bugün

Yükseköğretim kuruluşlarında görevli profesör,doçent ve yardımcı doçent,akademisyen.
en tehlikeli turleri; egitmen/ogretmen mi yoksa akademisyen mi oldugunu idrak edemeyenlerdir. bunun farkina var(a)mamalari ve/veya ne olduklarina karar verememeleri yine ogrencilerin zararinadir.
öğretim görevlisinin tersine, kadroludur, 12 ay maaş alır, daha çok hizmetten faydalanır, ekseriya keçi sakallıdır, tükenmez değil dolmakalem kullanırlar, boğuk, kalın sese sahip diyaframdan konuşurlar, çay değil kahve içerler cips, çikolata, kola tüketmezler gömlek-ceket-kravat yerine daha ziyade nispeten gündelik giyerler, nirvanaya yakın kişiliklerdir. bilhassa sosyal dalda olanlarının bazıları öyle bir konuşur ki susmasını istemez insan, o anlatsın anlatsın biz dinleyelim denir.
(bkz: ogretim gorevlisi)
kadro dereceleri yükseldikçe kaypaklaşan insan topluluğudur.
en kaypağı yardımcı doçent mertebesinde olanlardır. genelde firat üniversitesi gibi doğu üniversitelerinde kralda, padişahta bunlardır. Hatta öğrenciye dönüp götünüz yiyorsa gidin hakkınızı arayın diyenlerinde görülmüştür.
üniversitelerin kadrolu ve kariyer yapabilen eğitmenleridir. asistanlıkla başlarlar, prof.luğa kadar yolu vardır. fakat arada bir basamakta çok takılırlarsa bir üst basamağa atladıklarında beyin o tarihte kalabiliyor.

atıyorum 1990'da prof. olunduysa ondan sonrası olmuyor işte hocada. sistem o tarihte kalıyor. ileri gidemiyor.
bir gün aralarına katılacağım, üniversitede ders veren hocalara verilen ad.
moda tabirle fildişi kulelerinden çıkmazsalarsa eğer uzun süre, not için itiraz edemeyen öğrenciler ve yalaka asistanlar yüzünden kendini her konuda otorite sanabilen,siyaset,ticaret,bilimsel projeler gibi somut hayatın içine girince rezil olma ihtimali yüksek olan ve görülen zatlardır.

aslında çok abartıyoruz çoğunu. kısacası her konuda önemsememeli profesörü ve doçenti. kendinin ders verdiği kitap,makale yazdığı konularda konuşunca sadece, kale alınmalı bence. genel kültürleri iyi olmalı diye bir emir, yaptırım yok zaten. sair konuları geçin, anayasa hukukçusu, ticaret hukukunu normal düzeyde bilir, aşırı merakı yoksa. vergi hukukçusu, bütçe hukukunu (devlet bütçesi) hiç bilmeyebilir.

özetle abartmamalı bir profesörü. ancak, konuştuğu konuda profesörse ve de aşırı taraflılığı yoksa saygıda kusur etmemeli. her kelimesi içerdiği önem itibariyle tek tek dikkatle analiz edilmelidir.
öğrencilik yıllarında gerek asosyalliğiyle gerek yalakalığıyla hanesine sürekli artı puan kazandıran kitapların arasındaki bilgilere sıkışan,evden okula okuldan eve şeklinde yaşantıları olan bir insanın karşısına geçtiğinde iki lafı biraraya getirmekte zorlanan ezberci eğitim sisteminin ülkemize kazandırmış olduğu kişilerdir.bilgileri kitap bilgisidir yorumlama yetenekleri sıfırdır,günümüzde bu özelliklere cemaatçilikte eklenmiştir.
ogretim uyesi; yardimci docent, docent ve profesorlerden olusan grup icin kullanilan genel bir tanimlamadir.

ogretim elemani ise; uzman, okutman, arastirma gorevlisi ve ogretim gorevlileri icin kullanilan tanimlamadir.

herhangi bir universitede ogretim uyesi olabilmeniz icin doktora veya tipta uzmanlik derecenizin olmasi gerekir. bunun yani sira universitelerin belirledigi uds, ilgili alanlardaki calisma deneyimi, ders verme, proje yapmis olma gibi sartlari da yerine getirmis olmaniz istenmektedir. bu sartlardan bazilari butun universiteler icin gecerli olsada diger bircogu universitelerin yonetim kurullarinin aldiklari kararlarla belirlenmektedir.
iş dünyasındaki adları mobbingcidir. gerçi öğrenciye de mobbing yaparlar ama ne zaman ki içlerindeki maraba iş dünyasında açığa çıkar işte o zaman mobbingin hakkını verirler.
bir çok üniversitelinin yeni hedefidir. zira hükümetin 2023e kadar öğretim görevlisi sayısını 100 bine çıkarma gibi bir hedefi var. ayrıca özel üniversitelerin sayısının artmasının önündeki en büyük engellerden biri de budur. eleman eksikliği.
baba rektör anne dekan oğul bölüm başkanı gelin öğretim görevlisi... dörtgeninin açılımıydı bir zamanlar şimdi bilmiyorum..
güncel Önemli Başlıklar