bugün

sanılanın ve düşünülenin aksine, pek iyi birşey değildir.

burada "hayatınız kurtulur" falan yazmış bazı arkadaşlar. o yüzden yazayım dedim.
gerçi benim özel hayatım kimseyi alakadar etmez, ama bu beklenti içinde zengin bir kadınla evlenmeyi düşünen arkadaşlara da ders olur belki.

ben 2 defa evlenip boşanan biri olarak, ilk evliliğimi süper zengin bir adamın kızıyla yaptım.
okulda tanışmıştık kendisiyle, babasının hazır beton fabrikaları-tesisleri vardı, şimdi firma ismi vermek istemiyorum burada.
yani tam olarak 15 tane hazır beton istasyonu vardı bunların. eh 2 sene genel müdürlüğünü yaptığımız şirket ne de olsa...

her neyse, biz 2005 senesinde babasının karşı çıkmasına rağmen evlendik.
iki kız kardeşti bunlar, bu büyük olandı, bir de baldız vardı biz evlendiğimizde henüz 14 yaşındaydı.

benden bahsedecek olursak, üniversiteyi bitirmiş, eşin dostun yanında takılan biri olarak mezun olmuştum.
başımızda baba yok, bir evin bir oğluyum. annem ve halamla birlikte yaşıyorduk, halam kız kurusu, birini sevmiş nişanlamışlar, sonra adam şehit olmuş güneydoğuda, halam da yemin içmiş başkası ile evlenmemiş, oldum olası bizle yaşar, benim 2. annem gibidir halacığım.
annem ve halam bir de ben.
benim üzerime titrerler, bir dediğimi iki etmezlerdi...

her neyse, kızı gittik istemeye. istemeye gittiğimiz evin kapısını çaldık, muhteşem bir villa, "vay amına koyim" dedim, "biz bunlarla nasıl anlaşıcaz ki?"

bizi buyur ettiler, villanın içinden geçip müthiş bir bahçeye çıktık, meğerse o villa bir müştemilatmış, çalışanlar orada kalıyormuş, villanın arkasında da asıl malikane varmış.
malikane dediysem köşk yani, bu boğazdaki yalılardan 3-4 misli büyük devasa bir şey. çişe gidip gelmeye kalksanız yolda yine çişiniz gelir, o derece...

hülasa kızı istedik, lavuk kayınpederin gönlü yok tabi, ezikleyip duruyor amın evladı. ama kız cevval, babasının ağzından girdi burnundan çıktı okeyi aldı. 2. gidişimizde söz yüzüklerini taktık.

bütün çevrem "ooo zengin damadı oldun, artık bizi tanımazsın" dediler, hatta arkamdan "altın yarak" diye de lakap takmışlar. ama ben fiat tipo ile geziyorum hem de lpg'li.

tabi nişan vakti geldi, nişan alışverişine çıktık, annemle halam ne gerekiyorsa yaptılar. ama bana belli etmeseler de ezildiklerini hissediyordum. hatta kıza, "bak bu iş olmayacak, aramızda dünyalar var, olmayacak bu iş" dedim. anlattım derdimi, "sen merak etme dikkat ederim" dedi.

nişanı kız tarafı yapar ya, lavuk kayınpeder 5 yıldızlı otelde balo salonu tutmuş, orada ilk gerginlik yaşandı, beni kenara çekti "nişana buraya yakışacak insanları çağır" diye tembih verdi puşt.

o an dedim ki koy şu piçe kafayı, at yüzüğü suratına amına koyduğum evladının. ama kızı düşündüm, seviyordum çünkü. ne olursa olsun seviyordum, o da beni seviyordu.

neyse nişan oldu bitti, tabi bizim taraftan gelen hısım akrabanın aklı çıktı, hepsinin ağzı açık.
zavallı annem ve halamın ise eziklikleri ve ezilmişlikleri yüzlerinden okunuyor. ama belli etmemeye çalışıyorlar.

nişandan 3 gün sonra bizim hanım "aşkım babam seni çağırıyor, bişey görüşecekmiş, ama nolur ne yaparsa yapsın seni sevdiğimi düşün ve sakın sinirlenme" dedi. tabi anladım, işten güçten bahsedecek, bi ton nasihat verecek orospu evladı.

