bugün
- psikoloğa gitmek mi içki almak mı12
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak20
- junkman13
- anın görüntüsü17
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı14
- erdoğan'dan sonraki başkan19
- icardi19059
- yigitzsche15
- başıboş köpek sorunu25
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız14
- çok fazla çirkin erkek olması13
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği24
- sexting haram mıdır24
- sophie dee'nin memeleri11
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri11
- kurtlar vadisi pusu rezaleti11
- aleyna tilki nin annesi12
- cengiz ünder'in bıyığı12
- ölmeye karar vermek19
- erdal beşikçoğlu'nun işçilerle yemek pr çalışması10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi15
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor12
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı59
- assembly kodu11
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur20
- ali koç8
- fenerbahçe13
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu9
- yazarların en rum özelliği16
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sadece sennn9
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir16
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti11
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
insanın boktan bir şair olması o'nun kendine şair demesine engel değildir. o yüzden o bir türlü bulunamayan kelimeyi önce kendim ararken farkettiğimi söylemekte bir sakınca görmüyorum. öte yandan, söz vermemekle birlikte, bu yazıda kendimden daha fazla bahsetmeyi şimdilik düşünmüyorum.
şimdiye kadar türkçe yazan üç büyük şairde dikkatimi çeken o "kelime", "şey", veya "yer"in başka şairlerde veya dillerde de karşıma çıkacağına eminim. hatta bir ihtimal unuttuklarım da vardır. zamanla karşıma çıktıkça eklerim. siz de ekleyin.
aklıma gelen isimler orhan veli kanık, can yücel ve özdemir asaf.
orhan veli'nin anlatamıyorum(1) şiirindeki her şeyi söylemenin mümkün olduğu yerdir. fiziksel bir yer değildir. tek hüneri ve tek amacı 'söz' olan şairin kafasındaki kilitli kasadır. bu şiir sanki orhan veli'nin o kasayı farkettiği anki heyecanla yazılmıştır. içindeki şey, o'na artık ağladığı zaman sesini duymanızı sağlayacak şiirleri yazdıracak yetenektir. bu keşif bir derttir çünkü artık onun orda olduğu kesin, ulaşmak meseledir.
charles bukowski'nin beğenmediği şairlerden bahsederken kullandığı "samimi değil" tuzağına düşmeme garantisidir orhan veli'nin o yere ulaşmasının ödülü. başkasının ne düşüneceği değil, kendi samimiyetinden emin olma ihtimali o'nu heyecanlandırır. hissedilenin kelimeye dökülmesini engelleyen şifrenin çözülebileceğini farketmiştir veli'nin oğlu orhan.
can yücel'in başka türlü bir şey(2) inden bahsediyoruz. şairlerin kimi zaman söyleyecekleri şeyin yerine oturttukları ağaç, bulut gibi pastoral figürler değildir artık o'nun ihtiyacı olan. insanlık durumunu bütün çıplaklığıyla kelimelere dökmesini sağlayacak yeteneği can yücel'de bir mekana, bir memlekete benzetir.
özdemir asaf ise eğri mısraların doğru kombinasyonunu bulacak o şifreye belki de en güzel ismi, iki mısralık şiirinin başlığıyla koymuştur: tohum(3). aristo, meşe palamuduna bakarak ondan oluşacak meşe ağacını kaçınılmaz görmüştür. o palamudun, ya da tohumun, ağacın dna "şifresi"ni taşıdığına dair 2300 yıllık bir öngörüsüdür. özdemir asaf'ın tohum adını verdiği 'kelime' ise o her anlamı kapsayacak yerin şifresini taşır.
(1)
ağlasam sesimi duyar mısınız,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
gözyaşlarıma, ellerinizle?
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
bu derde düşmeden önce.
bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
anlatamıyorum.
(2)
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
(3)
öyle bir kelime söylesem ki deyorum,
dışarıda bir başkası kalmasa.
şimdiye kadar türkçe yazan üç büyük şairde dikkatimi çeken o "kelime", "şey", veya "yer"in başka şairlerde veya dillerde de karşıma çıkacağına eminim. hatta bir ihtimal unuttuklarım da vardır. zamanla karşıma çıktıkça eklerim. siz de ekleyin.
aklıma gelen isimler orhan veli kanık, can yücel ve özdemir asaf.
orhan veli'nin anlatamıyorum(1) şiirindeki her şeyi söylemenin mümkün olduğu yerdir. fiziksel bir yer değildir. tek hüneri ve tek amacı 'söz' olan şairin kafasındaki kilitli kasadır. bu şiir sanki orhan veli'nin o kasayı farkettiği anki heyecanla yazılmıştır. içindeki şey, o'na artık ağladığı zaman sesini duymanızı sağlayacak şiirleri yazdıracak yetenektir. bu keşif bir derttir çünkü artık onun orda olduğu kesin, ulaşmak meseledir.
