bugün

enteresan bir durumdur. birinci sınıftaki çömezliğini daha dün gibi hatırlarken, vizeler, finaller, stajlar, projeler derken son sınıfa gelinmiştir. Gelinmiştir gelinmesine ama okul bitince ne olacak sorunsalı baş göstermiştir. askerlik var, iş bulma telaşı var, kız arkadaşla gelecek planları var. Şimdi o tüm hayalleri gerçekleştirme zamanı da iyice yaklaşıyor. Nasıl iş bulunacak, o hayaller nasıl gerçekleşecek o da ayrı bir mesele.

en iyisi üniversitede birinci sınıf öğrencisi olmak mıydı acaba? gazamız mübarek olsun sözlük bitti, bitecek okul..*
en sıkıntılı dönemlerden biridir. okul bitiyor ciddi ciddi, ne yapacam ben yaaaa? hemen iş bulabilecek miyim, daha yüksek lisans da var, ee hem iş hem yüksek lisans beraber gider mi? daha askerlik var, evlenme var, var da var. bir çok sorunları beraberinde getiren yıldır. zor bir senedir ama umarım rahat geçilir diye temenni edilir. *
stresin tavan yaptığı durumdur...
işin piçi olmak tabirinin vücut bulduğu durumdur. azıcık faal bir öğrencilik geçirildiyse eğer, her hocam tanınır, ortalama olarak tüm öğrenciler tanınır, gelen körpelere hemen el atılır -erkek olma durumunda tabi-.
babada para bolsa, bir kaç yıl daha uzaması gereken durum.
neler kaybedeceğini yavaş yavaş anlamaya başlayan talihsizdir.
kaybettiği ortamı birdaha bulamayacağını anladığı anda bunalıma girecektir ve okul bitince kendini uzun zaman boşlukta hissedecektir.acı ama gerçek.
kafa dağıtmak için çıkılan aralarda arkadaşlarinin
"son sene lan okul bitince ne halt edecez?" yakınmasindan bıkmış olmaktir, *
açık ve net olmak gerekirse, okula bir turist misali gidilmesi gereken süreçtir. fakat, bazı okullar bunu pek de hoş karşılamaz. daha ilk haftadan ödevleri dayayarak, bu düşüncelerini belli ederler. siz okulu bir an önce bitirmeyi isterken, çok kıymetli (!) akademik kadro bunu tam tabiriyle sikine bile takmaz. zaten 3 sene boyunca yeteri kadar yorulmuş olan bünye, artık iflas aşamasına gelmiştir. yeterdir, bitsindir. dahası, herkesin ağzına pelesenk olan, o meşhur "şimdi böyle diyorsun ama, okul bitince o ortamı çok özlersin." lafına daha da ayar olunmaktadır. hayır arkadaşım, hiç de özlem falan duymayacağım bu okula. en garip olan konu ise, son sınıfta toplam 12 adet ders alınıyor olmasıdır benim güzide okulumda. dönem başına 6 ders düştüğünden, haftada ancak bir (rakamla 1) gün boş durumdadır. ama rahat olunmalıdır ve yine gezip tozmaya devam edilmelidir. kendi adıma konuşursam, üniversite öğrenciliği süreci boyunca bir tek sene bile uzatmamış olmak, son sene için de doğrudan bitirme konusunda şahsıma yeterli güveni sağlamaktadır. öğrencilik sıfatının, isminizin başından atılacak olmasına sadece aylar kalmıştır. unutulmaması gereken şey ise, arkadaşlarla bol bol vakit geçirilmesidir. zira, hepsi farklı şehirlerden geldiğinden mütevellit mezun olunca sık sık görüşmek mümkün olmayabilir. kısacası, istenildiği gibi gezilip, eğlenilmelidir bu son senede. hatta, imkan varsa yurtdışına çıkılmalıdır arkadaşlarla. fakat, mezuniyeti uzatmamak için okulu da ihmal etmemek gereklidir.
çelişkilerle doludur.
çok istenen o hayal, yani mezuniyet töreni yaklaşırken, şimdi ne olacak kaygısı başlar.
içten içe bilinir ki, aslında biten fakülte değil, sorumsuz gençlik dönemidir.
kafa kaşıyacak vakit bulamadığınız bir dönemdir tez projeler iş bulma stresi ile ömrünüzden ömür gider. arada arkadaşlarla görüşmeler mezuniyet adına yapılan yemek, piknik, gezi organizasyonları ile kafa dağıtmaya çalışırsınız.
tam okul bitecek derken 2 adet seçmeli dersten okulu uzatmak demektir.
okulun uzayacağının gerçekliğine daldığın andır son sınıf öğrencisi olmak.
1 yıl daha harç ödemektir.
askere 1 yıl geç gitmektir.
1 yıl geç iş bulmaktır.
dikkat edilmez ve o son sınıfta götü kurtarmak için daha fazla çalışılmazsa en az bir seneye mal olur er kişisi için.
sadece zamana mal olmaz.
o şehirden arkadaşlarınız gider, okulun uzatıldığı dönemlerde alt sınıflardan not toplama utancı vardır, ailenize fazladan mali külfete yol açmanızda cabasıdır.
(bkz: beyler adam son sınıf)
her zaman bitmesini istediğin bir şeyin bitmemesini istemeye başlama ruh haline bürünmeye sebebtir.
mezun olup evde pinekleyen kişinin bir önceki yaşam evresidir.