bastım gittim yanına.
5 tane sekreterden 8 tane kapıdan geçtim yanına çıkmak için, iki kanatlı büyük bir kapıdan geçtim. önümde 200 metrekarelik tek parça kocaman bir oda, odanın bir ucunda antika bir makam masası, onun kenarında toplantı masası, duvarların biri tablolarla dolu, diğer duvarda da bunların şirketlerinin resimleri falan filan.
"gel evlat, gel bakalım" dedi kayınpeder.
lafı dolandırmadan söyledi.
"artık bizimlesin, bu arabanın anahtarları, bir süre metin bey sana işini gösterecek, yapman gerekenleri öğretecek. sakın bir şey söyleme, itiraz da etme, sen benim oğlumsun, ben de senin babanım. tamam mı evladım..."

ağzımı açtırmadı.
yutkundum metin abiyle yürürken koridorda. metin abi bir yandan şirketi, işleri falan anlatıyordu...ne anlarım ki ben hazır betondan amk. ne anlarım...

katlandık buna da.
kız anladı kızdığımı, ama katlandık...mecburdum.
lan bu adamın kızını alıp da gidip bir yerde maaşla çalışacak halimiz yoktu ya, adam böyle bir şeyi kabul etmezdi ki, hanım da ister miydi fakir bir hayat yaşasın.

işe başladık tabi çaresiz.
bütün gün yollardaydım, beton tesislerini geziyor, irsaliyeleri faturaları topluyor, hesabı kitabı yapıp muhasebeye teslim ediyordum. ne de olsa kendi şirketimiz, adam tabi bize güveniyor, en önemli işi damadına yaptırıyordu.

faça düzgün, cepte para, kredi kartı...yaşam o biçim...validemle halamı da alıyor, nişanlımla birlikte alışverişe çıkıyoruz, yemeğe gidiyoruz falan. o biçim hayat amına koyim.

tabi bu arada düğün yaklaşıyor.
eh güzel de para kazanıyorum gittim kayınpederin yanına "baba düğün için şurayı düşünüyorum, ne dersiniz" diye sordum.
"biz o işi hallettik, xxx otelde yapacağız" dedi.

lan evlenen ben.
düğün yapan ben, nerede evleneceğim bana sorulmuyor. hatta nikah şahitlerini bile belirlemişler.
yutkundum, boğazım düğümlendi, bir şey diyemedim. "bu da maldivlerdeki balayınız için uçak biletleri ve otel rezervasyonu" diyerek bir dosya tutuşturdu elime...

sustum...
çıktım gittim odadan, kapıyı kapatırken de boynumla selam verdim...

koşarak çıktım şirketten, arabaya atladım, gittim içtim bir ıssızda, bir yandan da ağlıyorum hani...içtim...içtim...
dönerken de arabayı bir direğe koydum tabi.

gözlerimi açtığımda hastanedeyim.
nişanlım, annem, halam başımda ağlıyorlar. sonra kayınpeder ve kayınvalide geldi. kayınvelide geçmiş olsun dedi. kayınpeder, geçmiş olsun bile demedi, "arabayı mahfetmişsin, sakın bi daha içme" dedi.

"senin arabanın amına koyim piç." diyemedim tabi. baktım lavuk annemle halama nasihat veriyor. "yahu ne isterse yapıyoruz, arabası var parası var, ne istiyor bu çocuk bak düğünü de biz yapıyoruz..."
annemler de bir şey diyemedi. derler aslında da biz üzülmeyelim diye demediler belli ki...işte o an yıkıldım.

birkaç gün görüşmedim hastaneden çıktıktan sonra nişanlımla.
sonra bize geldi. "ben sana ne yaptım da beni suçluyorsun" dedi. anlattım. bana hak verdi, "babamla konuşacağım sen merak etme" dedi.

düğüne de 1 aydan az zaman var.
kızla beraberiz "hadi babam bekliyor" dedi. çaresiz gittik yanına.
lavuk jip almış bana. "bunu vursan bile sana bişey olmaz damat" dedi.
patavatsız.
ama espri niyetine söyledi. üstünde durmadım.

