bugün

(bkz: bağbozumu şarkıları)
herkes bilmez ama şair kelimesinin ağa babasıdır.
dönüp dizelerine bakıldıkça yeni bir şey gösterebilen ender şairlerden ama insan... Bir yere şunları yazmıştı, şimdi o "yer" yazdıklarından ibaret;

Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar. incelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti. Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu.
karanfilli şiirler yazmış yazar.

Konuşuyorsun, kanatlı bir karanfil dudakların.
Gözlerin iki dağ suyu güldükçe köpüklenen
indiriyorsun kirpiğini upuzun bir güz.
Bir kapı önündeyim, girsem suç gitsem ayaz.
şiir dinletisinde şiirlerini ayakta okuması yasaklanmış şair. valla ne diyim, trajikomiklik trajı tavan yapmış güzel ülkemin.

http://www.radikal.com.tr...umasi-yasaklandi-1498358/
skym sonik bir ülkenin, skym sonik bir uygulaması daha.
1953 Yozgat doğumlu, şair ve yazar. Genelev mektupları, Ömür Hanım' la Güz Konuşmaları ve Senin Korkularını Benim inceliğimi isimli şiirleri mutlak okunması gerekenler arasındadır. Yazar Hasan Ali Toptaş' ın yakın dostu olan Erbaş halen Antalya' da yaşamaktadır.
--spoiler--
"Kuş taşlayarak, köpek döverek, kedi yakarak büyüyen çocukların ülkesinde
polislerin kahraman olmasından daha doğal ne olabilir.
Ben polise öfke duymuyorum.
Asıl katil onların babalarıdır.
Aklı ve sevgisi olmayan bir toplum
ya önünü iliklemekte
ya da şehvetle şiddeti sevmekte bulacaktır özgürlüğü."
--spoiler--
Sevgilim..Bir ülke senin gövden kadar masum olsaydı.Bir tek anne oğlunu devletten sormazdı.
benim en güzel düşlerim
içimde kaldı.
Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar. incelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti. Şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu.

Şükrü erbaş
Hemşehrim olduğunu Yeni öğrendiğim şair. Çok güzel eserleri var. Ama tüm eserlerinden ayrılan şiiri 'ömür hanımla güz konuşmaları'dır. En azından benim için. 'Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?' Sözü benim her yaşamaktan sıkıldığımda aklıma gelen tek şeydir. Sonra oturup saatlerce bu cümleyi düşünürüm. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ?

Allah daha uzun ömürler versin ve edebiyatımıza nice eserler vererek edebiyatımızı zenginleştirsin.

Şair gibi şairdir.
ÜÇ NOKTA

Büyük konuşanlar
Alınlarında eğri olmayanlar
Yalnız yükseği görenler
Herkesin ortasında yürüyenler
Bütün ışıkları yananlar
Sesi menevişsizler
Güzü küçümseyenler
Gözyaşına arkasını dönenler
Kendini mutluluk bilenler
Sessizlikten korkanlar
Yalnız eşyalarına gülümseyenler
Öyküsünde öteki olmayanlar
Kederle kirlenenler
Aynası buğusuzlar
Kışa yolu düşmeyenler
Kalbi ölüm mühürlüler
Penceresi dışa açılmayanlar
Aşktan utananlar
Güzelliği kimsesizler
Dili şiddet olanlar
Gövdesi sözünden önce gelenler
Dünyaya dokunmayanlar
Unutanlar, unutanlar
Ey tek heceli darlık...

O mevsimim ki herkesten yapılmış
Üç noktayla biten bir cümleyim artık...

ŞÜKRÜ ERBAŞ
KOŞARADIM

Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
Toprağı rüzgarı denizi göğü
O her zaman bir insanla anlamlı
Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
Ve ucuz korkuların kör kuyularına
Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.

Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
Kurulmuş saatler gibi gün boyu çalışıp tekdüze
Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
Unuttunuz başkalarının acısını duymayı
Küçük çıkarların büyük kurnazları
Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek
Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
Dışa vurmayı duygularınızı
Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.

Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
-Ki bu en büyük kötülüktür size-
Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde
insanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
Koşaradım
Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde...

ŞÜKRÜ ERBAŞ
Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
Toprağı rüzgârı denizi göğü
O her zaman bir insanla anlamlı
Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
Ve ucuz korkuların kör kuyularına
Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.

Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze
Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
Unuttunuz başkalarının acısını duymayı
Küçük çıkarların büyük kurnazları
Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek
Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
Dışa vurmayı duygularınızı
Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.

Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
-Ki bu en büyük kötülüktür size-
Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde
insanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
Koşaradım
Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..
Öyle ucuz ettiler ki her şeyi
Sözü, saygıyı, erdemi
Ölümü bile kirlettiler.
'gülün sesi gül kokar' kitabının yazarı olan şair.
adı üzerine düşünülmesi gereken bir kitap ismi.
insanda böyledir, sesinden fikirlerinden düşüncelerinden gül olup olmadığı anlaşılır. seni neyin beklediğini az çok tahmin edersin. hiç görmeyen birisi gülü sevebilir. kokusunu hisseder. hemde koklayan birine göre gülün daha güzel koktuğuna, olduğuna inanır.

Sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
Herkesin perde perde çekildiği bir akşam,
Siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun.
Ağzında eriklerin aceleci tadı
Elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası,
Bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
Yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor.
Aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
Bir kadının eksildikçe ömrüme eklenen
Uzun gecelerini, solgun gövdesini öpüyorsun.
Hatıra isimli şiirin kalemi. "Tanrı'ya insanın yalnızlığını ekliyorum" dizesiyle yalnızlığın doğasını tek satırda izah eden güzel insan ama insan...
Arabesk şair. Ama iyidir hani.
Yüreğimde büyüttüğüm gül güneşe çıkamaz
Yüreğim o gülü büyütmezse ışıyamaz.

Günüm seninle başlasın istemiştim
Çok değil ki…
Bir içten gülüşünle ışısın gecem
Uzun suskunlukların dilsiziydim
Sesin aksın istemiştim dupduru
Dağ suları gibi serin
Yüreğimin ölü topraklarına.
Kirpiklerin gölgelesin yüzümü
Gözlerin ömrümün göğü olsun
Demiştim, çok değil ki…

Bir uzun yürüyüş düşlemiştim
Avuçlarının ince çizgilerinde
Öperek ürkek gülümsemeni usulca.
Dünya tepeden tırnağa sen
Buğulansın istemiştim ılık nefesinle
içimin buzlu camları.
Rüzgârda titreyen dallar misali
-Bilsen unutmuşum nicedir-
Ürpersin tüylerim tel tel her değdikçe
Savrulan saçların solgun tenime.
Çok değil ki, kırılsın acının ayazı
Mutsuzluk dinsin biraz demiştim.

Bir uzun güz geçmişti bin uzun hüzün
Sevgi denilen o ilkyazın üzerinden
Yaşamak eski sevincini çoktan yitirmişti.
Düşsün istemiştim yüzünün sabahından
Ömrümün akşamına bir düş inceliğinde
Öpüşün, dudağında çiçeklenen çiy taneleri.
Çok değil ki, çok değil ki diz çöküp
Göğsünün köpüren pınarlarından
içeyim istemiştim hayatın can suyunu
Ağzının pembe ufuklarında soluklanarak.
Bir dem barışık olsun can ile ten demiştim
Bir dem iliklerimde duyayım yaşamayı
Uyumun mutluluğunu sende bularak.
Yasayan sairdir. (Bilmeyenler var). Her siiri ayri guzel. Guzel adam..
-ömür hanımla güz konuşmaları-

ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak. incecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?
Şükür cehalet bitti! Kimse okumuyor, herkes yazıyor. Kimse öğrenmiyor, herkes biliyor. Kimse susmuyor, herkes konuşuyor. Kimse çekilmiyor, herkes ortada. Kimse kederlenmiyor, herkes şenlik. Kimse yere bakmıyor, herkes yıldız tozu. Kimse sevmiyor, herkes arzu ediyor. Kimse gözyaşı değil, herkes küfür. Kimse eşik değil, herkes duvarların ötesi. Kimse gölge değil, herkes ışık. Tevazu bitti. incelik bitti. Hatıra bitti. Gönül bitti. Şarkı bitti. Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte...

kuş uçar kanat ağlar
Kocaman Bir Çocuğu Öpüyorsun adlı şiirini aşağıdaki linkte seslendirdiğim şair:

https://soundcloud.com/us...aman-bir-cocugu-opuyorsun
Akşamlar, Şehrazat, dünyanın her yerinde aynı kederle mi iner?
Işık neden canımızdan çekilir bu saatlerde? Ağaçlar neden bir top pıtrağa döner? Kapılar ağırlaşır. Kimse başını kaldırıp da bakmaz gökyüzüne.
insan çocukluğundan yeni bir soluk almadan katlanabilir mi?
Kim inandırdı bizi Şehrazat, yaşamın ölümden büyük olduğuna?
içine doğduğumuz sabah neden rüyalarımızdan daha kısa?
insan kendisini sevmeden başkasına dokunabilir mi hiç?
Çocuklarımız kirpiklerimizin gölgesinde nereye kadar büyür?
Sevdiğimiz kadınlar bizim neyimizi sever Şehrazat?
Şarkı söylemeden sabaha çıkabilir mi insan? Akşamlara kadar kaç ses yaramızı sevdirir bize?
Sonra kapımız çalınır. Gelir bir dost tedirgin eşit sıkıntılarda. Neden yalnızlığımızı birbirimize gösterirken utanırız?
insan konuşmadan da anlaşılmak ister. Sevdiğimiz insanlardan bunu beklemek çok mu Şehrazat?
iyilik, korku içinde yaşar mı hiç? Haysiyet yarasının merhemi var mıdır? Yüzü yere düşen insan evlere nasıl sığar?
Şimdi neden acı verir eski mutluluğumuz?
Gönül yorgunluğu, insan yorgunluğu mudur, beden yorgunluğu mu?
Kan pıhtısı bir arzuyla güzelliğe bakmak nasıl bir yaşama cezasıdır?
Sonsuzluk, Şehrazat, ölümden sonra mı başlar, yaşayalım diye bize verilen şu hayat mıdır?
güncel Önemli Başlıklar