bugün

esrar kafası

yaşıyorum:

Patronlar Ve Tanrılar

Artık ölülerin üzerine basa basa dans ediyorduk, o kadar çok ölüyorduk ki kendimizi iyi hissettiğimizde eğlenerek geçirebileceğimiz her yer mezarlıklarla dolmuştu. Topraktan olma mezarlıklar değil, betondan olma mezarlıklar. Her yerimiz binalarla kaplıydı ve binaların her katında yüzlerce ölülerimiz leş gibi kokuyorlardı. Artık gömmekten vazgeçmiştik. Artık çiçeklerin nasıl koktuğunu düşünmekten vazgeçmiştik. Vazgeçmediğimiz tek şey dans etmekti,. Ölümden kaçamıyorduk ve şu kısacık yaşantımızda sadece dans etmek kalmıştı elimizde. Kimilerimizin yeni alışkanlıkları olmuş, insan kanı içiyor insan beyniyle besleniyordu.
Bizi yer üstündeyken daha yer altında yaşamaya zorlamış patronlar ve tanrıların isteği buydu. Tanrılar ve patronlar, her zaman vaatlerde bulunarak bizi satın alan ve her zaman o parayı kazanmak için hak etmek zorunda bırakan 2 varlık, tanrılar ve patronlar. Ve biz tek bir şeyin karşılığında para alıyorduk: Ölüm. Ne kadar erken ölürsek aldığımız para o kadar artıyordu. Ve bize cennetten tapular satıyorlardı ve biz cennete kovuluyorduk. Şimdiye dek bizi korkutan imamların, papazların cehenneminin dünya olduğunun bilincinde ölüler üzerinde dans etmeye devam ediyor, ölüme saatler kala, ölme şerefinde bulunduğumuz için, ölme yaşımıza bakılarak cennetteki tapumuzu alıyorduk. Ve geriye kalanlar üzerimizde dans etmeye devam ediyordu.