bugün

vahdet i vücud

isbat ettinse, varın var olduğun,

Çözüldü esrar, bitti yorgunluğun.

isbat-ı vücut, yoku yok etmektir.

işte bu hikmeti: LÂ vü illa nın.

LÂ ile söyle yokun yok olduğun,

Hem iLLA ile VAR'ın var olduğun.

Gerçek budur. Alem-i Eşya ise,

Zahiridir, bir tek mutlak varlığın.

Coşar deniz, ilân eder birliğin,

Tekliğine köpük şahit denizin,

Teklikte çokluk var, çoklukta teklik.

Zuhurudur çokluk, tek bir vücudun

Denizden var olan yüz bin köpüğün

Açıktır, evveli. Deniz olduğun.

Köpükler yok olur gene denizde,

Bu da isbatıdır, âhir olduğun.

Bir bütündür, olmaz kenarı varın

Zira yok yok ki; ola haddi varın,

işte Ulûhiyet budur, SONSUZLUK...

Eşya, hep kendi zuhurudur Hakkın.

Hiçbir şey yoktan olmamıştır kesin,

Halk olan nurundandır Zat-ı Hakkın.

Sınırsızı tam görmek mümkün olmaz.

Açık gizli O, O'dur zahir batın.

'Hüvel evvelü vel âhir' buyruğun,

Bildirdi zahir batın kendolduğun.

ilk HU'dur, son HU, dış HU'dur içde HU

Şerhi bu; var yokun, LÂ vü iLLÂ'nın

(Kazım Yardımcı)

tanım: okuyarak öğrenilemez, dinlemekle öğrenilemez, tamamen tasavvuf yolunda yükselmeyle elde edilebilen bir bilgidir. yaşanması gerekir, kavranabilmesi için. yaşayarak öğrenen kişi ise, kendi mertebesindekiler hariç başkasına anlatamaz, çünkü karşısındaki anlayamaz. hallac-ı mansur'un ölüm sebebi de bu olmuştur. iradesi dışında söylemiş, ancak karşısındakiler demek istediğini anlayamadıkları için derisi yüzülmüştür.