bugün

birbirini tamamlayan iki yaşam biçimidir. iş üniversitenin tavan kısmıdır. ancak birbirine bağlı bu iki kuruluş aslında insanların öncesi ve sonrası düşüncelere kapılmalarını sağlar.

öğrenim görülen süre zarfında öğrencilerin pek çoğu;

- ulan bitse de gitsem.
- lanet olsun böyle memlekete de okula da.
- yok abi bir daha hayatta uğramam buralara.
- çok bunaldım psikolojim bozuldu.

gibi sözler sarf ederler. okudukları şehrin kıytırıklığından dem vururlar. ancak hiçbirisi bilmez ki oradan ayrıldıktan maksimum 4 ay sonra ah vah edecekler, o kıytırık memleketi ve arakdaşları mumla arayacaklar.

iş yaşamı hakikaten bokunduruktur. düşünce özürlü yöneticiler, sırf birinin tanıdığı olan sorumlular, sizinle aynı pozisyonda çalıştığı halde sizden fazla maaş alanlar saymakla bitmeyecek bir yelpazenin ürünüdür. bu tipler sizi sürekli demoralize ederler ya da kamçılarlar. şahsen demoralize olmaktayım zira bir yerden sonra kamçı göte kaçmaktadır.

iş yaşamı esnasında okul hayatını o kadar özlersiniz ki " ulan keşke 3-4 ders bıraksaydım " diye düşünmekten kendinizi alamazsınız. düşünün ahali sabah işe gitmek için uyandığınız saatte daha yeni uyuyanlarınız var. işte varın siz kıyası burdan yapın.
zamanında işin kapısını açan üniversite, günümüzde gençleri işten uzak tutmanın bir aracı olarak çok bilinçli bir şekilde kullanılmaktadır.
güncel Önemli Başlıklar