bugün

Yaz tatillerinde gidilirdi. Dedeyle bağa gidilirdi. Allah rahmet eylesin.
toz şekeri çay kaşığıyla yediğim, kendimi sürekli yabancı hissettiğim bir yerdi babaannemin evi. evet lafta babaannemin torunuydum ama ne bileyim... hep yabancıydım işte. uzaktan, soğuk, kasvetli... ben onun için hep 'anasının kızı' oldum. galiba bu yüzden hep uzaktı bana. sonra alzaheimer oldu. zaten hiç tanımadığı beni tamamen unuttu ama ben her pazar onu aradım. hayallerimdeki o sevecen babanneyi en azından sesli olarak yaşamak istedim ama o babamı bile hatırlayamayacak durumdayken dahi bana olan nefretini unutmadı. 'sen onun kızısın değil mi?' diyerek açtı telefonu. iki torunu vardı ve hiç biri ben değildim. bu yüzden benim babaannem; eniştemin annesiydi. iyi ki vardı o. iyi ki... 3-4 yıl bile görmüş olsam, flu bir görüntü bile kalsa ondan bana, ben onunla mutluyum. ruhun şad olsun Feriha babaanne. Bana babaannelik yaptığın için teşekkür ederim.
sabahları mis gibi taze sütün, pişen katmerlerin, sobada yanan kömürün koktuğu; geceleri ise soğuk, ağır ve gül sulu battaniyelerin altında ısınmaya çalışarak uyunan evdir.
Antika gibiydi benim rahmetli babaannemin evi ölmekten çok korkuyorum yavrum demişti bana. Ellerimi tuttu ağladı. Şimdi o artık yok. Allah mekanını cennet eylesin babaannem...
Bir çok anne kişisinin istemeye istemeye, söylene söylene gittiği evdir.
Nedir bu kadar alıp veremedikleri bi anlasak!
Tamam ortada bir erkek var, birinizin eşi, birinizin oğlu.
Yahu niye üzersiniz bu adamı, bi kendinize gelin allasen!
çok titiz ve çok temiz evdir. kendisi de tontiş mi tontiş tatlı dilli bir kadın . babaanne evi denince aklıma gelen evin iki kolonu arasına benim için kurduğu hamak ve evi çepe çevre saran balkon demirlerindeki üzüm bağları. babaanne evi huzur be.
artık sessiz ve sakin olan evdir. acı kokar,terkedilmislik hissiyatı verir. bayramlarda koşa koşa geldiğin yer şimdilerde sadece hüzün verir.
Eşyaların lüzumsuz şekilde tıklım tıklım dolu olduğu, arka cephe olduğu için güneş almayan, şahsımda hep kasvetle özdeşleşmiş, tek sevdiğim yanı türlü türlü çiçekler yetiştiriyor oluşu olan evdir.
Bir keresinde babaannem biz gitmeye hazırlanırken güneşte yanmış bir çiçeği sulamıştı. Annem de "yazık, çiçek de kurumuş susuz kalmış herhalde." Demişti. Çiçeklerini ihmal ettiğini ima ederek babaanneme laf sokmaya çalışıyordu sanırım. *
Bir de babaannemin buzdolabından kola, meyve suyu hiç eksik olmazdı, kendisi şekerli içecek bağımlısıydı. (Şimdi sağlığı kötüleşince bırakmıştır sanırım.)
görsel

Manzarası böyle olan evdir. Özlem içerir.

Hüzün, sevinç ve gözyaşı ile...
mis gibi yemek kokan evdir.