bu arada evimizi de hazırlamış lavuk.
küçük bir köşk adeta...içini de kendi zevklerine göre dizayn etmişler...

işte bütün bu şeylere rağmen o düğün oldu arkadaşlar.
düğün oldu, evlendik.
kayınpederin uygun gördüğü üzre de balayını maldivlerde geçirdik ve yine kayınpeder, kayınvalide ve hanımın zevklerine uygun döşenen saray yavrusu yuvamıza bir damat olarak "gelin gittim" adeta...

canım cicim ayları...iş hayatı derken 1 seneyi devirdik.
bu arada ben şirkette işleri iyice üzerime aldım. kayınpeder de kıbrıs senin, monte carlo benim kumar turları düzenliyor.
hayır millet kumara gider kaybeder amına koyayım, bizim lavuk kumara gidiyor, kazanıp dönüyor...şans işte.

ama yine de hayat her şeye rağmen güzel.
hanım bazen pot kırıyor, ama geçinip gidiyoruz.

derken bir gün bizim evin alt katına bilardo masası alayım dedim, konuyu hanıma açtım.
"saçmalama" diye tersledi beni. spor odasıymış orası. "lan 2 tane boş oda var git oraya koy aletlerini" dedim.
"sen bir ev alırsın oraya koyarsın bilardo masanı..." diye cevap verdi.

çıktım gittim evden.
nereye gittiğimi bilmiyorum. ne yaptığımı bilmiyorum.
telefonu kapadım, yekten yok oldum.

1 hafta sonra döndüm annemin evine. bir şekilde barıştık. ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildi.

2 seneden beri gururumda oynanmadık bir taraf kalmamıştı.
dayanamıyordum.
sanki herkes arkamdan dedikodu yapıyordu.

olmadı...devam edemedi...
boşandık netekim.

kurtuldum o aileden. bir daha da hayat boyu kendimi ezdirmemeye, kimseden bir menfaat, bir rızk beklememeye ant içtim o gün.

canım annem ve canım halamla huzur dolu bir hayat yaşamaya başladık.

şimdi son sözüm bu tip şeylere özenen arkadaşlara.
benim başımdan geçenler bunlar.
eşim ve ailesi aslında çok iyi insanlardı. ama arada gelir farkı ve korkunç bir uçurum olunca, insanlar ne kadar iyi olursa olsunlar anlaşmak imkansız oluyor.
en ufak şey bile batıyor insana.

o yüzden "davul bile dengi dengine" arkadaşlar.

şimdi "ikinci eşin fakir miydi..." diye soranlar olabilir.
yok o da fakir değildi, onunla denktik hiç olmazsa.
ama onun da dedesi ölünce birkaç milyonluk miras kaldı. sonra gittim onu aldattım ben de. sırf ona miras kalıp zenginleşti diye çatır çutur aldattım ve beni kapının önüne koydu.

şimdi huzurlu muyum?
oh mis...

hadi yeter bu kadar. size ne lan milletin özel hayatından?
Ben sol görüslü oldugum için agzima geleni söylerim sonra mezarimi bile bulamaz siniz.
Her türlü karlı çıkacağınız iştir.

Ya ilişki sağlıklı bir şekilde devam eder, evlenirsiniz. Paraya para demezsiniz.

Ya da Ali bey bu ilişkiden rahatsız olur ve kızının peşini bırakmanız için size yüklü bir ödeme yapar. Siz de paracıklarınızla Rusya senin isviçre benim gônül eğlersiniz.

Çok mu iyimser oldu?
Kızını da kendisi gibi yetiştirdi ise parayla bile çekilmez.
kızda babası gibi artis takılıyosa hiç çekilmez.
yaptığınız çocuklar için "bu değil, bu hiç değil" diye burun kıvırır bu adam. hiç bulaşmamak lazım galiba.
babasindan dolayi kiza onyargili yaklasilan durumdur, o bir kadindir, guzel ise tercih sebebi olabilir.
ali ağaoğlu nun diğer eşinden olan oğluna nasip olacak kızdır.
asla iki kişilik bir ilişki olmayacaktır zira ali ağaoğlu'nun kızının bavul formundaki hermes çantası her daim yanınızda ve aranızda yer alacaktır. işadamları ve çocukları konulu bir dergi çekiminde bulunmuştum ben bunlarla aynı ortamda ve my goodness tarifi yok... o çanta hep fotoğrafçının gözüne sokuldu ama hep!!! sabır sevgilisine...

