bugün

ona yazdın da biz okuyoz, hep görüyoz. bu nolcak peki.
insan seni sevince iş-güç sahibi oluyor
Şair oluyor mesela
Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri
Caysın be güzel
Caysın be iyi
Tütünü bırakıyor , tütün neyime zarar
Keseme zarar , ciğerime zara , sevdama zarar
Seni sevince adamın papuçları eskimiyor
Beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi
Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen
Saçları zencefilli
Erkencecik evine dönmek istiyor canı
Hep seni düşün
Hep seni yaşat
Hep seni yıka
Seni doyur üç öğün
Seni bir kanım uyut , sonra uyandır
Lokman hekim , seni sev diyor bana
Seni sevmeseydim , ilkbaharı kodunsa bul gayrı
istanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
Umut diye bir şey yoktu ki , seni sevmeseydim
Hak , hukuk , bereket diye
Eşitlik , kardeşlik , hürriyet diye
Yüreğime sağlık ne iyi ettim..!
duygusuz olduğun kadar sevgiye de saygın olsaydı . ağzıma sıçtın .
ben bu yazıyı sana yazdım. seni unutalı çok oldu. üstünden çok insan geçti. çok zaman geçti. senin bana yaşattıklarından dolayı hiçbir zaman aşka küsmedim. ilk defa birini bu kadar çok isterken ilk defa birinden bu kadar çok uzak olmaya çalıştım. ben ki asla bir insanın karşısında ezilmedim, bükülmedim. ama senin karşında bildiğim her şeyi unuttum. miladım oldun. çok şey öğrettin. artık büyük konuşmuyorum mesela. yeni insanlarla tanıştım. yeni hikayeler dinledim. bazen üzüldüm bazen mutlu oldum. yaşadığım her macerayı her olayı sana anlatmak istedim. her defasında anlatamadım. bağıra bağıra susmak nedir öğrendim. teşekkür ederim ve ağzına sıçayım. artık yoksun. yani ciddi ciddi yokluğun bile etki etmiyor. tamamen çıkmışsın aklımdan, gitmişsin. kokunu aramıyorum mesela, özlemiyorum. şuan içiyorum aklıma gelmiyorsun desem yalan olur ama artık eski bir dostu hatırlar gibiyim. acıtmıyor. içimde yeni bir hayata başlamanın heyecanı var. aceleci davranıyorum. her şey oldu bittiye geldi. bir şeyler yapmaya çalışıyorum yani uğraşıyorum ama elimi attığım ne varsa mahvediyorum dağıtıyorum. insanları kaybediyorum. bunu sana bağlamak istemiyorum. her neyse. bir gün çok mutlu bir insan olacağım ve sen benim hikayemde olmayacaksın. başka insanlarla başka olaylar başka heyecanlar yaşıyor olacağım. sen belki adımı bile hatırlamazsın. keşke silebilsek değil mi? keşke olmamış varsaysak. uzattıkça uzatıyorum. biz artık başka balkonlarda ağlaşırız. kendine iyi bak.
içim öldü içim
bi sen ölmedin.
güzel olan sen değil o günlerdi.. biliyorum..
ama yine de..
bunu yazan tosun...
Kimseyi hayatınızın merkezine koymayin. "Sensiz ben bir hiçim" hele ki hiç demeyin. Olan size olur diyim yani. Üstüne alinan alinsin.
bundan sonra sen yoksun. kim olduğu da önemli değil.
olur da duyarsan sakın sakın beni suçlamaya falan kalkma.
gitme..

http://www.youtube.com/watch?v=7yzoCNK3Ohc
umarım seni hatırlatığım kadar beni hatırlarsın. beddua gibi oldu ama öyle şimdi yani. belki yazarsın ben yazmadan filan bir umut hani.
Dün bana umut vermiştin. Şimdi sesin soluğun bile çıkmıyor.
Hoşçakal izmit…

