bugün

1991-1995 istanbul üniversitesi mühendislik fakültesi anıları:

- uyuşturucu komasına girenleri kurtarma amaçlı antidot araştırmasının bölüm başkanı tarafından "siz kendiniz içiyorsunuz o yüzden araştırıyorsunuz" diye baltalanması, isterseniz kan örneği verebiliriz test ettirin denmesine de "bakın biliyosunuz nasıl test yapıldığını, kesin eroinmansınız siz" diyerek nokta konulması..

- üzerinde aylarca çalışılan ve sırf projeyi sunabilmek için autocad öğrenilip dünya para verilip plotter ile çizdirilerek hazırlanan, uzun boru hatlarında boru içine monte akış hızlandırıcı sistem projesi için makina bölüm başkanının daha proje dosyasına bile bakmadan "çalışmaz bu" diyerek yırtıp atması, yanındaki yalaka asistanların da "bsg laboratuarına, kimya mühendisi makina ile mi uğraşır" demeleri ve hoca dahil gülmeleri..

- elektrik elektronik bölüm başkanından yalvar yakar randevu alınarak gidilir, mikro dalga ile elektrik nakli hakkında yapılan proje hakkında yardımları istenmesinin ardından, kimya mühendisi öğrencisi olduğumuzu anlayınca "herkes kendi işine baksın" diye odadan çıkarılmamız.

kesinlikle unutulmaması gereken edit : yukarıda yazan projeler ile geceleri uykusuz geçirdiğimi bilerek uyuyakalıp sınavına yetişemediğim ama "sen zaten fiziği bitirmişsin" diyerek giremediğim sınavdan 90 veren, her daim desteğini, verdiği moralleri esirgemeyen rahmetli somar onat hocam... hala vişne votka içtiğimde kadehimi senin için kaldırıyorum, nur içinde yat.
(bkz: #2847367)
özel güvenliğin kızlara laf atması, kameraların göremediği kör noktalarda öğrenci dövmesi.

(bkz: ankara üniversitesi cebeci kampüsü)
her daim korsan kitap ve cd satılıyor olması.
(bkz: hacettepe üniversitesi beytepe kampüsü)
yeni gelenlere banyo fişi satılması.
üniversiteye ilk başladığım yıl bir alt katta bulunan su ürünleri fakültesi'nin okulda tanışma partisi düzenlediğini bangır bangır çalan müzikten anlamıştık ve O gece arkadaşlarla okulda ödevimizi yapmak için sabahlamış ve yorulmuştuk. Sabah kantine giderken merdivenlerde gördüğüm manzara bu konunun tanımıdır.
Sabaha kadar içilmiş ve merdivenlere kusulmuş. Ben gördüğümde müstahdem temizliyor idi.
türban tartışması döneminde bandana ile sınava giden ketoralin sınava bandana ile giremeyeceği sebebp olarak bandananın yasak olmasının gösterilişi tartışmalar ve sonuç olarak bandananın çıkarılarak sınava girilmesi ve sınav sonunda gözetmen olucak asistanın halen bandananın yasak olduğunu düşünmesi sonucu "onu kampüs dışında tak" cümlesinin yükselişinin güzel örnekler oluşturacağı dumur olaylardır..
bölümdeki ellili yaşlardaki güvenlik görevillerinin kovalamaca oynamaları, birbirlerine pandik atmaları, ta.aklarını sıkmaları.
(bkz: hacettepe üniversitesi mühendislik fakültesi) *
Yaşanmış bir hikayeden yola çıkılarak yazılmıştır....
üniversite sınırları dahilinde olmasa da üniversiteyle alakalı bir dumurdur.

