bugün

uykum var sevgili.. çok hem de. özellikle uyku iyice sersemlettiğinde sana yazmak için bekledim. hani kendimi tutmayayım diye yazarken.
sarılsana bana şimdi. gülsene, öpsene hiç beklemediğim bir anda. ne kadar uzuyor geceler bilsen uzakta kaldığında gülüşün. her gün büyüyen hayallerim var başrolünde senin olduğun, hep daha mükemmel hep daha muhteşem ve bizden başka herkes çok ıssız hayallerimde. herkes çok sıradan bizden başka. zira kimse bakamaz senin gibi sevgili, kimsenin gülüşünde bir hayat filizlenmez. o yüzden sen şimdi gülümse, okuduğun an bunu gülümse ben hissederim, bir akşamüstü rüzgarı eser güneyden bilirim ben gülümsediğini. bir lunapark yolunda olduğumuzu düşün mesela bu yazıyı okurken, benim yine şımarıklıklar yaptığımı düşün, bir tren yolculuğunda olduğumuzu düşün ya da sonu denize varan bir tren yolculuğunda...
hayallerinden evler kuruyorum sevgili, en beter depremlerde bile yıkılmayacak evler kuruyorum hayallerinden. önü deniz, arkası dağ olan evler kuruyorum hayallerinden, erik ağaçları ekiyorum bahçelerine o evlerin, kapıyı çalıyorum karşımda sen.. yaşamak zor diyenlere gülüyorum senden sonra. hayalinde dünyalar kurarken tertemiz, yaşamak zor diyenlere gülüyorum.
Sen de en yakin zamanda yalnizliktan kurtulursun umarim. O zaman kim pisman olcak daha iyi anlarsin. Kimin yaninda o kadar rahat olcaksin, kim senin onca triplerini cekicek, kim senin icin o kadar fedakarlik yapicak. Neyse bul ve anla. Umarim iyi birini bulur ve pisman olmazsin.
Tjk'da iş bulmuşsun, hayırlı olsun.
yaptıkların için eleştirilmiyorsan etrafındakileri bir daha gözden geçir şöyle uzun bi özgeçmiş hazırla kendine.ben hiç mi hata yapmadım diye.
Sen say ki
yerin dibine gecti
gecmeyesi sevdam
ve ben seni sevdigim zaman
bu sehre yagmurlar yagdi
yani ben seni sevdigim zaman
ayrilik kursun kadar agir
gulusun kadar felaketiydi yasamanin
yine de bir adin kalmali geriye
butun kirilmis seylerin nihayetinde
aynalarin ardinda sir
yalnizligin pesinde kuvvet..
"Gitmek cesaret ister ufaklık;
Gideceğin yer neresi olursa olsun;
Sevdiklerinle arana mesafe girince
varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
Vedalaşmak da zor iştir biliyor musun;
Oturursun geminin kıçına bakarsın sevdiklerine
gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar gözden
O zaman anlarsın işte vedalaşmak asıl kalana değil gidene koyar.

Yüz defa söyledim sana
Hüzünlü değilim mizacım böyle.
Bak şarabımla beraberim
Çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum
Şarabımdan ayrılmadan hem de
Ben şarabımdan ayrılmıyorum
O da bana bunca gidene rağmen hala hayal kurdurtmaya devam ettiriyor.

NE OLMUŞ YANi BÜYÜK ADAM OLAMADIYSAK HAYALLERiMiZi SATMADIK YA.."
ikimiz icin allaha dua ediyorum. Ben iyi olmasam da sen ol nolur.
zaten kötü bi insansın. benim gibi kötü olsan iyi bi insan olmuş olursun biraz daha.

sustum.
(bkz: please please please let me get what i want)

