bugün

Çok garibime gitti muhalefet için "Milletin önüne çıkıp yan yana poz verenler şimdi birbirlerine ağır laflar ediyor. Her biri yerel seçim için çıkıp da oy istemeden önce o süreçte ortaya koydukları tutumla ilgili olarak milletten özür dilemeli" demesi...

Valla sizin bir zamanlar yanyana fotoğraf çektirdiğiniz insanlar sizi kandırdı, rejimi yıkmaya kalktı 250 insanımız canından oldu Ömer Çelik. Keşke birbirlerinize ağır laflar etseydiniz. Terörist ve vatan haini ilan ettiniz.

Ayrıca Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Necmettin Erbakan v.b. daha niceleri. Birlikte yürüdüğünüz insanlar bunlar. Ama yollar ayrılınca hepsi tukaka oldu. Kaldı ki genel başkan mı desem cumhurbaşkanı mı desem bilemedim Fatih Erbakan ve Yeniden Refah Partisi için "sirk maymunu" demiş. Şimdi o da özür dileyecek mi?Ona da bu tavsiyede bulunacak mısınız?

Yahu eninde sonunda siyaset bu. Dünyanın çoğunda ülkemizdeki kadar seviyesizlikler olmuyor ama her ülkede yanar dönerlik var. Menfaat meselesi bu. O yüzden garipsememek lazım. Sizin zürriyetsiz dediğiniz adam bugün için "en büyük destekçiniz" olmadı mı?Recep Tayyip Erdoğan'dan cumhurbaşkanı olmaz diyen Bahçeli'ye bugün için birşey diyor musunuz?

Ha olay istikrar meselesi ise cumhuriyet tarihimizin en istikrarsız, en tutarsız, en bir dediği diğerini tutmayan parti AKP'dir. Hangisini saysam bilemedim ki? Rahip Bronson'dan girsem, "Faiz sebep enflasyon sonuç" larda dolansam, darbeci sisi'de bitirmeden bir dönem "miçotakis benim için bitmiştir"de dursam % 10'unu bulmaz yapıklarınızın.
akp adana milletvekili.
Bırak yaa adanayla alakası faydası olamayandır.
28. dönem adalet ve kalkınma partisi adana milletvekili.
''ne şiş yansın ne kebap'çı.
tansiyon düşürücü aynı zamanda.
parti adına geri vitese takıp son sürat gitmesine şaşırmam!
Konakladığı otellerde bol bol battaniye olur. Sarı battaniye, siyah battaniye, başka renklerde de.

iş yapamaz bir tipi var ama. Bundan cacık olmaz. Bakıyordur battaniyeye.
"mülteciler planlı bir şekilde geri dönecek. türkiye, mülteci kampı değildir" gibi bir söylemde bulunmuştur.
adana akp milletvekili adayı.
https://twitter.com/ajans...ze5KCHx_vp6XLyOw&s=19
--spoiler--
Ümit Özdağ: "AKP'li Ömer Çelik öğrencimdi, benden sınıfta kaldı. Yüksek lisanstan da atıldı. Bana not istemeye gelmişti; 'Derslere girmeden sınava gireyim beni geçir' diye. Ben de çık dışarıya dedim.

AKP, Ömer Çelik’i bir kente yolluyorsa o kenti gözden çıkartmış demektir."
--spoiler--

Ömer Çelik dün Adana'da iftarda konuşma yapmıştı.
görsel
görsel
görsel
6 şubat depremi akabinde yaptığı ilk açıklama ile kesinlikle ben ve milyonların antipatisini kazanmış kesinlikle ak partide olmaması gereken kişidir. daha depremin ilk gününde daha depremden etkilenen bölgelerin tamamına erişilememişken çıkıp bizler cumhur ittifakı olarak sahadayız gibi akla hayale sığmayan insanlığı sorgulatan bir açıklama yapmıştır. bu bir gaf değildir bu pis ve kötü bir dildir. bu dil şok durumlarında beynin süzgecinden geçmez doğrudan kalbin kötülüğünden gelir. ben Ömer Çelik'i kesinlikle ama kesinlikle ak partide görmek istemem. hiç ama hiç yakışmadı.

https://www.youtube.com/shorts/chMtJNMQ0jA
bugünlerde, bugün siyaset günü değil diyen AKP SÖZCÜSÜ,
1999 DEPREMiNDE YENi ŞAFAKTA YAZDIĞI YAZI;

https://www.yenisafak.com...-celik/bugun-susmak-43517

''Depremin ilk saatlerinde ortada olmayan "devletlu" zevat, aradan saatler geçtikten sonra her köşe başından başlarını uzatıyor. iş yapmak adına bildikleri tek şey, açıklama yapmayı kesintisiz bir biçimde sürdürmek. Yapılan işlerin ne kadar beceriksizce yapıldığını tesbit edenlere görünürde kırgınlık ifade eden "yetkililer," el altından da gözdağı veren bir tutumu, devletin âli menfaatlerini korumanın tek göstergesi gibi sunmanın gayreti içindeler. Oysa tek âli toplumun hayat hakkını korumak olan devlet, tam bir şaşkınlık içine düşerek toplumu büyük bir felaketle başbaşa bıraktı. Kırılan gururunu tamir etmek kaygısından arta kalan kırıntıları enkaz kaldırma ve kurtarma faaliyetlerine dönüştürmeye çalıştığında ise iş işten çoktan geçmişti...

