Bizim deccal dediğimiz varlığın hristiyancası.
öncelikle iyi film. ancak herkesin izleyebileceği türden değil hem rahatsız edici konuları barındırdığından hem de konuyu yavaş işlediğinden. ancak bazı konulara yeni bir yaklaşım getiriyor. mesela kadının gerçekten özünde şeytani olup olmadığını tekrar düşünüyoruz. kadının terapist kocasını kadını korkularıyla yüzleştirip travmasından kurtarmaya çalışıyor. the sopranos dizisinde de gördüğümüz gibi suçlu karakterdeki insanların terapi alması onları daha da azdırıyor. kadın aslında psikopat ve özünde kötü bir insan. kadının yazdığı tez konusundaki şeytani içerikler kadının kötülüğünde kendine haklı bir zemin oluşturuyor. ben kötü değilim, ben şeytanım! düşüncesiyle iradesiyle baş etmek yerine bunu içselleştiriyor.

okuduğum yorumlarda belirtilen oedipus kompleksi bana mantıklı geldi. çocukta olması muhtemel oedipus kompleksine kadın, çocuğun ölümüne göz yumarak erken bir çözüm bulmuş oluyor. böylece çocuk büyüyünce kocasının yerini alamayacak. kocasını çocuğundan daha çok seviyor. ( kadının çocuğun ölümüne kayıtsız kalması sadece kötü ve mutsuz bir anne olmasından kaynaklı değil sadece.) kadını çileden çıkartan şey eşinin onu terk etme ihtimali olarak görünüyor ve adamı kaçamaması (terk edememesi) için ağır bir nesneyle sabitliyor.

filmin sonu ise ayinsel bir sahne. aslında orta çağda kadınlara yapılan işkence ve katliamların haklılığını göstermiş gibi oluyor. orta çağda yaşanan tüm kadın katliamların o zaman kendini şeytana satmış (psikolojisi bozuk) kadınların öldürülmesi gibi düşünebiliriz.
(bkz: good luck with me) ne anlatıyor hocam film.
Yarrak gibi film. Acayip derecede sıkıcı ve sonlara doğru baya rahatsız edicidir. izlemeyin.
Başrolde Willem Dafoe ve Charlotte Gainsbourgun olduğu, 2009 yapımı film. Seks üzerine film çekmek sanatsa şahin k en büyük sanatçı. Film seks ve insan psikolojisi üzerine zırvalar anlatmaya çalışıyor bence burada insan psikolojisi değil de yönetmenin ruh halinin ne olduğu sorgulansa daha iyi olur.
(bkz: naprawmnie)
islam düşüncesinde deccal olarak nitelendirilen, şeytan kabilesinin isa a.s.'a düşman olan woodoo doll iblisidir. şeytanlar aleminin en çok yalan söyleyen bireyidir.
(bkz: AGGRESSiVE)
lars von trier in sinematografik dehasını ortaya koyduğu film. tabi kadına bakış açısı tartışmaya bir hayli açık.
Lars Von Trier, kadının şeytani yönünü ortaya koymuştur.
Film bitene kadar yerinizde duramazsınız.
Anlam yoğunluklarının içinden çıkamazsınız.
Şiddetle tavsiye edilir.
nymphomaniac'tan 5 yıl önce çekilmiştir.
tv de izlenmemesi gereken, hristiyanlık ikonlarıyla dolu, kadını şeytanlaştıran muthiş lars von trier filmi. filmi daha iyi
anlamanız için dücane cündioğlu'nun film yazısını bulup okumanızı tavsiye ederim.
televizyonda şans eseri izlediğim ve üç buçuk attığım filmdir.
trier'in tarkovski'ye adadığı film.
chaos reigns diyen tilki sahnesi ürpetmiş filmdir.
film size bir cevap vermiyor aksine dev gibi bir soru soruyor. kadın kimdir ?
lars von trier’in filmi. film tarkovsky’ya adanmışlığı ve içerdiği metaforlarla sanat çevrelerini meşgul etse de asıl olarak şiddet sahneleri ile kadın ve femizm gibi konularda sanat çevrelerini çoktan aşan tartışmaların gündemine oturdu. her ne kadar korku sineması başlığı altına sokulsa da, şahsi görüşüm bu filmde korkudan çok gerilim ve karanlık hakim.

