bugün
- sözlük erkeklerinin şımarık laubali tipler olması15
- jose mourinho67
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür12
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız8
- türkiye de intihar vakalarının artması12
- kova burcu erkeği8
- ismail kartal duruşu8
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi25
- eşcinsellik kendi kendini hadım etmektir27
- şimdiye kadar duyulan en güzel iltifat10
- neden sevgilim yok10
- insanı zengin hissettiren şeyler19
- seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşardınız20
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba23
- barbara palvin'in aldatılması17
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır14
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri16
- aleyna tilki10
- ismail kartal8
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı19
- geldi yine deli11
- türkiye cidden almanyadan daha iyi9
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği10
- içine şeytan girse ne yaparsın13
- ümmetçilerin azerbaycan düşmanlığı10
- artık yazmayacağım9
- erkekler ne işe yarar19
- yanında karısı varken karı kıza bakan erkekler9
- arda güler11
- askerliğe veda gecesi8
- icardi190521
- 2 haziran 2024 küçükçekmece de çöken bina10
- iremga9
- anın görüntüsü11
- magicovento12
- carlo ancelotti8
- albay kemal13
- albay kemal'in yazdıklarıni okumamak9
- iq seviyesi yükseldikçe tanrı inancının azalması9
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- nihavend longa20
- true nickli yazar8
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün9
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- kizil kara14
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
bugünkü ''Rahman ve Rahim olan devletin adıyla'' yazısıyla tekrardan dikkatimi çekmiş birgün yazarı.
yazısı için:
`http://birgun.net/yazi-go...devletin-adiyla-1274.html`
yazısı için:
`http://birgun.net/yazi-go...devletin-adiyla-1274.html`
birgün gazetesinde beğenerek okuduğum yazar. 23 kasım 2013 yazısı:
http://birgun.net/yazi-go...t-biz-oradaydik-1210.html
http://birgun.net/yazi-go...t-biz-oradaydik-1210.html
21 aralık 2013 tarihli ''bizim yüzümüze nasıl bakacaksınız?'' yazısı klasik/ standart ali murat irat tadı içermektedir. ve doğal olarakta lezizdir.
`http://birgun.net/yazi-go...il-bakacaksiniz-1465.html`
`http://birgun.net/yazi-go...il-bakacaksiniz-1465.html`
''insan en çok ve en iyi kendini kendini kandırıyor'' yazısında yahudi esirin toplama kampında duvara yazdığı ''Eğer bir Tanrı varsa onun benden özür dilemesi gerekecek'' alıntısıyla vurup vuruşturmuş yazardır.
`http://birgun.net/yazi-go...dini-kandiriyor-1588.html`
`http://birgun.net/yazi-go...dini-kandiriyor-1588.html`
Hayat elimizden alınmak isteniyor. Evlerde, okullarda, işyerlerinde ve hepsinden önemlisi sokakta. Önce yalnızlaştırılıyor sonra teker teker avlanıyoruz. Elimizden alınan her değerin yerine yenileri konuluyor.
Erotizmin yerine pornografi tutuşturuluyor ellerimize. Erotizmin uzun ve iç gıcıklayıcı sabrının yerini pornografinin tüketim çılgınlığı dolduruyor mesela. Sevişmeyi unutan bir tür oluyoruz her geçen gün. Ve iktidar erotizmi yasaklarken pornografiyi pompalıyor el altından. Sistem üretmenin yerine tüketmeyi vuruyor sırtımıza. Ürettiklerimiz değil tükettiklerimizle statü kazanıyoruz. Nerede yediğin ve ne giydiğinden daha önemli olmuyor hiçbir üretim, hiçbir değer. Çin malı bir insanlık peydah oluyor gitgide. Her şey ama her şey bir sonra gelen için çabucak tüketiliyor hayatta. Hepsi bu.ödeyemeyecekleri borçların altında kalması bundandır işte. Bundandır devletin hanesinde kayıtlı seks kölelerinin varlığı. Yeri geliyor o koca devlet demirbaş defterine orospu kaydeden bir müessese oluveriyor. Satın alamadığını borçlandırıyor, borcunu ödeyemeyeni satıyor, satamadığını öldürüyor. Ama hiç gülmüyor çünkü gülmek Allaha mahsus, bunu iyi biliyor.
