bugün

ilk insanlardan biridir.daha dogrusu göktaşı dünyaya carptığında dinazormuş bu nine.
sanırım yılların getirdiği tecrübeyle prof. olabilir.
labaratuvarda maddeleri koku duyusuyla ayar verebilen,
anlatığı dersin notu bulunmayan,
bulunsada binlerce fasikülden fotokopisi püsürüne sahip,
sınavlarda eski soru olmasa kalmanın farzını kıldıracak imam,
birinci sınıf demirbaşı,
danışman hocam.*

diğerleri için:
(bkz: ünal egeli)
(bkz: bülent ediz)
ilk gördüğümde, jurassic park'ın gerçek olabileceğine inandığım şahsiyettir..
organik kimyayı,inorganik bazda ele alarak,nihilist bir yaklaşımla bizlere empoze etme çabasında olan,saçları dökük,kaşık tırnaklı,göz altı torbaları en büyük boy çöp torbasından daha büyük insan...

''bu ders çok zor'' diye babama şikayet ettiğimde,babamın bana ''demek ki yeterince çalışmıyorsun'' dediği ve benim karşılık olarak '' baba o kadın sen doğdugunda 5 senelik öğretmenmiş'' dememden sonra,
''oğlum kalırsan da önemli değil,boşver..'' dedirtebilen insan..

bize çin işkencelerini kimyasal deney haline getirip,uygulayan insan modalitesi...

dersinde bir sene boyunca not alıp alıp da,final öncesi notları açıp hiç bir bok anlamayarak geri kapattıgım ve aşagı inerek yüzüklerin efendisi 2 yi izlediğim günün ertesinde gireceğim sınavın dino-moderatoru...

beni sınavda çöle atan ve 40 almamı sağlasa da geçtiğim dersi bize anlatamayan karı... * *
birinci sınıfta ilk girdiğim dersinde yararlanabileceğimiz 1900 yılından kalmış organik kimya kitaplarını elinde göstererek, bu ahmetin, bu mustafanın buda fatmanın kitabı diyen dinazorların son dişi temsilcisi.
Nadiren katıldığım derslerinden birinde sabun ve deterjen gibi kimyasalların yapısını anlatan, ki eminim bunların bulunuşuna şahit olmuştur, hoca..

''hocam mikrofon taksanız ?? '' sorusuna
''sene bindokuzyüüüzzzz ewet ewet 1900, bilmem ne üniversitesindeyim..'' diye başlayan cümlenin ardından lafı çeviren, ki eminim mikrofonun ne olduğunu anlayamadı..

yakında barkovizyan'a geçeceği söylenen ve onunla önümüzde ki yuzyılı tamamlayacağını düşündüğüm..

bu sene bir ayağı çukurda, asırlık cerrahi hocasının gelip ''ben üniversitenin en eski hocasıyım'' lafından sonra hüzünle eklediği ''tabi ülkü hoca'dan sonra '' diye hitap ettiği (tabi ki hiç ''en eski'' olamayacağının farkında..)

bütün akademisyenlerin fosillerini inceleyip ilk çağ hakkında fikir edinmek için yanıp tutuşarak ömrünü uğrunda çürüttüğü, nacizane hocamızdır kendisi..
dersinden hatırladığım tek şey neden üzerinde o kadar durduğunu hala idrak edemediğim (bkz: mono sodyum glutamat) kimyasalıdır...aslında girdiğim tek dersi de odur...tıp fakültesini kazanmış öğrencilerin zeka seviyelerini, kazanma sıralarına göre belirlemesi...üstün zekasının en açık göstergesidir...her üniversiteye birtane fazla! dedirten hocalardandır...
akademik kariyeri üniversite öğrencilerine ev ödevi vermek gibi büyük bilimsel başarılarla dolu olan değerli hocamız halihazırda yaşlılık kompleksleri açısından literatüre geçebilecek güzel bir vaka örneği teşkil etmektedir. halen uludağ üniversitesi tıp fakültesinde diğer tüm biyokimya grubunun "bence gereksiz bir ders" dediği organik kimya derslerini yürütmektedir. yürütmekle kalmamakta * artık eski soru da sormamaktadır. (bkz: bitse de gitsek)
bu hafta emekli olan hoca
(bilim otoriteleri ve din alimleri bunun bir kıyamet alameti oldugu konusunda hemfikir)
bi üstteki entry ithafen "daha parlak gelecek bekliyor yeni nesilleri" dememe sebep prof.dur.
(bkz: bilim dünyası şokta)
evet doğrudur, belki türkiye cumhuriyetinin ilk kadın profesörlerindendir. ama bu gurur duyulması gereken bir hadisedir.
(bkz: imho)
bir fotoğrafı olsa da görsek, cidden dediğiniz kadar var mı diye düşündüğüm, beni meraklandıran prof.dur.