bugün

bir konu hakkında önceden var olan ve değiştirilmesi de zor olan düşüncelerimiz.
genel de hayatımızın yanlış yönlere akmasında çok önemli rol oynayan, aşamadıklarımız.
hayatın doyasıya yaşanmasına engel teşkil eden inanışlarımızdır. hayatı daha çekilir hale getirmenin yolu, bunlardan kurtulmaktır.

yarış atlarına göz bandı takılır. padoğa girmeden önce huysuzluk yapmamaları, gitmeleri gereken kulvardan ayrılmayıp uysalca yarışı bitirmeleri için gereklidir bu. bir insana göz bandı taktıran şey ise ön yargılarıdır. gösterilen tek yoldan ilerlemek işine geliyorsa, sorun yoktur. fakat orada bunları okuyan kimsenin hayatın yarış atı olmak isteyeceğini düşünmüyorum. işte bu sebepten ötürü, ön yargılardan kurtulmak şarttır.
bizi hapseden duvarlarımızdır.
görünmeyen duvardır.
parçalanması atomu parçamaktan daha zormuş. ben değil albert amcam söylüyor.
bir nevi kaçtığımız gerçeklerdir.
at gözlüğü takıp , görmediğin ve bilmediğin halde sağ ve solun hakkında koşulsuz iyi yada kötü olarak yargıya varma .
götünü si***ler bildiğinden vazgeçmeme durumudur .
bazen doğru çıkabilen ancak genelde insanları yanıltan yargılardır.
http://www.youtube.com/watch?v=X0hCdLux7wM
Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okur:

" Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir caba sarf ediyor ne de bakim yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor."

Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar. Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya baslar. Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıdır.

Belki de hayatta yaşadığımız birçok şey bize önyargılarımız ve bakış acılarımız tarafından dayanılmaz ve zor gözükebilir... *
bize açıklanmak üzere onlar tarafından önsözlerin yaratılmasına neden olur. halbuki onlar, kendini bu şekilde açıklama mecburiyetinde olmayanlardır.
Lanet olası şeylerdir.
ön yargı hapşurduğunda kalbin 1-2 saniye durduğu gibi bir şey insaniyetten de karşınıza önyargınız geldiğinde 1-2 saniyeliğine uzak kalıyorsunuz.
beynin salak sacma bir uygulamasi. insana dair onyargi ornegi vericem

yaz doneminde tanistigim bi kiz var ki hep kutuphanede karsilasiyorduk ve ben yuzunden, hareketlerinden ve itici ses tonundan ona uyuz oluyordum. bugun oylesine selam verdim, konustuk da konustuk, hakkinda ne kadar yanlis dusundugumu ve kendisinin bir melek oldugunu anladim, (bir de torpilli tabi elin almanyasinda hemseri ciktik). benden hicbir cikari olmamasina ve yardim dahi istememe ragmen bu zor gunlerimde bana psikologluk yapti, derdimi kendi derdi belledi ve hatta o kadar mantikli konustu ki ona tamam derken babamla konusuyorum sandim, maddi anlamda da az para harcamam icin bisuru sey soyledi. hani dusunceli insan gordum de boylesi empati yetenegi yuksek ve ince bir insan gormemistim hic. ilk defa birine abla demek istedim. ilk defa birini bu kadar anac buldum. Duygu abla seni cok sevdim ben, sanki tesekkurlerim yetmedi gibi hissediyorum. Tum kalbimle iyi ki varsin!

benzer bi durum da 11 yillik en yakin arkadasimla oldu, ben ondan nefret ediyordum, suluk gibi yapisiyor diyordum, bi baktim ki kizin mayasi benle ayni, bi bakmisim ki vazgecilmezlerimden olmus

önyargılarımız olmasa ne kadar güzel olucak
Önyargı, ufkun genişlemesine ket vurmaktır.
Her şeye tereddütsüzce yaklaşmaya korkmaktır. Bu sebeplerden dolayı bir olayın veya bir fikrin derinliklerine inememektir, inmekten imtina etmektir.
önyargı ile yaklaşılan şey her neyse, kişi onu hayatına almaya çekiniyordur. Belki de kişiyi bir adım öne geçirecek olan bilgiden, olgudan mahrum kalıyorsundur farkında olmadan.

Kişinin kendisini, kendi çizdiği sınırların kapısını kendi üzerine kilitleyi anahtarı kapı eşiğinin altından uzağa atmaktır ayrıca. özgürlüğünü kısıtlamak ve bu yüzden kendine paranoya yaşatmaktır.

önyargılı olmak bir şeyi, sahip olduğun kalıplaşmış fikirlerden dolayı red etmek ve onu kabullenmeyi imkansıza yakın derecede zorlaştırmaktır.

insanın bazen green zone'ları olmalı ve keskin fikirlerden uzaklaştırabilmelidir benliğini. Zihnini yeri geldiğinde özgürleştirebilmelidir.
güncel Önemli Başlıklar