Ilık bir agustos akşamı idi. rüzgar hafif hafif esiyordu. dört makina mühendisi adayı ve bir işletmeci adayı evden almış oldukları cep harçlıkları ile safiyane bir şekilde ilerliyordu. birden bir karartı farkettiler. yaklaştıkça karartı büyüdü büyüdü... sonunda karaltının bozulmuş olan devasa arabasının kapısı ile uğraşan bir insan evladı olduğunu farkettiler. arabanın yanına vardıklarında işletmeci *, okuduğu bölümünde verdiği bir girişimcilik ile, atıldı ve tiz bir sesle ' merhaba amca, nasıl yardımcı olabiliriz' dedi. . bir üniversitede makina mühendisliği otomotiv bölüm başkanı olan adam 'siee' der gibi bir bakış attı. bakışlarından adeta " ben bunca yıllık prof. um yapamıyorum arabanın kapısını, sen nahhsıll yapacaksın" ifadesi bariz belli oluyordu... ama karanlıktan adamın yüz ifadesini göremeyen işletmeci makina mühendisi olan diğer dört arkadaşına dönerek ' siz bakın bakalım anlayacak mısınız ' dedi. arabası ile uğraşan adamı tanıyan ve kaliteli olan bir makine mühendisi adayı saygıyla önünü ilikledi ve kısık bir sesle " biz o kadar anlamayız bu işlerden " dedi. Halbuki bu sözleri söyleyen ve aynı zamanda kaliteli olan bu makine mühendisi adayı, üniversitesinde otomotiv bölümünden dersler alıyordu ve deli gibi arabalardan anlıyordu. Arkadaşlarının bu saygılı hareketlerine anlam veremeyen ve araba sahibinin prof. olduğundan habersiz safiyane işletmeci adayı gülüyor ve arkadaşlarına " siz kaç senedir okuyorsunuz ama basit bir kapı kolundan bile anlamıyorsunuz, beceriksiz herifler , bütün makineciler beceriksiz olmak zorunda mı ya " deyiverdi. Arabası ile uğraşan ve aynı zamanda prof olan rektör adayı adam hızla başını kaldırdı.. adamın yüzü önce hafif pembeleşti sonra hafif hafif renk atarak morardı daha sonra rektör adayı olan o adam hırsla arabasının kapısını çarptı ve kapı anlamsız bir şekilde düzeldi..bu olaya anlam veremeyen işletmeci adayı umursamaz bir tavırla arkasını döndü ve yoluna devam etti. bilmeden okuduğu üniversitenin muhtemel rektörünü çarşı yapan genç , gene bilmeden tarihe geçiyordu.. iyi ki gece karanlıktı ve diğer makine mühendisi adaylarının yüzleri karanlıkta kalmıştı. Yoksa makine mühendisi adayları her şeyden habersiz bir işletmeci yüzünden derslerinden geçemeyecek hatta okulu bırakmak zorunda kalacaklardı.

Sonuc olarak, siz siz olun ve muhtemel rektör adayının rektör olabileceği ihtimalini göz önünde tutarak, onu çarşı yapmayın.. bari yanınızdaki mühendis adaylarına acıyın.. yazık yavv..

Not: bu hikaye yaşanmış olup kahramanları hala aramızda dolaşmaktadır. Rektör adayının tepkisini çekmemek ve okulu bitirebilmek için isimler verilmemiştir. *
(bkz: uludağ üniversitesi)
(bkz: ali sürmen)
ders seçmelerinin başlamasına karşın çift anadal sonuçlarının açıklanmaması.
can kurtarma ve ilk yardım dersinde hocanın önlerde oturan bir arkadaştan koridorun hemen başında ki yangın söndürme tüpünü istemesi arkadaşın çıkıp gitmesi iki fakülte binası gezmesi ve en sonunda okulun marangoz atölyesinde ki tüpü atölyenin şefi nezaretinde getirmesi. biz güldük hoca güldü yangın tüpleri güldü sadece arkadaşımız ve atölye şefi gülmedi anlamadırlar çünkü.
hemen hemen her üniversite öğrencisinin "kendi tecrübesini yazsa" roman olabilecek olaylar silsilesidir. Bu olaylar bir kaç kategoride toplanabilir:

hocaların not verme alışkanlıkları
-tek soru yüz puanlık bir sınavda ilk sene doğru yapıp kalmak, ikinci sene yanlış yapıp geçmek.

hocaların zor, hatta imkansız sınav soruları sormaları
-makro iktisattan ne öğrendiyseniz yazın, tek soru yüz puan. (kitap bilmem kaçyüz sayfa, süre 60 dk. merak edenler için çözüm: boş kağıdı ver hocayı yorma)

saf anadolu gençliğinin maceraları
-dekandan mı alınıyormuş banyo fişi? bitmek üzereymiş söylediklerine göre...

kavgalar, şenlikler, ev hayatı, hamam böcekleri, bütünlemeler, yağsız makarna, banyo sobasında mahalle bankını yakmak, sabahlara kadar kağıt oynamak, dersi değil de direk final sınavını asmak, hoca tehdit etmek, şişman güvenlikçinin çıkamadığı yerlere tırmanıp dedektörle bomba aramak vs.

ben en çok, kayıt yaptırmaya babasıyla gelen bir kızın, fotokopiyi görünce şaşıran, "tıpkısını bastı" diye hayretini ifade eden babasının gidişinden 3 ay sonraki halini görünce dumur olmuştum.
ülkücülüğüyle tanınan bir öğretim görevlisinin "gençler üniversitemizden memnun ayrılıyor musunuz" sorusuna olumsuz cevap alınca ciddi ciddi bize solcu bir rektör gerek demesi.
ders seçiminde seçtiği hocanın ilk dersine gitmeyip, ikinci hafta dersine giden öğrenci, ders sınıfının değiştiğini bilmediğinden dolayı farklı bir hoca ile karşılaşır. vize dönemi geldiğinde ise, kendi hocası sandığı şahsın sınavına girer ve çok çalıştığı o dersten koskoca bir sıfır alır.