sadece adam değil kızı da sonradan görmelikte tavan yapmış çünkü eğer konu içerikli bir çekime katılıyorsanız çanta eğer küçük formlarda değilse ve kıyafetin ayrılmaz bir parçası niteliğinde değilse göze sokulmaz, naturel kareler beklenir. ama anlatamazsın bu insanlara.
(bkz: parayla sevişmek)
açık konuşmak gerekirse böyle bir ilişki için zengin olmak gerekir. neden derseniz; ali ağaoğlu zengin adam elbette çocukları da bolluk içinde yetişmişler siz aldığınız maaşla yada kazandığınız primle o kızın ancak parfümünü yada çizmesini alabilirsiniz öyle kızları çorbacıya yada sıradan lokantalara da götüremezsiniz ayrıca lüks restorantlara da sizin paranız yetmez işte arada uçurum olur gider. he şöyle olur kız sizi çok sever ama o zamanda onun yanında afedersiniz pali köpeği gibi dolaşırsınız sürekli azar işitirsiniz yada arkadaş çevresinde kim bu zavallı tarzı bakışların odağı olursunuz.
işte büyüklerimiz güzel söylemişler davul bile dengi dengine çalar diye, zengin zenginle, fakirde fakirle mutlu olur bence.
ilk yamukta maslak ormanlarına gömüleceğinizi gösterir. hazır inşaat da yapıyorken temeline atar vallahi. karadenizliden korkacaksın.
tek gecelik bir ilişki yaşayıp,
sabah evden çıkmadan bütün basın ordusuna kendinizi ihbar ederek harikulade ötesi bir sükse yapmanıza vesile olabilir.
imza: yapmış olmaktan çok bilinmesinden haz duyan insan.
Münir özkul'un yaşar usta repliği ile ayarın verilmesi ve ilişkinin bitmesi ile sonuçlanacak ilişki olur kanımca.
talih kuşunun ishal olup üstünüze sıçması gibi bir şansa denk gelen olay. gerçi ali ağaoğlu gibi kayınpeder çekilmez ama paranın gözü kör olsun. torunlarına artık bu değil bu hiç değil benim aradığım başka diye seçer arkadaş. *
- Kızımın peşini bırakmak için ne kadar istiyorsun?
+ Bırakamam efendim. Seviyorum kızınızı, yapamam.
- Ben yaparım olur.
torun beğenmez lan bu.
- bu değil, bu değil! Bu hiç değil! Beni anlamıyorsunuz!

Te allahım...
vergi kaçıran ali ağaoğlu'nun müstakbel kayın baban olmasıdır.
o tipsizden nasıl bir yaratık dünyaya gelir yada gelişmiştir bilinmez. ben istemem şahsen.
(bkz: ali agaoglunun kedisi ile iliski yasamak) para için her seyi yapanlar bunu da yapar.
yakalanırsan üstüne site yapar şerefsizim.
muhtemelen bir kaç aday arasından seçilmiş kişidir.
+bu değil
+bu değil
+bu hiç değil
+beni anlamıyorsun farklı bir tip arıyorum.
.
+işte bu! *
yemeyle bitmeecek kadar paranın içine girdikten sonra sığıntı ve silik yaşamanın dert yaratmayacağı durum.

(bkz: ne dedim lan ben)?
allah bu duruma düşürmesin.

asla yaşamayacağım durumdur. asla.

not: ömür boyu silik ve sığıntı gibi yaşamak isteyen onursuzlar için birebirdir.

not: iğrenç durum.
Herkese nasib olmayandır. Talih kuşu değil ejderhasıdır.

- aşkım
- sen değil
-bitanemmmm
- ı ıh sen hiç değil.
- göresledum seni sevduğummmm
-işte sennnnn babaaaaaaaacımmm bunu alalım mı?
- alalım kızım para bok zaten.