2009 yılının soğuk bir Eylül akşamında geldiğim bu şehirden, yine soğuk bir akşamda tamamen ayrılıyorum. Bu kez aylardan Ekim tabii. Bir de ben, geldiğim gibi değilim artık. izmit… Anlatmaya kelimeler yetmiyor aslında izmit’i bende. Üniversite öğrencisi olarak gelmiştim en başında. Her üniversite öğrencisi gibi korkuyordum geldiğimde. Ne yapacağımı bilmeden, rüzgar nereye eserse oraya savruluyor. Hayatı keşfettikçe de mutlu oluyordum. Aradan geçen 7 yılda ben, izmit sayesinde büyüdüm. Çok şey öğretti izmit bana. Başta ayakta durmayı öğretti. Önce emeklemeyi, sonra yürümeyi hatta koşmayı öğretti bana. Ben bu şehirde sevmeyi öğrendim. Sevilmeyi, mutluluğu ve acıyı öğrendim. Özlemek kelimesinin anlamını da burada öğrendim mesela. Bir yerde okumuştum, ‘Bir şehri güzel yapan içindeki insanlardır’ cümlesini. Ne kadar doğru olduğunu bugün izmit’ten beni uzaklaştıran otobüsün içerisinde anladım. O insanlar orada oldukça, izmit benim için hep özel kalacak. O insanlar, benim kalbimin bir parçasının her zaman izmit’te kalmasına sebep olacak. Önce üniversite yıllarımda, ardından meslek hayatımda tanıdığım o güzel insanlar beni hep bağlayacak buraya. Şimdi isim isim saymaya ne benim hafızam yeter, ne de sizin sabrınız. O yüzden, onlar kendilerini biliyorlar. Şu andan itibaren artık izmit benim için hatıralardan ibaret olacak. Mutlulukla, gülümseyerek gözümün önüne gelen hatıralardan. Bir yerlerde tekrar karşılaştığımızda kahkahalar eşliğinde anlatacağımız hatıraların şehridir artık izmit. O yüzden artık söyleyebileceğim tek bir cümle var.

Hoşçakal izmit…
Kendini çok özleteceksin…

19.10.2016 - 22.01
izmit-Adapazarı arasında bir yerde...
Yiter ya,yiter ya uf uf.
Öyle güzel gülüyosun ki , aşık olmamak için aklımı çıldırmış olmam gerekiyor.
görsel
Sana dökemiyorum buraya bari dökmeliyim içimi.Seni seviyorum gerçekten seviyorum,keşke sende beni böyle sevseydin ya da biraz olsun belli etseydin seviyorsanda.ilk aylarımızı özlüyorum canımın daha az yandığı o güzel anları.Şuan her an avucundan kayacakmıssın gibi sanki en ufak hatamda elimi bırakacakmışsın gibi hissediyorum.