Ve devlet kimi saklıyorsa gözlerden, kimi insanlıktan mahrum bırakıyor, kimi incitiyor, kimi borçlandırıyor, kimi öldürüyor ve kimi yaralıyorsa, onların gözlerinin içine bakın devleti yakından görmek için. Kimlere bu kentlerin sokaklarında kimlik soruluyorsa daha çok, kimler yaralarıyla yaşamak zorunda bırakılıyorsa bu coğrafyada onların bedenlerine bakın devletin açtığı yaraları görmek için.
Büyük şehirler dikiliyor her yere. Gökdelenlerle taçlandırılıyor yoksul ömrümüz. Kıtalar bağlanıyor kocaman tünellerle. Kentler kapitalizm dininin kutsal kitabını yeniden yazıyor. Bizse vakur bir edayla ezber ediyoruz yapılanları. Modern iktidar tam da budur zaten. Tam da böyle bir rasyonelliktir o. Tam da aklın ruhu yok saymasıdır. Güvenlikli sitelerde yaşadığımız modern mülteciliktir. Tanrıya taptığınızı sanarken taşa tapar bulmanızdır kendinizi modern iktidar. Yaptığı modern hapishanelerle övünürken hasta mahpuslarının o modern mezbahalarda her geçen gün daha fazla tüketildiğini görmemektir modern iktidar. insana değil hizmete hizmet etmektir modern iktidar.
Şimdi, yürüyorum Ankarada protokol yolunda. En gri yeri burası bu şehrin. Bu grilikler ve sıkıcı beton duvarların arasında gözüm takılıyor Orhan Velinin içine düşüp öldüğü çukura. Şu sokağın arkasında Denizler yatıyor ve evimin az ötesinde Cemal Süreyanın adımladığı park. Hayalimdeki kentte, Anıtkabirde, dizeleriyle bir din yaratan Arkadaş Zekai Özger yatıyor, meclis büyük bir paintball arenası, şehrin en büyük caddesinin adı Ankaralı Turgut Caddesi, bütün bakanlıklar boşalmış hepsi birer çocuk yuvası. Ve yaşlılar için olgunlaşma enstitüleri, çocuklar için dedelere masal anlatma dersleri. Ben her sabah bu düşleri kurarak uyanıyorum. Oysa bütün akşam haberleri Rahman ve rahim olan devletin adıyla başlıyor söze. Ben hayal kuruyorum o söze başlıyor, ben hayal kuruyorum o söze başlıyor. Birimizden biri mutlaka kaybedecek biliyorum
Bizler miş gibi yaşarken, kapitalizm, insan soyunun bulduğu bu en lanet şey, kendi putlarını dikiyor her köşe başına. Tapınmanın yeni yollarıyla tanıştırıyor bizi. Artık esirgeyen ve bağışlayan bankalarımız var örneğin. Rahman ve rahim olan devletimizin adıyla başlıyoruz her güne. iktidarların elinde savrulan peygamberlerin, kitapların ve kutsal sözlerin ağırlığıyla bitiriyoruz günlerimizi. Dualar bankalara ediliyor kredi versinler diye, el açıp patronlara yalvarıyoruz iş yerlerinde. Adımızın önünde ve arkasında kimlik numaramızla dolanıyoruz devlet dairelerinde. Hicri izgören üstadın yazdıklarını bir dua gibi ezberliyorum bense: Ölümleri kutsuyor, yalanlar emziriyor/ infazlar büyütüyor tarihin beşiğinde/ Her köşe başında kimlik soruyor benden/ Açıp yaramı gösteriyorum.
