması, doktorun nedense hep böyle bi devlet ciddiyeti altındaki acınası hali. Hepsi fazla gerçek. Bu gerçek insanı o kadar geriyor ki doktorun otopsi raporunu dallandırıp budaklandırmaması rahatlatıyor bile insanı.

Edit:peki ya filmde tüm karakterlerin kadınlarla sorunlar yaşaması, doktorun fotoğraflarına baktığı meçhul kadın, maktul, savcı, komser, hatta şoförün bile karısının köyü olduğu için çay içmeye o köye gitmek istememesi.
—spoiler—
bana göre nbc'nin en iyi filmidir.
nuri bilge ceylan(nbc)ın cannes film festivali büyük ödülüne layık görülmüş flmi. bastan belirtiyim: filmi izlerken büyük bir olay, yoğun diyaloglar, belli bir sonuç beklemeyin. anadolu'nun bozkırında geçen bir cinayet soruşturması konu alınıyor. ama tabii ki de asıl film bu cinayeti cozumlemede görev alan savcı, emniyet amiri, doktor ve diğer karakterler arasında geçiyor. derinlikle analiz edilmis karakterler olmadiklari halde onların yerine geçiyor onlar gibi düşünüyorsunuz. diyaloğun olmadığı o sahnelerde ıssız bozkırın sesinde onların neler düşündüğünü duyuyorsunuz. nuri bilge ceylan in ayni zamanda fotoğraf sanatçısı olmasından kaynaklanacak olmalı ki bozkırın o samimi ve soğuk duygularının iç içe geçtiği manzarayı gayet güzel bir şekilde yansıtıyor. ayrıca belirtmeliyim ki filmde fon müziği kullanılmıyor. bu durum da bence filmin atmosferine girebilmek için daha uygun olmuş. filmin sonunda olaylar belli bir sonuca bağlanmıyor, belli ki izleyenin yorumuna bırakılıyor. pasif bir izleyen olmanız durumunda bu filmin sizi çok etkilemesini beklemeyin. gerçekten filmi yaşamaya çalışmanız onların yerine kendinizi koymaya çalışmanız durumunda anlam kazanacaktır bu film. izlerken gerçekten bir film değil de gerçek hayatmis gibi hissettiğim bir filmdir diyebilirim bu filmin arkasından. nuri bilge ceylan anadolu insanını gerçekten ustaca analiz etmiş olacak ki figuranini, oyuncusunu, kameramanini her şeyi anadolunun havasını verecek şekilde yönetmeyi başarmıştır.
Filmlerden yoğunluk bekleyenlerdenseniz sıkabilir ama bu filmdeki ayrıntıları keşfedersiniz tat alırsınız.
Bu aralar nuri bilge ceylan filmlerine sardım. Çıldırıyorum izlerken. Karakterlerle empati yapacağım, anlatmak istediklerini anlayacağım, ufacık detayları çözeceğim derken yaşlandım. Kendimi yere atıp sürekli tavanı izliyorum mal gibi. Gözümün önünde hep nuri bilge filmlerine ait fotoğraf kareleri.

Bir şekilde benim üzerine en çok düşündüğüm filmi bu oldu. Diğerleri karakterler arası diyaloglar nedenli insanı düşündürüyor, bazen sindirmek zor oluyor ama bir şekilde empati konusunda zorlanmıyorsun. Bence. Ama bu filmde 20 yaşının başına döndüm. Biri karşımda dizlerini döve döve ağlarken bu niye ağlıyor acaba diye soran kezban'a döndüm. Ki böyle düşünmeyi sevmem.

--spoiler--

Halüylen şunu sordum kendime surekli. Neden? Doktor otopsi sırasında neden maktulün boğularak ölmediğini söyledi?

Baktım işin içinden çıkamıyorum yorumları okudum. Ortak fikir şu olmuş, katil az ceza alıp çıkıp çocuğuna sahip çıkacakmış, o yüzden doktor böyle bir oyun oynamış.

Bir doktor bir katil için mesleğini tehlikeye atar mı? Bunun getirisi çok ciddi. Küçücük bir köy, herkes bu olayı duyacak, dava açılacak, meslekten atılacak.

Ki doktor çok çocuk düşünen biri değildi. Bu da bize bazı detaylar ile verilmişti. Mesela savcının eşinin ölümü hakkında oldukça meraklı olan doktor, ne zaman konu çocuk olsa meraksız, fikirsiz ve ilgisiz bir adam haline geliyordu. Komiserin hasta çocuğunu görmemek için eve gitmediğini anlatması, savcının olan çocuklara olan konuşması ve yine komiserin köy yaşamında erkek çocuğu için hayatin zorluğu üzerine yorumlarını yorumsuz bıraktı. Çocuk düşünmeyen ve istememiş bir adam olduğunu söyledi. Bir çocuk için tüm hayatını tehlikeye atmazdı. Kendi hayatını kendi çocuğu ile değiştirmemiş bir adamdı o.

Beni düşündüren bu oldu. Altında yatan gerçek sebebi bulmak için düşündüm durdum. Buldum mu? Bilmiyorum.

Doktor savcının olduğu her yerde değersiz bir adamdı. Hiçbir önemi yok gibi davranıyorlardı. Mesela muhtar şöyle demişti. Doktor çocuklara aşı yapmak için geldi ama o başka siz başka.

Katil doktordan sigara istedi, doktor yaktı ve uzattı. Komiserden azar işitti koskoca adam. Sen safsın, bunları bilmezsin denildi. Bir katilin karşısında azarlanmakla kalmadı, bi de şu cümleyi duydu. Bak savcıya, okumuş etmiş, istediği zaman sigara yakar!

Kurbanı taşıma görevi yine ona kaldı. Onlarla beraber koşturdu, durdu, sustu, konuştu ve ona teşekkür eden tek kişi katildi. Arabanın içinde sigara için teşekkür ederim diye katil fısıldadı. Diğerleri için doktor orada yoktu.

Ve en önemlisi, her seferinde katilin yanına düştü arabanın içinde. Komiserin en önde oturup kendini katilden uzak tuttuğu arabanın içinde iki kez katillerin yanına oturdu. Katilin yanina oturması gereken doktor muydu?

Ve komiserden azar işittiği o sahne sonrası araba farının onun yüzüne vurması meselesi vardı. Rüzgarda savrulan bidon ve poşet detayı yine oradaydı. Değişimi, aydınlanmayı ve ruhun bozulmasını simgeliyordu.

Sonucunda, doktor, orada, yanisi kendi çöplüğünde kararını verdi. Siz napıyosanız yapın, ben her seyi değiştiririm dercesine. Bir ego savaşıydı sanki bu film. Bilmiyorum.

Bi de savcı olayı vardı. Eşinin ölümü konusunda kendini başka bir şeye inandırmış ve ben savcıyım bunları düşünemiyor muyum diyip doktora posta koymuş, eşinin cesedini görüp aglayan kadına acı cekme hakkı vermeyip sorularına hızlıca cevap aramış, bencil, tek gecelik ilişkiyi aldatma olarak bile görmeyen savcı, odadan çıkmadan önce nasıl baktı doktorun gözüne? iyi bakmadı. Egosu cok ciddi zarar görmüştü, bunu ödetecekti. Gerçek hayatta böyle insanlar hep ödetirdi çünkü.

Belki doktor gitmeden önce iz bırakmak istedi birileri için. Okuduğu şiir gibi. O da olabilir.

--spoiler--

işte böyle bir film. Çok delice. insanı çıldırtıyor resmen. Sahiden çok acayip. Çok.
en iyi türk filmidir.