Devletin bütün imkanlarıyla ve başarıyla olaya müdahale ettiğini söyleyen Başbakan, depremin ilk saatlerinde kendi bakanlarına bile telefonla ulaşamadığını söyleyerek yetkililere radyo ve televizyon aracılığıyla talimat vermeye çalışıyordu.. Kendisine en çok ihtiyaç duyulduğu anda "kamu otoritesi" kapsama alanı dışına çıkmış ve yetkililer, pili bitmiş bir uzaktan kumanda aletine dönüşmüştü. Apaçık ortada olan ve karşılıkları can kaybıyla, Türkiye''nin en az yirmi yılına mal olacak mal kaybıyla ödenen ihmalleri ve beceriksizlikleri dile getirenleri "şaibeli" duruma düşürmeye çalışmaktan başka bir gayreti hâlâ görünmüyor resmi sözcülerin. Kendi sorumluluğunu örtbas etmek isteyen devlet erki hâlâ meseleyi mümkün olduğunca sümen altı etmeye harcıyor enerjisini.

Sanki ortadaki tek sorun, milletin başbaşa kaldığı yıkımın bir ucundan devlet kurumlarına da bulaşmış olması. Sanki sadece halkın oturduğu binalar yıkılsa ve sarsılmaz bir kudret ve eleştirilmez bir erk kaynağı gibi görünmeyi seven devlet bu felaket karşısında yara almamış olsaydı, mesele kalmayacaktı. Milleti himaye edilmeye ve yol gösterilmeye muhtaç bir topluluk olarak gören devletçi bakışın rahatsız olduğu konu, aslında gerçekten neyin nasıl yapılması gerektiği konusunda yol gösterilmeye muhtaç olanın devlet olduğunun ortaya çıkmış olması sanki. Yoksa insanların canları niye kurtarılmadı diye kamu otoritesini eleştirenlere ya da canları kurtarılma ihtimali olanlara bir an evvel ulaşılması için seslerini yükseltenlere bu derece şiddetle karşılık verilmesinin ne anlamı olabilir?

Bu depremle birlikte ortaya çıkan mekanizmalar ve ilişkiler meselenin sandığımızdan daha vahim olduğunu ortaya çıkardı. Uzun zamandır normal hayatı olağanüstüleştirerek yaşamayı kanıksadığımız için, belli ki, içine düştüğümüz kıskacın vahametini algılamakta zaafa düşmüşüz. Çok basit ama bir o kadar da acı olan şu: Türkiye yönetilemiyor. Ve, yönetemeyen, yönetmesi mümkün olmayan bir mekanizmanın yönetiyormuş gibi yapması binlerce cana mal oluyor. Eğer bugün birilerin fiyakası bozulmasın diye söylenmesi gerekenlerin "milli birlik ve beraberlik" nutuklarının altında ezilmesine göz yumarsak; bugün susarsak, bu çarpık mekanizma yüzünden yüzlerce insanın ebediyen susmasına ortak olmuş olacağız.''
nasıl sözcü olduğunu anlayamadım kişi. açıkçası türkçe'si kötü, diksiyonu kötü, üslubu ha keza iyi değil. ama bu kişi, koca bir partinin sözcüsü.

mesela bülent arınç'ı da sevmezdim ama, bu adamın türkçe'si de, diksiyonu da, üslubu da çok iyi idi.

kendisi yanlış anlamasın. yetkinlik olarak başka bir işte, belki de çok iyi şeyler yapabilir, söz söylemek haddimiz olmaz. ama kendisine parti sözcülüğü gitmemiş sanki.
Neyin sözcülüğünü yaptığını anlamadığım adam. Bakan mı, yok. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde mi, yok. Bürokratik bir görevi var mı, yok. Akp sözcüsü. Parti sözcülüğü dışında her şeyi yapıyor, ha zaten parti hükümeti oldu gitti ortam ama bari adını koyun. Bir acayip şey.
Hemşerisinden farksız akp sözcüsü

görsel
subliminal çakmış.
sonunda doğru yolu bulmuş kişi.

https://mobile.twitter.co...tatus/1136654198827814912
Chp halkın iradesine saygı duymuyor diyen akıl tutulması yaşayan adam.

Halkın iradesine saygı duymayan kim bütün halk biliyor.
Şu an cnn türk de abd deki hangi seçimlerde oylar kaç kez sayıldı onu anlatıyor.

Ulan hani abd bize büyük oynuyordu kıskanıyordu ne ara referansımız oldu adamlar?
paslanmıştır.
(bkz: varoş)

bağcılarda sıklıkla benzerleri görülebilir..
-bakınız daha itirazlar degerlendiriliyor, ysk mazbata vermeden anıtkabir'e gidip istanbul buyuksehir belediye baskanı diye defter imzalamak hukuksuzdur,panik siyasetidir.... diyor akp sozcusu.

o zaman soru su; istanbul'un her yerine astıgınız secimi kazandık tesekkurler pankartı neyin siyaseti? yoksa sizin adayınız mazbatasını aldı mı?
Vasıfsız niteliksiz siyasetçi.

Birazcık onuru varsa istifa etmelidir.