Ben yaramı gösteriyorum o bana ısrarla soruyor: Beni mi seviyorsun yoksa Atatürkü mü?. Ben yaramı gösterdikçe Beni mi seviyorsun yoksa yla başlayan daha nice soru düşmeye başlıyor önüme. Oysa ben ölülerle ilişkimi öldükleri gün kesmişim. Yaşayanlardan ise yalnızca kimi öldüremeyeceksem onları seviyorum. Oysa bana soruluyor hep Beni mi seviyorsun yoksa Bana ölümden bahsetmeyin diyorum çünkü insan ölür doğa dönüşür.
iktidar olanların elinde sadece kuru, kupkuru güçler var hepsi bu. Öldürmek onlara ait. Ve satın alma gücü. Bu ikisi dışında yapabilecekleri bir şey yok bize. iyi öldürmek, zamanında öldürmek, dehşetli öldürmek bir iktidarı iktidar kılıyor. Ama iktidar her zaman öldürmüyor. Hep öldürürse iktidar olamıyor çünkü. O nedenle arada bir öldürüyor. Arada bir öldürüyor ama hiç güldürmüyor, çünkü bir iş bölümü var. Güldürmek Allaha mahsus biliyor. Ama bu öldürme akılda kalsın diye öldürüyor iktidar. Akılda kalmayan öldürmeler devletlerin sadece iş kazası oluyor.
Öldürebilen iktidar aynı zamanda satın da alabiliyor. O satın aldıkça meşru oluyor, satın aldıkça ayakta kalıyor. Satın alamadıklarınıysa borçlandırıyor. Devletin genelevlerindeki kadınların bir ömür boyu bedenlerini satsa da Ali Murat irat
Erotizmin yerine pornografi tutuşturuluyor ellerimize. Erotizmin uzun ve iç gıcıklayıcı sabrının yerini pornografinin tüketim çılgınlığı dolduruyor mesela. Sevişmeyi unutan bir tür oluyoruz her geçen gün. Ve iktidar erotizmi yasaklarken pornografiyi pompalıyor el altından. Sistem üretmenin yerine tüketmeyi vuruyor sırtımıza. Ürettiklerimiz değil tükettiklerimizle statü kazanıyoruz. Nerede yediğin ve ne giydiğinden daha önemli olmuyor hiçbir üretim, hiçbir değer. Çin malı bir insanlık peydah oluyor gitgide. Her şey ama her şey bir sonra gelen için çabucak tüketiliyor hayatta. Hepsi bu.ödeyemeyecekleri borçların altında kalması bundandır işte. Bundandır devletin hanesinde kayıtlı seks kölelerinin varlığı. Yeri geliyor o koca devlet demirbaş defterine orospu kaydeden bir müessese oluveriyor. Satın alamadığını borçlandırıyor, borcunu ödeyemeyeni satıyor, satamadığını öldürüyor. Ama hiç gülmüyor çünkü gülmek Allaha mahsus, bunu iyi biliyor.
Ve devlet kimi saklıyorsa gözlerden, kimi insanlıktan mahrum bırakıyor, kimi incitiyor, kimi borçlandırıyor, kimi öldürüyor ve kimi yaralıyorsa, onların gözlerinin içine bakın devleti yakından görmek için. Kimlere bu kentlerin sokaklarında kimlik soruluyorsa daha çok, kimler yaralarıyla yaşamak zorunda bırakılıyorsa bu coğrafyada onların bedenlerine bakın devletin açtığı yaraları görmek için.
Büyük şehirler dikiliyor her yere. Gökdelenlerle taçlandırılıyor yoksul ömrümüz. Kıtalar bağlanıyor kocaman tünellerle. Kentler kapitalizm dininin kutsal kitabını yeniden yazıyor. Bizse vakur bir edayla ezber ediyoruz yapılanları. Modern iktidar tam da budur zaten. Tam da böyle bir rasyonelliktir o. Tam da aklın ruhu yok saymasıdır. Güvenlikli sitelerde yaşadığımız modern mülteciliktir. Tanrıya taptığınızı sanarken taşa tapar bulmanızdır kendinizi modern iktidar. Yaptığı modern hapishanelerle övünürken hasta mahpuslarının o modern mezbahalarda her geçen gün daha fazla tüketildiğini görmemektir modern iktidar. insana değil hizmete hizmet etmektir modern iktidar.