--- spoiler ---

dikkat entrynin bundan sonrası yüksek dozda spoiler içerir!!--- /spoiler ---

kendileri sevişirken,çocukları camdan atlayıp ölen bir çiftin konu olduğu filmde özellikle annenin manyadığını ve ağır depresyona girerek sonunda gözünün döndüğünü görüyoruz. ki charlotte gainsbourg’un bu gözü dönmüş kadın rolünün hakkını verdiğini söylemeliyim. zaten kendisi bu rol ile cannes film festivalinden en iyi kadın oyuncu ödülünü kucaklayarak döndü. ancak willem dafoe için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. film ne kadar gerçeküstü sahnelere yer verse de insanı gerçekçiliği ile çevreliyor. ancak hollywood etkisi olsa gerek, dafoe’nin karizması bu gerçekçiliğe ket vuruyor gibi.
psikolog olan adam,karısının düşüncelerini anlamaya, ona yardım etmeye çalışıyor ve seanslar için ormanın içinde bir dağ evine kapanıyorlar. bütün o sahneler ardı ardına gelen metaforlarla süslenirken, filmin alt metni kadının doğasından oluşuyor. filme göre her kadının doğasında yer alan olgu şeytan. bu olguyu tabii ki cadılık üzerine tez yazarken, bi süre sonra kendisi de o düşüncelere saplanan kadın üzerinden gümbür gümbür veren yönetmen, ilerleyen sahnelerde kadına adamın penisini de kırdırıyor, onun ayağına ucunda hayvani bir ağırlık olan demir de saplatıyor ve karakterin kendi vajinasını kör bir makasla deşip klitorisini kesmesini de bizlere gösteriyor ve bütün bu sahneler sizi oturduğunuz yere mıhlarken, boğazınıza da bir yumruk oturtuyor.
filmin açılış sahnesindeki ağır çekim sevişme sahnesi, arka fona döşenen müzik ile iyiden iyiye estetik görünürken, sonraki sahneler o estetikten uzak gerçekleşiyor. ancak kadının içindeki şeytanı hissetmesi ve kocasının üzerine atlayıp cinsel haz ile şeytanın sesini susturmaya çalışması ise film boyunca olağan bir hale geliyor. hatta en can alıcı noktalardan birinde ''ağlayan kadın hile yapan kadındır'' diye bir cümle dökülüyor kadının ağzından.
orta çağdan hortlayan cadılık* müessesinin hala kadınlara biçiliyor olması ve kadın doğası dendiğinde saf bir şeytandan bahsedilmesi, erkeklerin çok saf oldukları falan filan gibi konular ise işin sanatsal olmayan boyutu. ancak yine de filmle birlikte insanın kafasını kurcalayan ve öfke yaratan konular.

bu kadar eleştirsem de, filmin etkileyici olduğu kesin. izlendikten sonra gözler önünden gitmeyen görüntüler, beyni kurcalayan düşünceler belki oldukça rahatsız edici ancak şiddet görüntülerine dayanıklılığınız ve karanlık şeylere ilginiz varsa, bu filmi de izlememeniz için bir sebep yok.
izlerken insanı fazlasıyla rahatsız eden film. gerçekten etkileyici ve başarılı. giriş sahnesi bile yeter.
Ingilizce deccal. (bkz: deccal) (bkz: dajjala)
manyak, ruh hastası lars von trier in bir de üstüne üstlük psikolojisi bozukken çektiği filmi.
aşırı cinselli, ayıplı. ananızla babanızla izlemeyin. sakın ha. sakın.
şiddet sahnelerine de katlanamıyorsanız izlemeyin. ama çok feciydi ya. ben ki, biri film önerdiğinde ilk önce 'kanlı, şiddetli mi?' diye soran insanım. niye kimse beni uyarmadı, demedi dur rojarya sakın izleme. elimi rtük olarak kullandım. ha bire ekranın üstüne koydum. yer yer kulaklığı çıkardım. kaç kez öğürdüm.
ha ama ben marjinalim, böyle manyaklı, kanlı, ölümlü filmleri sevmem lazım, bir marjinal bunu yapmalı diyorsanız. sevin. ne diyebilirim.

bir de lars von trier, sanırım biraz kadın düşmanı. filmde doğayı da kadını da şeytan olarak resmetmiş. aslında insanın doğasını öyle, ama bir de ekstradan kadına yüklenmiş. bilemedim.

--spoiler--
o kargayı öldürme sahnesi yok muydu, o sahne. içim parçalandı.
--spoiler--
çaylak olmuş yazar. umarız ki bir daha küfür etmez. yoksa biberi ağzına ağzına. cızzzsss. ımm deeeetttt.
(#18126317) seri eksilenmemesi gereken yazar. bu onun için bunalım sebebi olabilir. yazık garibim.
malesef ki daha şeylerin ayrı yazılması gerektiğini bilmeyen yazardır. umarız tez vakitte öğrenir.

edit: ağır ergen.
boktan bulanlari ya biraz metafor olusturmaya ya da american pie izlemeye cagirdigim filmdir. analarimizin puu kaltak seklinde ayiplayabilecegi kadin karakterin karsisindaki iyi adamin daha once isa'yi canlandiran williem dafoe olmasi suphesiz ki tesadufi bir karar degil, lars von trier'in cakal carloslugudur. bu durunla birlikte kadinin kendisine karsi bir kotuleme olarak alabilecegimiz gibi, kadinin toplumdaki yerinin toplumca algilanisina ve toplumun kadina dayattigi yukumluluklere bir elestiri yapan, gondermede bulunan bir film olarak da alabiliriz; ucu acik gibi. ancak kadinin kendine zarar veris bicimine baktigimiz zaman kadinin kendini neyle sucladigini da acikca gorebiliriz. bu da az once bahsettigim algi, dayatma ve sonucunda kabullenme hatta bastirilmanin bir disa vurumu sayilabilir. belki de ben salliyorum, bilemeyiz. filmin kurgusu da cok iyidir ayrica. izleyiciyi istedigi zaman huzurlandiracak, keyfine gore de sikertecek niyeliktedir. armut pis, agzima dus demeyen sinemaseverlere tavsiye.
önce bir incil okunursa film daha anlaşılır bir hal alır, david lynch filmlerini sevenler sevebilir. bence 2 side gerçekten kötü anlamak için konu hakkında belli bir birikimin olması gerekir, lakin onca şeyden sonra verdiği mesaj saçmadır gerçekten değmez. ana fikri, kadının elmayı yedirmeye ikna etmesi yani şeytanlığa ve kötülüğe yatkınlığıdır. erkek kadını yarattı? iyi de neden? tanrısının idealinin kaburga kemiğinden...