yakın zamanda telefonunun sinir bozucu alarm sesine her sabah -en azından bir süreliğine- maruz kalmayacaktır. zira kişinin gece gündüz ayrımı değişecek aradaki keskin hat belirginliğini yitirecek ve vahim sonuç olarak ev ahalisiyle görüşme saatleri bir hayli kısalacaktır.

zaman kavramı böyle karmaşık bir hal almışken bir süre evden çıkmama durumuyla asosyalleşmeye adım atacak birey, eski düzeninden tamamen uzaklaşmanın etkisiyle kafasının estiği saatte ceketini alıp arkadaşının evine elinde biralarla baskın yapmak yerine telefonla randevu almayı tercih edecek zira diğer elemanlar hala öğrencidir ve öğrencinin planı yalnızca an için geçerlidir.

akşam ise tüm aile bireylerinin görüştükleri zaman olduğunu hesaba katarak gece dışarda olmayı tercih listenizde alt sıralara kaydırırsınız. öyle öğrenci adam gibi başına buyruk her saatte dışarı çıkmayı düşünürseniz nereye gittiğinizin izahını az çok yapmanız gerekebilir.

ve geceye gelince orası tam bir muamma. açıklamaya lüzum yok anlayan anladı.

velhasıl kelam, sınav yükünün bittiğini sanarak gaflete düşen arkadaş; sözüm sana bilesin.
başıboş geçirdiğin her günün ardından mezun sıfatı eklenince önüne, bu mevzunun gitgide boka sardığını anlayacaksın. * *
'vay amk lan ne çabuk geçti, daha dün gibi anasını satıyım.' tepkilerini bir sene boyunca verdiğiniz dönemde olmaktır. geri de kalan senelerde yapmadığınız şeyleri yaparsınız. örneğin rafting'e falan gidersiniz, ne biliyim çevre illere gider gezersiniz. en sonunda o aşırı duygu yüklü mezuniyet gelir çatar. dandik bir organizasyon olsa da, ister istemez duygulanırsınız. aileler falan tanışır birbiriyle. güzeldir aslında. 4 sene boyunca 'oğlum bizimkiler çok iyi anlaşır lan' gibi konuşmalarınızın gerçekliğini sınarsınız. ayrılık vakti yaklaştıkça daha bir hüzünlenirsiniz. ha belki çok belli etmezsiniz, bir kamyon dolusu espri arasında unutturmaya çalışırsınız birbirinize. ama o an. o son gidiş anı gelip çatınca. erkek adam ağlamaz demeden gözleriniz dolar. belki de hüngür hüngür ağlarsınız. en acı vereni de, dost değil kardeşim dediğiniz arkadaşlarınızın mezun olup, sizin okulu uzatmanızdır. o an da belki çok fazla anlamazsınız farkı ama eylül gelip, tekrar okullar açılınca garip bir hüzün çöker, ister istemez üzerinize. beraber yıllarınızı geçirdiğiniz evde artık başka ev arkadaşları vardır. hemen hemen her muhabbette anarsınız. 'ulan murat olsa şöyle derdi', 'musa olsa şöyle yapardı', 'barış olsa da bir çay demlese amk' gibi. yani demem o ki canlar. ya o çok sevdiğiniz arkadaş gurubunuzla beraber okulu uzatın. ya da onlarla beraber okulu bitirin. çok koyuyor lan.
okulun ilk haftasında derslere girmemektir.
eğer 7 sene okuduysanız hiç bir anlamı olmayan hededir. zira uzatılan 3 yıl hep son sınıf öğrenciliğiyle geçtiği için bi yerde bünyeye alışkanlık yaptığından mütevellit hiç bir anlam ifade etmiyor.
içime garip bir huzurun dolduğu, gelecek kaygılarının deniz kenarındaki hafif bir meltem gibi yüzüme vurduğu, şu an içinde bulunduğum durum.
bugüne kadar, üniversite hayatınızda yapamadığınız şeyleri yapabilmek için elinizde bulunan son süreçtir. dolayısıyla sonradan pişman olmamak için iyi düşünün ve harekete geçin. zaman çabuk geçiyor.
--spoiler--
hayatınızın en rahat ve en zevkli kısmını geride bırakacaksınız (bkz: üniversite hayatı), mezun olup iyi bir iş, eş bulsanız da o yıllar geri gelmeyecek.
--spoiler--
üniversitenin bir fırsatlar ülkesi ya da disneyland'ın arka bahçesi olmadığı gerçeğinin kesinkes anlaşılmasıdır.
eğer öğretmenlik okuyorsanız hocalarınız da size hocam demeye başlar. muhabbetler karışır ;
- günaydın hocam.
+ size de günaydın hocam.
- nasıl gidiyor hocam.
+ nasıl gitsin be hocam öğretmenlik işte sıkıntılı.
- evet hocam ne yapalım görevimiz bu. ****
berbat bir ruh hali içerir.
ağlatır lan adamı.
proje dersleriyle kafayı yedirtir.
proje, ales, proje, kpss, proje, kpds, proje, üds, proje, dersler... gibi uzayıp giden sorunlara sahip psikolojisi bozuk kimseler yığını.
iyidir, hoştur. kaçıncı sınıftasın dediklerinde son senem dersin, karizmatik durur.*