Şimdi, yürüyorum Ankarada protokol yolunda. En gri yeri burası bu şehrin. Bu grilikler ve sıkıcı beton duvarların arasında gözüm takılıyor Orhan Velinin içine düşüp öldüğü çukura. Şu sokağın arkasında Denizler yatıyor ve evimin az ötesinde Cemal Süreyanın adımladığı park. Hayalimdeki kentte, Anıtkabirde, dizeleriyle bir din yaratan Arkadaş Zekai Özger yatıyor, meclis büyük bir paintball arenası, şehrin en büyük caddesinin adı Ankaralı Turgut Caddesi, bütün bakanlıklar boşalmış hepsi birer çocuk yuvası. Ve yaşlılar için olgunlaşma enstitüleri, çocuklar için dedelere masal anlatma dersleri. Ben her sabah bu düşleri kurarak uyanıyorum. Oysa bütün akşam haberleri Rahman ve rahim olan devletin adıyla başlıyor söze. Ben hayal kuruyorum o söze başlıyor, ben hayal kuruyorum o söze başlıyor. Birimizden biri mutlaka kaybedecek biliyorum
Bizler miş gibi yaşarken, kapitalizm, insan soyunun bulduğu bu en lanet şey, kendi putlarını dikiyor her köşe başına. Tapınmanın yeni yollarıyla tanıştırıyor bizi. Artık esirgeyen ve bağışlayan bankalarımız var örneğin. Rahman ve rahim olan devletimizin adıyla başlıyoruz her güne. iktidarların elinde savrulan peygamberlerin, kitapların ve kutsal sözlerin ağırlığıyla bitiriyoruz günlerimizi. Dualar bankalara ediliyor kredi versinler diye, el açıp patronlara yalvarıyoruz iş yerlerinde. Adımızın önünde ve arkasında kimlik numaramızla dolanıyoruz devlet dairelerinde. Hicri izgören üstadın yazdıklarını bir dua gibi ezberliyorum bense: Ölümleri kutsuyor, yalanlar emziriyor/ infazlar büyütüyor tarihin beşiğinde/ Her köşe başında kimlik soruyor benden/ Açıp yaramı gösteriyorum.
Ben yaramı gösteriyorum o bana ısrarla soruyor: Beni mi seviyorsun yoksa Atatürkü mü?. Ben yaramı gösterdikçe Beni mi seviyorsun yoksa yla başlayan daha nice soru düşmeye başlıyor önüme. Oysa ben ölülerle ilişkimi öldükleri gün kesmişim. Yaşayanlardan ise yalnızca kimi öldüremeyeceksem onları seviyorum. Oysa bana soruluyor hep Beni mi seviyorsun yoksa Bana ölümden bahsetmeyin diyorum çünkü insan ölür doğa dönüşür.
iktidar olanların elinde sadece kuru, kupkuru güçler var hepsi bu. Öldürmek onlara ait. Ve satın alma gücü. Bu ikisi dışında yapabilecekleri bir şey yok bize. iyi öldürmek, zamanında öldürmek, dehşetli öldürmek bir iktidarı iktidar kılıyor. Ama iktidar her zaman öldürmüyor. Hep öldürürse iktidar olamıyor çünkü. O nedenle arada bir öldürüyor. Arada bir öldürüyor ama hiç güldürmüyor, çünkü bir iş bölümü var. Güldürmek Allaha mahsus biliyor. Ama bu öldürme akılda kalsın diye öldürüyor iktidar. Akılda kalmayan öldürmeler devletlerin sadece iş kazası oluyor.
Öldürebilen iktidar aynı zamanda satın da alabiliyor. O satın aldıkça meşru oluyor, satın aldıkça ayakta kalıyor. Satın alamadıklarınıysa borçlandırıyor. Devletin genelevlerindeki kadınların bir ömür boyu bedenlerini satsa da Ali Murat irat
devlet denilen abidik gubidik organla alıp veremediği olan güzel insan/ yazar. benim de fazlasıyla bir derdim olduğundan aramız hayli iyi.
artık cumartesileri yazıyor birgün'de. kalemi hem güçlü hem duygu yüklüdür.
artık cumartesileri yazıyor birgün'de. kalemi hem güçlü hem duygu yüklüdür.
(bkz: delilik bir tercihtir)
güncel Önemli Başlıklar