bugün

bu başlık başka başlık. kendine has, özel bir başlık. başka başlığa taşınması halinde isyan çıkar. burada öylesine yazılan yazılar vardır.
sesim kısıkmış. mülakattaki kadın öyle dedi. benim normal ses tonum öyle. daha yüksek sesle konuşmak bagırmak gibi geliyor bana. ses tellerimi yoruyor. senin de sesin çıkmıyor şu sıralar. mülakatta bunun üzerine de bir şeyler sormak istedim ama cevap veremezler zaten deyip vazgeçtim.

çok sevdigim halı saha maçlarını bıraktım. öncesinde sen beni bıraktın, sonra ben yazmayı. zaten yazdıklarım sonradan okuduklarımda hoşuma gitmiyor. bir hedefimin yaşamda bir gayemin olması gerektigini söylemiştim bir ara. o aralar “bence de” diye sitem eden bir dostum vardı. sonra bazı dalyanakların ortaya çıkması sonrası dayanaklarım düştü derken bir şeyler bir şeyler. truman gibi hissediyorum kendimi bazen. hatta çogu zaman... bir de bir anti kahraman yarattım. onu da götüme sokacagım. ivaşkova da bacak sokacakmış bana. 1 metre falan kalın kalın. oyş. içim titredi.
düşünmemek için açtım malzeme kitabını çeviriyorum bari kendime bir yararım olsun da dersi geçeyim zira gene kalacağım.
Beklesem geçer mi?
Sadece biraz daha beklesem, sabretsem iyi olur muyum?
yoruluyorum, pes ediyorum Sonra yine başa dönüyorum. Değişen bir şey olmuyor.
Sen yoksun. Görmüyorsun, fark etmiyorsun.
ben umursamiyorum. Öyle yapıyorum. Öyle yapmam gerek. Bakışlarım seni rahatsız eder belki diyerek...
oysa çok özlüyorum be, hiç bilmediğim kokunu, çok az görebildiğim gülüşünü, belki de hiç dokunamayacağım ellerini...
belki mi? Asla demeliydim.
Asla hayatımda olmayacak olan seni özlüyorum be.
anlamayacaksın. Anlamazsın da.
anlama..
ben yine de seni seviyorum.
Ne zamandır yazmıyordum zaten yazdığım süreçte de öylesine yazdığım için baya uygun bir park yeri buldum bu entry için. Ne mutlu! Bak üstad şair şiirde demiş ki diyerek başlayıp entelektüellik yapmak istemem ama yine de bu şair: bu evleri atla bu evleri de bunları da/ Göğe bakalım demiş. Bunu değiştiremeyiz. Zaten yazılmış söylenmiş hiç şeyi değiştiremeyiz. Uyarlarız sadece kendimize ve bu uyarlama ne kadar yakın olursa gerçeğine o kadar sevinir ve sonra o kadar üzülürüz işte. Bize hep üzülmek kalır mutlu anılardan miras olarak. Neyse bunları geçelim bence zaten şimdi bu yazıyı okuyan biri aha sevgilisinden ayrılmış gelmiş buraya ağlıyor diyecek. Öyle bir durum da yok ortada hani ama dedim ya uyarlarız kendimizi şarkılara şiirlere diye işte en son yapmış olduğum uyarlama en son içinde bulunduğum ruh hali en son damlatamadığım göz yaşını bir şiire uyarlamış oldum nedense. Buna gerek yoktu. bu şükrü erbaşın köylüleri niçin öldürmeliyiz şiirine ismet özelin akla karşı tezlerde bu sorunun karşılığını bulamıyorum/ içinden çıkılmaz bir olay ama önemsiz demesi gibi bir şeydi. Karşılığını bulduğum ruh hali sanki teşhis edilmiş bir hastalık gibi tedavisi olmayan bir hastalık gibi ortaya çıkmıştı işte. imgesel yaklaşmak istemiyorum bu konuya sanatsal bir şekilde hiç yaklaşmak istemiyorum. Ama yine de bu duruma yol açan olayları sanatsal değerlendirmemek gördüğüm en büyük oyunculuğa hakaret ve hatta küresel barış yalanlarından sonra en uzun oyuna sahne olan bu tiyatroyu aşağılamak olur. Saygı duyuyorum dekorundan ışıklandırmasına suflöründen kostümüne kadar üstelik. Saygı gerekli bir nitelik defalarca ezilen güruhlar için. Konuyu fazla dağıtmadan kelimelere bir ad verip bu şiiri yazan rainer maria rilkeye ve şu beyitine de edebiliğinden dolayı ezilerek saygı duyuyorum güneşlerce: ...bazen de geri dönmeni isterim bana/ seni besleyip büyüten karanlığa...
Hangi ara böyle romantik oldum yahu?
Şiirler filan.
hiç de yakışmıyor üstüme.
yazdıklarımı okudukça gülüyorum.
http://mbsadam.tumblr.com...17105119033/doktor-ve-ben
Ben seni öylesine sevdim.
Herşey öylesine olunca ne kadar güzel oluyor değilmi belkıs.
güncel Önemli Başlıklar