charles bukowski'nin beğenmediği şairlerden bahsederken kullandığı "samimi değil" tuzağına düşmeme garantisidir orhan veli'nin o yere ulaşmasının ödülü. başkasının ne düşüneceği değil, kendi samimiyetinden emin olma ihtimali o'nu heyecanlandırır. hissedilenin kelimeye dökülmesini engelleyen şifrenin çözülebileceğini farketmiştir veli'nin oğlu orhan.
can yücel'in başka türlü bir şey(2) inden bahsediyoruz. şairlerin kimi zaman söyleyecekleri şeyin yerine oturttukları ağaç, bulut gibi pastoral figürler değildir artık o'nun ihtiyacı olan. insanlık durumunu bütün çıplaklığıyla kelimelere dökmesini sağlayacak yeteneği can yücel'de bir mekana, bir memlekete benzetir.
özdemir asaf ise eğri mısraların doğru kombinasyonunu bulacak o şifreye belki de en güzel ismi, iki mısralık şiirinin başlığıyla koymuştur: tohum(3). aristo, meşe palamuduna bakarak ondan oluşacak meşe ağacını kaçınılmaz görmüştür. o palamudun, ya da tohumun, ağacın dna "şifresi"ni taşıdığına dair 2300 yıllık bir öngörüsüdür. özdemir asaf'ın tohum adını verdiği 'kelime' ise o her anlamı kapsayacak yerin şifresini taşır.
(1)
ağlasam sesimi duyar mısınız,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
gözyaşlarıma, ellerinizle?
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
bu derde düşmeden önce.
bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
anlatamıyorum.
(2)
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
(3)
öyle bir kelime söylesem ki deyorum,
dışarıda bir başkası kalmasa.
şairlerin bir türlü anlatamadıkları kelime ya da duygu demek daha iyi olur sanırım. hangi şair vardır ki duygularının tarifini tarifsizlikle boğuşurken tasfir edemesin ? şair bu yüzden şair olmuştur. tasfir eder çünkü duygularını anlatmaktadır ama aslında anlatamamakla da meşguldur çünkü zaten duyguların tarifi var mı ki ? Özlemin , acının, aşkın, dostluğun tadı hangimizin ruhunda aynı ki..
müzisyenlerin bir türlü bulamadığı ritim, ressamların bir türlü bulamadığı renktir. amaç zaten bulmak değil, aramak.
O bir türlü bulunamayan
kelime değil de,
başka ağızlardan çıkan
bi koku muydum
ben yoksa?
eylül 2003
kelime değil de,
başka ağızlardan çıkan
bi koku muydum
ben yoksa?
eylül 2003
beat akımının öncülerinden allen ginsberg'in 1955 yılında yazdığı howl adlı şiirini merkeze alan, şiirin yayıncısına karşı açılan müstehçenlik davasının, ginsberg'le yapılan ropörtajların ve san francisco'da bir barda şiiri okumasının canlandırıldığı howl (2010) adlı filmde ginsberg'in ağzından duyarız orhan veli'nin "epeyce" yaklaştığı, can yücel'in gideceği memlekete olan ihtiyacı:
"sorun, arkadaşlarınıza söylediğiniz ve ilhamınıza söyledikleriniz arasında ayrım yaptığınızda ne olduğudur. mesele, bu ayrımı ortadan kaldırmaktır. ilhamınıza, kendinize veya arkadaşlarınıza konuşurken olduğu kadar açıksözlü yaklaşmak. Bu, olduğunuz gibi yazma, kendini yazmaya adama becerisidir".
(the question is what happens when you make a distinction between what you tell your friends and what you tell your muse. The trick is to break down that distinction. To approach your muse as frankly as you talk to yourself, or to your friends. It's the ability to commit to writing, to write the same way you are.)
"sorun, arkadaşlarınıza söylediğiniz ve ilhamınıza söyledikleriniz arasında ayrım yaptığınızda ne olduğudur. mesele, bu ayrımı ortadan kaldırmaktır. ilhamınıza, kendinize veya arkadaşlarınıza konuşurken olduğu kadar açıksözlü yaklaşmak. Bu, olduğunuz gibi yazma, kendini yazmaya adama becerisidir".
(the question is what happens when you make a distinction between what you tell your friends and what you tell your muse. The trick is to break down that distinction. To approach your muse as frankly as you talk to yourself, or to your friends. It's the ability to commit to writing, to write the same way you are.)
bazen bulmak için aylarca uğraştıkları kelimedir. hatta o bulunmayan kelime şiirin silbaştan yazılmasına bile sebep olabilir.
güncel Önemli Başlıklar