aynı kişi, bu seferde farklı bir dersin, sınav öncesi son dersine girmez, hoca ise sınav öncesi bu derste sınav hakkında bilgiler verir. söylediği şeylerden bir tanesi de, sınavıma kesinlikle kurşun kalemle gelmeyin, yaptığınız hataları görmek istiyorum, bu yüzdende tükenmez kalem kullanacaksınız der. bu kişi ise durumdan habersiz olduğundan, bu sınavı ise kurşun kalemle geçiştirir ve en az seksen alacağı sınavdan yirmi alır.

yine de her şeye rağmen ortalaması yüksektir, helal olsun yani.
-haftada 1 ya da max. 2 kere dişi görmek. bunların da kuvvet ve muhtemel odayı temizleyen ablalar olmaları.

-sabah kalkıp direk okula gidebilmek. süslenecek kızın olmaması dolayısıyla saç, sakal, kıyafet umrunda olmamak.

-yılda bir gidilen farklı ilçedeki kampüsün yolunda kız gördüğünü sanmak. kedidir o kedi diyip geçmek.

(bkz: itü vadi yurtları)
(bkz: bir makinacının yaradana serzenişi)
öğrenci işlerinin kapısında "öğrenci giremez" yazısının bulunması.*
yardımcı doçent olan bir hoca ders anlatmaktadır ve arka sıralarda konuşlanmış olan bugsbunny ve iki arkadaşı dersi dinlememekte ve hain planlarını hayata geçirmek için fırsat kollamaktadırlar dersin sıkmaya başladğı bir anda bu plan işleme konulur hocanın telefonunu gizli numaradan çaldırmaya başlarlar hoca önce telefona bakar ve yerine kor ilk deneme başarısızdır ancak yılmazlar bir kez daha ararlar ve hoca bu kez pardon deyip dışarı çıkar döndüğünde ise nesilden nesile anlatılacak olan efsane yaşanmaya başlar hoca aynen şunları söyler " x üniversitesinin y fakültesinin dekanı bensiz birşey yapamaz da çok boş bir adam yahu " tabi olayı bilenler kahkahayı basmış bilmeyenler ise anlamsız anlamsız bakmışlardır tabi sonra herkes öğrenmiştir.
(bkz: sınav)
kedi nufusunun ogrenci nufusu ile esdegerlerde kiyaslanabilecek olmasi.
balıkesir üniversitesindeki sinek böcek arı ve her türlü hayvan bolluğu.
lisede fen okuyup universitede sosyal bilim okuyan er kisinin 300 kisilik anfide iki elin parmaklarindan az olan erkekleri saymasi. ilerleyen gunlerde erkekler arasinda yapilan sohbetleri ozlemek.
diferansiyel denklemler sınav sorularını (ve dolayısıyla cevaplarını) hazırlayan hocanın diğer hocalara dağıttığı cevap kağıdında bir sorunun çözümünü yaklaşık 1 sayfalık işlemler sonucu çözmesine rağmen, aslında sorunun 2 satır işlemle sonuçlanabileceğinin farkına varmamasıdır.
rektörlük tarafından sosyalist parti'ye toplantı yapması için ana bina içinde özel salon tahsis edilmesi.

medeniyet başka şey...

(bkz: ben bugün bunu gördüm)
fiziksel jeoloji dersinde...

hoca: +
öğrenci: -

+ bakın telaffuz çok önemli, fault ve fold kelimelerinin telaffuzunda yapılan bir karışıklık önemli bir hataya sebep olabilir...
- tıpkı lovemaker ile lawmaker arasındaki fark gibi.
+ aynen, semra özal mesela bunu söyledi diye bir daha ingilizlerin yüzüne bakamaz oldu, orada prenses diana'nın kahkaha atışı hala gözlerimin önünde.
+ hocam, sizce neden öyle söyledi? *
- ee eline vermişler kadının, artık ne yapsın. *
odtü efsanelerinden biridir.
amfide ders işlerken tebeşiri biten hoca, sınıftan birine "biri gidip yan sınıftan tebeşir alsın" der. öğrencilerden biri, iki kapısı olan sınıfın bir kapısından çıkar ve diğer kapısından sınıfa girer. "merhaba hocam beni yan sınıftan hoca gönderdi, tebeşir alabilir miyim?" der. hoca "bizde de yok. ben de yan sınıfa öğrenci gönderdim" der. bütün sınıf kopar...
güncel Önemli Başlıklar