ve, daha nice the smiths ve morrissey'imin güzelim eserleri..
Adam o anda elindeki küçük bandoneonun körüklerini daha bir hışımla ittirir. Ama hışımlı olduğu kadar tutkuludur da her zamanki gibi. Sonra beyaz kumaş bir bantın çevrelediği fötr şapkasının altındaki manidar bakışlarını az ötede küçük yuvarlak bir masanın yanında oturan ve dar yokuşun başında beliren kadını izleyen genç adama doğru çevirir. Bandoneonun sesi ne kadar gizemli ve ama tutkulu bir hüzüne sahipse masanın başında oturan genç adamın bakışları da o kadar sabit ve tavizsizdir, gözlerini karanlıkta bırakan kendi şapkasının altında.
Genç adam elindeki Arjantin şarabından bir yudum daha alır. Şarabın kırmızısı tutkulu bir aşığın değişken ruh halinin bir yansıması gibi renk değiştirir masanın üstündeki mum ışığının oyunları ile. Renk koyudan açık kırmızıya doğru gider adam dudaklarını bu kızıllıkla buluştururken. Ve o anda karanlık gizemlerini koruyan keskin kenarlı siyah şapkasının altından yokuşun başındaki kadına yeniden bakar. Ama bu kez bu bakış daha talepkardır.
Talepkar, meraklı, sessiz ve düşünceli.
Kadın, latin güzelliğini fütursuzca sergileyen dar siyah elbisesinin içinde yokuşun başından yürümeye başlar davetkar yavaş adımlarla. Adımları o sessiz davetin tatlı ve kışkırtıcı tınısına sahiptir. Elini aşığına yöneltmiş halde tek parmağıyla gelmesini söyleyen bir çağrı gibi dingin ama arsız bir tavırla.
Seni istiyorum !, diyen.
Evet seni istiyorum. Ama bunun çok kolay olmaması lazım. Seninle oynayacağım. Gerçek aşkın ne olduğunu göreceksin, der o gizemli sessizliğinde gerçekte. Ama bu sözler bunu ancak duyabilenler içindir. Adam bir yudum daha alır şarabından. Şarabın kaygan hissi boğazından inerken gözleri artık kendisine iyiden iyiye yaklaşmış olan genç kadının siyah gözleri ile buluşur ilk kez. Bu bakışlar sanki birbirini yüzlerce yıldır tanıyan iki insan kadar bilindik ve ama ilk kez karşılaşan iki sevgilinin bakışları kadar derin ve tartar bir halde geçer o bir saniyede.
Montevideo şehrinin tangonun kendi ruhundan üflediği bu dar sokaklarında ünlü Cafe Brasilero'nun önünde sokakla içiçe dar sıkışık mekanda yokuşun başından kendilerine doğru gelmekte olan kadının şüpheli gelişini en sakin ama gerçekte en arzulu halleriyle takip eden bu müzisyen ve masanın başında tavizsiz oturuşuyla fötr şapkalı bu genç adam sonunda sessizliğini bozar. Artık anı gerçek ses ve renge büründürmek isteyen bir tavırla sigara tutan elini havaya kaldırır kararlı bir vurguyla. Bandoneon o anda durur bu jestle.
Evet Gerardo !
Genç adamın ismi Gerardo'dur. Montevideo'nun tutkulu ruhu. Başını yavaşça sözün sahibine doğru çevirir. Kadın da iyice yaklaşmıştır bunlar olurken. Artık neredeyse o her ikisiyle aynı hizadadır.
Ve durur hemen yanlarında.
Kuzguni siyah saçlarının kendi fötr şapkasının içinde topuz halde durduğu başını Gerardo'ya doğru çevirir. işte sonra yine göz göze gelirler o anda.
Bu kez daha sessizdir o an. Daha anlamlı. Gözlerin hayatın gerçeğini arar gibi birbirlerine kenetlendiği o anda duyulan tek ses bandoneonun en hüzünlü haliyle artık çalmaya başladığı La Cumparsita'dır.
lan bi git artik be git. bi sevgili bul git be. huzurumun anasini belledin be.
ya bsg. kendini melek sanmandan biktim. o kadar hata yapmasaydin salya sumuk aglamazdin. kendi dusen aglamaz. madem gotun yedi o hatalari yapmayi sonra o hatalardan pismanim diye dolasmanin aglamanin bi anlami yok.
Sus artik.
asla ama asla tek taraflı bir aşk için kendini yıpratma. karşı tarafın umrunda değilken, karşı taraf kendi keyfine bakıyorken çekme boş yere acı. değmez. aşkın acısı bile ne kadar da güzeldir ve sadece her iki tarafta birbirini seviyorsa hakkıyla çekilir... karşılıklı aşk ne kadar da yücedir, sahip olanlar ne kadar da şanslıdır... bekle, sadece doğru insanı bekle... birgün mutlaka çıkacak karşına, sadece biraz sabret... unutma aşk iki kişiliktir. her iki tarafta yanmalı, her iki tarafta hakkıyla çekmeli acı...
işin aslı öyle değildi.
Neden bu kadar çok sevdirdin kendini yar ? Neden...Gittin ama hala içimde kanıyor adın.. Unuttun ama hala içimde kırılıyor hatıraların... Neden bu kadar çok sevdirdin kendini ? Adımı dudaklarına almazken, niye ben hala senin adınla başlıyorum sensiz sabahlara ? Niye ? Sen sevgimi pişmanlıklar tek tek yakarken, ben niye hala gülüşlerini katıyorum puslu yarınlarıma ? Niye.?. Seninle başlayıp benimle biten cümleler kur bana…
Günün sonunda iyi geceler dilediğin birinin olması da güzel.
dengemi bozma lan göt!
kakam geldi.
Ne adını biliyorum,ne de bi kere konuşmuşluğum var senle ama ne biliyim seni dün öyle başkasıyla görünce bi garip oldum üzüldüm lan ilginç duygular içersindeyim.
artık müzisyenlerin(mesela yaşar'ın) neden şarkı yazmak için acı çekmeleri gerektiğini anlıyorum. çünkü yazacak hiçbir şeyim yok, çok mutluyum. daha da mutlu olacağımı hissediyorum. belki de tamamen mutsuz olacağım bir gün ama yaşadıklarımla mutlu olmaya devam edeceğim gibi. ne olacağını inan ben de bilmiyorum. bir gün merak eder de tekrar sözlüğe girersen-belki yıl 2020'de- gör ve "odun vallahi odun, marangoz yok mu?" de diye yazdım bunu. sana ilk yazdığım yazıdır bu.
bir yanım ''sen'' diyor, diğer yanım adını söylüyor.
bir yemincik yapsana!
Biktim yavsakligindan senin. Hala anlamiyo musun ne istedigimi yada istemedigimi?
Benim biricigim,

sevgilim, ömrüm, babam...
seni her şeyden çok seviyorum, özlüyorum. iyi ol eskisi gibi yine bana anlamını bilmedigim şarkılar söyle, sigara içen anaannemi balkona kitleyelim yine. eskilerden bahsedelim, gülelim.
Üzme bizi baba, üzme.