Güvenini kaybedemem, kaybetmek istemiyorum dedin iki gün önce.Fakat ben durum böyleyken nasıl güvenebilirim sen beni arkadaşlarına karşı savunmazken merakımın söylediklerimin senin için bir anlamı yokken senin hayatında bu kadar görünmez hissederken nasıl güvenebilirim?Düzelir diye bekliyorum,susuyorum sabrediyorum belki doğum günümden sonra bir umut diyorum kendime.Seni kaybetmek istemiyorum ama sen beni avucunun içinde görüyorsun sanırım .Sana muhtaç değilim sensizde yaşarım belki üzülürüm bir süre ama devam ederim yoluma sen yokken nasıl devam ettiysem.
Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere
Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
Güzel olan
Sevmek seni Tanrılar gibi
Seninle Tanrılaşmak...
Ne yapalım, bari bagislayalim birbirimizi.
Canın yanıyor biliyorum.
Bugün ağlamışsın ayaklarım yüzünden beni istemiyorlar diye.
Bilsen senin ayağın olur koşardım.
Bilsen sen canımdan ötesin.
işte bu bizim sınavımız canım kardeşim.
Sen benim hayatımda var olan en güzel şeysin.
Ağladığını duyunca içim yandı.
Bir hançeri kalbime sapladı biri sanki.
Üzecekler belki seni.
Hayatın boyunca kırıcı bakışlara maruz kalacaksın belki...
Bu bizim sınavımız sakın pes etme olur mu?.
nasıl incitirler seni,
minik kalbine nasıl ihanet ederler,
kahverengi gözlerinden nasıl yaş dökerler,
bakarken bile korkarım o güzel gözlerine,
seni üzerim diye,
ama sen istemiyorsun benim gözlerimi,
sen seviyorsun seni üzenleri,
söylesene öleyim mi şimdi?
Artık seninle konuşmak istemiyorum.senin boş vakitlerini geçireceğin oyuncak olamam.olmayacagimda artık.
Her ne kadar cevap vermesen de biliyorum ki içinde bir yerlerde hala ben var, vermek isteyip özellikle vermediğin gibi. Benim sana gelmek isteyip de gelmediğim gibi bir sey. Cevap beklemiycem, gelmeni beklemediğim gibi. Senin gibi hayal dünyasında yaşamıyorum çünkü ben. Gerçeklerle yaşamak zordu sen de bunu yeterince iyi biliyordun. Ama ne zaman hayaller kursan gerçekler kalbini acıtıyordu. Hayaller güzeldi, bizi hayata bağlayan, hayatı yaşanabilir kılan şeylerdi fakat gün geliyordu hayaller bile insanın canını acıtıyordu. Bi hayal insanın canını ne kadar acıtabilir ki? Çok fazla. Gerçekleşmeyeceğinden adın kadar eminsen kendinden nefret ettiğin kadar nefret ediyordun o hayallerden. Kafanın içine hükmedememek oldukça gözyaşıydı biraz. Görememek, görmezlikten gelinmekten daha mı kötüydü? Yoksa hiç göremeyecek olmak mı en kötüsüydü? Bilemiyorsun. Tercih etmek gerekirse hepsinin içinde görememeyi tercih edersin. Çünkü senin elinde değildir, yapabilecek en ufak bir şeyin yoktur. Özlersin. Baya özlersin ama göremezsin, sarılamaz, kafanı göğsüne yaslayamaz, ağlayamaz, içini dökemezsin. Çünkü senin elinde değil. Elinde olsa zaten gidersin. Ne kadar zamanımız var bilmiyoruz, ömrümüzü aptalca şeylerle ziyan ediyoruz. Saçlarını seveceğimiz yerde öylece uzaktan izliyoruz. Seni uyuturkenki huzuru hiçbir şeyde bulamıyoruz. Bulamayacak olmanın verdiği hüzünle acıdan yanan gözlerimizi yumamıyoruz. Yazıyoruz yazıyoruz yazıyoruz.. bi sonuca varamıyoruz.. sezen aksu da bıktı artık şarkı söylemekten bana, benim dinlemekten bıkmamamın aksine. Söylesin be işi ne, daha çok üzecek değil ya...
Bugün tam 1 yıl olmuş. Belki de hayatımda en çok sevdiğim kadını kaybedeli 1 tam yıl geçmiş. Ne çabuk geçiyor zaman, sanki o aylar boyunca özleminden, acısından, pişmanlığından, yenilginin, terkedilmişliğin verdiği o yıkıntının altında ezilen o dağ gibi adam ben değilmişim gibi başka bir kızla seviştim bugün. Ha yanlış anlaşılma olmasın sadece seks olsun diye değil, sevdiğim değer verip değer gördüğüm bir insan, ten uyumu da var ama buraya bu tarihte bu entryi yazdığıma göre demek ki içimde kalan bir şeyler var. Ama bu tamamen benimle ilgili, ne şimdiki ne de ondan öncekinin bu denklemde bir yeri yok.
Kendi içimde yaşadığım savaş, verdiğim emek, duyduğum aşk, aldığım karşılık, ettiğim ihanet, çektiğim ceza, gördüğüm ihanet ve çektiğim acının sonucunda geldiğim noktada, tam 1 yıl sonra, geçen sene bugün bu tarihte deli gibi sevdiğim kadını kaybetmişliğin verdiği buruk bir gülümsemeyle süslü bir anma gecesinde içtiğim 1 kadeh viski eşliğinde dinlediğim levent Yüksel med cezir.

işte "bu dünyanın en büyük aşkı" dediğin bir ilişkiden geriye kalan tek şey bu. Bi kadeh viski ve bir şarkı.

Sevdiklerinizin kıymetini bilin Hadi iyi geceler.
Ne kadar içersen iç başın döner gidenler degil. O yüzden gidenlerin ardından ne kadar laf etsekte boş.
güncel Önemli Başlıklar